Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

672 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Sahte Bir Benlik ya da Adanmış Bir Hayat
Hiç hayatınızın bir yalan üzerine kurulu olabileceğini düşündünüz mü? Bu; sanki benliğin kaybı, kökten bir yıkılış gibi ağırdır. Çünkü ben dediğimiz şey aslında yaşadığımız tüm zaman parçalarının toplamı değil midir? Peki hayatınızı hep bir ötekine adamakla, bir ötekiyi içselleştirip onun gibi olmakla geçirdiniz mi? Yusuf Aksu öyle yaptı. Beni birbiriyle alakalı ya da alakasız pek çok şey üzerine düşündüren, çok ilginç, tuhaf ve etkileyici bir kitaptı Yalan. Hak ettiği kadar üzerinde konuşulmadığını düşündüğüm bir kitap oldu. Oysa üzerinde epey emek sarfedilmiş, nitelikli bir roman bence. Dil kuramları üzerine tartışmalar yoğunlukta fakat hikaye ve dil gayet akıcı. Kısaca tanıtayım romanı. Hikaye, Yusuf Aksu ve onun kendisine idol olarak seçtiği bir çocuk olan Yunus'un görüşlerini benimsemesiyle başlıyor. Yunus, Yusuf Aksu için tıpkı bir baba gibi: onun düşünce dünyasının sınırlarını çiziyor adeta. Ona hayran oluyor, tıpkı onun gibi olmak istiyor Yusuf Aksu. Yunus'u kaybettiği babasının yerine koyuyor ve onun fikirlerini hayatı boyunca benimsiyor. Babasının kurallarıymış gibi... Yusuf Aksu, Yunus'un insanlara ilginç gelen dil kuramını etrafına yayan, buna kendisini adayan bir insan. Dil kuramında insanların konuştuğu tüm dillerin yapay olduğunu, yazının dilden önce ortaya çıktığını, öz dilin evrensel bir dil olduğu ve bunun da tıpkı kuşların ötüşü gibi doğal olması gerektiğini ileri sürüyor. Buna "bu, şu, o" diyerek gösterdiğimiz nesneleri örnek veriyor. Bir nesneye birimiz "o" derken bir başka kişi "şu" diyebiliyor. Dolayısıyla dilin doğruluğunun bozulduğunu oysa o nesneyi elle göstermenin o nesneyi herkesin anlamasına yeteceğini ve bunun kökten bir çözüm olduğunu iddia ediyor. Yazının da dilden önce var olduğunu ve doğal olduğunu öne sürüyor. İnsanların yapay dilleri kurmadan önce doğal ve doğru yaşadıklarına inanıyor. Dilin her şeyi bayağılaştırdığını söylüyor. Buna en basitinden duyguları sözel olarak aktardığımızda duygunun somutlaşıp basitleşmesini örnek verebiliriz. Ben, bu kuramın bazı bağlamlar için doğru olduğunu düşünüyorum fakat dil, bence yapay değil. Gerekmeseydi bu şekilde evrilmezdik diye düşünüyorum. Sorgulayan bir zihne sahip olan insanlar dil olmadan hayatını sürdüremez. Sorguluyor olması dili kullanmasını gerektirir. Nitekim Yusuf Aksu, kitap ilerledikçe benimsediği kuramın yanlış olduğunu düşünmeye başlıyor. Her haliyle doğal ve hoyrat bir kadın olan Cemile Hanım, onun böyle düşünmesinde bir etken. Bu kadar doğal ve samimi olan bir insanın dilini de samimi buluyor, o zaman dil doğal olabilir mi? diye sorguluyor kendini. Romanın sonlarına doğru olan süreçte Beşinci Murat adlı bir karakter dahil oluyor romana. Bu adam Dostoyevski hayranı. Kitaplara bakış açısı ve fikirleri güzeldi. Yusuf Aksu; ansiklopedilerle ve kesin tanımlarla, bilimin pozitivist tavrıyla yetişmiş bir insan olarak hayata da böyle baktığı için Beşinci Murat'ın daha mistik, edebi ve felsefi bakış açısıyla karşılaşınca dumura uğruyor. Daha sonra yalanların, uydurmaların ve hikayelerin hiçbir işe yaramadığını, oysa bilimsel kitapların hayatı açıkladığını ve fayda sağladığını düşündüğü için romanlara el sürmeyen Yusuf Aksu, artık romanların dünyasına giriyor. Aslında yalanların hayatın neredeyse tamamını oluşturduğunu görüyor. Hayatı anlaşılmaz kılan da bu zaten. Her şeyin yalandan bir parça taşıması hayatı anlayamamıza sebep olmuyor mu? Evet, hep yanılgıya düşüyoruz. Tahsin Yücel bu ana fikri, çok uzun bir roman yazmasına rağmen çok iyi aktarmıştı. Yusuf Aksu da bu hissi, hem kendi geçmişinin hem benimsediği kuramın doğruluğunun belirsizliğiyle yaşıyordu. Yusuf Aksu belki çevresi için çok yüce, hayranlık verici ve düşünce dünyası için bel kemiği bir insandı. Fakat Yusuf Aksu'yu okurken onun aslında hiç de böyle olmadığını düşündüm hep. İnsanlar onu ne kadar da abartıyordu. Evet, alışılmadık fikirleri var ama bu, ille de kayda değer şeyler düşündüğünün kanıtı değil. Evet, çok düşünen ve çok okuyan bir adamdı ama hiç eyleme geçmemiş, kitap yazmaya çalışmamış, kuramı üzerine gerçekten kafa yormamıştı. Bence çevresinin onu abarttığı kadar değildi. Tahsin Yücel, aslında sosyal benliğimizin gerçektekinden ne kadar farklı şekillendiğini gösteriyor burada. Hepimiz ünümüz kadar değerli miyiz gerçekten? Ya da ünlü olmadığımız için değersiz miyiz? Her şey Yunus Aksu'yla başladı. O, bu kitaptaki dünyanın ilk öğretmeni, ilk düşünce devrimcisi gibi kurgulanmış bir karakterdi. Sonra ustadan çırağa bir döngü oluştu. Yusuf Aksu'nun (aslında Yunus'un) kuramından etkilenen ilk kişi de Bayram Beyaz'dı. Bu adam Yusuf'a ne kadar sadıktı, gıpta ettim ona. Kitabın sonunu tahmin etmiştim açıkçası. Ama yine de beni çok etkiledi. Sürece güzel bir gönderme olmuş. Maçka akşamları çok güzeldi. Yusuf Aksu'yu okumak da... Özellikle dil, felsefe ve psikolojiyle ilgili roman okumak isteyenlere bu kitabı şiddetle öneririm.
Yalan
Yalan
Tahsin Yücel
Tahsin Yücel
Yalan
YalanTahsin Yücel · Can Yayınları · 2021615 okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.