Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Çok defa hem kendimden hem de her şeyden bıkmış bir haldeyim. _Aşık olan körleşir ve evlendikten 8 gün sonra gözleri açılıp gerçekle yüzleşir. _Espri, ince zekalıları ve avanakları ortaya çıkarır. _Dürüstlük, en mükemmel politikadır. _Ahlak bir şahsiyet meselesidir. Kişinin kusurlu olduğunu fark edebilmesi için ahlaklı olması şarttır. _Doğada özgürlük yoktur. Akıl, iradeyi kontrol ettiği için yasaya bağlılık özgürlüktür. Ödev yasaya uymaktır. _Böcek olmayı kabul edenler ayaklar altında ezilmekten yakınmamalı. _Bir insanın vicdanını, kişiliğini ve ruhunu, hayvanlara gösterdiği ilgi ve sevgi ile ölçebilirsiniz. _İki şey var ki, ruhumu artan bir hayranlık ve müthiş bir saygıyla dolduruyor: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası. _Her kuruntu metafiziğin nesnel sayılmasından ortaya çıkmıştır. Tanrı, evren, ruh deneyimde olmayan saf aklın ideleridir. İnsan aklı çözemeyeceği sorunlarla doludur. Bunlar safa aklın yapısının gereğidir. İnsan bilgisini genişletmek istemiş ve saf aklın idelerini pratik akla yükleyerek metafizik denen boş inançlar doğurmuştur. _Kendinde şeyleri açıklamaya ve kanıtlamaya yönelik tüm yargılar, aklın doğal sınırlarını aştığı için antinomi(çelişki)dir. Çünkü bu yargılar eşit ölçüde geçerli ya da karşıt önermeler üretir. Aklın ideleri, görüngüleri ve anlama yetisini aşmak ister, koşulsuz birliği arar. Düşünen öznenin mutlak birliği yönelişi olarak ruh, görüngüler dünyasının mutlak birliği olan evren, varlıkların mutlak birliği olan tanrı idesi salt akıldadır. _Her şeyin nedeni vardır. Yalnızca özgürlüğün nedeni yoktur. Özgürlüğün temeli akıldır. Özgürlük ahlak yasasının koşuludur. Özgürlük, olanaklı saf bilgi olabilecek tek ideadır. Kendisini mümkün kılan ahlak yasası olduğu gibi, ahlak yasasını da mümkün kılan da bizzat özgürlüğün deneysel olmayan nedenselliğidir. _Kurnazlık, zeka değildir. _Kategoriler evreni anlamamızı sağlar. _Neden sonuç ilişkisi aklımızın eseridir. Zihnimizin sınırlarını aklımızla belirleyebiliriz. _Anlamanın en iyi yolu yapmaktır. _Ruhu bilemeyiz ruhtan çıkan davranışla anlayabiliriz. Bu nedenle ruh bilimi değil davranış bilimidir. _Disiplinden yoksun insanlar her hevesi takip etmeye yatkındırlar. Bu soylu bir özgürlük duygusu değil, fakat bir tür barbarlık, deyiş yerinde ise hayvanlık, henüz geliş¬memiş insani tabiattır. _Bilim olarak metafizik, saf sentetik akıl ile olanaklıdır der. Metafizik güvenilir olmak istiyorsa sentetik priori olmalı. Hem akılla hem deneyle kanıtlanabilmeli. _Acı çekiyor olabilirim ve çaresizlik içinde diğerlerinin bana davrandığı gibi, haksızca davranmayı isteyebilirim. Eğer böyle yaparsam, yaralı hislerimin neden olduğu eğilimler tarafından yenilgiye uğratılmış olacağım. Fakat acı çekiyor olmama rağmen, ödev duygusuyla adilce hareket ediyorsam, o zaman ahlaklı bir şekilde hareket ediyorum demektir. _Eğer bir çocuk kötü davranışlarından ötürü cezalandırılır, iyiliğinden ötürü ödüllendirilirse bu durumda o sadece ödül için doğru davranacaktır ve hayata atılıp da iyiliğin her zaman ödüllendirilmediğini, kötülüğün de cezalandırılmadığını gördüğünde sadece hayatta nasıl muvaffak olabileceğini düşünen ve hangisini kendi yararına görürse buna göre doğru ya da yanlış davranan bir insan olacaktır. _Bütün dünya için güven içinde bir yasa olabilecek bir hareket ilkesine göre davran. _İyilik bir görevdir. _Beden bir tapınaktır. _İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür. _Zaman, sessiz bir testeredir _Bir eylemin ahlaki olabilmesi için hiçbir çıkar taşımaması gerekir. _Hukuk açısından başkasının hakkını ihlal eden suçludur, ahlaki açıdan suçlu olduğunu düşünen suçludur. _Kavramlar duyusuz boştur, duyular kavramsız kördür _Savaş ulusların hayvanca var oluş durumudur; barış ise insanca var oluş durumu _Bir kişiden ümit ve uyku'yu alın; dünyanın en bahtsız ve en perişan insanı haline gelir. _Bizi zengin kılan sahip olduklarımız değil, sahip olduklarımız olmadan ne yaptığımızdır _Umut, mutluluğun tomurcuğudur. _Çocuklar açık yürekli ve bakışlarıyla güneş gibi neşeli olmalıdır. Sadece neşeli bir yürek mutluluğunu iyilikte bulabilir. _Eğer uyanıksak ortak bir dünyamız vardır; ancak rüya görüyorsak herkesin dünyası kendine özgüdür. _Deneyim, bize, yalnızca görünüşler dünyasına bağlı olduğumuzu gösterir, bilginin olanaklılık koşulları da bu dünyaya bağlıdır; oysa Özgürlük, ya da Tanrı ve Ölümsüzlük gibi kavramları bu deneyim anlanında bilgi konuları olarak belirleyemeyiz. _Olanaklılılığı a priori bilinebilecek tek ideadır özgürlük, kendisini mümkün kılan ahlak yasası olduğu gibi, ahlak yasasını mümkün kılan da bizzat özgürlüğün deneysel olmayan nedenselliğidir. Özgürlük, ahlak yasasının koşuludur. Tanrı ve ölümsüzlük ideleri ise ahlak yasasının koşulları değil, yalnız bu yasayla belirlenmiş bir istencin zorunlu nesnesinin, daha açığı salt usumuzun pratik kullanımının koşullarıdır. _Metafizik, insan aklını aşan, doğa yasalarıyla açıklanamayan bilgidir. _Metafizik için, sentetik yargılar a piori olarak nasıl olanaklıdır? Hakikat olmadan, deneyim ortaya çıkamaz. Çünkü sentetik bilgi, deneyimi yansıtırken, ortaya çıkmasına neden olan şey a piori saf bilgi zeminidir. _Deney konusu her şey fenomendir. _İnsanın daha atılgan, daha cüretkar olması değil, tersine önce kendisini sonra etrafını durup dinlemesi, temkinle hareket etmesidi. _Eğer gerçekten özgürleşmiş olsaydı insan, özü gür olması gerekirdi, şimdiki gibi cılız, mecalsiz, takatsiz, hakikatsiz değil. Bu bağın bu kadar açık görünebilmesinden ötürü Türkçe ile ne kadar övünsek azdır. _Eğer farklı olmasalardı bir ve aynı olurlardı. _İnsanın akıllı varlık olması onu hayvanlardan üst bir seviyeye çıkarmaz. _Cömertliğin üç belirtisi vardır: Sözünün eri olmak, övünmemek ve sorgusuz sualsiz bağışlamaktır. _Her tez bir anti tez üretir. Evrenin sınırları yoktur. Evrenin sınırları vardır. _Kantın dünyası matematik, yolu fizik, ulaşmak istediği yer metafiziktir. _Kritik üçlemesi ile idealist felsefeyi temellendirir. Newton fiziğini yöntem olarak felsefesine taşır. _Boğa yılanı gibi yaşamışsın! O da bir kerede karnını doyurur ve bir ay boyunca ağır yüküyle ölü bir kütük gibi yatar. _Bir yara durduğu yerde neden kangrenleşir? Hekim adıyla ortada dolaşan kendini bilmezlerin destursuz müdahaleleriyle. _Suçlama, sığ kafaların en kolay bulunur aracıdır. Sorunun özüne inecek gücü olmayanlar için, en kolay yol, suçlamalardır. _Savaş öldürdüklerinden daha fazla neden olduğu şeytanilikler yüzünden kötüdür. _Plan yapmak, insana yaratıcı deha havasını vermesinin yanında, lüks, farfaralı bir tinsel uğraştır. Bu uğraşıda insan kendi yapamadığını talep eder, kendisinin daha iyi yapamayacağı şeyde kusur bulur ve nerede bulunabileceğini bilmediği şeyi önerir. " _Hiçbir çıkar gözetmeksizin hoşlanma beğeni yargısıdır. Hoşlanmanın nesnesine güzel denir. Beğeni öznel bir yargıdır. Yüce zihinde ortaya çıkar. _Bir çocuk kendinden daha yoksul bir çocukla karşılaşmış ve onu kendisinden kaba bir şekilde uzaklaştırmış olsa, yahut ona vursa vb. saldırgana; Böyle yapma, onu inciteceksin; ona acımalısın, o fakir bir çocuk; vb. dememeliyiz. Bilakis davranışı insan haklarına aykırı olduğu için ona aynı aşağılayıcı ve kibirli tavırla muamele etmeliyiz. _Sert bir yatak, yumuşak bir yataktan çok daha sağlıklıdır ve genel olarak ifade etmek gerekirse, katı bir eğitim bedenin güçlenmesine çok yardımcıdır. Katı bir eğitimden sadece kişiyi rahata alışmaktan, gevşeklikten alıkoyacak şeyi anlamalıyız ************* PROLEGOMENA _Gomenayı okuyan kişi metafizik biliminden şüpheye düşmekle kalmayacak, ayrıca böyle bir bilimin hiç var olmayacağından emin olacaktır. Gelecekte kendisini bilim olarak sunabilecek her metafiziğe Prolegomena. Newton’un fiziği yasalaştırması gibi felsefeyi sağlam temellere oturtmaya çalışır. _Şimdiye kadar transendental Felsefe hiç olmamıştır. Bu ismi taşıyan, aslında Metafiziğin bir bölümüdür; oysa bu bilim her şeyden önce Metafiziğin olanağını oluşturmak zorundadır. _Metafizik, deneyin ötesinde kalan saf akıl bilgisidir. Metafizik kendinden değil akıldan ortaya çıkar yoksa dogma olur. Hem analitik(hacimsel) hem sentetiktir(ağır). Analitik yargılar çelişmezlik ilkesine dayanır. Sintetikler hem çelişmezlik hem de deney ilkesine dayanır. Asıl matematik yargılar deneysel değil, her zaman a priori yargılardır. Hakiki metafizik yargıların hepsi sintetiktir. Metafiziğe ait olan yargılar, hakikî metafizik yargılardan farklıdır. Örn töz sonucu şudur: Metafiziğin asıl işi sintetik a priori önermelerdir ve yalnızca bu, onun amacını oluşturur. Saf bilginin kavramlara göre meydana getirilmesi metafiziğin amacını oluşturur. Bunları sadece hayal meyal görmüş olanlardan kolayca öğrenilmez. İnsan önce kendisi kafa yorarak bunlara varmalıdır; _Prolegomenanın temel sorunu: Metafizik hiç olanaklı mıdır? Öklid kitabı gösterir gibi bir tek kitap göstererek denemez ki: Bu Metafiziktir; Burada bu bilimin en soylu amacını, en yüce bir varlığın ve öte dünyanın bilgisini saf aklın ilkeleriyle kanıtlanmış olarak bulacaksınız. _Metafizik, köpük gibi suyun üstüne çıktı ama öyle bir şekilde çıktı ki, biri tüketilip köpük erir erimez bir başkası su yüzünde göründü. Onu da hep bazıları hemen toplayıverdi; buna karşılık başkaları bu görüntünün nedenini derinlerde aramak yerine, ötekilerin boşuna zahmetleriyle… _Sintetik a piori bilgilerimiz vardır. Bu bilgilerin olanaklılıklarını sorulamamız gerekmez çünkü bu bilgiler gerçektir. Yapmamız gereken nasıl olanaklı olduklarını sormak. _Saf akıldan gelen bilgi nasıl olanaklıdır?_Çelişme ilkesinden başka ilkelere dayanmak zorundadır. Olanaklı olup olmadıklarını sormamız gerekmez. Çünkü onlardan yeteri kadar vardır. Analitik adı, Mantığın bir ana bölümünü oluşturur ve orada o, hakikatin mantığıdır ve dialektiğin karşısına konur. _Kurgucu filozoflar yaptıkları işi bilim olarak değil de, iyileştirici ve genel sağduyuya uygun düşen inandırmalar sanatı olarak yürütmek istiyorlarsa, bu zanaatla uğraşmaları adalet adına engellenemez. İtiraf edeceklerdir ki, tüm olanaklı deneyin sınırlarının ötesinde bulunanı bİlmek şöyle dursun, hakkında tahminde bulunmaya bile kendilerine izin verilmemiştir _Hume_ Hiç kimse hume kadar metafiziğe saldırmadı. Hume öyle bir kıvılcım sıçrattı ki kor büyüseydi bir ışık yakılabilirdi. Hume, aklı, kendisine hesap vermeye çağırdı: Akıl hangi hakla bir şeyin öyle bir yapıda olabileceğini düşünebiliyor ki? Metafizik hayal gücünün gayri meşru çocuğundan başka bir şey değildir. Aklın metafiziği düşünebilecek yetisi yoktur çünkü o takdirde kavramları sırf uydurmalar olurdu. Metafizik hiç yoktur. Olamaz da"anlamına gelirdi. Kanta göre: Hume'un vardığı sonuç, vakitsiz ve yanlıştır. Keskin görüşlü selefim HUME'un korktuğu gibi deneyden türetilmeyip, saf anlama yetisinden kaynaklandıklarına artık emin olduğum bu kavramların türetimine geçtim. HUME'un sorununu saf akıl yetisinin tümü açısından çözmeyi başardm._Humenin yanılgısı : Bir şeyin doğru olduğunu bulunca öznel zorunluluğu nesnel sanma alışkanlığından başka birşey değildir. _Eğer insan başka birinin bize bıraktığı, bir temele oturtulmuş ama sonuna kadar geliştirilmemiş bir düşünceden işe başlar ve bu düşünce üzerine düşünmeye devam ederse, kendisine bu ışığın ilk kıvılcımını borçlu olduğu o keskin görüşlü adamın ulaştığı yerden daha ileriye gitmeyi umabilir. _Sayduyu: Mantıklı yargılar vermek: Sayduyu ile en yavan gevezenin bile en sağlam kafa ile boy ölçüşmesi olağandır. Einstein ise, “Sağduyunun önyargılardan başka bir şey olmadığını” söyler. _Parçayı anlamak için bütünün tam kavramınını bilmek gerekli. _Eleştiri tam olmadıkça güvenilir değildir. Ya her şey belirlenmeli ya hiçbir şey. _Matematik ve doğa bilimleri biz her gerçekliğie gösterebilirler. Temelin temelinin gerçekliği için 4 soru karşımıza çıkar. Matematik, doğa bilimleri, metafizik ve bilim olarak metafizik nasıl olanaklıdır. _1. Matematik nasıl olanaklıdır? Deneye dayanmayan, kesin gerçekliğe dayanan, ufku gittikçe genişleten, saf ve sentetik bir bilgi nasıl olanaklıdır? Matematik görüseldir ve bir adım daha atlayarak onun temelindeki görüyi bulabilirsek matematik olanaklı hale gelir. Sintetik a priori bilgi olarak Saf Matematik, ancak ve ancak sırf duyuların nesneleriyle ilişki kurmakla olanaklıdır. ************ EBEDİ BARIŞ ÜZERİNE FELSEFİ BİR TASARI İnsanları sevmek kişisel, insan haklarına saygı duymak mecburi birer ödevdir. _Vatandaşlık; herhangi bir yerde işlenmiş haksızlığı her tarafta hissedilmesi durumudur. _Birbiriyle uyumsuz insanları bir arada yaşatan şey hukukun üstünlüğüdür. _Hukuk önünde herkes eşittir. Bir gruba şefkat diğer gruba nefret beslenirse adalet yara alır ve adaletin olmaması düzensizliğin ve kaosun başlangıcıdır. _Cumhuriyette harbe vatandaşların oyu karar verir. Savaşacaksın, harap olacaksın, para ödeyeceksin, yıkıntıları onaracaksın, gelmeyen barış yüzünden sürekli borçlanacaksın. Krallıklarda ise harp ilanı eğlence ilanı kadar kolaydır. _Tabiat ebedi barışı teminat altına alan büyük sanatçıdır. Her iklimde yaşayabilme imkanı, savaş aracılığı ile hukuki münasebetleri girişmeye zorlama. Kutuplardaki yağlı ayılar, çöldeki develerle evrimsellikten uyumdan bahsediyor. Altaylar, fin, Macarların kardeşliğinden ve tabiatın bu halkları harp despotluğuyla ayırıp yaymasından kaynaklanır. _Ahlak politika zıtlığı. Politika yılanlar kadar ihtiyatlı olun der ve ahlak ise kumrular kadar saf olun der. Ahlak tanrısı kudret tanrısının önünde boyun eğmez. Dürüstlük en mükemmel politikadır. Ahlaken doğru politik olarak yanlıştır. Ahlakı menfaatlerine göre kullanan politikacılar hukuksuzluğu meşru göstermek için bahaneler bulur ve ellerinden geldiği kadar hukukun ihlalini ebedileştirirler. Buna bütün milleti hatta dünyayı feda ederler. _İnsan hakları politikacılardan uzak tutulmalıdır. Politika ahlakın önünde eğilirse ışıkla parıldayacağı bir mertebeye yükselmeyi umabilir. _Bir Bulgar prensi, yunan imparatora: Anlaşmazlıklarımızı kan dökmeden teke tek bir düelloyla çözelim der. Yunan imp ise: Kıskaçı olan bir demirci kızgın demiri ateşten elleriyle mi çeker? _Mukadderat, azmedenleri yürütür, ayak diretenleri sürükler Seneca _Felaketlere boyun eğme, cesaretle karşı koy. Virgil _Devletin ağaç kökü gibi kendine has kökleri vardır. Devlet sadece bir toprak parçası değil, bağımsız insan topluluğudur. İnsan toplulukları birleşerek cemiyetleri oluşturur ve cemiyet birlikte yaşamak için hukuk kurallarına ve bu kuralları uygulayan devlet mekanizmasına ihtiyaç vardır._Devlet borç almamalı _Devletlerin gelirlerini aşan bir borç yükü diğer devletin savaş hazinesidir. Başka devletlerin iç işlerine karışmamalı. _Zehirleyici taktikler: Beyin yıkamak, kendi devletine düşmanlaştırmak, katiller kullanmak, kışkırtmak… _Harpte bile düşman hakkında az olsa bilr bir parça güven kalması gerekir yoksa barış and yapılamaz ve harp soysuzlaşır. _Harpte hukuk olmadığından kuvvet kullanarak hak savunmak zaruridir ve ebedi barış mezarlıkta gerçekleşecektir. _İlkel kabilelerde suçsuzluğu anlamak için: Kafalarını suya sokarlar, ateşte yürütürler ve çiğnemeden lokma yuttururlardı. _Liyakat mı önemlidir yoksa makam mı? Bir memur makamından ayrılıldığı zaman halkın arasına söner…. _Demokrasi de bir istibdattır. Oy vermeyenlere karşı da kararlar alınabilecek bir kuvvettir. _Yönetimlerin devamlılığı için bazı sofizmalar: 1_Önce yap sonra özür dile. Bu hareketleri mazur gösterir. Önce şiddet sonra özür iknadan daha zahmetsizdir ve hareketi meşrulaştırır. Başarı en mükemmel tanrısal bir avukattır..2_İnkar et, suçu başkalarına at, söz oyunu yap..3_Halkı ayrıştır ve daima vatansever görünerek güçsüz halkı güzel bir gelecek umudu ile oyala. _Ebedi barışın nihai maddeleri: 1 -Cumhuriyet olmalıdır. Bir arada yaşayanların arasındaki hal barış hali değil her an patlayabilecek bir harp halidir. Bunu engelleyecek şey yasadır. 2 - Devletler hukuku :Hür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalı. Hukuktan yoksun bir devlet komşuları için de tehlikelidir. Vahşiler hukuku tanımayıp sorumsuz bir bağımsızlık içinde dövüşerek üstün gelmeye çalışıyor ve bu da medeni alemde hor görülüyor. 3- Dünya vatandaşlığı hukuku: Evrensel bir misafirlik şartları ile sınırlandırılmalıdır. Şehirde saygısız korkunç bir çılgın kalabalık kanlı bir ağızla uluyor. Vatandaşlık; herhangi bir yerde işlenmiş haksızlığı her tarafta hissedilmesi durumudur. _Tüm ahlaki kanunların yüce mahkemesi olan akıl, milletlerarası and olmadan barış kurulamayacağı için harbi telkin eder ve barış halini de mükellefiyet olarak tanır. _Filozofların kral olması beklenmemeli çünkü iktidarda olmak aklın muhakeme kabiliyetini yok eder. Fakat krallar filozofları konuşturmalı ve aydınlatıcı düşüncelerden ilham almalıdırlar. _İnsanla tanışmak başka tanımak başkadır. _Kötü düşüncelerin birbiriyle çarpışacak ve yerini ahlaki bir iyiliğe bırakır. _Ahlakın güzel tarafı kötülüklere karşı koymasından daha çok bizi aldatıcı düşüncelere inandırmaya yeltenen kötülüğe saldırması ve onu yenmesidir. _İhtilal_Bir diktatöre karşı halk ve askerler ayaklanır ve ihtilal yaparsa bu meşru bir hak mıdır? Haksızlıktır’! ve ihtilal başarısız olursa diktanın şiddetli cezalarına da şikayette bulunamazlar. Korkunç derecede güçlenen bir devletin komşuları kendi istikballeri için ittifak yapıp ona saldırma hakkına sahip midirler? Haksızdırlar. Güçlü saldırır zayıf savunur. _Önsöz: Kant büyük bir alçakgönüllülükle deneme dediği bu eserde devrinin politik olayları karşısında çözüm arayan derin bir zekanın ışıklarını ve milletler arası barış için düşünürün fikirlerini Fransız ihtilali ve Amerikan bğm. savaşı dönemleri yazılmıştır. Birleşmiş milletlerin işbirliğinden ilk kez bahsetmiş. ************* _GÜZELLİK VE YÜCELİK DUYGUSU ÜZERİNE GÖZLEMLER_ _Her şey algıdır. Başkalarında tiksinmeye neden olan şeylerden bazı insanların keyif almasının nedeni budur. _Yüce öznitelikler saygı uyandırırken, güzel öznitelikler sevgi. Gece yücedir; gündüz güzeldir. Dostluk yüce, sevgi güzeldir. Anlayış yücedir, nükte güzeldir. Cesaret yüce, maharet güzeldir. Dürüstlük yücedir; sevimlice gönül okşama zarif ve güzeldir. Bencil olmayan hizmet etme gayreti soyludur; incelik (kibarlık) ve teveccüh güzeldir. Dehşet duygusu uyandırcak derin yalnızlık yücedir. Yüce büyük ve yalın olmalıdır. Trajedi yüce komedi güzel. İleri yaş yüce, gençlik güzel. İri esmerler yüce, küçük mavişler güzel. _Kadın güzel, erkek yücedir. Bir kadın, bazı yüksek içgörülere sahip olmamasına, ürkek olmasına, ciddi işlere uygun olmamasına ve benzeri şeylere fazla içerlemez; güzeldir ve kendisine hayran bırakır, bu yeterlidir. Diğer yandan, bir erkekteki tüm nitelikleri talep eder ve ruhunun yüceliği, erkekte bulunduğu ölçüde bu soylu niteliklere değer vermeyi bilmesiyle kendini gösterir. Yoksa kaba saba suratlara sahip bu kadar çok erkeğin, hangi meziyetlere sahip olurlarsa olsunlar, bu kadar iyi yetişmiş ve güzel kadını eş olarak kazanması nasıl olanaklı olurdu!" yani çirkinliklerin güzellikle bütünleşmesi anlayışı, yüceliklerin güzellikle bütünleşmesine dönüşüyor. kadın kendinde olmayan ;yüce" davranışları herhangi bir erkekte bulur ve eksik parçalarını çirkinliğine bakmaksızın ondan alır. Kant'a göre güzel olan büyüler, yüce ise harekete geçirir. Öyleyse bu durumda, çirkin, kaba saba olanlar, yücenin harekete geçirmesiyle bütünlüğü bulmuştur. Yani ki, yukarıda bahsettiğim bütünleşmeyi daha çok kadınlar istemiştir. Erkekler sadece büyülenmiş ve hayran kalmıştır. Kadın her ne kadar yüce olmaya ve erkek her ne kadar güzel olmaya çalışırsa çalışsın doğa buna müsaade etmeyecektir. Böyle bir durumda kadın erkeksileşmeye, erkek ise kadınsılaşmaya yönelecektir. Hiçbir şey tiksinti kadar güzele aykırı değildir; ve hiçbir şey gülünçlük kadar yücelikten aşağı değildir. Bu yüzden, hiçbir hakaret, bir erkeğe budala denilmekten, bir kadına da tiksindirici denilmekten daha fazla acı vermez. Bir erkek, yüce gönüllülükten kaynaklanan gözyaşları dışında asla ağlamamalıdır. Acıdan ötürü döktüğü gözyaşları, erkeği rezil eder. _Kadının felsefesi duyumsamaktır, muhakeme değil. Kadının tüm çekiciliğinin temelinde cinsellik vardır. _Sevilemeyecek kadar yüksek saygı duyulan kişiler vardır. Hayranlık uyandırırlar ama kendilerine sevginin teklifsizliğiyle yaklaşmaya cesaret edemeyeceğimiz kadar bizden yukarıdadırlar. _Yücelik, güzellikten daha güçlüdür ama güzellik heyeceanıyla yer değiştirmezse yücelik heyecanı yorucu olur. Uzun süre tadı çıkarılamz. Seçkin bir topluluktaki sohbetin ulaştığı canlı duygular neşeli şakalarla hemen dağılmalıdır ve gülme duygusu her iki duygunun birbiribi izlemesine fırsat vererek coşkun karşıtlık oluşturmalıdır. Yumuşaklık ve derin saygı güzelliğe yücelik katar. _Gözlem, diyalektiktir. Kant‟ın felsefesi hayatında, eleştirel-dönüş- transandantal-dönüş, öncelikle onun öze/töze dair bilgiye ulaşılıp ulaşılamayacağına, özün/tözün bilinip bilinemeyeceğine dair sergilemiş olduğu tutumla ilgilidir. _Metafizik gerçeği kavratma bilimidir. Asıl öz kavranamadığı sürece adına layık bir doğa bilimi de kurulamaz. _Trajedide başka birinin iyiliği için büyük fedakârlıklar, tehlike anında cesur kararlılık ve kanıtlanmış sadakat tasvir edilir. Orada sevgi acıklı, abartılı ve saygıyla doludur; ötekilerin talihsizliği izleyicinin göğsünde sempati duygularını harekete geçirir ve cömert kalbinin ötekilerin sıkıntısı için çarpmasına neden olur. İzleyici usulca duygulandırılır ve kendi doğasının asaletini hisseder. Kant, sempati duygusunun sadece başkalarının karşılaştıkları talihsizlik ve duydukları acı karşısında duyulduğunu ima eder gibidir. Smith de benzer düşünmektedir Fakat Smith‟e göre, aynı düşünce başkalarının yaşadığı sevinç duygularına ve yaşadıkları mutluluğa da uygulanabilir. Bu durumlarda yaşanan sevinç ve mutluluk ikiye katlanır. Yaşanan talihsizlik ve acı karşısında duyulan sempati (talihsizlik ve acıyı paylaşmak) ise onların şiddetini azaltır. Kant kendinden 5 yıl önce çıkan smithin Ahlaksal Duygular Kuramından etkilenmiştir. Kantın öznel duygulanışı her konuda rehber edinir ama yalnızca güzellik ve yücelik duyguları için geçerli değildir. Acıyanın acısını, sevinçlikini sevincini hissetmek nesneldir. Çirkin ve korkutucu yüce ve güzel olabilir. _ Kant, günlük dilde birbirine karıştırılan fakat çok farklı felsefe dallarının araştırma konusu olan bu anlamlar arasında ayrım yapmıyor. Tersine bu çok anlamlılığı üstleniyor. Bu doğal olarak estetiği moralize ve ahlakı estetize etmesine yol açıyor. Mesela güzel ama tatsız yemek, yakışıklı ama kötü insana güzel diyor. Ve güzel kadın yüce erkek derken biyolojik bir yaklaşım sergiliyor. __“İçinde her iki duygu birleşen kişiler, yücelik heyecanının güzellik heyecanından daha güçlü olduğunu görür; ama güzellik heyecanıyla yer değiştirmez ya da ona güzellik heyecanı eşlik etmezse, yorar ve uzun süre tadı çıkarılamaz. _Yüce daha büyük olduğundan erkek daha mı üstündür. *********** _Kant ve Maria von Herbert - Mektuplar 1791-1794_ _1. Kant’a, Maria Herbert’ten, Yüce Kant, Bir inananın Tanrısına seslendiği gibi, ben de ölüme hazırlanmama yardım etmeniz için, teselli için ya da tavsiye için size sesleniyorum. Yazılarınız, ölümden sonra hayatın olduğunu kanıtlıyor. Ama ben bu hayatta hiçbir şey bulamadım, kaybettiğimin yerini alabilecek hiçbir şey bulamadım çünkü ben bütün değerli şeyleri kendisinde barındıran birisini sevdim, bundan dolayı sadece onun için yaşadım, onun dışındaki her şey saçma, ucuz süs eşyasıydı. Benim kişiliğimle ilgili olumsuz bir şey olmamasına, hayatımda saklamamı gerektiren bir kusur olmamasına rağmen, uzun zaman önce söylenmiş bir yalanı ona söyleyerek onu rencide ettim. Yalan yeterince sertti ve onun aşkı yok oldu. Saygıdeğer kişiliğinden ötürü arkadaşlığını esirgemiyor. Ama o içten duygu, bir zamanlar kendiliğinden gelen, bizi birbirimize yaklaştıran, artık orada değil –kalbim binlerce parçaya ayrılıyor! Eğer sizin yazılarınızı bu kadar okumasaydım, kesinlikle hayatıma son verirdim. Ama sizin teorinizden çıkardığım sonuç beni durduruyor –acı çektiğim için hayatımı sonlandırmam yanlış, hâlbuki kendi varlığım için yaşamam gerekiyor. Şimdi kendinizi benim yerime koyun ve bana kızın ya da bana teselli verin. Ahlakın Metafiziğini ve Koşulsuz Buyruk’u okudum ama hiç yardımı olmadı. Aklım ona ihtiyacım olduğu anda beni terk ediyor. Yalvarıyorum cevap verin –yoksa kendi buyruğunuza uygun hareket etmemiş olacaksınız _2. Maria Herbert’e, Derinden hissedilen mektubun, erdem ve dürüstlük için yaratılmış olması gereken bir kalpten geliyor, çünkü o özelliklere yönelime oldukça açık. Sizin de istediğiniz gibi kendimi sizin yerinize koymalıyım ve sizin için ahlaki bir yatıştırıcı önermeliyim. ilişkiniz evlilik ilişkisi miydi yoksa arkadaşlık mı bilemiyorum ama bu bir şeyi değiştirmez. Çünkü aşk, ister eş için isterse arkadaş için olsun, karşılıklı saygıyı gerektirir ki karşılıklı saygı yoksa bu ilişki sonlu, tensel bir yanılgıdan başka bir şey değildir. Böyle bir aşk kendisini tamamıyla anlatmak ister ve karşısındakinden, şüpheli bir suskunlukla zayıflatılmamış, benzer bir kalbi paylaşımı bekler. Arkadaşlığın ülküsü bunu gerektirir. Ama bu dürüstlüğü engelleyen bir şey var bizde, bu karşılıklı kalpten taşanları engelleyen bariyerler ki bir insan ne kadar yakın olursa olsun, bu bariyerler bir kısım düşünceleri insanın kendi içinde hapsetmesine neden olur. Eski bilgeler bu gizli güvensizlikten şu şekilde şikâyet etmişlerdir –“Değerli arkadaşlarım, arkadaş diye bir şey yoktur!” insanlardan dürüstlük bekleyemeyiz çünkü herkes bir insanın kendisini anlatması sonucu diğerlerinin onu küçük göreceğinden korkar. Fakat bu dürüstlük yoksunluğu, bu suskunluk yine de sahtekârlıktan çok farklıdır. Dürüst ve suskun bir adamın söylediği doğrudur fakat söylediği, gerçeğin hepsi değildir. Sahtekâr birisinin söylediği ise yanlış olduğunu bildiği şeydir. Böyle bir iddiaya, erdem teorisinde, yalan denir. Zararsız olabilir ama bu tarife göre masum değildir. insanın kendisine olan yükümlülüğüne karşı ciddi bir ihlaldir; yalan kendi kişiliğimizde insanlığın saygınlığını yıkar ve düşüncemizin temellerine saldırır. Gördüğünüz gibi, siz dalkavuk olmayan bir hekimden tavsiye istediniz. Ben sizin sevdiğiniz ve şu anki adam için, size karşı olan sevgisinde tereddüde düşen kişiyi haklı çıkaran argümanlarla konuşuyorum. Kendinize, itiraf etmenin basiretsizliği yüzünden mi yoksa yalana içkin olan ahlaksızlıktan ötürü mü kızgın olduğunuzu sorun. Eğer birincisi ise o zaman üzerinize düşeni yaptığınız için pişmansınız. Ve neden? Çünkü arkadaşınızın size karşı olan güvenini kaybetmenizle sonuçlandı. Bu pişmanlık ahlaki olan hiçbir şeyle gerekçelendirilmiyor çünkü bu pişmanlık eyleminizin kendisinin farkındalığıyla değil fakat sonucun farkındalığıyla ortaya çıktı. Ama eğer kızgınlığınız eyleminizin ahlaki yargısından kaynaklanıyorsa size bunu aklınızdan çıkarmanızı tavsiye edecek olan zavallı bir ahlak doktoru olacaktır. Tavrınızdaki değişiklik sevdiğinize kendisini gösterdiğinde sadece zaman azar azar onun haklı kızgınlığının izlerini silecektir ve onun soğukluğunu daha sağlam temelli bir aşka dönüştürecektir. Eğer bu gerçekleşmezse demek ki önceki sevgisinin sıcaklığı ahlaki olmaktan çok fizikseldi ve her halükarda yok olacaktı –hayatta sürekli karşılaştığımız bir şanssızlık ve karşılaştığımızda soğukkanlı olmalıyız. Çünkü hayat diğer insanlardan elde ettiğimiz eğlenceden oluştuğu müddetçe, değeri büyük çapta abartılmıştır. Bundan sonra, sevgili dostum, bir vaazın geleneksel bölümlerini bulacaksın: eğitim, ceza ve huzur. Kendini ilk ikisine ada; etkilerini gösterdikleri zaman, huzur kendiliğinden gelecektir. _3. Kant’a, Maria von Herbert’ten Sevgili ve Saygıdeğer Efendim, Nezaketiniz ve insan kalbini kusursuz anlayışınız, ruhumun daha ileri gelişimini size çekinmeden anlatma noktasında bana cesaret verdi. Yalan bir kusura bahane değildi fakat o zamanlar var olan arkadaşlığımıza (hala aşkla örtülü) duyduğum saygıdan ötürü sakladığım bir günahtı. Bir çatışma vardı; arkadaşlığın gerektirdiği dürüstlüğün farkındaydım ve aynı zamanda aşırı derecede yaralayıcı sonuçları da görebiliyordum. En sonunda gücümü topladım ve gerçeği arkadaşıma açıkladım ama çok geçti –ve ona anlattığım zaman, kalbimdeki taş gitmişti ama karşılığında onun aşkı da silinip gitmişti. Tıpkı sizin de mektubunuzda dediğiniz gibi arkadaşım gittikçe soğuklaşmıştı. Ama ondan sonra bana karşı değişti ve bana en yakın arkadaşlığı teklif etti. Ben yeterince memnunum onun adına –ama ben yeterince hoşnut değilim, çünkü bu sadece eğlence, herhangi bir amacı yok. Bakışım yeterince açık şimdi. içimde ve çevremde çok büyük bir boşluğun büyüdüğünü hissediyorum –kendimi neredeyse fazladan, gereksiz buluyorum. Hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Hayatı çekilmez hale getiren bir bıkkınlıkla acı çekiyorum. Bunu söylediğim için kendini beğenmiş birisi olarak düşünmeyin beni ama ahlakın talepleri benim için çok kolay. Onların emrettiklerinin iki katını can atarak yapabilirim. Ahlaki taleplerin saygınlığı sadece günahın çekiciliğinden kaynaklanıyor ve ben günaha çok fazla çaba sarf etmeden karşı koyabiliyorum. Şu düşünceyle kendimi rahatlatıyorum; ahlakın pratiği bedensel zevklerle oldukça ilintili olduğu için, sadece bu dünya için önemlidir. Umuyorum ki ölümden sonraki hayat ahlakın bu birkaç tane, kolay talepleriyle yönetilen bir başka boş ve bitkisel hayat olmasın. Hayata karşı sahip olduğum kötü ruh halinden dolayı deneyim bana herkesin hayatının çok erken sonlandığını düşündüğünü ve herkesin yaşadığı için çok mutlu olduğunu göstererek beni almak istiyor. Kurala karşı istisna olmamak için normal olmayışımın soğuk nedenini size anlatabilirim, şöyle ki size ilk yazdığım zamandan beri devam eden kronik zayıf sağlığım. Artık doğa bilimleri ya da sanat çalışmıyorum, çünkü onları ilerletebilecek kadar zeki olduğumu hissetmiyorum ve kendim içinse onları bilmeme gerek yok. Koşulsuz buyruk ve aşkın bilinçle ilgili olmayan tüm şeylere karşı ilgisizim –gerçi onlarla da işim bitti artık. Belki artık neden sadece bir şey istediğimi, ne daha iyi ne de daha kötü olmayacağına ikna olduğum bu hayatı, bu anlamsız hayatı kısaltmak istediğimi anlamışsınızdır. Eğer benim genç olduğumu ve her günün beni daha fazla ölüme yaklaştırdığı için bir anlam ifade ettiğini düşünüyorsanız, bu sorumu çok yakından inceleyerek ne kadar büyük bir hayırsever olduğunuza kanaat getirebilirsiniz. Diğer bütün meselelerde çok kati konuşsa da, burada benim ahlak anlayışım sessizliğe büründüğü için size soruyorum. Eğer aradığım cevabı veremiyorsanız, katlanamadığım boşluğu ruhumdan atmak için yalvarıyorum başka bir şey önerin. O zaman belki doğanın işe yarayan bir parçası olabilirim ve sağlığım izin verirse birkaç yıl içinde Königsberg’e yolculuğa çıkabilirim. Sizi ziyaret etmek için önceden izin istiyorum. O zaman bana kendi hikâyenizi anlatmalısınız çünkü felsefenizin sizi nereye yönlendirdiğini bilmek isterim –evlenmek için ya da kalbinizi birisine açmanızın ya da size benzeyen çocuklarınızın olması için çekilen sıkıntıların size katlanmaya değmeyen şeyler gibi gelip gelmediğini. Bende Bause tarafından yapılmış kabartmanız var, Leipzig’den. Derin bir sakinlik görüyorum burada ve ahlaki derinlik –ama kurnazlık halini görmüyorum ki Aklın Kritiği buna kanıttır. Ve doğrudan yüzünüzü görememek beni rahatsız ediyor. Eğer çok rahatsız edici değilse lütfen isteğimi yerine getirin. Ve size hatırlatmalıyım: eğer bu büyük iyiliği bana yaparsanız ve cevaplama zahmetine katlanırsanız, lütfen özel ayrıntılara odaklanın, anlıyor olduğum ve arkadaşımın yanında kitaplarınıza çalıştığım zaman anladığım genel noktalara değil. Eminim kendisini severdiniz. Arkadaşım dürüst, iyi yürekli ve zekidir –bunun yanında bu dünyaya ayak uyduracak kadar şanslıdır. En derinden saygı ve doğrularla, _4. Kant’a, J.B. Erhard’dan Genç Hanımefendi Herbert hakkında çok az şey söyleyebilirim. Romantik aşkın resifinde alabora oldu. Đdeal aşkı yaşamak için, kendisini güvenini boşa çıkaran bir adama verdi. Ve ondan sonra, bir başkasıyla böylesi bir aşkı yaşamak için, yeni aşkına bir önceki aşkından bahsetti. Bu onun mektubunun anahtarıdır. Eğer arkadaşım Herbert biraz daha hassas olsaydı, hala kurtarılabileceğini düşünürdüm _5. Kant’tan, Elisabeth Motherby’a, Sevgili matmazel, size teslim etme şerefine eriştiğim mektupları1, aldığım tarihlere göre listeledim. Kendinden geçmiş küçük hanım onları tarihlemeyi düşünmedi. Üçüncü mektup, bir başka kaynaktan, hanımefendinin garip zihni düzensizliği hakkında bir açıklama sağlıyor. Bir takım ifadeler, okumuş olduğu yazılarıma atıfta bulunuyor ve tercümansız anlaşılmaları zor. Yetiştirilme konusunda çok şanslı olduğunuz için bu mektupları size bir uyarı olarak tavsiye etmeye, sizi yüceltilmiş fantezilerin avareliğine karşı korumağa ihtiyaç hissetmiyorum. Fakat mektuplar güzel talihinin farkına daha iyi varmanızı sağlayabilirler. Ben, en yüce saygımla, şerefli hanımefendimin en sadık hizmetçisi, I. Kant. _6. Kant’a, Maria von Herbert’ten Onurlu ve çok sevilen adam! Tekrar yazdığım için hakkımda kötü düşünmeyin. Erhard’ı görme zevkine ulaştım, beni sorduğunuzu ve mektubumu 1773’ün başlarında aldığınızı söyledi. Ben cevap almadım. Takipçilerinizin hayatlarına biraz ilgili olduğunuzu varsayıyorum, o yüzden kaydettiğim ilerlemeleri sizin için bir araya getirmeye çalışacağım. Uzun zaman önce hayattan tiksiniyordum ancak ruhum dinginleşti. Bir nevi anormal gözüken, beni içten içe yiyen, kendi yok oluşumun peşindeki şehvetli arzuyu, o ölüm arzusunu anlamaya çalıştım. En sonunda anladım ki her insan için ölüm en makbul olan şey –egoist bakış açısına göre. Yalnızca sıkı bir şekilde arkadaşlarımıza tutunarak, ahlaka tutunarak yaşamı seçebiliriz ve onu bütün koşullarda korumak isteriz. Zamanını çalmadığıma emin olsaydım size çok daha fazla şey anlatmak isterdim. Sizi ziyaret etmeyi hala düşünüyorum. Bu arada, sizi daima sıcak duygular eşliğinde hatırlıyorum. Bütün içten ve kalbi duygularımla, Maria Herbert. **************
·
1.311 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.