Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Artık, Sosyal Bilimlerde tarafsızlık bitmiştir. Tarihsel Maddecilik keşifleri ve açıklamaları, düşünce ve basın dünyasında derhal iki düşman kamp meydana çıkarıyordu. Marks bunu şöyle anlatır: “Alman burjuvazisinin bilgili ve bilgisiz sözcüleri, “Das Kapital”e karşı ilkin ölüm susuşunu denediler; nitekim ondan önceki yazılarıma karşı bunda muvaffak olmuşlardı. Bu taktik zamane şartlarına daha fazla uymayınca, kitabı eleştiri perdesi altında, “burjuva vicdanını yatıştıracak” broşürler yazdılar; fakat, işçi basınında –mesela Joseph Dietzgen’in “Volksstaat”taki makalelerine bakıla– bugüne kadar karşılık veremedikleri, cephe tutmuş savaşçıları (Überlegene Kämpen) buldular.” Yani, Tarihsel Maddecilik karşısında, üstün sınıf sözcüleri ilkin Fransızların “Susuş Konspirasyonu” dedikleri mezar sessizliğini muhafaza ederler. Sonra bunun sökmediğini görünce, kaleme sarılırlar. Ama yazdıkları herhangi bir konuyu eleştiri olmaktan çok, gönüllere teselli aramaktan ibarettir. Bu kuru tesellilere karşı çıkan fikirler önünde ise, efendilerin ezelî metodu, gene çalımından yanına varılmaz kof bir susuştur. Bu “Susuş Konspirasyonu”, yerine göre başlıca iki çeşit uç ile kendini gösterir: 1- Geri memleketlerde, Tarihsel Maddeciliğe karşı uzun ve sistematik ölüm susuşlarından sonra, bir gün ansızın, piyade taarruzundan önce başlayan topçu baskını çeşidinde, kısa ve müthiş bir küfür gerizi patlar. Hâkim basın sözcüleri, yeni bilime karşı o zamana kadar mukaddes bilinen bütün kavramlar adına acıklı bir izzet-i nefis davası açıp: Vatan, Millet, Din, Ahlâk, İnsanlık ve Hayat tehlikede, daha ne duruyorsunuz? gibilerinden, afakanlı mahalle karısı çığlıklarıyla ortalığa bir gözdağı verir. Yeni bilim adına herhangi bir cevap verilmesine vakit kalmaz. Arkasından hemen, piyade taarruzunu andıran fiili hareket başlar: Polis veya Sıkıyönetim silahlı kuvvetleri süngü tak ve dipçikle, bütün işçi yayınlarına ve örgütlerine çullanarak hepsini tuzla buz eder... Burada, artık besbelli: Burjuva düşüncesi en kör göze batacak kadar gürültüyle iflas topunu atmıştır. Yapılan edebî küfürler ve sözde tenkitler: Abdülhamit jurnalcilerinin arizalarından daha anlamlı değildirler. “Dünya dönüyor” dediği için Galile’yi ateşte yanmaya mahkûm eden Engizisyon papazlarının mantığı, hiç olmazsa Ortaçağ gibi yığınların kara cahillik devrine rastlıyordu. Bu modern jurnalcilerin fikirleri Polis efendilerinin hareketlerinden daha fazla değerli değildir. 2- Nispeten ileri ülkelerde, kaba zorbalıkların, Kuyucu Murat Paşa yöntemlerinin ve açık jurnalciliğin, bugünkü Medeniyet çağında, insan düşüncesi gibi ince ve yüksek bir kuvveti boğamayacağı anlaşılır. Şu birkaç günlük zaferle, birkaç yıllık aldatıcı sükûn peşinde koşmanın bizzat sermayedar sınıfı için daha tehlikeli olduğu, Bismark’ın “Kulturkamp”ından, Hitler’in adam yakmaya mahsus fırınlı kamplarına kadar geçirilen uzun ve acı tecrübelerle iyice anlaşılmıştır. Tarihsel Maddeciliği açıkça ve bilimce tartışmaya ve eleştiriye mi çıkmalı? Hayır. Buna kimsede cesaret yok. Hayatı ve Tarihi kendi yanına çekmiş olan bir düşünceye karşı çıkılamaz. O halde ne yapmalı? Gene “Susuş Konspirasyonu” sağ olsun... Yalnız, bu sefer “Tarihsel Maddecilik diye de ele alınmaya değer bir şey var mıymış?” gibilerden, Diyalektik Sosyoloji’nin adını hiç anmaksızın, onun bazı formüllerindeki erkekliği çıkarılır yahut ona doğru kinayeli alimane çifteler atarak, okuyanın da yazanın da içinden çıkamayacağı kallâvi lafebelikleri ile yüklü cilt cilt tekerlemeler alır yürür. Bu, azıcık “kendi omuzları üstünde kendi kafasıyla düşünen” herkes için ayan beyan olan Metafizik “Sosyoloji”lerin düşünce sefaletidir. Artık bilimden çok Politika maskaralıkları önündeyiz.
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.