Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şu’arâ Suresi, 10-68. Ayetler Arası
Hani Rabbin, Mûsâ’ya “Zalim topluma, Firavun’un kavmine git! -Hâlâ- takvâlı -/sorumluluk bilinci içinde- davranmayacaklar mı?” diye seslenmişti. -Mûsâ da- şöyle demişti: “Rabbim! Beni yalanlamalarından korkuyorum. İçim daralabilir, dilim dönmeyebilir; -bu nedenle- Hârûn’a da elçilik ver! Onların lehinde, benim aleyhimde bir suçum var. Beni öldürmelerinden korkuyorum.” -Allah- şöyle demişti: “Hayır! İkiniz mesajlarımı götürün! Biz sizinle birlikteyiz; -olup biteni- duymaktayız. Firavun’a gidin ve deyin ki: ‘Şüphesiz ki biz, İsrailoğullarını bizimle göndermen için -gönderilen,- âlemlerin Rabbi’nin elçisiyiz.” -Firavun- şöyle demişti: “Biz seni aramızda çocukken büyütmemiş miydik? Sen ömrünün nice yıllarını bizim aramızda geçirmedin mi? Yaptığın o işi de yapmıştın. Sen nankörlerdensin!” -Mûsâ- şöyle demişti: “Ben o zaman şaşkınlardan olarak -hata ile- o işi yapmıştım. Sizden korktuğum için de aranızdan kaçmıştım. Sonra Rabbim bana hikmet verdi ve beni elçilerden biri olarak görevlendirdi. Başıma kaktığın o nimete gelince, -onun sebebi de- İsrailoğullarını kendine kul köle etmendi.” -Firavun- “Âlemlerin Rabbi de nedir?” demişti. -Mûsâ ise- “Kesin inananlar olursanız, -anlarsınız ki- O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.” demişti. -Firavun- etrafındakilere, “Duyuyorsunuz, değil mi?” demişti. -Mûsâ- şöyle demişti: “O, sizin de Rabbinizdir; önceki atalarınızın da Rabbidir.” -Firavun- şöyle demişti: “Size gönderilen bu Elçiniz mutlaka cinlenmiştir!” -Mûsâ- şöyle demişti: “Aklınızı kullanırsanız -anlarsınız ki Allah-, doğunun, batının ve ikisi arasında bulunanların da Rabbidir.” -Firavun- şöyle demişti: “Benden başkasını ilah edinirsen muhakkak ki seni zindana atarım!” -Mûsâ- şöyle demişti: “Sana apaçık bir şey -/delil- getirsem de mi -beni zindana atarsın?” -Firavun- şöyle demişti: “Doğru söyleyenlerdensen getir onu -/delilini göster-!” demişti. -Mûsâ- asasını attı. Bir de ne görsünler, o -/asa- apaçık bir yılan -olmuş-! Elini de -koynundan- çıkardı. Bir de ne görsünler, bembeyaz olmuş! -Firavun- çevresindeki ileri gelenlere şöyle demişti: “Bu, sizi büyüsüyle yurdunuzdan çıkarmak isteyen çok bilgili bir büyücüdür. Öneriniz nedir?” Şöyle demişlerdi: “Kardeşiyle birlikte onu -Mûsâ’yı- alıkoy ve bütün bilgin büyücüleri sana getirmeleri için toplayıcıları şehirlere gönder!” -Ardından- büyücüler belirli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirilmişlerdi. İnsanlara, “Siz de toplanacaksınız, değil mi?” denildi. -Şehir halkı şöyle demişlerdi:- “Umarız ki büyücüler üstün gelirlerse büyücülere uyarız!” Büyücüler geldiklerinde, Firavun’a “Galip gelirsek bize ödül var, değil mi?” demişlerdi. -Firavun,- “Evet! O takdirde gözdelerimden olacaksınız.” demişti. Mûsâ onlara, “Ne atacaksanız atın!” demişti. İplerini ve asalarını atmış ve “Firavun’un itibarı için elbette biz galip geleceğiz!” demişlerdi. Mûsâ da asasını atmıştı. Bir de ne görsünler, -Musa’nın asası- onların uydurduklarını yutuyor. -Bunu görünce- büyücüler derhal secdeye kapanmışlardı. “Âlemlerin Rabbine, yani Musa ve Harun’un Rabbine inanıp güvendik!” demişlerdi. -Firavun- şöyle demişti: “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz, -öyle mi-! Şüphesiz ki o -/Mûsâ-, size büyü öğreten büyüğünüzdür -/akıl hocanızdır-. İleride -size neler yapacağımı- elbette bileceksiniz. Dönekliğinizden -/Mûsâ’nın dinine dönmenizden- dolayı kesinlikle ellerinizi ve ayaklarınızı mutlaka kestireceğim ve hepinizi astıracağım!” -Büyücüler- şöyle demişlerdi: “Zararı yok, -nasıl olsa- Rabbimize döneceğiz. İlk iman edenler -/iman edenlerin öncüleri- olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar; muhakkak ki takip edileceksiniz!” diye vahyetmiştik. Firavun da şehirlere toplayıcılar göndermişti -ve onlara şöyle demişti:- “Şüphesiz ki bunlar az bir topluluktur; -ama- bize karşı öfke doludurlar. Biz ise donanımlı bir topluluğuz!” Onları -/Firavun ve yandaşlarını, İsrailoğullarının peşine düşürerek- bahçeler-in-den, -su- kaynaklarından, hazinelerden ve değerli makamlardan çıkarmıştık. Böylece İsrailoğullarını onlara -/geride bırakılanlara- varis kılmıştık. -Firavun ve yandaşları- gün doğarken onların -/Mûsâ’ya inananların- peşine düşmüşlerdi. İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın halkı “Kesinlikle yakalandık!” demişlerdi. -Mûsâ- şöyle demişti: “Asla! Şüphesiz ki Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir!” Mûsâ’ya “Asanla denize vur!” diye vahyetmiştik. -Deniz- derhal yarılmış; her bölüm koca bir dağ gibi olmuştu. Diğerlerini -/Firavun ve beraberindekileri- de oraya yaklaştırmıştık. Mûsâ ve beraberindekilerin hepsini kurtarmıştık. Diğerlerini -suda- boğmuştuk. Çoğu inanmamış olsa da şüphesiz ki bunda bir ders vardır. Şüphesiz ki Rabbin güçlüdür, çok merhametlidir.
·
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.