Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Totem: Kutsal sayılan herhangi bir şey. Tanrılar, putlar, uğur getiren eşyalar, dilekler, dua, kara kedi,13 sayısı vs. totemdir. Olması istenen dileklerin, kutsal varlıklar aracılığıyla yerine gelmesi için totemler devreye sokulur. Totem yapabilmek için, şans getirdiğine inanılan bir sözün söylenmesi ya da hareketin yapılması gerekir. Sözlü totemler: Maçta 3 3 3 diye bağırmak totemdir. Bazı görüşlere göre saplantı bozukluğu rahatsızlığının belirtisidir. _Kelebek(Aşk ve dönüşümün simgesidir), Kartal(Özgürlük ve cesaret), Köpek(Karşılıksız aşk ve sadakat), Kurt(Disiplin ve ruhun özgürlüğü). _Klan-boy totemi: Milleti bir arada tutan güçlü bir büyüdür. Bir hayvan, ağaç, insan olabilir. Ona dokunan, onun hakkında konuşan lanetlenir, cezalandırılır. İnsanlar totemin soyudur. Totem yıkılırsa toplum sarsılır. Totem hayvan insana görünürse ölüm haberidir. _Totemizmin Kökeni: Nominalist Görüşler, boyların birbirlerini adlarla ayırmaları gereksiniminden doğduğu... Sosyolojik Görüşler: Totem hayvanın yenmemesini hayvanların kendi türlerini yemediğini görerek ortaya çıktığını… Psikolojik Görüşler: Gebelik totemden kaynaklanıyor. Hangi bölgede hamileyse o bölge toteminin çocuğu oluyordu. Ruh aracılığıyla gebe kalma efsanesi. Totem olan hayvan, insan ruhunun hayvansal başkalaşımlarının bir çocuğudur. _Tabu: Kutsal ve dokunulmaz kabul edilen kurallar ve ilkel yasaklar. Temelinde korku vardır. İnsanlar onu kutsallaştırmıştır. Tabu, vicdanın bir buyruğudur. Nevrotik olarak tabular, önceki bir kuşağın daha sonraki bir kuşağa zorladığı kurallardır. Korku hazdan daha güçlü gelmektedir. Nevrozluların psikolojisi bize gösterir ki arzular bastırıldığı zaman, libido üzüntü biçimini alır. Her yasağın bir isteği gizler. Nevroz, gerçekliğin doyumsuzluklarından düşlem dünyasının zevklerine sığınma isteğidir. Tabunun iki anlamı vardır: Bir yandan kutsal diğer yandan da tehlikeli. Tabunun çiğnenmesi suçlunun kendisini de tabu yapar. Tabular elektrik kaynakları gibidirler. Frazer, bir sürekli tabulardan, bir de geçici tabulardan söz eder. Sürekli tabular rahipleri, başkanları, ölüleri ve bunlarla ilgili her şeyi kapsar. Geçici tabularsa, örneğin savaşçının seferden önceki durumu gibi. Dokunmayla geçebilen bir güç olduğuna inanıldığı için tehlikelidir. İlkellerin tabusunu aydınlatmakla, bizim koşulsuz buyruğumuzun karanlık kaynakları da aydınlanmış olacaktır. _ Tabudaki bulaşma gücünü, insanı baştan çıkarma, öykünmeye sürükleme özgülüğü olarak yorumladık. Tabuda büyüleyici bir bulaşıcılık vardır. Bulaşıcı bir hastalık gibidir. Ölüler tabudurlar. Bir kimseni giysisi, araçları, silahları, abdesti, kirden arınma tabudur. Tabular şeytanların etkisine karşı duyulan korkulardadır. Şeytanların öfkesinden sakın buyruğu. Tabulu olan hayvan, insan ya da semt şeytanlıdır. _İlkel insan hâlâ bizim çağdaşımızdır. Bize bıraktığı anıtlar ve araçlarla, sanatıyla, dinsel ve masalsı, efsanevi öyküleriyle, yaşam üzerine düşüncelerine göre tanırız. Vahşi ve barbar insanlar kendi evremizin korunmuş ilk evresidir. _En ilkel insan avusturalyada yaşar; dinleri yoktur, kralları yoktur, ihtiyar heyetleri karar verir. Yamyamlık yaparlar. Klanlara ayrılmışlar ve her klanın bir hayvan totemi var, o totem ailedir, kan bağı vardır. O totemin koruması altında onu öldürene tüm klan düşmanca davranıp yok edip yerler. Aynı klandakilerin cinsel ilişkisi yasaktır ve sonu ölümdür. Bir klanda Tüm erkekler baba tüm kadınlar anne, tüm kızlar kardeşidir. _Ana baba çocuklarıyla genç kalır. Çocuklarının yaşamını yaşama yoluyla kendini onlarla bir sayar, onların heyecanlarını kendi heyecanı yapar. Kısır ise yoksun kalmaktadır. Kaynana bazen damada aşık olur ve içe atma yüzünden nevroz olarak dışa çıkar. Çocuk annesine ve kardeşine karşı ensest bir sevgi besler ama içe atar. Bu baskılayış, kaynana ve baldızda şekil değiştirerek canlanır. _Düşmanlara, Başkanlara ve Ölülere uygulanan tabular. (Frazer'in (Altın Dal) adlı kitaptan alınmıştır.) _Düşman tabusu: Düşmanı yenince bir tören düzenlenir ve öldürülenlerden af dilenir: Kızma; çünkü senin başın, yüzülen derin burada bizimle birliktedir; oysa biz daha şanssız olsaydık, şimdi bizim başımız senin köyünde sergilenecekti. Bu kurbanı seni yatıştırmak için veriyoruz. Yenenler geri dönünce bu da tehlikelidir. Onların içinde yenilen düşman ruhu vardır o da bu kabilenin üyesi olmuştur. En güzel yemekleri, sevgililerini ona armağan ederler. Savaştan dönen bir süre karantinaya alınır. Cellatların toplumdan yalıtılmalarında bu âdetin izlerini buluruz. _Kral tabusu: Yöneticiler ülkelerini tılsımlarıyla korur. Krala dokunmak iyileştirici bir etki yapar. Devlet adamlarının korumalarla dolaşması tabudan kaynaklıdır. İlk krallar sadece yönetici değil, kutsallığı olan, ülkeyi koruyan insanlara şans ve huzur getiren kimselerdi. Eğer ülkede kaos, fakirlik, savaş varsa kralın kutsallığı sorgulanır ve bağlılık, dinsel saygı kesilir. Nefret ve aşağılamaya dönüşür. Kral utanç verici bir biçimde yerinden kovulur; canını kurtararak kaçabilirse şükretsin. Dün tanrı diye tapınılan kral, ertesi gün bir suçlu gibi öldürülebilir. Eğer kralları onların tanrısı ise, onların koruyucusu da olmalıdır. Oysa onları korumazsa, yerini bunu yapacak birine bırakması gerekir. Tabulardan dolayı rahip krallıktan kaçarlar. Bazı ülkelerde krallık bu yüzden bitmişti. Bazı Afrika ülkelerinde kral olacak adam yakalanıp krallığını ilan edinceye kadar eve kapatılır. Bunun için silahla dolaşanlar vardı. Kutsallığın yüküyle ezilen krallar, ilk rahip-krallığın bir ruhani, bir de cismani güce ayrılmasında bulur. Normal krallık bu şekilde, ruhani ise tabu olarak kalmaktadır. Egemen olan sevgi duygularının yanında, ona karşıt ama bilinç dışı olan bir nefret duygusu da vardır. Bu nefret duygusu, şefkat duygusunun üstün gelmesiyle bastırılmakta ve üzüntü biçiminde anlatılmaktadır;(evli çiftler ya da anne çocuk ) halkın onlara verdiği tanrılaştırmalara karşın bilinç dışında yoğun bir nefret eğilimini yaşamakta olduğu görülür. Vahşi Timmonların, seçtikleri kralı taç giyme gününün gecesi dövme hakkına sahip olduğunu öğreniyoruz. Tahta geçtikten sonra uzun süre yaşayamamaktadır. Bu yüzden ülkenin ileri gelenleri, gizli kin besledikleri kimselerin seçilmesini bir yasa haline getirmiştir. Kin duygusu açığa vurulmaz. Sanki bir törenmiş gibi gösterilir. İlkel insanların hükümdarlarına karşı aldıkları tavırda, ruh hastalıklarında her zaman görülen belirtiler vardır. Bu rahatsızlığa yakalanan hasta, başına gelen her yıkımın sorumluluğunu kolayca hükümdara yüklemek için, o kişinin gücünü erişilmeyecek derecelere yükseltir. Hükümdarlarına yağmura, güneşe, rüzgârlara egemen olma gücünü yükledikten sonra, iyi bir ürün bekledikleri halde doğanın kendilerini aldattığını görünce hükümdarı öldürerek hınçlarını alırlar. Çocuk baba ilişkisi tıpkı ilkel ile kral ilişkisi gibi, insan tanrı da örnektir. _Ölüler Tabusu: Ölüler yaşayanları yönetir. Ölülere dokunan lanetlenir ve bulaşıcı lanet yüzünden dışlanır. Eğer ölen bir başkan ise gömen bir yıl tabu olur lanetlidir. Yas tutanlar dikenli çalıda uyur. Nedeni ölünün ruhu içine girmemesi için. Yaslının gölgesi bir insanın üstüne düşerse o hasta olur. Dullar dışlanır, kimsenin görmemesi için geceleri çalılara vurarak dolaşırlar. Onlarla ilişki kuran ölüyü kızdırır. Ölünün adını anmak tecavüz sayılır ve cezası kendini asmaktır. Ölüyle benzer adlar değiştirilir. Eşyanın anlamı ada yüklenir ve ölenin ardından çocukların ruhunda yeniden doğduğu düşünülür ve aynı adlar verilir. Bazıları adını söylemez çünkü aynı addaki başka birisine tüm güçlerinin geçeceği tabusu vardır. _Wundt'a göre ölümden sonra bir ailenin sevgili bir bireyi derhal bir şeytan olmaktadır. Akrabaları bu şeytandan kötülükten başka bir şey bekleyemez. Bütün uzmanlar bu görüşte birleşmektedir. Westermarck şöyle der: Bütün olgular beni ölülerin dost olmaktan çok genellikle düşman sayıldığı sonucuna götürüyor. Su ruhtan korur ve ölüleri ırmak ötesine gömerler. Ölenler niçin şeytan olurlar? Ölüm en keskin suskunluktur ve yaşayanları kıskanırlar, yaşayamadıkları hayata özlem duyarlar ve yaşayanlara kin beslerler onları yanlarına almak için uğraşırlar. Yaşayan insanlar da da benzer kin vardır. _Animatizm_ _Doğanın ruhlandırılması. Bu ilkel insanlara göre dünya birçok ruhsal varlıkla doludur ve insanlara iyilik ya da kötülük yapar. Doğa olaylarının nedenlerini bu cinlere ya da şeytanlara yüklemektedir. _Animistik evrede insan, tanrıdır; dinsel evredeyse tanrılara inanır; bilimsel evrede ise insan küçüklüğünü kabul etmiştir. Animistik evre narsizm, dinsel evre, aileye baş eğme evresi; bilimsel evreyse, gerçekliğe erişmek. Sanat, animizmden gelen bir sihirdir. Saf duyguyu düşünceleri yansıtır, sanatçı sihirbazdır. Animizm, sihri cinlere ve şeytanlara yüklemiştir ve bunlar insanın iç dünyasını yansıtır. İlkel insandaki hayal gücü olan sihir, tanrılar yaratırken, modern zamanda sanatçılar eserler yaratırlar. _Animistik (mitolojik) düşünüş, dinsel düşünüş ve bilimsel düşünüş sistemleri: Animizm, belki de en tutarlı olarak dünyanın iç yüzünü açıklayan tek sistemdir. Zihinde kurulan bir ilişkiyi gerçekte olan bir ilişki sanmak. Düşmanın bebeğini yapıp ona zarar verince düşmana da zarar vereceği düşüncesi. Şeytana karşı tanrılara yardım etmek için de kullanılabilir. _Güneş-Tanrı Ra her gece karanlık batıdaki yerine battığı zaman, baş şeytan Apepi'nin önderliği altında bütün şeytanlar ona saldırır. Ra, bütün gece onlarla dövüşür ve hatta bazen karanlığın güçleri mavi Mısır göklerinde onun ışığını karartmak ve zayıflatmak için bulutlar gönderir. Güneş Tanrı'ya bu her günkü savaşında yardım etmek için Thebes'deki tapınağında her gün âyin yapılır. Düşmanı Apepi, mumdan yapılmış korkunç çehreli bir timsah suretinde ya da kangallı bir yılan biçimiyle simgelenir ve üzerine şeytanın adı yeşil mürekkeple yazılır. Üzerine yeşil mürekkeple Apepi'nin diğer bir resmi çizilen bir papirüs bir koruyucuya sarılarak resim siyah saçla bağlanır, üzerine tükürülür, taş bir bıçakla üzerine vurularak yaralanır ve yere atılır. O zaman rahip onun üzerine sol ayağıyla yeniden basar ve sonunda onu belirli bir ağaçtan ya da ottan yapılmış bir ateşte yakar Apepi'nin kendisi böylece kesin olarak yok edildikten sonra başlıca şeytanlarının, onların babalarının, annelerinin ve çocuklarının mumdan figürleri yapılır ve aynı biçimde yakılır. _Animizmle, sihirle yağmur yağdırma ve meyve verdirme büyüleri, cinsel ilişkide bulunmaktan ibarettir. Ensestin ise zararlı ot çıkaracağına. Gebe kadın bazı hayvanların etini yemez korkaklık gibi özellikler çocuğa geçmesin. Çocuk oyun oynarken kafasında kurduğu hayallerle bütünleşir onları canlandırır ve doyum yaşar. _Bir obsession' nevrozlusu insanlara karşı çocukluğundan beri çekingen ve kibar davrandığı halde içinde adeta bir caniye yakışır bir günah duygusunun baskısı vardır. Bilinçdışı düşüncelerini bilinçli hale getirdiğimiz zaman görürüz. Büyüden korunma yerine cinsellikten korunma obsesiyonu geçmiştir. _Kurban_ _İçki kurbanı, kökensel olarak, kurban edilen hayvanların kanıydı; sonraları bunun yerine şarap konmuştur. Kurban yeme inananların arasındaki ilişkileri güçlendirerek bütün inananların bir tanrıya erdiğini doğrudan doğruya göstermeye yarıyordu. Bir Bedeviyle birlikte bir lokma yiyen bir kimsenin artık ondan bir düşman olarak korkmasına gerek yoktur. Onun koruma ve yardımına her zaman güvenebilir. Birlikte yenen yemek bedende kaldığı kabul olunmakla birlikte, bu sonsuza kadar süremez. Sürmesi için yinelenmesi gerekir. Akrabalık sadece kanla değil, bir kimse diğer bir kimsenin tanrısıyla birlikte yemek yerse, onun da kendisinin özünden olduğu söylenir. Gerçekte bu hayvan eski totem hayvanı, yani ilkel tanrının kendisidir, onun öldürülmesi ve yenmesiyle oymağın bireyleri oldukları gibi kalıyor ve tanrıyla benzerliklerini sağlıyorlardı. Totem dininin önemli bir bölümü totemin öldürülüp yenmesi olduğu sonucunu çıkarır. Totem yendikten sonraki bayram durumu, kutsal yaşamı kendi nefislerine geçirmeleri ve diğer durumlarda yasak olan şeylerden kurtulmayla ortaya çıkar. _Saint Nilus 4. yüzyılda Sina Çölü'nde yaşayan Bedevilerin bir kurban âdetini bize betimler. Kurban olan deve bağlanmış ve taşlardan kurulu kaba bir sunak üzerine konmuştur. Hayvana vurulan ilk darbeyle fışkıran kanı içerler. Ondan sonra bütün topluluk hayvanın üzerine çullanır, henüz daha titreyen cesedi kılıçlarıyla parçalayarak çiğ çiğ o kadar aceleyle yerler ki, bu kurbanın, uğruna kestikleri sabah yıldızının doğuşundan güneşin ışınları arasında kayboluşuna kadar geçen kısa süre içinde bütün kanı, eti, derisi, kemikleri ve bağırsakları sömürülür. _Yamyam Kardeşler_ _Bir gün sürüden kovulmuş olan kardeşler birleşip babalarını öldürerek yer ve böylece babanın sürüsüne bir son verirler. Yamyam vahşiler kurbanlarını yemiştir. Bu güçlü ilk baba, bütün kardeşlerin kıskandığı ve korktuğu bir örnekti. Şimdi onu yeme yoluyla onunla özdeşleşmiş olmakta ve her biri onun gücünden bir parça kazanmaktadır. İnsanlığın belki de ilk bayramı olan totem şöleni, bu cinayetin birçok şeyi, toplumsal örgütlenmeyi, ahlâk kurallarını ve dini başlatan bu unutulmaz olayın yinelenmesi ve anılması olmuştur. Kardeşler babayı yenmek için güçlerini birleştirmişse de, kadınlar karşısında birbirlerinin rakibiydiler. Hepsi de babaları gibi kadınları kendi tekellerine almak istiyordu. Birbirleriyle dövüşürken oluşan yeni örgüt yok olabilirdi. Birlikte yaşamak istiyorlarsa kardeşler için ensest yasağını koymaktan başka çare yoktu. Böylece sürgünlükleri sırasında büyük bir olasılıkla alışmış oldukları homoseksüel duygulara dayanan bu örgütü kurtarmış oluyorlardı. Kardeşler birliği artık babanın değil, oğulun etini yiyorlar; bunu yapmakla kardeşler oğulla kendilerini özdeşleştiriyor ve onunla kendilerini kutsallaştırıyorlar. _Adonis'i, Afrodit'in kutsal hayvanı olan erkek domuz öldürür; yasaya göre, bir öldürme ancak başka bir canın kurban edilmesiyle ödenebilir. Dionisyosun yanındaki kutsal keçi diğer acı çekenlerin tüm günahlarını üzerine alır kendini feda eder. _Bir olayın günah duygusunu binlerce yıl arta kalmış olarak, bu olaydan hiç haberi olmayan kuşaklarda bile izler bıraktığını da kabul etmekteyiz. Eğer bir kuşağın ruhsal süreçleri ondan sonra gelen kuşakta sürmeseydi, bu alanda hiçbir ilerleme ve hiçbir gelişme olamazdı. Ahlak, ilk kralların cinayetine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. _Darwin, maymunların alışkanlıklarına bakarak insanların da, küçük sürüler halinde yaşadığı ve bu sürülerin içinde en eski ve en güçlü erkeğin kıskançlığı, cinsel sapmaları yasakladığı sonucuna varmıştı. Yalnızca bir ergin goril erkeğin topluluk içinde görülür; en güçlü olan başkalarını öldürerek ya da sürerek kendisi topluluğun başına geçer. En güçlü erkeğin birçok eşi vardır ve onları kıskanır. Onlar yasaklıdır. Böylece diğer erkekler çiftleşmek için başka kabilelere giderler. _Tavuk hikayesi: Küçük Arpad iki buçuk yaşında, işemeye çalışırken, bir tavuk çocuğun üreme organını gagalamış. Bir yıl sonra yine aynı yere geldikleri zaman çocuk tavuk oluyor, yalnızca kümesle ve kümeste olup bitenlerle ilgileniyordu, insan gibi konuşmaktan vazgeçerek gıdaklamaya ve ötmeye başlamıştı. Gözlem dönemi sırasında, beş yaşındayken, yeniden konuşmaya başlamıştı; fakat bütün sözlerinin konusu piliçler, tavuklar, horozlardı. Tavuklardan başka hiçbir oyuncakla oynamıyor, içinde tavuklarla ilgili bir şey olmayan hiçbir şarkı söylemiyordu. Totem hayvanına karşı aldığı tavır tümüyle çift bir duyguydu, yani tavuğa karşı aşırı bir nefret ve sevgi gösteriyordu. Tavuk kesme oyunu oynamaya bayılırdı. Tavuk kesildiği zaman, onun için eksiksiz bir şölen olurdu. Hayvanın ölüsünün çevresinde saatlerce dans eder ve bu sırada şiddetli bir coşma durumu gösterirdi. Fakat ondan sonra, kesilen hayvanı öper, elleriyle okşar, kötü kullandığı oyuncak tavuklarını temizler ve okşardı. Bir gün şöyle bir şey söyledi: Babam horozdur; ben pilicim. Büyüdüğüm zaman tavuk olacağım. Daha çok büyüyünce horoz olacağım. Bir gün ansızın (tavuk kızartmasına benzeterek) Anne kızartması; yemek istediğini söyledi. ************ _Psikanaliz Üzerine_ _Kendimizi gerizekalılığın baştan çıkarmalarına kaptırmak için akıl, esaretinden kurtulacağımız bir düşman olur çıkar. Diplomalı hekime karşı şarlatanı ortaya çıkaran odur; eleştirmeyi uyutan, algıları yanıltan, hurafelere sahip çıkan odur. _İnsanlık yalnız şimdiki zamanda yaşamaz; geçmiş, ırkın ve halkların geleneği benüstünün ideolojilerinde yaşarlar. _Ah, hayat kolay değil! Benlik, kendi güçsüzlüğünü karşısında dehşete kapılır. Gerçek karşısında ürküntü, benüstü karşısında vicdan korkuları, İd karşısında nevrotik bunaltılar yaşar. _İçgüdüsel alışkanlık haz ilkesinden daha güçlüdür. Kendi felâketlerinin bilinçsiz yaratıcıları olduklarını gösterir. Kuşlar sürekli göç eder. Bu bir alışkanlıktır. _Bazı hastalıklar ömür boyu sürer. Ruhla o kadar iç içe geçmişlerdir ki ömür boyu bir yara gibi kalır, küçük bir darbede yeniden kanar. _Fobilerde iç tehlikenin dış tehlikeye döndüğü açıkça görülür. Kaçmakla insan dış tehlikeden kurtulabilir ama iç tehlikeden? _Bunaltıyı doğuran içetıkma değildir. Bunaltı içetıkılmayı doğurur. _Kendi çocukluklarının sıkıntılarını unutmuşlardır ve şimdi kendi ana-babalarına, eskiden kendilerine sert kasıntıları zorla kabul ettirmiş olan büyüklerine benzeyebilmiş olmaktan haz duyarlar. _Çocuğun benüstü-bilinçdışısı, ana-babalannın hayallerine göre değil de, onların benüstü'lerinin hayallerine göre oluşmaktadır ve kuşaklar boyu sürecek gelenek oluşur. Bir kalabalık, benüstülerine aynı kimseyi yerleştirmiş olan başka başka bireyler birliğidir. Bu ortaklaşa nokta sayesinde benlerinde birbirleriyle özdeşleşmişlerdir. _Aynı toprak üzerinde yaşayanlardan yenenler efendi, yenilenler ise köle olmuşlar. _İçgüdü öğretisi sanki bizim mitolojimizdir. Yüce efsane yaratıklarıdırlar. _Canlı varlığın iki amaca doğru gittiği bilinir: Kendini koruma ve cinsini sürdürme; amaç İd'i doyurma. _Kadında sevilmek gereksinimi sevmek gereksiniminden daha büyüktür. Kadınlar narsistir. Seçilen erkek, narsis idealine uyarak yapılır; küçük kızın zamanında olmayı arzuladığı erkeğin benzeridir. _Seviniyorsunuzdur; bununla birlikte, bir şey kazanmış olmayacaksınız, çünkü yaşayacağınız sıkıntı daha büyük. _Her şey algıdır, insanların dünya görüşleri farklıdır. O halde şu ya da bu görünüşe katılıp, katılmadığımızı bilmenin pek az önemi vardır, çünkü onların tümü de aynı eşitlikte doğru ya da yanlıştır. _Konukseverliğimizden dolayı minnettar bile görünmeksizin, bizim ateşimizde kendi küçük aşlarını pişirmekte. _İki dayatmanın çarpışmasından uyuşma sonucu başka oluşlar doğduğunu da bilirsiniz. _İnsanlar sevgiyi yitirme korkusunu yenememekte. _Anal, oral, fallik, latens- genital evreler_ Her evre bir iz bırakarak başka evreye geçer. Bazen de önceki evrelere doğru gerileme olur. _Yaşam cansız bir varlıktan doğduğu gerçekse, o zaman bir kez daha yaşamı yok ederek nesneleri inorganik duruma dönüştürmek olan bir içgüdünün de bulunması gerekir. _Fransız: Kötü bir şeyden kaçarken beterine düşmek. _Marksizim de dinin yerini almış, derebeyler şeytandır, kurallar cennete götürür. Sonu da diğer dinler gibi çöküş olacaktır. _Bütün psikanalitik kuramlar, hastanın bilinçsizliğini bilinçli kılmaya giriştiğimizde, onun gösterdiği direncin algılanması üzerine kurulmuştur. Direnç hastada acı veren duyguların belirmesiyle kendini gösterir. Bu bilinçsiz direnme, ruhsal yaşamın hangi bölümünden gelmektedir? Direnmede kendini gösteren Bendir; içetıkmayı iyice becermiş olan Ben, onun yok edilmesine razı değildir. _Benlik - bilinçaltı - bilinç üstü_ _Bilinç, bilinçdışı(önbilinç), bilinçsizlik. 2 tür bilinçsizlik ayırt ediyoruz: Gizli olan bilinçsizliğe «önbilinç» diyoruz ve bilinçli olmaya elverişli olana da bilinçsizlik. Bunlar bütün psişik olayların anlatılmasına yetiyorlar. _İd: (Bilinçaltı) Haz ilkesine bağlıdır. O kaos dediğimiz kaynayan bir kazandır. Değer yargılarından, iyiden, kötüden, ahlaktan habersizdir. Ben, haz ilkesini tahtından indirir ve onun yerine gerçeklik ilkesini koyar. Ben olmasaydı ihtiyatsızca gelip kendinden daha güçlü olan dış güçlere çarparak kırılırdı. O kişiliğimizin içine girilmez karanlık bölümüdür. Onun üzerine bildiğimiz pek az şeyi düşün hazırlanışından ve nevroz semptomlarının kuruluşundan öğrenmiş bulunuyoruz. Ben, İd'in vaktinde değişmiş bir parçasından başka bir şey değildir. Dinamik bakımdan -güçsüz olan Ben, enerjisini id’den'dan almıştır. Ben'in id ile bağlantısı binicinin atı ile olan bağlantısına benzetilebilir. Bir atasözü, iki efendiye aynı zamanda hizmet etmemeyi öğütlerler. Zavallı Ben için bu durum pek kötüdür, üç sert efendiye hizmet etmek ve onların isteklerine uyum sağlamaya çalışmak zorundadır. İd ile gerçek arasında ilintiyi sağlayarak, id tarafından verilmiş bilinçsiz emirleri önbilinçli akla uydurmalarla örtmek, idin gerçekle çarpışmasını yatıştırmak, diplomatik ikiyüzlülük örneği vererek. Amacımız, ben'i kuvvetlendirmek, onu benüstünün karşısında daha bağımsız kılmak, onun algı alanını genişletmek. _Ben bölünebilir. Bölünmüş olan parçalar sonradan yeniden birleşebilir. Bir kristali yere atalım, içten çatlayacaktır. Bu çatlaklı yapı akıl hastalarının da yapısıdır. Eski uluslar deliliğe saygı ve korkuya dayalı bir değer vermişlerdir. Deliler dış gerçeği algılayamazlar. Salt bundan dolayı iç gerçek üzerine bizden çok daha fazla şey bilirler. Hayalleri gerçeğe dönüşür. _Ben-Ego, Benüstü-Süperego, Benaltı-İd_ _Özdeşleşme yani Ben'in yabancı bir Ben'in kimliğine girmesidir; benüstünün kurulması ana-baba dayatması ile başarılmış bir özdeşleşmedir. Ana-babanın yerini eğitimciler, öğretmenler ideal örnekler alır. Oidipos kompleksi altta kalması benüstünün güçsüzleştiğini, gösterir. Oidipos kompleksinin yerini benüstüne bırakmasından sonra ana-babalar yüce varlıklar olarak kabul edilirler. Ben için bir ideali temsil etmektedir; ben bu ideale uymaya, ona benzemeye eğilim göstermektedir. Benüstü ruhbilimsel bir biçimde algıladığımız her şeyi temsil etmektedir. _Aşağılık duygusunun ciddi erotik kökleri vardır. Çocuk sevilmediğini fark edince kendini aşağı hisseder, yetişkin için de bu böyledir. Gerçekten aşağı olarak kabul edilen tek organ tamamlanmamış penisle, küçük kızın klitorisidir. Fakat aşağılık duygusunun başlıca nedeni Ben'le benüstünün ilgisinde aranmalıdır. _Sidik ve kaka çocuğun kendisine bakan kimselere ilk armağanlarıdır. _Çocuk analiz edilirken, aynı zamanda ana-baba üzerinde de analiz çalışması yapılmalıdır. Çocukta benüstü yoktur. _Cezalar çocuk için sevginin geri alınması korkusu yaratır. Gelecekteki vicdan korkusunun öncüsüdür. _Telepati: A kişisi bir kazaya uğrar ya da ölür; A'ya bağlı olan B kişisi, annesi kardeşi, sevgilisi kötü haberi aşağı yukarı aynı anda göz ya da kulak algısıyla öğrenir. Bu halde, sanki her şey, gerçekten hiçbir şey olmadığı halde, telefonla alınmış gibi geçer. Bunda psişik bir telsiz-telgraf oluşundan söz edilebilir. Böyle olayların ne denli akla sığmaz gibi göründüklerini söylemek tümüyle gereksizdir. «sanki» sözcüğünü artık kullanmaya izin veriniz. Falcıların kehanetlerinin gerçekleşmemesi üzerine, insanlar onlara kızmazlar hatta ruhları okşandığı için hoşnut olurlar ve falcıyı sempatiyle anarlar. (Jungtan sonra mistizme olumlu bakmış) Eğer mistizm doğrulansaydı psikanalizin yerini mistizm alırdı. _Kadın – Penis – Eşcinsellik_ _Özgürlüğüne vurulan her darbe, çocukta isyan, saldırma eğilimi ile kendini gösteren bir tepki yaratır. Kızın annesinden, kendisine penis vermemiş olduğu, bu yoksunluktan onu sorumlu tuttuğu için nefret ettiğini ortaya çıkarmamızdır. Kadın, bir penis sahibi olma isteğinin yerini, bir çocuk sahibi olma isteği aldığı zaman gerçekten kurulur. Sembolik vekili olur. Bayan Dr. Helene Deutscfı eşcinsel kadınların aşk eylemlerinin annenin çocuğa olan bağlantılarını canlandırdığını göstermiştir. Kadının bedensel kendini beğenmişliğini doğuran şey, yine penise imrenmedir. Kadında utanmanın üreme organlarının eksiğini gizlemek gibi ilkel bir amaç güttüğüne inanıyoruz. Seçilen erkek, narsis idealine uyarak yapılır; küçük kızın zamanında olmayı arzuladığı erkeğin benzeridir; yani kadın, Oidipos karmaşasını silememişse baba tipine uygun birini seçer. _Kadın, eşine karşı ana gibi davranmadıkça, onu çocuğu yerine koymayı başaramadıkça evlilik mutluluğu iyi sağlanamaz. ________ _Kendi Kendine Psikanaliz_ _Cinsellik tüm aktivitelerin yegane motivasyonudur. Milyonerler ve hayalperestler ateşli bir aşkla aynı şeyi isterler; değerini göstermek ve ulaşmak; sahip olmak. Bir devrimci aşkına ulaşmak için dünyanın yarısını yakmaya hazır biridir. Onun için devrim dahi bir tür cinselliktir. Toplumsal mücadele ve güç mücadelesi de bilinçaltında bir kadın için verilen mücadeledir. _Şarlatan hekim: Eğitimi olmadan psikanaliz yapan amatörlere denir. Hastayı konuşturarak, sırrın baskısından hastayı kurtarıyor ve onu hafifletiyorsunuz. Konuşmaya dayalı terapi, kişinin duygusal semptomlarını ve kaygısını azaltıyor. Günah çıkarma işleminden başka bir şey değil. Herkes canı istediği gibi koşturabiliyor ruhbilimde. _Puro bazen sadece bir puro değildir. Ağzınızdaki sigara başka anlamlara geliyor mu? Bir çeşit yetişkin emziği? Bir zamanlar aç veya kaygılı hissettiğinizde emdiğiniz anne memesi? _Eğer üzerinizde saldırgan bir izlenim bırakıyorsam, bu sadece kendimi savunmak istediğim içindir. _Ben bir kabuktur. İç alemin modifiyeli halidir. _Nevrozlu bildiğinden fazlasını söylemek zorundadır. _Düşten ayrı bir psikoloji düşünülemez. _Hiçbir şey kaza veya tesadüf değildir. Zihnimize öylesine gelen hisler bile aslında bilinçaltına ait bir arzunun anlaşılmaz biçimidir. Sevgilinizin evinde eşyalarınızı unutmuş olmak belki sizi zora soktu ama belki de bu, oraya geri dönmek istediğinizin bir belirtisidir. _Cinsellik herkesin hem en zayıf hem de en güçlü yanıdır. _Hayallerimiz de arzularımızın bir formudur. Düşünce, arzunun çarpıtılmış bir biçimidir. Fantezinin belki de asla gerçektekine ulaşamamasını veya fantezi bir şekilde gerçek olsa bile fantezinin kendisi kadar doyurucu olmamasını buna bağlar. __
·
536 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.