Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta değil, karında, onun boğum kümelerindedir. Ruhun belirsiz varlığı burada yer alır. Bilincin, beyin yarımkürelerinde yer alması ise algısal bir işlevi, bir algı organını kurar. Gövdeyi ayakta tutan ruhun gücü değildir; tersine ruhu, kendine özgü kimyasallığıyla madde oluşturur _Sezgi, bilinçaltına yönelik algılama. Bir insanın bilmemesi gereken bir şeyi bilivermesi demektir. Şu ana değil geleceğe yönelik algılama. _Kompleks, bilinçaltından, sebebini kestiremediğimiz zamanlarda bilince akan, kendi iradeleri olan, kişinin karar verme yetisini, ruh ve duygu durumunu etkileyen güçtür. 4 filtrenin herhangi birindeki eksikliği bilinçaltının kendisinin doldurmaya çalışmasıyla ortaya çıkan tuhaflıklardır. Benlik de başlı başına bir komplekstir hem de diğer komplekslerin merkezidir. Komplekslerden biri bile gizlenmeye çalışıldığında benlik baskı altında kalır ve kişi nevrozlar şeklinde bir kişilik bölünmesi yaşar. Kompleks terimini ilk jung kullanmıştır _Kompleks, bilince tecavüz eden özerk bir yapı. Bilinç, bastırmayla komplekslerden kurtulmayı tercih ettiği için, komplekslerin çoğu bilinçten ayrılıp koparlar fakat daha önce bilinçte hiç yer almamış kompleksler de vardır. Bunlar bilinçdışı akıldan doğar ve esrarengiz ve karşı konulamaz savlarla ve telkinlerle bilinci işgal eder. _İnsan için en büyük tehlikenin açlık, deprem, mikroplar değil, yalnızca kendisidir. _Bilinç, merkezidir, yönlendirilebilir ve anlıktır. Sadece bir anda yoğunlaşabilir. Bilinçaltı ise akışkandır, merkezileşmesi yoktur, yönlendirilemez ve binlerce yıl geriye dönebilir, ileriye gidebildiğinden de şüphelenilebilinir çünkü zamana bağımlılığı yoktur. Bilinçaltının sınırsız okyanusundan taşanlar, bilincin kıyısına birtakım maddeler bırakabilir. İşte bunlar rüyalarda ortaya çıkar. Bilinçaltı, binlerce yıllık insan varlığı süresince şekillenmiştir ve insan ruhunun tepkilerini de şekillendirmiştir. Bireysel bilinç, kolektif bilinçaltının uçurumları ile çepeçevre sarılmıştır, çok kırılgandır ve temeli her an sallantıdadır. _Ağaçlar güçlü köklerini göğe uzatmazlar, tersine toprağın derinliklerine gizlerler. _Bilgelik ve delilik ayrılmaz iki sıkı fıkı dosttur!. _Bir alev seni yaktığında, o ateşin gerçekliğinden şüphe edemezsin. _Düşler tanıtıcı, indirgeyici ya da dengeleyici olabilir. Tanıtıcı düşler bilinçaltına itilmiş gerçeklerin tekrar bilince atılmasıdır. Dengeleyici düşler, bilinçteki sıkıntıları ters bir gerçeklik ile dengelemeye çalışır. Dengeleyici güçler kişiyi daha zor bir duruma sokarsa bu indirgeyici düşe dönüşür. İndirgeyici düşler bilinci daha aşağılık, daha zor bir durumda bırakmaya çalışır. Saygın bir kadının kendisini fahişe olarak görmesi indirgeyici bir rüyadır. Düşlerde gerçek hayatın tersi görülmelidir. Sağlıklı olan dengeleyici unsur budur. Savaşta, askerler cepheden geri çekilirler. _Kimi insanlar, iyi dedikleri şeyin herkesçe iyi olduğunu sanırlar. Aşmayı başaramadığımız ilkel bir belirtidir bu! _Anlayan kişi için hiçbir şey karanlık değildir. Nesneleri anlaşılmaz ve karanlık kılan anlayışsızlıktır. _Ruh ile ad özdeşleştirir. Kişinin adı ruhu sayıldığından, yeni doğan bebeklere atalarının ruhunu yeniden canlandırmak için onların adı verilirdi." _Doğada her şey insan ruhundan az buçuk bir şeyler taşır. İnsanlar arasında, nasıl ortak düzenden ayrılıp falcı, büyücü, kabile şefi, hastabakıcı varsa, aynı biçimde hayvanlar arasında da hekim-kuşlar, hekim-kurtlar vb'leri vardır. _Nevroz sözcüğü, sırf şeytan sözcüğü ele alınmasın diye kullanılır olmuştur. _İlkel insan, alışılmadık olan her olayı tehlike olarak görür ve yok etmek ister.. _ Dış olaylar 4 aşamada işlenerek bilince dahil edilmezse bilinçaltında yorumlanır. 1. Duyularla algı, 2. Düşünce ile anlama 3. Hislerimizle anlamaya 4. Manalandırmak. Hepsi başarıyla aşılırsa bilinçte kategorilendirilebilir. Eğer herhangi bir aşamada işlenemez ise bilinçaltı bunu, insan evriminin onbinlerce yılından edindiği bilgiler ışığında bir kategoriye koyar. Bu kategorilendirme gelecekte bilinç tarafından “kendisi işlemişçesine” güvenle kullanılır. Her insanın, bu dört adımdaki işleme yetenekleri başkadır. Kimisi sadece duyularına, kimisi sadece düşüncelerine, kimisi ise sadece sezgilerine güvenebilir. Baskın olan işlev ana işlevdir, diğerleri ise alt işlevdir. Asıl işlev, bilincimizi belirler ve bizim kontrolümüz altındadır. Alt işlevlerimiz ise kontrolümüzden çıkabilir ve ilkel insanların yaşayışlarıyla şekillendiği şekilde bilincimizde aynen ortaya çıkarlar. _Kadın, gençliğinde zengin bir adama aşıktır ama adamın kendisine yüz vermeyeceğini düşünmektedir. Kadın, başkasıyla evlendikten sonra bu adamın kendisine aşık olduğunu öğrenir. Kocasıyla durumu konuşmasına rağmen boşanamazlar. Adam da, kadının iki çocuğu olduğu için kadınla görüşmek istemez. Bu yüzden kadın, kızının, tifo mikrobu taşıdığını bildiği sudan içmesine göz yumar ve tifodan ölmesine sebep olur. Amacı, çocuklarından kurtulup evlilik bağını zayıflatarak kocasını boşanmaya razı etmektir. Jung, kelime çağrışım testiyle kompleksleri çözmeye çalışır. Denek kadının duraksadığı kelimeler: Melek, kadının ölen kızını anımsatıyor; inatçı, kocasının evliği sürdürme inadını; su, kızının içtiği sudan tifo kapmasını; mavi, kızının mavi gözlerini; zengin, zengin sevgilisini anımsatıyor __ Ruh (Paracelsus, Joyce, Picasso) _Zihinsel anormallik gibi görülen şey, üstün zeka gücünün kılık değiştirmiş hali olabilir. _İdeallerimiz, güdülerimizin kılık değiştirmiş dışa vurumudur. _Bir yapıtı sembolleri ile kavrariz. Eğer sembol yoksa olduğu gibidir. _Kimi sanatçıların durumu sevgisiz çevrenin yıkıcı etkisinden korumak icin kötü özellikler gösteren terk edilmiş çocuk erotizmine benzer. Acımasız ve bencil. Ahlak ve hukuku çiğneyerek güçlü bir bencillik sergileyebilirler. _Ruh hastaları; bilinçsiz, gerçeklikten kopuk, tutarsız, değer yargıları dumura uğramış, öznel ile nesnel gerçekliği karıştıran, hezeyanlar, çocukluk enkazı, ani düşünce değişiklikleri, duygu körlüğü… Şizofrenik kişilik gerçeğe yabancılaşır ve bölük pörçük kişiliklere, komplekslere dönüşür. Van gogh şizofrendir. Ruh hastasında anlamın grotesk gerçekdışılıkla bozulması kişiliğinin yıkımı sonucudur. _Sevginin olmadığı yerde sanat da olmaz. Sanat sevgiyle yapılır. Sanat yürekten gelir. Yürek bozuksa sanat da bozuktur. _İnsan ne yiyorsa odur. _Her yaratıcı pozitif yetenek, çocukluktaki negatif bir niceliğe dayanır. _Bilim, tarafsız, önyargısız ve kapsayıcı bir doğrunun peşinden koşar. Psikanaliz ise baskıcı dönemin sonundaki nevrotik bireylerini vaaz eder. _Parıldayan her şey altın değildir. _Kültürlü Romalılar Hristiyanlarin boş inançlarına hayretle bakarlardi. _Bir şeyin sonu karsitinin başlangıcıdır. Pozitif negatife dönüşür.Tao. _Mitolojik figürler şekil degiştirmistir. Toprak ana sebze satan şişman kadındır. Kartalın yerini uçak almıştır. _Sanat eserleri psikolojik ilaçlardır. Bunlar parçalamaya başladıkları ilkel değerleri fanatik bir tekyanlılıkla zayıflatırlar. _Toplum o kadar çok içe kapanmış ve yalıtılmış ki, bu kabuğu kırmak için Joycevari patlayıcılardan aşağısı yetmezdi. Joycenin çağdaşları o kadar ortaçağ önyargılarıyla doludur ki bunu kırmak için joy ve Freud gibi peygamberlere ihtiyaç vardır _Hapisten kaçan için ıssız çöl bir cennettir, ışıktan gözleri kamaşan için karanlık bir nimettir._ _Duygu körelmesi, ortalıkta çok fazla sahte duygu olduğunda kendini bir tepki olarak gösterir. Duygularımızın kurbanıyız. Duygusallık barbarlığın üzerine dikilen yapıdır _Peygamberler edepsizdir ve zamanın psişik sırlarını bilmeden sözcülüğünü yapmakta olup bir uyurgezer kadar bilinçsizdir. Zamanın ruhu onu konuşturur. _Zorba demagog musanın, sinanın tepesinde bulunduğunu düşündüğü ve zekice bir tezgahla insanlara zorla kakalanan bir çeşit metafizik polis olan gardiyanlardır. _Sanatçılar, kahinler ve peygamberler aynı kaynaktan beslenir. Ona sırt çeviren gunahkarlar yikicilar ve delilerdir. Çağa yüzünü karartan yikicilar, kurbanlar, ateşe yaklaşan deliler da vardır. Boş inanç yüzünden bir çok şeyi reddediyoruz ama ilkeller bunun farkındaydı. _Psişe çok renklidir. Biz onun dışavurumlarını görebiliriz. Psiokojik süreçler nedenselike açıkanabir ama kökleri biinçdışının sonsuzluğuna uzanan yaratıcı süreç kaçmayı başarır. Kendini disavurumlarla belli eder. Psikolog ile eleştirmen yaklaşımları farklıdır. Eleştirici açısından değerli olan psikolog açısından önemsiz görülebilir. İlkel deneyimler öteki dünyaları mi yoksa ruhun karanlığını mi anlatıyor bilinmez _Hekim Paracelsus_ _1493 Zürih. Güneş akrep burcundaydı ve bu zehir dağıtıcıları ve hekimler için olumluydu. Akrep burcunun efendisi gücü cesaretinden, zayıflığı kavgacı huyundan kaynaklanan gururlu marstır._Doğa insandan daha güçlüdür ve hiç kimse onun bu etkisinden kaçamaz. Suyun serinliği, derin vadi, kayaların sertliği, ağaçların eğri büğrülüğü, yüksek dağlar... orada doğmuş olan bu hekime, karakteristik İsviçre inatçılığı, kararlılığı, soğukluğu, özgüven ve gurur kazandırmıştır. Aslında parac, İsviçreli değil gayrimeşru bir şövalye çocuğudur. Aristokratik yaşam damarlarında dolaşıyor ve gömülü halde duruyor._ Babasının aşağılık duygusu oğlu babasının haklarının intikamcısı yapacaktır. Babanın teslimiyeti oğulda yıkıcı bir hırsa dönüşecektir. Her türlü otoriyete babalık hakkı iddia eden her şeye babasının düşmanıymış gibi savaşacaktır. Babasının kaybettiği özgürlüğü kazanmaya çalışacaktır. İyi bir eğitim almadı çünkü otoriyer bir eğitim onun için bir tabuydu. Kendi kendini yetiştirdi. Sokakta cübbe yerine amele giysisi giyerek saygın kesimi öfkelendirmişti. En nefret edilen kişiydi. Lakabı azgın boğa-huysuz eşek._Dünya canlı ve büyük bir küredir. İnsan da küçük bir mikrokozmozdur ve dışarıda olan her şey içeridedir…paraca göre doğada cinler cadılar karabasanlar ile doludur. Vebanın genelevdeki şeytandan kaynaklandığnı yazmıştı imparatora. Hastalıklar cisim değildir ve ruha karşı ruhla mücadele edilmeli. O her şeyi kökünden koparan ve geride bir enkaz bırakan bir kasırgaydı. Patlayan volkan gibi harabeye çeviriyor ama aynı zamanda hayat veriyordu. İnsan onu ya küçümser ya abartır. onun çok yönlü doğasının tek yönünü bile anlama çabası doyuma ulaştırmaz. O bir okyanustur, kaostur ya da tanrının bir simyası._ Hem muhafazakar hem devrimciydi. Kiliseye ve batıla muhafazakar ama tıpta kulkucu ve isyankardı. Astrolojiyle ve bedendeki yıldız teorisiyle ilgilenirdir. Hekim içsel semayı bilmeli yoksa sadece astrolog olur. Gökkubbe sadece kozmik boşluk değil insan bedeninin bir parçasıdır. Leş neredeyse akbabalar orada toplanır. Hasta ve tıp neredeyse hekimler de orada toplanır. Gökyüzü-sema sadece yıldızlarden değil, içimizdeki yıldızlardan da oluşur. İnsanda da kutuplar ve burçlar kuşağı vardır. insan içindekileri bilirse hastalığını, sağlığını bilir. Sema insan, insan d asemadır ve bütün insanlar tek bir sema, sema da tek bir insandır. Yıldızlar hem hastalık hem de sağlık getirir. İlaçlar güneş tarafından kalbe, ay tarafından beyne, Venüs tarafından böbreklere, jübiter tarafından karaciğerlere, mars tarafından safraya yönlendirirli. Yıldızğanmesi olumsuzsa hekim tüyerdi ve bu da hoş karşılanırdı. Psişesinin ilkel karanlığından faydalanmıştır. En beter hurafelerden beslenen batıl inançlar ortaya çıkarılmış. _Freud_ _Tekniği, kendi kendine geliştirdiği ve akademik bilime batan bir diken olmuş ve daha sonra serpilmiştir. Viktoria baskıcı politikaları dönemi, ortaçağ kültürünün devam ettirilmek istendiği ve devrimcilerin ezildiği… bu zorunlu koşullar, freudun öğretilerini belirledi. Voltairenin- Kötüyü ezelim. Düzturunu benimsedi. Freudun değeri, tıpkı sahte putları yıkan bir peygamber gibi, çürümüşlüğü teşhirinden gelir._rahipler eskiden beri psikanalizi uygulamaktadır. Freud geleceğe yönelik çözümler sunmaz. En cesaretli kişiler bile arzularını bastırırlar. Freud bu bilinç krampları için yüceltme fikrini ortaya attı. Simyacıların kötüyü iyiye, yararsızı yararlıya çevirme hilesinden başka bir şey değildir. Freuddan önce nevrozlar, tuhaflıktan ibaretti ve Freud cesaretle bunun üzerine giderek tıp-psişe ayrımına olanak sağladı. Freuz bir sinir uzmanıdır ama hiçbir felsefi görüşü yoktur. Ne psikoloji ne felsefe eğitimi görmüştür. Papaz psikanalizinde şeytan, normal psikanalizde şeytanın yerine başka nevrotik şeyler koyulur. Kötü ruh zararsız bir psikolojik takıntıya dönüştürülür. Freud, gözünden nevrozu hiç ayırmadı ve herkeste kusur aradı. Freud büyük bir yıkıcıydı. Peygamber gibiydi. freud, çürük dişi can yakarak oyan bir dişçidir ama altın dolguya gelince, dişin içini doldurmaz. Freud psikolojisi 19. yy. materyalizminin dar sınırlarındadır. Bu tek yanlılık bir zorunluluktu ama sonra yeni fikirlerin ortaya çıkmasıyla bir kusursa dönüştü. Bilimsel hakikatin anası sadece kuşkudur. Geçmişin hurafesinin bir karabasan olarak canlandırdığı şeyi bir yanılsama olarak görüp, maskesini düşürmek ve zararsız bir köpeğe dönüştürmek istedi. _Freud tekniğinde, düşünceler ile ahlak çeliştiğinde hasta duygularını bastırır. Bastirilanlar bilinç tarafından suçlu olarak algılanır. Kimse mükemmel değildir ve herkeste bu olay yaşanır. Bilinçaltı hareketlidir ve fanteziler üretir. Nevrozun tek nedeni bastırılmış cinsellik değildir. Freud onyargilidir... _Richart Wilhem_Farklı noktalardan başlayan yollarımız kuyrukluyıldızlar gibi kesişti. Doguyla batı atasi köprü kuran bu aklı saygıyla anıyorum. Çinlilerin zihinlerin derinliklerini araştıran ve oradaki gizli hazinesi ortaya çıkaran bir misyiner. Herkesi kucaklayan ve Hristiyan kiminden Avrupa kibrinden eser olmayan. Yabancı şeyleri yeniden şekillendirip form veren verimli bir beyin. En büyük başarısı Tao cevirileridir. Tao çin kültürünün ruhu. Çin alimleri binlerce yıl bu kitaba katkı sundu. Çin ruhuyla bakış açınız değişti. Tao bilimselliği aykırıdır. Tabudur. Bir prof Çin'in niçin bilim uretmedigini sormustu. Tao Çin'in bilimidir. Bizimkinden farklı bir bilim. Nedene değil eszamanlilifa dayanır. Nedensellik bilinçaltını açıklamaya yetmiyor. Psişik paralellikler başka bir tür ilkeye bagliydi. İnsan doğduğu zamanki astrolojik özellikleri taşır. Sonraki yorumları değil. Tao da astrolojik bağlantılara benzer. Wilhem taoyu kullanarak tahminlerde bulunmuş ve gerçekleşmiştir. Dilenciye yardım ona iş vermekle olur. Batili ruhani dilenciler doğunun düşünce dünyasını taklit etmekten öteye gidemedi. Doğudan sadaka aldılar. Binlerce yıllık çin kültürü çalınarak elde edilemez. Çalışarak haketmeliyiz. Korsanlar gibi değil. Çin bilgeligi karanlıkta parlar. O Çin'in savaş yoksulluk umutsuzluğu dan kaynaklidir. Doğuyu fethettik ama doğu kültürüyle bizi fethetti. Hastaların huzuru, ferahlığı için her türlü egzotik hurafeyi ithal ediyoruz. Hakikatler yakındır ama insan bunların gizli ve karmaşık olduklarını sanir. Çin, karmaşık şeyleri basit şekilde anlatır. _Psikoloji ve edebiyat_ _Psikoloji sanatın sadece yaratma aşamasını analiz edebilir, özünü değil. Dini de öyle. Yoksa bunlar psikolojinin alt kategorileri onlardı. Sanat hastalık değildir. Sanatın önemi kişisel sınırlamaların dısina çıkıp, yaratıcısının kişisel kaygılarının ötesine geçmesinden kaynaklanır. _ _İnsanla sanatın ilişkisi, bitkiyle toprağın ilişkisi gibidir. Bitki yalnızca toprağın ürünü değil. Bağımsız bir süreçtir. Sanat eseri de böyle. İnsanı bir gıda olarak kullanarak yeteneklerini kendi amacını gerçekleştirmek için sekillendiren canlı ve özerk bir varlık. Sanatçı içindeki yabancı durtuye itaat ederek onun götürdüğü yöne gider. Kendine ait olmayan kontrol edilemez bir gücü kullanır. Sanatçı yaratilanla özdeş değildir. İkinci kisiymis gibi yabancı bir iradenin çemberine düşmüş gibidir. Şairin özgürlük içinde yarattığını dusünmesi aldanmadir. Yuzdugunu sanmakta ama o sadece nehirde yaratıcı bir süreç tarafından suruklenmektedir. Sanatçı kendi eseri tarafından esir alınmıştır. Yaratıcı dürtü bir ağaç gibi psisede büyür. Bu otonom komplekstir. Benliği kendine hizmetkar kilabilen otorite. Yaratıcı sürece uyan sanatçı boyun eğen birine dönüşür. Yaratıcı süreci yabancı gören öteki sanatçı ise boyun eğmeyen hazırlıksız yakalanan biridir. Toplum için sanat kontrollüdür anlaşılır dizeydedir. Sanat için sanat icseldir ozerktir ve sürükleyicidir. Bilinç devredışıdır. Bilincimiz gelişir ve zamanında göremediğimiz eserleri farkederiz. O anlam hep vardı ve zamanın ruhunun yenilenmesine semboller cozulur. Sembolik olmayan yapıt duygularımıza daha fazla seslenir çünkü tamamlanmıştır. Sembolik yapıt bize meydan okur, heyecan verir ama estetik haz vermez. Sanatçının psisesinde oluşmaya başlayan bağımsız bir kompleks. Bilinçle bağlantı demek onun ozumsendigi değil algılandığı anlamını verir. Kompleksin bağımsızlığı buradadır. Sanatçının coskunluk halı patalojik bir noktaya yaklaşır. Bağımsız kompleks psisenin bir özelliğidir. Bunun varlığının farkında olmaması yüksek bilincdisilik düzeyini açığa vurmakta. Bağımsız kompleks bilinçli yandan çekilen enerjiyle gelişir._ __Bir yapıtı sembolleri ile kavrariz eğer sembol yoksa olduğu gibidir. Sanat yaratıcılığına nasıl bir ilksel imge yatmakta. Kaynağı bilinçdışı mitoloji alanı olan insanlığın ortak mirası kollektif bilinçaltı. _Freudun bağırsak boşaltan yöntemine bırakmak istiyorum. Sanata akarsuyun çamurlu kolları uzanmakta ve eseri sembol yerine septoma dönüştürür._ Kolektif bilinçaltı bastirilmamis bağımsız bir olusumdur ve unutulmamıştır ve teknikle geri getirilmesi mümkün değildir. Kalıtsal olarak geçen bir potansiyel. Arketip zamanla hortlak olarak ortaya çıkan mitolojik bir figurdur. Ataların deneyimlerinin psişik tortusudur. Nehir gibi bazın sığ bazen gür şekilde. Arketipik bir durumda sanki bir güç tarafından ele geçirilmiş ve coşkusuna kapılmış gibi rahatlar ve bireylikten çıkıp ırk olmuşuzdur. İçimizde atalarımızın sesi yankılanır. Gizli güçlere, kollektif bilinçaltının temsillerine idealler deriz. İdealler arketipik farklı çeşitleridir. Anne arketipi anavatan, baba arketipi Atayurt. Ataların ruhlarını barındıran toprağa gizemli katilisidir. Yaratıcı süreç de arketipsel etkinin bilincdisinda harekete gecirilmesyle ve değerlendirilmesiyle tamamlanır. Sanatçı ona şekil vererek bugüne aktarır ve geriye, yaşamın en derin kaynağına giden yolu bulmanızı sağlar. Sanatın önemi buradadır. Çağın ruhunu eğitir ve eksiklikleri ortaya çıkarır. Sanatçı bilinçdışı imgeyi cagdaslarina kabul ettirene kadar dönüştürür _Freud nevrozlarin ve yaratıcı sürecin çocukluk cagindaki psişik komplekskerde olduğunu keşfetmişti. Nevroz doyumun aracının yerini alır. Ne kadar çok kisisellik varsa ortaya çıkan şey o kadar az sanat eseridir. Kisisellik bir kusurdur ve nevrozdur. Kisiselligin üstüne çıkıp yürekten seslenmeli. Freud sanatçıların çocuksu otoerotik özellikler gösteren az gelişmiş kişilikler olduğunu söyler. Sanatci özgür bir birey değil, sanatın amaçlarına kendi üzerinden varmasina izin veren biridir. İnsanoflunun psişik yasaminin bir araci _Deha kendini farklı şekillerde gösterir. İçinde gizli bir tanrı olan üstün yetenekli kişiyi diğerlerinden ayirdeden düşüncesinin saflığı ve özgürlüğü. Ne olduğunu bilmediği yarati durtusunun esiridir. 2 guç savaş halindedir. Sıradan insan ile yaratıcı güç. Her birimiz bir enerjiyle dogmusuzdur. Sanatçı ise bu enerjiyi ele geçirir. Yaratıcı dürtü insanın içindeki enerjisini boşaltır ki insan ya ilkellige ya da cocuksuluga çevirir. _Bebek gibi sanat da insanın içinde gelişir. Faustu yaratan göte değil. Göteyi yaratan faussttur. Sanatçı kolektif bilinçaltının derinliklerine dalmıştır. İnsanları da sürükler. Büyük sanat eserlerinin etkili olmasının sırrı budur. _James Joyce_ _700 sayfalık boş bir kitap. Beklenti insanı mahveder. Joycenin malzemesi- metafizik bir nihilizim. Kitap geriye doğru da okunabiliyor, ne önü ne arkası vardı. Oscar wilde, sanat eserlerinin hiçbir işe yaramayan bir şey olduğunu savunuyordu. Kitabı eleştirme nedeni, beğeni ve eleştirenlerin çapraz ateşinde kalması ve bir prikitatristin düşündükleri. Psişenin tüm dışavurumlarına karşı önyargılıyım çünkü psikiyatristim. _Picasso_ _Joycenin edebi kardeşi. Picasso un psişik sorunlarıyla hastalarınınki aynı. Hastalar ya şizofren ya Nevrotiktir. Nevrotikler duygulu resimler üretirken sizofrenler duygusuz, kesik kesik, catlakli, psisik fay hatları gibi celiskili parcalanmalar. Picasso sizofrendir._ Picassoda koyu mavi bilincalti yeraltı anima, açık renkler, ve zitligin birlesimi.... Soytarinin kim olduğu kendinden güçsüz birine olan baskıcı tutumuyndan anlaşılır. Kendinden daha iyi olanın yolunu tikiyorsun. O kabuğu kırıp çıkan büyük kisiliktir ve kabuk beyindi. _Kısa notlar_Histeri fantezileri. Sogukkanliligiyla tüm duygularını iliklerine kadar dondurabilir. Şeytanın sponsorluğu. Kozmik uzaydan dünyaya bakan ay gibi mesafeli ve kendi halinde. Aşkın önyargıların inancın nefretin esiri değil. Eserlerinden sanatçının ruhunu görebiliriz. Aklı bokuna karışmak. Yasam parlaricisi. Gelmiş gelecek en harika şey. Yuregi tazeler. Kızarmış ekmeğe sürülen kaymaklı Ballı tereyağı. Gübre yığını. İnsan dünyanın öteki ucuna kaçsa da kendinden kurtulamaz. Kendini asarak kendisi olur. _________ _Kırmızı kitap_ _Hastanın sırlarını hissettiğimizde, deliliğin sistemini de keşfederiz ve ruh hastalığının yalnızca bize hiç de yabancı olmayan duygusal sorunlara verilmiş sıradışı bir tepki olduğunu görürüz. (Çağrışım test deneyleri Jung'a ün kazandırmıştır.) __Mantıksal düşünme ile düşsel düşünme farklıdır. Mantıksal düşünce, etkin ve bilimsel. Buna karşılık düşsel düşünme edilgin ve mitolojiktir. Antik çağlarda yaşayanlarda modern çağda edinilen mantıksal düşünme kapasitesi yoktu. _Rüyamda, yanımdan düşüncelere dalmış yaşlı biri geçiyordu. Birisi "O ölemeyen biri. Öleli 30-40 yıl oldu, ama hala çürüyemedi," dedi. _Dostlarım, ruhu beslemek bilgeliktir, yoksa yüreğinizde ejderler ve şeytanlar beslersiniz. Gel gör ki açlık, ruhu katlanılmaz olanı yemeye ve onunla zehirlenmeye iter. _Bir şeyin imgesine sahipsek o şeyin yarısına sahibizdir. Dünyanın imgesi dünyanın yarısıdır. Dünyaya sahip olan ama imgesine sahip olmayan, dünyanın ancak yarısına sahiptir çünkü yoksul ruhunun hiçbir şeyi yoktur. Ruhun zenginliği imgelerdedir. Dünyanın imgesine sahip olan, insanlığı yoksul olsa ve hiçbir şeyi olmasa bile dünyanın yarısına sahiptir. _Yalnızca şeyler için uğraşan, dışsal varsıllığı arttıkça yoksulluğa gömülür ve ruhu müzmin hastalığa yakalanır. _Bitkiler gibi insanların da kimi aydınlıkta, kimi de karanlıkta büyür. Pek çokları ışığa değil, karanlığa gerek duyar. Bu çağın tini beni tüm bunların Tanrı imgesinin karanlığına ait olduğu düşüncesiyle ayarttı. Bu yıkıcı bir yanılgı olurdu çünkü karanlık anlamsızdı. _Tanrı, libidonun bir simgesidir. _Beni ancak yarım bir insan olarak gördünüz çünkü ruhum beni yitirdi. _Tüm hayatım, bilinçdışından patlak veren gizemli bir çağlayan gibi, beni yıkabilecek kadar güçlü olan bu akıntıyı anlamaya çalışmakla geçti. _Ruhuma seslendim: Bitkinim ruhum, gezginliğim, kendimi kendi dışımda arayışım çok uzun sürdü. Şimdi onca olay geçtikten sonra başımdan hepsinin ardında seni buldum. Olaylar, insanlık ve dünya yoluyla yanılgılarım üzerine keşiflerim oldu. İnsanlar buldum. Seni de ruhum, öncein insanların içindeki imgelerde, sonra da kendi içinde yeniden buldum. Seni en son beklediğim yerde buldum. Karanlık bir kuyunun içinden çıktın geldin. Kendini bana önceden düşlerde duyurdun. Yüreğimi dağladılar ve en gözüpek yiğitliklere sürdüler ve kendimi aşmaya zorladılar. Hiç haberimin olmadığı doğruları görmemi sağladın. Beni, bilgisi sende güvende olmasa çok korkacagım sonsuz uzunlukta yolculuklara çıkardın. Neredeydin bunca zaman? Hangi Öte seni sakladı ve sakındı? Ah, benim aracılığımla konuşmalısın, benim sözüm ve ben, senin simgen ve ifadeniz! Seni nasıl çözeyim? _Sen kendini kandırıyorsun! Başkalarını aldatacak ve sana kanmalarını sağlayacak şeyler söylüyorsun. Peygamber olmak ve hırsının peşinde koşmak istiyorsun. Yara hala kanıyor ve alayları duymuyormuş gibi yapabilmekten uzağım. _Düşler ruhun yol gösteren sözleridir. Düş yalnızca çocuksu isteklerin doyurulması değildir, aynı zamanda geleceği simgeler. Düş, anlaşılması gereken bir simge yoluyla yanıtı verir. _Kalbin kendine özgü nedenleri vardır ki akıl hiç bilmez. Pascal _İnsan ruhunu bilen biri olmak için akademisyenliğik yetersizdir. Bunun için "müspet bilimleri bırakmak. Akademisyen cüppesini çıkarmak, çalışmalara veda edip dünyada, zindanların dehşetinde, tımarhanelerde ve hastanelerde, kasvetli arka mahalle meyhanelerinde, genelevlerde ve kumarhanelerde, saygın toplumun salonlarında, borsalarda, sosyalist mitinglerde, kiliselerde, tarikatların diriliş ve esrimelerinde dolaşmak, sevgiyi, nefreti ve tutkuyu insan bedenindeki her türlü biçimiyle yaşamak" gerekiyordu. _Çocuk üzerindeki en güçlü ruhsal etki genellikle anne babanın yaşanmamış hayatlarıdır. _Derinlerin tini beni ruhumla konuşmaya, ona yaşayan ve kendinde var olan bir varlık olarak seslenmeye zorladı.. _İnsanları koyuna çevirmek olmaz, koyunları insanlaştırmalı. Şu anın ve geçmişin ötesinde olan derinliğin tini bunu istiyor. _Tek bir yasa var. O da senin yasandır. Tek bir doğru var, o da senin doğrundur. _Manastırı içinizde taşımalısınız. Çöl sizin içinizde _Doğası akıldışı olduğu için yol gösterici ilke mucize biçiminde görünür. Yeşaya bu bağlantıyı çok iyi açıklar. Günahlardan arınmanın simgesi doğası gereği çocuktur, yani tutumun çocuksuluğu. _Önsöz_1913 senesi Jung'un yaşamında bir dönüm noktası olmuştu. "Bilinçdışıyla yüzleşmesi" olarak bilinen kendi üzerinde bir çeşit deney sürecine girdi ve bu deney 1930’a kadar sürdü. Bu deney sırasında "içsel süreçlerinin dibine kadar gitmek;' "duygularını imgelere dönüştürmek'' ve "yeraltında sürüklenen fantezileri yakalamak" için bir teknik geliştirdi. Bu fantezileri ilk olarak Kara Kitap'ına kaydetti. Bu metinleri gözden geçirdi, düşüncelerini ekledi ve Liber Novus adını verdiği kırmızı ciltli bir kitaba kaligrafık yazıyla geçirdi, kitapta kendi yaptığı resimlere de yer verdi. Daha sonra bu kitap Kırmızı Kitap olarak tanındı. 1930'da Jung, kendi üzerindeki deneyi sona erdirdi ve Kırmızı Kitap'ı yarım bırakarak rafa kaldırdı. Çalışma odasında şerefli bir köşeye konulmasına rağmen, bu kitabı onlarca yıl ele almadı. Kitap'ı yayımlamamasının birkaç nedeni vardı. Kendisinin de ifade ettiği gibi kitap tamamlanmamıştı. Araştırma alanı olarak simyaya karşı gittikçe artan ilgisi onu meşgul etti. Kara Kitap'ın ve Kırmızı Kitap'ın otobiyografik kayıtlar olduğunu ve akademik nitelikte olmadıklarından Toplu Eserlerı'ne dahil edilmelerini istemediğini açıkladı._ _Çorak ve kurak toprak sevinecek, bozkır coşup zambaklar gibi çiçek açacak. Her yanı çiçek açıp sevinçli olacak. O zaman kör gözler ve sağır kulaklar açılacak. O zaman topallar geyik gibi sıçrayacak ve dilsizin dili şakıyacak. Çünkü bozkırda sular fışkıracak ve çölde ırmaklar akacak. Önceden çorak olan göllerle, kurak olan da pınarlarla dolacak. Çakalların yatağı otlarla, kamış ve sazlıklarla kaplanacak. Orada bir yol ve bir anayol olacak ve adı Kutsal Yol olarak anılacak ve murdar olan oradan geçemeyecek ve orası yolcuların yolu olacak ve bu yoldan budalalar bile sapamayacak. Yeşaya _Faust Wagnere şöyle der: "Sizin çağın tini dediğiniz şey aslında o çağı yansıtan insanın kendi tinidir" _Bu çağın tinine ek olarak başka bir tinin daha geçerli olduğunu öğrendim ve bu da çağdaş olan her şeyin derinliklerine hükmedendir. Oysa öncesiz ve sonrasız zamandan gelen derinliklerin tininin kuşaklarla birlikte değişen bu çağın tinine göre daha güçlü olduğunu hesaba katmamıştım. Derinliklerin tini bütün gurur ve kibri yargının gücüne tabi kılmıştı. Bilime olan inancımı benden aldı, şeyleri açıklama ve düzenleme zevkinden beni yoksun bıraktı ve bu çağın ülkülerine olan içimdeki adanmışlığı söndürdü. Beni en son ve en basit şeylere inmeye zorladı. Derinliklerin tini anlayışımı ve bütün bilgimi aldı ve onları açıklanamaz ve paradokslu olanın hizmetine verdi. _Tanrı bir imgedir ve ona tapanlar ona yüce anlamın imgesinde tapınmalıdır. _Yüce anlam başlangıç ve sondur. Öteye geçmenin ve tamamlamanın köprüsüdür. Diğer tanrılar zamansallıklarıyla öldüler ancak yüce anlam asla ölmez, anlama dönüşür, _Çağımızın tini neredeyse konuşmak yerine yine nedenler ve açıklamalar üzerine düşünmeme neden olacaktı ama derinliklerin tini benimle konuştu ve şoyle dedi: "Bir şeyi anlamak yola dönüşün köprüsü ve olanağıdır. Bir şeyi açıklamaksa zorbalık, hatta bazen cinayettir. Bilginler arasındaki katilleri saydın mı?" _Bu içkiyi içen ne bu dünya ne de sonraki yaşam için susuzluk çeker bir daha çünkü geçiş ve tamamlanmayı içmiştir. Ruhunda katılaşıp sert cevhere dönüşen ve yeniden erimeyi ve karışmayı bekleyen sıcak, ergimiş yaşam nehrini içmiştir:' _Derinliklerin tini ise şöyle dedi: Manastırı içinizde taşımalısınız. Çöl sizin içinizde. Çöl sizi çağırıyor ve geri çekiyor. Şimdiki zamanın dünyasına demirle bağlanmış bile olsanız, çölün çağrısı bütün zincirleri kıracaktır. Doğrusu, ben sizi yalnızlığınıza hazırlıyorum. _1914 Temmuz ayının başında aynı düşü üç kez gördüm: Yabancı bir ülkedeydim ve yazın ortasında geceleyin birdenbire uzaydan korkunç bir soğuk indi. Bütün denizler ve akarsular buzla kaplandı, yaşayan her şey dondu kaldı.(savaş patlak verdiğinde İskoçya'daydım) _Yalnızlık insanı diişmanlaştırır, hainleştirir. _İşlerin değişmeye başladığı otuz beşinci yıl, yaşamın gölge yanının, ölüme inişin ilk anıdır o. Dante nin bu noktayı bulduğu açık, Zerdüşt'ü okuyanlar Nietzsche nin de onu keşfettiğini görecektir. Bu dönüm noktası geldiğinde insanlar çeşitli yollardan geçer: Kimi yüz çevirir ona kimi de içine dalar, dışarıdan olanlara da önemli bir şey olur. Biz bir şey görmezsek yazgı yapar bunu bize" _İsteği onun sahibi olmasaydı ve o isteğinin sahibi olsaydı ruhunu bulabilirdi çünkü isteği ruhunun imgesi ve ifadesidir. _Ateş ve kanla yazılan bir kitap bütün bir dünyayı bile yerinden oynatabilir. Cary Baynes _Tutunduğumu sandığım yerde alıp götürdün ve hiçbir şey beklemediğim yerde verdin ve yeni ve beklenmedik yerlerden art arda talih getirdin. Ekim yaptığım yerde beni hasattan ettin, ekim yapmadığım yerde bana bolluk verdin. Art arda yolu yitirdim ve hiç beklemediğim yerde yine buldum. Yalnız olduğumda ve neredeyse umutsuzluğa kapıldığımda inancımı tazeledin. Her belirleyici anda kendime inanmamı sağladın. _Kalbin bilgisi kitaplarda değildir ve hiçbir öğretmenin ağzında bulunmaz, karanlık topraktan biten yeşil tohum insanın içinden büyür. _"Hala yaşayabileceğim hayatı yaşamalıyım ve hala düşünebileceğim düşünceleri düşünmeliyim." Şu ana dek yaşanmamış kalanı yaşamak zorunda olmamak için kendinden kaçar gibisin. Oysa kendinden kaçamazsın. O hep seninle ve tamamlanmak istiyor. Bu isteğe karşı kör ve sağır taklidi yaparsan kendi kendine kör ve sağırmış gibi yapmış olursun. Bu şekilde yüreğin bilgisine hiçbir zaman ulaşamayacaksın. _Anima ve animus üzerine bu düşünceler beni metafizik sorunlara daha da fazla sürükledi ve yeniden incelenmek üzere yeni birçok şey ortaya çıktı. O dönemde Kantçı bir temelden hareketle asla çözülemeyecek şeyler olduğunu, dolayısıyla bunlar üzerinde fikir yürütülmemesi gerektiğini düşünüyordum ancak bana öyle geldi ki anıma üzerine belirli fikirlere ulaşabildiğim takdirde, Tanrı üzerine bir kavram oluşturmak için çalışmaya değerdi. Bununla birlikte, doyurucu bir sonuca ulaşamadım ve bir süre için belki de anima figürü tanrısal olabilir diye düşündüm. Belki de ilk başta dişi bir Tanrısı vardı insanların ama sonradan bir kadın tarafından yönetilmekten bıkmışlar ve bu Tanrı yı devirmişlerdi. Metafizik sorunu neredeyse bütünüyle animaya aktardım ve onu psişenin baskın tini olarak düşündüm. Böylece Tanrı sorunu üzerine kendimle psikolojik bir tartışmaya giriştim" *********** *********** KEŞFEDİLMEMİŞ BENLİK _Merdivenleri ön ön indiğim için ilkel kabileler bana ayı derler, modern insanlar da bana ayı der ama çok kilolu ve iri olduğumdan dolayı. _İlkel insanlar ile günümüz metafizikçileri ve din adamları benzerdir. _İlkel izlerimiz asla silinemez. Üzeri kapatılabilir ama bu defa da şekil değiştirerek ortaya çıkar işte insan kişiliğini çözmenin zorluğu burada başlar. İnsanın gerçek ruhu buradadır. _Özgür ruh halini, bilim, öznellik olarak kabul eder. Din ise sapkınlık olarak kabul eder. _Eskiden cadılar ve kurt adamlar vardı. Günah keçileri ilan edilirlerdi. Şimdi şekil değiştirdiler. En kötü özelliklerimizi başkasına atarak kendimizi temize çıkarırız. Diğer insanları kazığa oturtmayız, zehirlemeyiz, yakmayız. Bunların yerine ruhta iz bırakan hakaretler ederiz. Aşağılarız. Mücadele ettiğimiz şey kendi kötü yönümüzdür. _Her uygar insan ruhunun derinliklerinde arkaik-ilkel insan olmaya devam eder. İnsan yapısı bizi nasıl diğer memelilere bağlıyorsa, insan ruhu da diğer sürüngenlere bağlar. _Kitleler bireylerdeki düşünme yeteneğini ezip geçerler. Bu da despotluğa yol açar. Akıl, etkinliğini yitirirse bunun yerini barbar sloganlar ve hayali fanteziler alır. Bir çeşit toplu cinnet ve salgın bir ahlaksızlık hastalığı. Bu insanlar akıl hastanelerindeki delilerle eş değerdir ve içlerindeki fanatik bir kızgınlıktan, yıkıcı bir sapkınlığı ortaya çıkarırlar. Kontrolden uzak bu geniş bilinçsiz kitleye karşı savunmasız durumdayız. _İlkel insan için kalabalıklar güvenlidir, doğrudur ve işlerini kaba kuvvetle yaparlar. Birey için en tatlısı çocukluğuna dönmektir. Kalabalığın içinde dertsiz tasasız bir dünyaya giriliverir. Düşünmek ve sorun çözmek yukarıdakilerin işidir. Otoritenin gücü ne kadar artarsa birey de o kadar çaresizleşir. _Her insan kötüdür. İyi naif insanlar da vardır ama bu tıpkı bulaşıcı bir hastalığın varlığından habersiz insanların birbirleriyle yaşamalarına benzetilebilir. Kötülük bulaşıcıdır. İyiler sadece kendini kandırır. Naiflik kötülüğü karşıdaki insana yansıtır. Siz ne kadar naif olursanız o da o kadar kötü olur. Biraz kötülüğü hayal etmekte fayda vardır. Kötülük ve iyilik dengeli olmalı. İnsan kötülüğü reddederek şeytana yüklemiş ve kurtulduğunu düşünmüş ama kötülük insanın içindedir ve atalarımızın yaptığı kötülüklerden de sorumluyuz ve septomlarını hala taşıyoruz. _İnsanlar uluslar arası devletlerin birer hücresi ve başka hücrelerle çatışıyorlar. Başka hücrelerle karışırlarsa zehirlenirler. _Eskiden egzantirik insan ırklarını müzede uzaktan seyrediyorduk artık komşu olduk iç içe yaşıyoruz. _Bir tarafın karşı tarafı anlamadan kendini anlatabilmesi olanaksızdır. _Milyonlarca sıfır bir etmez. Bireyi tanımlayan şey eşsiz ve tek olmasıdır _Bir çocuk için en ağır yük ebeveynlerinin yaşayamadıkları hayatlardır _Bana akıllı bir insan gösterin ve onu sizin için tedavi edeyim. _Karşı koyduklarınız hayatınızda yer etmeye devam eder. _Başkalarıyla ilgili rahatsız olduğumuz her şey kendimizi tanımamızı sağlar _İki kişiliğin bir araya gelişi iki kimyasal maddenin birbirleriyle temas etmeleri gibidir; eğer bir reaksiyon meydana gelirse, ikisi de dönüşür. _Bazıları karşısındakini anlayamadığında, ona aptal der. _Her birimizin içinde bilmediğimiz başka biri vardır. Rüyalarımız da bizimle konuşur ve bize bizi kendimizi gördüğümüzden ne kadar farklı gördüğünü anlatır _Bir kızılderiliye iyi ve kötü nedir demişler. “Ben onun karısını çalarsam iyidir. O benim karımı çalarsa kötüdür” demiş. _Bazı yerlerde gölgeye basmak günahtır. Ağızda sigarayla kadın selamlamak kötüdür. _Arkaike göre dünyayı güzelleştiren şey güneştir, moderne göre bakış açımızdır. _İnsanın tanrısını alırsanız ona başka türlü tanrılar vermek zorundasınızdır. Bu dönüşür. Para, iş, rütbe olabilir. _Biz evrenin resmini çizdik artık hurafe devri bitti. _Birey mi toplumu, toplum mu bireyi oluşturur_ Hayvanlarda taklit ,insanlarda öğrenme içgüdüsü vardır. insan bilinçle topluma uymak için uğraşır ve sonuç olarak içgüdüsel doğası ile bağlantısını kaybederse gerçek benlik yerine kendi hakkındaki fikirlerini ortaya koyar. Sahte benlik. _Bilinçdışı, dinsel deneyimin bir nehir gibi aktığı ortamdır. Bilinçdışı hayvansal yapıya aittir. İsa ahırda samanların içinde doğmuş. _Zeka ve duygu ters orantılıdır. _İnsanın bilinci ne kadar genişlemişse ahlaki yapısı da o ölçüde daralmıştır. _En büyük ayrıştırıcılık insanın kendi kusurlarını başkasına yüklemesidir. Bunun çaresi özeleştiridir. _Çok karanlık bir iç dünyayı aldatıcı renklerle gizlemek ne kadar ahlaklı. _Ruhumuzu tanıdıkça içgüdülerimizle karşılaşırız ve içgüdülerimizin imgelerle dolu dünyası ruhumuzun içindeki gizli güçlere ışık tutar. İnsanın karanlığın içinden doğru yolu bulabilmesini sağlayan güçleri, insanın içinde aramak gerektiğini anlayan tek insan psikologlardır. Bilinçdışına örnek modern sanattır. _Devlet özgür insanların oluşturduğu ve o özgür insanlara baskı uygulayan soyut bir yapıdır. _14. luis devlet benim demiş. Kendi hayali dünyasının kölesi haline gelmiş. Bireysellikten uzaklaşmış. Devlet soyut bir varlıktan başka bir şey değildir. Kitleler devleti canlı bir tabaka olarak görür ve bir şeyler bekler, halbuki o iktidarların kullandığı bir kamuflajdır. Kitleler kendi çaresizliklerinden dolayı bir lider üretirler bu lider de kendi şişirilmiş egosunun kurbanı olur. _Rüyalar ruhun en kutsal ve derin yerine açılan küçük ve gizli bir kapıdır. _Bilinmeyen bir şeyi hissetmek ve bir gize sahip olmak önemlidir. Böyle bir şeyi yaşamamış bir insan, önemli bir şeyi yaşamamış olur. _Artık elinde mitolojinin anahtarı var. Ruhun tüm kapılarını açmakta özgürsün. _Günümüzde bizi tehdit eden tehlikenin doğadan gelmediğini, insan ve kitle ruhundan kaynaklandığını apaçık görüyoruz. _Olduğumuzdan daha iyi ve yüce insanlar olarak yaşamaya çalışmak bizi aşırı derecede ikiyüzlülüğe ve sahtekarlığa götürür. _Nasıl ki dinler Tanrı korkusuna gerek duyar veya bunun var olduğunu farz ederlerse, diktatör devlet de gerekli korku ortamını yaratmaya aynı ölçüde özen gösterir. _Bizim batıl inançlarımız ilkele göre mantıklıdır. Küçük olaydan kötü bir beklenti vardır. Biz dış dünya ile ruhsal dünyayı ayırdık ama ilkel insanları da dış dünya ile ruhsal dünya bütündür. Ayağın takılmışsa bu ruhsal bir mesajdır. İlkel insanlarla aynı mantık düzeyindeyiz ama sadece değerler ve bakış açılarımız farklı. Eve yıldırım düştüğünde ilkel insan, büyücü bu evi cezalandırdı der. Bizim için insanların ölmesi normalken ilkel insanlar için farklı bir anlamı vardır. Onu öldüren ruhtur ya da büyü. Biz mantıktan ayrılıp büyücülerin, gizemli varlıkların varlığına inansaydık her şey bize de mantıklı gelecekti. 3 defa bardağın aynı tarafı kırılan kadın olayı mantıkla açıklayamaz ve doğa üstü güçlere yönlenir. Bunu istemeyiz ama insanın arkaik akrabalarından gelen bir mirastır. _Kimse bir başkasını yargılayabilecek kadar kusursuz değildir. Ama bazıları kendinde bu hakkı görebilecek kadar hadsizdir. _İnsanda, aşırı kaçan hayvansallık uygar kişiyi hasta eder, aşırı uygarlıksa, hasta hayvanlar yetiştirir. _Hayatta yalnızca çok az kimsenin sanatçı olduğunu ve yaşam sanatının bütün sanatların içinde en seçkin ve nadidesi olduğunu unutmamalıyız. _Biraz ego bilincine sahip herkes kendini tanıdığından emindir. Ama ego sadece kendi içeriğini bilir. Bilinç dışını ve onun içeriğini bilemez. _Nerede adalet belirsizse, polis casusluğu ve terör iş başındaysa, insanlar yalnızlığa düşerler ki diktatör devletin amacı da budur. ********* ********* İNSAN VE SEMBOLLERİ - ARKETİPLER _Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde fark edeceksinizdir ki mücadele ettiğiniz yalnızca kendinizdir. Düşünü gördüğümüz kimse, İçimizdeki diğer yandır. Tanrım şükürler olsun ki beni böyle yaratmamışsın. Düş, düşü gören kişiye değil, bir topluluğa, halka, insanların tümüne aittir. Gelecekteki kişiliğimiz çok önceden oradadır ama karanlıklar içinde gizli bekler. Bilinçaltı kuşaktan kuşağa miras. _Sinir hastaları, azgın dalgaların kenarında denize düşmemek için çırpınırlarken, normal kişiler ise, güvenli, kuru ve yüksek alanlarda oturanlardır; hiçbir deniz kabarması, ne denli güçlü olursa olsun onlara ulaşamaz ve dalgaların kenarında çırpınanlara şaşkınlıkla bakarlar. _Hint düşüncesine göre, kişisel egolarımız okyanustaki ada gibidir: Oradan kendi dünyamıza bakar ve birbirimizden ayrı varlıklar olduğumuzu düşünürüz. Göremediğimiz şey ise, birbirimize suların dibindeki okyanus katı ile bağlı olduğumuz gerçeğidir. Hint dış dünyaya maya -ilüzyon- adı verilir. Öldüğümüzde uyanır ve başlangıçta kim olduğumuzu fark ederiz: Tanrı. _Bir erkek ilk kez gördüğü bir kadına ansızın âşık olmaktadır. Çünkü o, âşık olunan kadını yıllarca içinde taşımıştır. O an sadece içindeki kadını dıştaki bir kadına yansıtmaktadır. Gerçekte âşık olunan kadın erkeğin psişesinde yaşamaktadır. Erkek zihninde animanın oluşması için 4 etken gereklidir. Saf kadın Havva, seksi eros, ruhi eros Meryem ve sevgi ve evlilik mona lisa. Karşı cinste diğer yarımızı, Tanrıların bizden aldığı diğer yarıyı, ararız. İlk görüşte aşık olduğumuzda bu, zihnimizdeki anima ya da animus arketipine oldukça uyan biriyle karşılaştık demektir. _Freud ve Josef Breuer, nörotik semptomların, örneğin histerinin, gerçekte simgesel anlamları olduğunu fark ettiler. Bunlar da tıpkı rüyalar gibi, bilinçaltının dışavurum biçimleridir. _Bir teolog bana, İlyas Peygamber'in hayallerinin aslında hastalık belirtileri olduğunu, Musa ve öbür peygamberlerin ise "sesler" duyduklarında aslında hallusine olduklarım söylemişti. __ İnsan ve Sembolleri _Bir yapıtı sembolleri ile kavrarız. Eğer sembol yoksa olduğu gibidir. _Din, trans halidir. _Eski mitolojik Tanrılar ve yaratıklar bugün müze parçalarıdır. Ama onlarla anlatılan arketipler güçlerini henüz yitirmemiştir. Gök gürültüsü artık öfkeli tanrının sesi değil, şimşek de onun cezalandıran mızrağı değil. Hiçbir ırmakta bir ruh barınmıyor, hiçbir mağara da büyük bir cinin evi değil. Bu muazzam kayıp rüyalarımızdaki sembollerle dengelenir. Dünyamız, gizemli varlıklardan, cadılardan, kurt adamlardan, vampirlerden arındırılmış bulunuyor ama insanın iç dünyasını ilkellikten kurtulmuş olup olmadığı başka bir sorudur. _Bilinçli düşüncelerimiz sık sık gelecekle nasıl meşgul oluyorsa, bilinçdışı ve rüyalarımız da öyledir. Rüyaların tahmini bir yönü de olabilir ve bu dikkate alınmalıdır. Çünkü, bir şeyden haberi olmayan yalnız bilincimizdir. Bilinçdışının çoktan haberi olduğu bellidir ve vardığı sonuçlar rüyada ifade edilmiştir. _Sanatçı ya da filozof en iyi fikirlerinin bazılarını, bilinçaltmdan birdenbire çıkıveren esinlere borçludurlar. Böyle zengin malzeme bulunan damarı bulmak, genellikle deha olarak adlandırılan şeyin bir belirtisidir. Descartes'ın "mistik yaşantısı" dediği yaşantı da onun şimşek gibi birden "bütün bilimlerin düzenini" fark ettiği benzer bir "vahiy"e dayanmaktadır. _Zihnimizi bilerek bastırmak uygarlığın kazancı, kendiliğinden olması ise bir nevroz nedenidir _Hintli, İngilizlerin hayvanlara taptığım anlatır çünkü kilisede hep kartallar, aslanlar ve öküzler resmedildiğini görmüştür. Hayvanların bir işaret olduğunu bilmiyordu._Dört İncil yazarı havarinin hayvan olarak görülmesi: Aslan Marko'dur, boğa Luka, kartal Yuhanna - Aynı şekilde Mısır tanrısı Horus'un oğulları da hayvan biçimindedir._Aslan maskesi takmış bir büyücü. Bir aslanı taklit etmiyor, kendini gerçek bir aslanla özdeşleştiriyor. Modern adam bu tür psişik çağrışımlardan bilinçdışında yaşamayı sürdürür. _Birey: Doğru, uyumlu, olgun ve sorumluluk sahibi olan. Özgürlük ve adalet gibi insani değerleri benimseyen. İnsan doğasının ve evrenin işleyişi hakkında iyi bir kavramaya sahip olan kişidir. Simya'daki işleyişin saf olmayan ruhun (kurşun), kusursuz ruha (altın) dönüşümü olduğunu ve bunun bireyselleşme sürecinin bir metaforu olduğunu savunur. _Jung ve arkadaşlarının kanıtları, konuları üzerinde, bir kuşun ağacın üzerinde dolaşması gibi, spiral tarzda yukarı doğru ilerler. _Bilinç, doğası gereği, bütün bilinmeyenlere, bilinçdışı olanlara karşı koyar. Her yeni olana batıl bir korku vardır. İlkel insanlar beklenmedik olaylar karşısında, yaban hayvanlar karşısmdaki davranışın aynım gösterirler. Uygar insan da yeni fikirler karşısmda benzer şekilde tepki gösterir, Felsefe, doğa bilimleri hatta edebiyatın birçok öncüsü, kendi çağdaşlarının ete bürünmüş tutuculuklarının kurbanı olmuşlardır. _Leonardo da Vinci, duvarlardaki lekelere, bulutlara, çamura ya da benzerlerine barak şaşırtıcı fikirler bulabilirsin". (Rorschach mürekkep lekeleri testi) _Ortaçağ fizyologlara göre her erkeğin içinde bir kadın vardır. Kişiliği normal görünse bile, o "İçindeki kadın" ın zavallı halini herkesten hatta kendisinden bile gizliyor olabilir. Rüyasında çirkin dejenere bir kadın gören erkeğin derinlerdeki sorunu buydu. Dişi tarafı hiç de güzel değildi. _Freud "İlkel kalıntılar" diyordu. Bu ad, insan ruhunda tarihsel gelişmeye direnerek yaşamda kalabilmiş ruhsal unsurlar anlamını vermektedir. Bu tarihsel çağrışımlar, bilincin rasyonel dünyasıyla dürtülerimizin dünyası arasındaki bağlantı halkasıdır _Bilinç, önyargılardan ve fantezilerden ne kadar etkilenmişse, nevroz da o denli büyür ve doğallıktan, sağlıklı dürtülerden o kadar uzak bir yaşama götürür. _Bugünkü insanın tanrıları ile cinleri sadece yeni isimler almışlardır. _Arketiplerin doğrudan atalardan gelerek mi yoksa göçler sonucu bir "çapraz dölleme" ile mi oluştuğu henüz araştırılmaya muhtaçtır. Anlamlandıramayan rüyalar arketiplerle gelmiş olabilir. _İnsanları uyandırmak için güçlü duygusal şoklar gereklidir. 13. yüzyılda yaşamış bir İspanyol soylusu olan Ramon Lull'u öyküsü: Uzun uğraşlardan sonra, bir hanımdan gizli bir randevu koparabilmişti. Buluştuklarında kadın hiç ses çıkarmadan elbisesinin önünü açmış ve kanserder harap olmuş olan göğsünü göstermişti. Bu şok Lull'un yaşamını baştan başa değiştirdi. Daha sonra mükemmel bir teolog, kilisenin en önemi misyonerlerinden biri oldu. Böyle ani değişim durumlarında çoğunlukla, bir arketipin uzun süreden beri bilinçdışından etkilediği, krize yol açan durumu da ustaca hazırlamış bulunduğu gösterilebilir. _Bastırılan enerji, bilinçdışınn yeniden canlanır. Bastırdıklarımız cinlere, hortlaklara dönüşürler. _Toplumlar, ayı tanrı olarak görmüştür. Modern doğa bilimleri bize ayın yalnızca bir küre olduğunu göstermiş olsa da, ayı romantizmle ilintilendiren arketipsel şeyleri de koruyoruz. _Ruh yitimi, bilinçliliğin bölünmesidir _Psikolojik bir gerçek, insanın kendini bilinçdışı olarak bir nesneyle kimliklendirebileceği gerçeğidir. Örneğin kardeşi timsah olan bir insan, timsahlarla dolu bir ırmağı hiç duraksamadan yüzebilir. _Freud'un serbest çağrışım yöntemim kullanarak, rüyaların, altta yatan belirli temalara kadar izlenebileceğim fark eder. Hastanın neyi gizlemek istediği, kolaylıkla fark edilebilir. _Aşağılık kompleksler(Mutad), ruhun yumuşak noktalarıdır. Dış uyaranlara çok çabuk tepki gösterirler. Bu yüzden serbest çağrışım her rüyadan yola çıkarak gizli düşüncelere ulaşabilir. _Geyik avı: Cinsel ilişki için sayısız simgesel ya da allegorik resimlerden biri. _Hatırlayamadığımızı belirtiriz ama aslında bellek bilinçdışı olmuştur. Amacını unutsak bile bilinçdışı hâlâ o amaç için yönlendirilmektedir. Nörotik insan birçok şeyi farkında olmadan yapar. Bunlara "yalan" denmez. Hastalık belirtileri olarak değerlendirmek hatalıdır. _İlkellerde "Büyülenme" bir tanrı ya da cinin insan vücudunu ele geçirdiği anlamına gelir. ABD'de bir dinsel tarikatta, şarkılar ve el çırpmalarla histeri sağlanır; sonra insanlar zehirli yılanları elden ele geçirirler. _Güney Amerika'da kendilerinin kırmızı Papağan olduklarına yemin eden yerliler vardır. Elbette kendilerinin kanatları ya da gagaları olmadığım görmektedirler. Ne var ki ilkel insanın dünyasında nesnelerin, bizim "akıllı" toplumlarımızda olduğu gibi keskin sınırları yoktur. _Hastamıza Sabahleyin "Nasılsınız?" diye sorduğumda. Gece boyunca bütün gökyüzünü süzdüğünü ama tanrının izini bulamadığını söyledi. İşte bir nevroz. _Eğitimli bir insan için, kendisini bir ruhun ele geçirmiş olduğunu kabul etmek, ilkel insan için olduğundan çok daha zordur. _Rüya, kişiliklerindeki eksikliği tamamlamakta, onları gittikleri yolun tehlikelerine karşı uyarmaktadır. Buna rüyaların armağanı diyorum. Rüyasında dağdan düştüğünü söyleyen arkadaşımı uyarmıştım ama gerçekten dağdan düştü. Yalnızlığı nedeniyle ruhça biraz rahatsız; bilinçdışı bunu tamamlamak için hayali bir dost uydurmuş; Dün kendimi kendi kendime konuşurken buldum!" diyor. _İlkel insan, modern torunlarından daha fazla içgüdüleriyle hareket etmekteydi. Uygarlaşma sürecinde bizler giderek bilincimizi, içgüdüsel katmanlardan uzaklaştırdık ama dürtüsel katmanları tümüyle yitirmedik. Hiçbir rüya simgesi, o rüyayı görmüş olan kimseden ayrı ele almamaz. _Sahibinin ölümüyle duran saatlerer. Birisi öldüğünde kırılan aynalar ya da duvardan düşen tablolar _Psikoloji, karşıtların dengesine bağımlı olduğu için, karşıtı hesaba katılmamış olan hiçbir yargı kesin olarak kabul edilemez._ Çok mütevazı ve çekingen görünen bir adam. Rüyalarında hep, Napolyon gibi önemli kişiliklerle karşılaşıyordu. Bu rüyalar bir aşağılık kompleksiydi. Rüyalar gizli bir büyüklük hezeyanım göstermekteydi. Rüya, görenin egosunun durumuna bağlıdır. _Psike Pusulası : jungçu insan gözlemi türüdür. Dairedeki her noktanın bir karşıtı bulunur. Bir "Düşünmek" tipi için "Duygu" yanı en az gelişmiş olandır. _Duyum, bir şeylerin var olduğunu, düşünce bunun ne olduğunu, duygu bunun hoş ya da nahoş olduğunu söyler ve sezgi de onun nereden gelip nereye gittiğini belirtir _Tıpkı vücudumuzun sürüngenlerin anatomik modeline dayalı olması gibi, "psike" de ruhumuzun esasını oluşturur. Anatomicilerin, biyologların gözleri vücudumuzda o eski modelin pek çok izini bulur. Ruhun deneyimli araştırıcısı da modern insanların rüyalarıyla ilkel ruhun ürünleri "kolektif imgeleri" ve mitolojik motifleri arasında benzer analojileri tanıyabilir. _Roma atasözü "Yaşam kısa bir düştür." _Kahraman miti daima canavar, cin, ucube vb biçiminde görünen kötüyü yenen, halkını ölümden kurtaran bir güçlü insandan söz etmektedir. Bireyler kendilerini kahramanla özdeşleştirir. Kutsal metinlerin anlatılması ya da törensel olarak yinelenmesi, böyle bir kahraman figürünün dans, şarkılar, dualar ve kurbanlarla yüceltilmesi izleyicileri gizemli bir büyü gibi sarar. _Simgeler: İsa'nm doğuşu, daima yeşil kalan çam ağacı ile _Bir şeye üflemek ya da tükürmek büyülü bir etkiye sahiptir. Örneğin İsa körlerin gözünü açmakta tükürüğünü kullanır. Zulu büyücüsü, inek boynuzundan kulağına (ruhları kovmak için) üfleyerek bir hastayı tedavi ediyor. Bir ortaçağ yaratılış resmi tanrının Adem'e yaşam üflediğini gösteriyor. _Yaşam bir savaş alanıdır. Öyle olmasaydı hiçbir şey varlığını sürdüremezdi. _Dinler ilkçağlardan beridir insanlara yoldaşlık etmişlerdir. Dine inanmayanlar bir boşluğa düşüyorlar ve hayatı sorguluyorlar. Dine inanmayanlar daha çok psikiyatriste gidiyor. İnsanlar inançlara mutlaka muhtaçtır. İnsanlar inanç ile dayanılmaz acılara katlanabilir; ancak "aptalın birinin uydurduğu bir masal" içinde yer aldığım kabul etmek zorunda kalırsa yıkılır. Kendi yaşamının daha derin bir anlamı olduğu duygusu insanı yükseltir. Bu duygu yoksa insan zavallı ve yitiktir. _Hiçbir ders kitabı psikolojiyi sahiden öğretmeyi başaramaz. _Rüya sembolleri daima, sanki bilinçdışı, ruhun kendi gelişimi sırasında terk etmiş olduğu ne varsa geri getirebilmeye çalışırmış gibi. _Yavaş yavaş mahvoluşa doğru ilerliyoruz. Artık yardım isteyeceğimiz tanrılarımız yok. Bugünkü yaşamımız, akıl adlı tanrıça tarafından yönlendirilmekte. _Bilinçdışı görmezden gelinemez; o yıldızlar gibi doğal, sınırsız ve kudretlidir. _Bbc röportajı için, Jung beni bahçesinde, hemen hiç kesmeden neredeyse iki saat dinledi ve olmaz dedi. _Bu kitap onun okur kitlesine vasiyetidir. İnsan ve Sembolleri"nin araştırılması aslında insanın kendi bilinçdışıyla ilişkisinin araştırılması demektir. Jung'un bilinçdışı görüşünde bilinçdışı, bilincin büyük kılavuzu, dostu ve akıl hocasıdır. _Jungiyen yaşam felsefesinin özü; bilinç ve bilinçdışı birbirlerini bütünlemeyi öğrendikten sonra, kendi içinde sakin ve mutlu olacağını anlatıyor. _Gölge, benliğin tersidir. Acımasız birinin gölgesi şefkatlidir. Gölgeyle yüzleşmek, çıraklık eseridir. Anima ile olan ise başyapıttır. _Ruh çağırma seansı - Kelime çağrışım testi __ Arketip _Toplumun ortak bilinçaltı. Atalardan gelen, nesilden nesle aktarımlar. _Kişisel bilinçaltında kompleksler ve ortak bilinçaltında arketipler etkindir. _Bir arketip uzaydaki bir kara deliğe benzer; orada olduğunu yalnızca içine çektiği madde ve ışık sayesinde anlayabilirsiniz. _Arketipler, insanlığın gizli hazinesidir. Algılarımızı ve bilincimizi düzenleyen yapılardır. İnsanlık Tanrılarını ve şeytanlarını, öngörülerini ve güçlü düşüncelerini hep bu hazineden çıkarıp almaktadır. Arketipler dinlerde rüyalarda mitolojilerde hayallerde bulunur. Psişe, bilinç ve bilinçdışı olarak iki kısımda ele alan Jung, bilinçdışını da kişisel bilinçdışı ve kollektif bilinçdışı olarak iki bölüme ayırır ve arketipleri kollektif bilinçdışının çekirdek yapıları olarak tanımlar. Jung mitlerin arketiplerin temsilcileri olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla mitlerde ve mitsel öykülerde gördüğümüz karakterlerin ve olay örgülerinin her birinin bir arketipe tekâbül ettiğini söyleyebiliriz. Mitlerdeki kahramanların olaylarla nasıl başa çıktıklarını görmenin insanlar üzerinde cesaret arttırıcı tesiri olduğunu ifade etmiş ve dinsel mitlerin, açlık, savaş, hastalık, ölüm gibi yaşantılarda, insanlara bir tür ruhsal terapi etkisi yaptığını söylemiştir. _Ruh-zihin_Bütün kişiliğin merkezinde bulunur. Bir başka deyişle self bilinç, bilinçdışı ve egoyu da içine alır. Zihin, bireyleşme sürecini başlatan önemli bir dürtüdür bireyin kişiliğinin bilinç ve bilinçdışı bölümlerini birleştirme girişimini bireyleşme süreci olarak isimlendirmektedir. _Gölge_Gölge: Benliğin tersidir. İstenilmeyen tüm kişisel özelikler gölge arketipine dâhil olmaktadır. Örneğin, kişi kendini ince olarak tanımlıyorsa onun gölgesi kabadır. Acımasız birinin gölgesi çok ince ve şefkatlidir. Bastırılmış karanlık ikizimizdir. Engellediğimiz her şeyi yapmak isteyen, olamadığımız her şey olan gölge, kolektif bilinçdışına ait ise mitolojik bir varlık olarak ortaya çıkar. Rüyalarda ve sanat eserlerinde. Bazen kendi gölgemizi kendi dışımızdaki insanlara yansıtırız. Böyle yaptığımız zamanlarda kendi kişiliğimizin bir parçası karşı tarafta kalmaktadır. Sonuçta istencimizle olmasa da sürekli olarak, bu karşı yanı destekleyen şeyler yaparız, böylece istemeden düşmanımıza yardım etmiş oluruz. _Gölge, egonun karanlık yüzüdür; potansiyel kötülüğümüz genelde burada saklanmaktadır. Gerçekte gölgenin bir etiği yoktur; iyi ya da kötü değildir, tıpkı hayvanlardaki gibi. Hayvanlar saftır ama insanın bakış açısına göre vahşi görünür. Gölgenin sembolleri, yılan, ejderha, canavarlar ve şeytanlardır. Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde o şeytan sizsiniz. _Anima animus_ Erkeğin bilinçaltında, iç benlikte kadınsı olarak ifade bulan arketip anima, aynı şekilde kadının bilinçaltında erkeksi olarak ifade bulan arketip animus'tur. Bireyin gelişiminde gölgeyle yüzleşmek, çıraklık eseridir. Anima ile olan ise başyapıttır. Anima arketipi akılcı erkekte duyguları, animus arketipi ise duygusal kadında aklı ön plana çıkarır. Erkekte animanın görünüşü önce annesinin karakteri tarafından biçimlenir. Eğer onu olumsuz olarak algılamışsa anima çoğunlukla depresif tabiat, sinirlilik, sonsuz hoşnutsuzluk ve alınganlık özelliklerini taşır. Ama eğer erkek bunu aşabilirse bunlar onun erkeksi yönünü güçlendirecek biçimde etkiler. Anima edebî eserde cadı, yılan, ejdarha gibi olumsuz sembollerle… Kadın Günlük yaşamında ne denli nazik ve uyumlu olursa olsun animusu harekete geçirilince acımasız ve saldırgan olur, her türlü mantığa karşı büyük ölçüde körleşir. Olumlu animus, Halide edip savaşa girip 10 başı olmuş. _İçedönüklük, "Anlamak" üzerine ışıldayan Apollo'ya benzer. Görüşün içsel dünyasına odaklanır. Dionysus ile bağdaştırılan Dışadönüklük, aktivitelere katılmaya meraklıdır. Nesnelerin dışsal dünyasıyla ilgilenir. _Persona: Romalı oyuncular tarafından giyilen maske. Her insan topluma uyabilmek için maskeler takar. _Yaşlı Bilge Adam Arketipi_Bu arketip başka kılıklara bürünmüş olarak da göründüğünden -örneğin bir kral, bir kahraman, bir doktor ya da bir kurtarıcı- _Büyükanne arketipi_ Bu kadın aynı zamanda kendi etki alanına gelen herkesin „kendi çocukları‟ olduğu konusunda ısrar eder. _Aşama arketipi_Ayrılma-olgunlaşma-dönüş_Kahraman mitosu da denir. Bilinç ve bilinçdışı bölümlerinin uyum içerisinde bir araya getirilmesine bireyleşme süreci denir. Bireyleşme süreci kahramanın yolculuğa çıkması şeklinde edebî esere yansımıştır. Farklı kültüre ait çeşitli masallarda masal kahramanının yaşadığı yeri terk ederek uzak bir diyara gitmesi ve oradan bir kazançla dönmesi en sık işlenen bir temadır. Bu yeni dünyada kahramanlar türlü güçlüklerle mücadele ettikten sonra, yanlarında bir ödülle geri dönmektedirler. Evlenilecek bir kız, unvan ya da para şeklindeki bu ödül kahramanın geçirdiği aşamayı sembolize etmektedir. Uzaklara giden ve değişikliğe uğrayarak geri dönen kahramanın geçirdiği bu süreci yansıtan sembol aşama arketipi olarak adlandırılır. _Anne arketipi_Bereket, sihirli dönüşüm, yeniden doğuş yeri, bilgelik ve ruhsal yücelik ve bunun gibi özelliklerle karşımıza çıkar. Hikâyemizdeki mağaranın kapısı bir dağın eteğindedir. Dağ, yolculuğun ve tırmanışın hedefini temsil eder, bu nedenle psikolojide genellikle Kendilik (self) anlamına gelir. Dağın büyüklüğü ve yüksekliği yetişkin kişiliğe işaret eder. Bilinçli bir tercih yerine bilincin dışındaki karanlığı temsil eden mağaraya yönelmiştir. Mağara kahramanın kolektif bilinçdışının mekân olarak görünmesidir. Bu mağaraya giren kişiler kendilerini bilinç
··
2.800 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.