Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir grup olarak hâlâ fazlasıyla göz korkutucuydular, onları ancak bire bir yakınlıklar kurdukça tanıyabiliyordum. Geç saatlere kadar ayakta olduğumu bildiği için Henry arada sırada kütüphaneden evine dönerken gecenin geç vakitlerinde bana uğrardı. Tam bir hastalık hastası olan ve tek başına doktora gitmekten ödü kopan Francis sık sık beni de yanında sürüklerdi ve tuhaf ama birlikte Manchester'daki alerji uzmanına ya da Keene'deki kulak burun boğazcıya gittiğimiz yolculuklar sırasında arkadaş olduk onunla. O sonbahar dört beş hafta boyunca kanal tedavisi görmek zorunda kalmıştı, her çarşamba öğle vakitlerinde korkudan kirece dönmüş suratıyla sessizce odama gelirdi, sonra birlikte çıkıp saat üçteki randevusuna kadar kasabadaki bir barda içki içerdik. Onunla birlikte gitmemin görünürdeki sebebi işi bittiğinde gülme gazı yüzünden sersem gibi olacağı için onu arabayla eve bırakmamdı ama dişçisinin caddenin hemen karşısındaki muayenehanesine gittiğinde barda onu beklerken aslında ben de pek araba kullanacak durumda olmuyordum. En çok ikizleri severdim. Sanki onları çok önceden beri tanıyormuşum hissini veren neşeli, kaygısız bir tavırla yaklaşırlardı bana. En çok da Camilla'ya düşkündüm ama onunla vakit geçirmeyi her ne kadar sevsem de varlığı beni biraz tedirgin ediyordu. Bu durumun onunla hiçbir alakası yoktu, bu tamamen benim onu etkilemek için kendimi fazla zorlamamla ilgiliydi. Onu görmek için yanıp tutuşsam da onu aklımdan pek çıkaramasam da kardeşi Charles'ın yanında çok daha rahattım. O da tıpkı kız kardeşi gibi sevecen ve cömertti ama Camilla'ya kıyasla biraz dengesiz bir ruh haline sahipti, arada sırada uzun süren bunalımlara girse de bu dönemleri haricinde oldukça konuşkan biriydi. Ruh hali nasıl olursa olsun onunla hep iyi geçinirdim. Henry'nin arabasını ödünç alır, Maine'e gidip sevdiği bardan birer kulüp sandviç alırdık; bir keresinde Bennington, Manchester'a, Pownal'daki tazı yarışı pistine gittik ve Charles günün sonunda dayanamayıp uyutulmaktan kurtarmak için aldığı yarışamayacak kadar yaşlı köpeklerden birini eve getirdi. Köpeğin adı Frost idi. Camilla'ya bayılır, o nereye gitse peşinden giderdi. Henry, Emma Bovary ve tazısını anlatan uzun alıntılar yapardı: "Sa pensée, sans but d'abord, vagabondait au hasard, comme sa levrette, qui faisait des cercles dans la campagne..." Ama köpek zayıftı, çok da hastaydı ve kır evine gittiğimiz ışıl ışıl bir aralık sabahı bir sincabin peşinde neşeyle çitlerden atlarken kalp krizi geçirdi. Bu beklenmedik bir durum değildi aslında; yarış pistindeki adam Charles'ı köpeğin o haftayı bile çıkaramayabileceği konusunda uyarmıştı, yine de ikizler çok üzüldü, o hüzünlü öğleden sonrayı yaşlı köpeği Francis'in kır evinin arka bahçesine, teyzelerinden birinin mezar taşını bile eksik etmediği süslü kedi mezarlığının yanına gömmekle geçirdik. Köpek, Bunny'yi de çok severdi. Bunny ve benimle birlikte o da her pazar çitlerin ve derelerin üzerinden geçtiğimiz, bataklıkları ve otlakları aştığımız uzun, meşakkatli yürüyüşlere çıkardı. Bunny ihtiyar bir köpek gibi bayılırdı yürümeye; onun yürüyüşleri öyle yorucu olurdu ki benimle o köpekçikten başka ona eşlik edecek kimseyi bulamazdı. Ben de bu yürüyüşler sayesinde Hampden'ın çevresindeki araziyi, ağaç kesilen yolları ve avcıların rotalarını, bütün gözden uzak çağlayanları ve yüzülebilecek gizli yerleri öğrendim.
Sayfa 108Kitabı okudu
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.