“Güneşin balçıkla sıvanmadığı söylemi, zamanın ruhuna yenik düşenlerin avuntusudur. Tarih şahittir ki, güneş balçıkla sıvanabilir, gerçeklerin üstü örtülebilir. Hakikat sükût suikastına kurban gidebilir, hiç söylenmemiş, dile getirilmemiş gibi olabilir. Umumun zihniyetine ters düşen gerçek, öfke uyandırır. Sapkınlıkla, sapıklıkla suçlanır, savunmasız kalır.”
Aslında at bakıcılığıdır. Arapça sws kökünden gelir, ilk anlamı at bakım ve eğitimidir. At bakıcısı olan seyis de aynı kökten gelir. Geçmişte kraliyet ailelerinin at bakıcıları siyasetin ileri gelenlerinden sayıldığı için bu isim genelleşmiştir. Aynı anlama gelen Yunanca politika da polis "şehir" sözcüğünden gelir. Birinde atların, diğerinde şehrin yönetimi vardır.
Aynı gölgeyi paylaşan, komşu demektir. Farsça hem (-daş) ve saye (gölge) kelimelerinden oluşur. Komşu, gölgesi bir olan, aynı gölgeyi paylaşan, birbirini koruyup kollayan manasına gelir.
Utanmak, mahcubiyet duymak anlamlarına gelir. Kelimenin kökünde Arapça hcb "perde, örtü" vardır. Mahcubiyet de aynı köktendir. Eskiler utanma duygusunu yitirenleri "ar perdesi yırtılmış" diye tanımlardı.
Mahcup bir yarımlık, kibirli bir tamlıktan iyidir.
İnsanlardan öylesi var ki -insanları- bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve sonra da onunla -/o yolla- alay etmek için boş söz satın alır -/söyler-. İşte onlara küçük düşürücü bir azap vardır. O kimseye ayetlerimiz tilavet edildiği -/okunup aktarıldığı- zaman, sanki bunları duymamış, sanki kulaklarında -s-ağırlık varmış gibi kibirlenerek yüz çevirir. -Ey Peygamber!- Onu, elem verici bir azapla müjdele! Şüphesiz ki iman edip iyi işler yapanlar için nimetleri bol cennetler vardır. Allah’ın vaadi olarak orada süresiz kalacaklardır. O güçlüdür, doğru hüküm verendir.
İskender: Her gece aynı kabusu görüyorum doktor ya! Bi' savaşın ortasındayım. İki taraf da veryansın etmiş birbirine, kıyamet kopuyor! Ben de bu arada tabii hangi tarafta olduğumu falan bilemiyorum. Öyle bakınıyorum daha, daha kimim, ner'deyim falan derken, savaş bitiyor mu sana! Herkes çekip gidiyor. Enkazın ortasında Dıral Dede'nin Düdüğü gibi kalıyorum. Bi' korkuyorum, nereye gideceğimi bilmiyorum. Böyle acayip bi' durum.
Doktor: Anlıyorum. Peki savaşı kim kazanıyor?
İskender: Silah tüccarları.
Arkadaş, yoldaş, eşlik eden demektir. Refakat ile aynı kökten gelen kelime, dilimize Arapçadan geçmiştir. Eskiler “evvel refik, bade’l tarik” derdi. Önce yoldaş sonra yol. Zira yoldaş, yolu belirler.
İlk anlamı yaralıdır. İkinci anlamı, canı yanmış, kırgın... Arapça cerh "yaralamak" kökünden türemiştir. Cerrah da aynı kökten gelir. Birinci anlamının ilacı cerrahtır, ikincisinin...