Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Freud, rüyaların analizi üzerine muazzam bir kitap yayımladı. Araştırmalarının sonuçları şöyledir: Rüya, çoğunlukla inanıldığı gibi rastgele ya da anlamsız çağrışımlar veya uyku sırasında meydana gelen somatik duygulanımların bir sonucu olmaktan çok uzaktır. Rüya, psişik etkinliğin özerk ve anlamlı bir ürünüdür ve diğer bütün psişik işlevler gibi sistemli bir şekilde incelenebilir. Rüyaların sebebi, uyku sırasında hissedilen organik duyular değildir; bunlar rüyanın oluşumunda ikincil öneme sahiptir ve sadece psikenin etkilendiği unsurları oluştururlar. _Freud’a göre her karmaşık psişik durum gibi rüya da, amaçları geçmişe dayanan çağrışımları olan bir oluşumdur. Mantığa dayanan bir sürecin, farklı eğilimler arasındaki rekabetin ve bir eğilimin diğeri üzerindeki zaferinin sonucudur. _Freud, rüyadaki karmaşık imgeler dizisini, rüyanın açık içeriği olarak adlandırır; açık içerik rüyaların görünen yüzüdür ve Freud bu görünen yüzün arkasında asıl düşünceyi -yani rüya düşüncesini- ya da gizli içeriği arar. Burada Freud’un, rüyanın büyük bir binanın ön cephesi olduğunu ne sebeple düşündüğünü ya da rüyaların gerçekten de bir anlamı olup olmadığını sorgulayabiliriz. Onun bu düşüncesinin temelinde bir dogma ya da a priori bir fikir değil, yalnızca ampirizm vardır -yani hiçbir psişik (ya da fiziksel) gerçeğin tesadüfi olmadığını gösteren tecrübeler. O halde rüyanın sebepleri olmalı çünkü var olan her zihinsel unsur, daha önceki bir psişik durumun sonucudur. _Freud kendisine basitçe şu soruyu sorar: Neden bu insan bu rüyayı görüyor? Kendince bazı özel sebepleri olmalı; yoksa nedensellik kanunu çöker. Bir çocuğun rüyası bir yetişkininkinden farklıdır; tıpkı eğitimli birinin rüyasının, eğitimsiz birininkinden farklı olması gibi. _Freud rüya düşüncesini oluşturan arzuların açıkça kabul ettiğimiz arzularımız değil, acı verici olmaları sebebiyle bastırdığımız arzularımız olduğunu söyler. Birisi kendinden gayet emin bir şekilde rüyasında Freud’un bahsettiği hiçbir şeyi bulamadığını söylerse kendimizi gülümsemekten alıkoyamayız; çünkü doğrudan görmenin imkansız olduğu şeyleri görmeye çalışmıştır. _Rüya, bastırılmış karmaşanın anlaşılmasına engel olmak için onu değiştirir. Freud, bastırılmış düşüncenin kendisini gizleme mekanizmasını, sansür olarak adlandırır. _Freud, “Psikanaliz yöntemini” geliştirerek bize, en kuvvetli dirençlerin bile üstesinden gelebileceğimiz çok değerli bir araç vermiştir. Bu yöntemde çağrışım tekniği uygulanır. Kişinin, rüyanın bu bölümüyle ilgili olarak aklına ne geliyorsa söylemesi ve mümkün olduğunca eleştiride bulunmaması istenir. Eleştiri, işlemekte olan sansürden başka bir şey değildir; eleştiri karmaşaya karşı geliştirilen dirençtir ve en önemli olan şeyi bastırmaya çalışır. _Freud’un çalışması “bilimsel” sıfatını hak etmiştir çünkü Freud, sadece kendisinin değil başka pek çok araştırmacının da belirttiği gibi asıl hedefe ulaşan, yani rüyaların anlamını çözen bir teknik geliştirmiştir. Freud’un rüyaların gizli anlamlarını tümdengelim yöntemiyle değil, deneysel yöntemlerle keşfetmiş olduğu gerçeğidir. _Sansür, Freud tarafından öne sürülen ve adına sansür denilen psişik bir otorite bu arzunun bilince şekil değiştirmeden geçmesine engel olur. _Rüyalar, simgelerin yetiştiği zemindir. Bir yapıtı simgeleri ile kavrarız. Eğer simge yoksa olduğu gibidir. Bilincimizdeki şeyler bile bilinçdışı bir alt renge sahiptir ve tasavvurumuzu boyar. _Bir bitkinin çiçek açması gibi, psike de simgelerini ortaya çıkarır. Her rüya bu sürecin bir kanıtıdır. Kiliseler, psikolojik teknikleri taklit ederler. Rüyalar, günah çıkarmayı andırır. Freud, rüyada psikenin, "sansür" adını verdiği özgün bir işlevi olduğunu varsayıyordu. _İsa, tabuta dokunup: "Delikanlı, sana kalk diyorum!" dedi. Rüya sahibinin psikolojisinde ölü adamın dirilmesi, kocasının iktidarsızlığının tedavi edilmesi gibi bir öneme sahiptir. _Rüya, kişinin psikolojik durumuyla uyumludur. Psikolojik durumumuz, psişik geçmişimizin bir sonucudur. Şu anki zihinsel durumumuz, geçmişimizle alakalıdır. Her insanın geçmişinde psişik “çağrışımları” belirleyen farklı değer unsurları vardır. _Sebep mahiyetinde ele alındığında her psişik yapının, daha önceki bir psişik içeriğin sonucu olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla sonuç mahiyetinde ele alındığında her psişik yapının, fiili psişik işleyiş içerisinde kendi özel anlamı ve amacı olduğunu da biliyoruz. Bu kriterin rüyalara da uygulanması gerekir. Yani bir rüyanın psikolojik açıklamasını istiyorsak, öncelikle bu rüyayı oluşturan daha önceki yaşanmışlıkları bilmeliyiz. _Modern düşünce yapısının hurafe fobisiyle tartışmaya girmek yersiz; çünkü bilinçdışının sırları bu şekilde gizli tutulur. _Bilinçdışı bir ürün, fantezinin yarattığı bir şeydir; oyunun kendisi, bu psişik dürtüden ortaya çıkar. Bu bilinçdışı ürün, boşlukta azalarak yok olan bu oyunların keyfini çıkarmaya çalışan bilimsel zihin yapısına terstir. _Gözlemlerimle bir belirsizlik denizinin ortasında yüzüp durduğunun farkındayım ama bunları söylememenin yanlış olacağına inanıyorum. Bizlerden sonra bazı şanslı araştırmacılar çıkıp bunları doğru bir perspektife yerleştirebilirler. Bizler bunu uygun bilgi eksikliğinden dolayı yapamıyoruz. _Her duygu, benim “duygu tonlu düşünce karmaşası” olarak adlandırdığım yoğun çağrışım karmaşalarına sebep olur. _Fausttaki, Gretchen’in bilinçsizce seçtiği şarkı, bizim ruya-malzemesi olarak adlandırdığımız şeydir ve rüya-malzemesi gizli düşünceye tekabül eder. Faust sadık değildir, Gretchen de onun, hikayedeki kral gibi sadık olmasını arzu eder. Onun rüyası —aslında şarkısı— onun ruhunun kuvvetli arzusunun kılık değiştirmiş halidir. _Şarkı ve rüya arasında fazlasıyla fark olduğu söylenerek itirazlar olabilir. Öncelikle bunların hepsi karmaşanın çeşitlemeleridir _Ölümsüzlük düşüncesi arzudan başka bir şey değildir. Hayatımızı arzularımızın farkına varmak için mücadele ederek geçiririz: Yaptığımız her şey bir şeylerin olmasını ya da olmamasını istememizden kaynaklanır. Eğer gerçek hayatta bir arzuyu gideremezsek en azından bunun hayalini kurarız. Her yaştan her insanın içinde bulunduğu dini ve felsefi sistemler bunun en iyi kanıtıdır. _Her şeyden önce ön cepheden kurtulup evin içine girmek için ne yapmalıyız? Yani rüyanın görünen içeriğinden, arkasındaki asıl ve gizli düşünceye ulaşmak için? _Dirençler o kadar büyüktür ki çok fazla deneyiminiz yoksa doğrudan sorgulama hiçbir sonuç vermez. _Rüyada bir bey: Kendimi küçük bir odada, masada Papa X. Pius’un yanında otururken buldum. Papa bekardır, Müslüman ise çok eşli. Rüyanın arkasındaki fikir açık: “Ben Papa gibi bekarım ama bir Müslüman gibi pek çok karım olmasını isterdim”. _Zihinsel ketlenme olarak bilinen bu olgunun ortaya çıkması, her zaman güçlü dirence sebep olan bir çağrışıma rast gelindiği anlamına gelir. _Yıllar boyunca her yıl yaklaşık 2 bin rüya analiz ettim ve bu konuda ciddi bir deneyim kazandım. Jung _Rüya Psikolojisi ve Psişik Enerji_ _Rüyalar, bilincin diğer içeriklerinin aksine psişik bir yapıya sahiptir; çünkü bilinçli içerikler gibi sürekli bir gelişim sergilemezler. Diğer bilinçli içerikler gibi fark edilir, mantıklı ve duygusal bir deneyim sonucu oluşmazlar; uyku sırasında meydana gelen olağandışı bir psişik aktivitenin kalıntılarıdırlar. _Rüyalar, batıl inançlara sahip olduğu ya da anormal oldukları düşünülen insanların bile bilinçli zihinsel yaşamında ara sıra da olsa önemli etkiler bırakırlar. _Rüyalar, nahoş ve anlamsız sıfatıyla tarif edilirler. Bu tarz bir hüküm vererek, aslında sadece anlama yetisinden yoksun olduğumuzu nesneye yansıtmaktan başka bir şey yapmamış oluyoruz. Bizim anlamamamız, rüyaların kendine has içsel bir anlamı olmadığı manasına gelmiyor. _Bir aslan ve eşeğin yaptıklarıyla ilgili anlatılan fantastik bir masal vardır. Yüzeysel ve somut olarak ele alındığında hikaye gerçek hayatta mümkün olamayacak bir hayalden ibarettir; ancak biraz kafa yoran herkes gizli mesajı bulabilir. _Aynı hatırlama yöntemiyle daha fazla malzeme toplamaya devam edilir; buna ayrıca serbest çağrışım yöntemi de denir. _Malzemenin sınırlanması, Kant’ın “bir şeyi ‘kavramak’, bizim amacımız için gereken kadarını bilmektir” prensibine uygun olarak tamamen gelişigüzel bir yöntemle yapılır. _Nedensellik - Sonuçsallık_ _Psikolojik bir gerçeğin açıklanmasında psikolojik verinin iki taraflı bir bakış açısına ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır: nedensellik ve sonuçsallık. Sonuçsallıkla, özümüzde var olan bir amaç uğruna mücadele etmeyi kastediyorum. Amaç uğruna mücadele etmek” yerine “amaç sahibi olma” da denebilir. Bütün psikolojik fenomenlerin özünde bu tür bir amaç sahibi olma yatar. Hakaret karşısında duyulan öfkenin amacı intikamdır; yas tuttuğunuzu göstermenin amacı diğerlerinden anlayış görmektir vesaire. Nedensel bakış açısını rüyayla ilişkili malzemeye uygularken rüya içeriğini, eğilim ve düşüncelere indirgeriz. Rüyasında bahçede elma koparan bir adam tedirgin olmuştur. Bunun nedeni çocukluğundaki bir olaydır gibi. _Rüyada genç adam Cennet’ten elma koparır. Bu, insanın Cennet’ten kovulmasıyla ve çocukluğunda işlediği, babasının da ağır bir şekilde cezalandırdığı cinsel bir suçla bağlantılıdır. Rüyada bu arzu, elma sembolüyle giderilmiştir. Fakat neden bu giderme açıkça cinsel bir düşünceyle ifade edilmek yerine sembolik bir imge altına saklanmış ve kılık değiştirmiştir? Freud bu malzemedeki suç unsuruna dikkat çeker ve genç adama çocukluğundan beri aşılanan ahlak kavramının, bu tarz arzuları bastırmasına ve bu doğal arzulan acı verici ve uygunsuz olarak damgalamasına sebep olduğunu söyleyecektir. Bastırılmış acı verici düşünce kendisini ancak “sembolik” olarak ifade edebilir. Bu düşünceler bilincin ahlaki içeriğiyle uyumsuz olduğu için, adına sansür denilen psişik bir otorite bu arzunun bilince şekil değiştirmeden geçmesine engel olur. _Freud’un nedensel yaklaşımı bir arzu ya da ihtirastan, yani bastırılmış rüya-arzusundan başlar. Bu ihtiras her zaman, nispeten basit ve temel bir şeydir ve pek çok şekilde kılık değiştirerek kendini gizleyebilir. Bir rüyayı sonuçsallık bakış açısıyla incelerken, ki ben bunu Freud’un nedensellik bakış açısından farklı görüyorum. Bu rüyanın amacı nedir? Nasıl bir etki bırakmaya çalışmıştır? Genç adam rüyasında bir anahtarla bir kapıyı açması gerektiğini, bir uçakta uçtuğunu ya da annesini öptüğünü de görebilirdi. Bu bakış açısından bakıldığında bunların tümü aynı anlama gelebilir; çünkü Freud ekolünün daha sıkı taraftarları - kötü bir örnek vermek gerekirse – rüyadaki bütün uzun nesneleri fallik semboller, bütün yuvarlak ve delik nesneleri de dişil semboller olarak yorumlama noktasına gelmişlerdir. _Nedensel bakış açısı, doğası gereği anlam birliğine, yani sembollerin değişmez olduğuna yönelir. Öte yandan sonuçsal bakış açısı, değişikliğe uğramış rüya-imgelerinde değişikliğe uğramış bir psikolojik durum algılar. _Rüyanın çağrıştırdığı malzeme, genç adamın o ana kadar dikkatsizce gözünden kaçırdığı pek çok şeyi fark etmesine yol açacak bir konuya dokundurmuştu. Ama bunları dikkate almayarak aslında kendi içinde bazı şeyleri gözünden kaçırıyordu; çünkü onun da diğer insanlar gibi bir ahlak standardına ve ahlaka ihtiyacı vardı. Bu durumu hesaba katmadan yaşamaya çakşırken hayatı, sanki iyi koordine edilemiyormuşçasına tek taraflı ve eksikti - tek taraflı ve eksik bir beslenmenin vücutta neden olduğu sonuçların aynısına psişik yaşamda neden olarak. Bir bireyselliği tamamlanmışlık ve özgürlüğü yakalayabilmesi için eğitirken, çok az bilinçli gelişim göstermiş ya da hiç göstermemiş bütün işlevlerin gerçekleşmesini sağlamalıyız. Bu amaca ulaşmak için de, terapötik nedenlerden ötürü, rüya-malzemesinin yaptığı katkının bilinçdışındaki kısımlarına girmeliyiz _Davranışları ahlaka uygun insanların gördüğü rüyalar, kelimenin tam anlamıyla “ahlaksız” olarak tarif edilebilecek bir malzeme açığa çıkarabilir. Bu yüzden Aziz Augustinus11, Tanrı onu gördüğü rüyalardan sorumlu tutmadığı için memnun olmuştur. (354-430 Hıristiyan bir düşünürdür. İtiraflar adlı eserinde, uykusunda, uyanık haldeyken yapmayı aklından bile geçiremeyeceği şeyler yaptığını (ki bunlar çoğunlukla cinsel içeriklidir) ve bunların rüyasında kendisine büyük haz verdiğini itiraf edip Tanrıdan yardım dilenmektedir) _Sayı Rüyalarının Anlamı_ _Sayı sembolizmi, Freud ve ekolünün analitik araştırmalarına da konu olmuştur. _Sayılar arasındaki sembolik bağlantılarla ilgili bilinçli spekülasyonlar yerine, sayı sembolizminin bilinçdışı sebeplerini keşfetmekteyiz. _Bilinçdışı saptamanın bir örneğinde kesin kanıtlar eksikse, bireysel keşifleri sadece tecrübelerimizin toplamı doğrulayabilir. _Luka l:37 ’ye baktığımızda İsa’nın Doğumunun Bakireye Bildirilmesini görüyoruz. Ama mantıklı bir şekilde devam edebilmek için Luka 13:7’ye de bakmamız gerekir. Luka 13:7_ 6. Adamın birinin bağında dikili bir incir ağacı varmış. Adam gelip ağaçta meyve aramış, ama bulamamış. 7. Bağcıya, "Bak" demiş, "ben üç yıldır gelip bu incir ağacında meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın besinini neden boş yere tüketsin?" _Çok eski zamanlardan beri erkek üreme organlarının sembolü olan incir ağacının, meyve vermediği için kesilmesi gerekir. Bu pasaj, rüya sahibinin penisi kesmek ya da ısırmak gibi pek çok sadistik fantezisiyle doğrudan örtüşmektedir. Kocasının meyve vermeyen organına gönderme yaptığı açıktır. İsa, tabuta dokunup: "Delikanlı, sana kalk diyorum!" dedi. Rüya sahibinin psikolojisinde ölü adamın dirilmesi, kocasının iktidarsızlığının tedavi edilmesi gibi bir öneme sahiptir. .............
·
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.