Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

- "Biz Sultan Vahidüddin’in masumluğuna, hataları varsa da bu masumluğu içinde konuşulması gerektiğine inanıyoruz. Neden? En başından başlayalım. Vahidüddin tahta çıkar çıkmaz ateşkes çağrısı yaptı. Hükümet buna uymadı. Zaferin çok yakın olduğu propagandasına devam ettiler. O sırada henüz Irak ve Suriye elimizdeydi. Düşman Haleb’e ve Musul’a dayanınca ateşkese yanaştılar. Vahidüddin istifalarını istedi. İstifa edip ülkeyi terkettiler. İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. Ateşkes görüşmelerine Vahidüddin kendi güvendiği kimselerin katılmasını istedi. Hükümet kabul etmedi. Mondros’a kendi murahhaslarını gönderdi. Padişah, hükümranlıktan taviz verilmemesini dikte ettirdiği hâlde, onlar ülkenin keyfekeder her yerinin işgâl edilmesi ve ordunun lağvedilmesine imza atıp döndüler. Vahidüddin bunu duyunca hükümeti istifa ettirdi. İstanbul başta olmak üzere ülkenin bir çok yeri işgâl edilmeye başladı. Ordu da dağıtıldı ve silâhlar toplandı. Vahidüddin daha sonra ordunun dağılmasında M. Kemal’i suçlayacaktır; onun orduyu terkedip İstanbul’a gelmesini… Fakat o dönemde suçlamadığı ve onu “vatan kurtarıcı” olarak gördüğü söylenebilir. Vahidüddin, toplarını saraya çevirmiş olan işgâlcilere itaat etmiş görünmek zorunda olduğunu düşündü. Fakat asıl düşündüğü, tek düşündüğü ülkeyi bu felaketten nasıl kurtaracağıydı. Bu düşünceyle, İstanbul’da toplanmış ve çaresizlik içinde akıbeti bekleşen kumandanlarını çeşitli vesilelerle Anadolu’ya göndermeye başladı. Anadolu’ya geçen kumandanlar derhal dağılan birlikleri toplamaya, silâh temini için yollar aramaya ve halkı -özellikle din adamları vasıtasıyla- bilinçlendirmeye koyuluyordu. M. Kemal’i aynı maksatla gönderdi; ama diğerlerinden biraz farklı biçimde. Onu bütün Anadolu’da, tüm komutanlar ve valilerin üstünde bir yetkiyle donattı, “padişah başyâveri” ünvanı verdi. Resmî tarih bu noktada kekeler. İngilizlerin istediği asayiş görevi için gönderilen birine “Padişah Başyaverliği” verilir mi? Samsun civarında bir görev için, Van ve Diyarbekir’de validen üstün hareket alanı açılır mı? Kaldı ki, bizzat ona “vatanı kurtarabilirsin” dediğini M. Kemal kendi itiraf eder. Vahiddüdin’in sırf bu yaptıkları, içinde bulunduğu şartlar dikkate alınırsa masumiyetini göstermeye yeter. Oysa gönderdiklerinin maaşlarını ödemeye, onlara maddî-manevî her türlü yardımı yapmaya sonuna dek devam edecektir. M. Kemal hakkında Damat Ferid hükümetinin çıkardığı yakalama kararına da, Ali Rıza Paşa hükümetinin çıkardığı aklama kararına da uymuştur. Bu konuda “meşrutî sınırlar içinde kalmaya özen gösterdiği”ni söyler. Resmî tarih burada yine topallar. Sanki 3,5 yıl boyunca sadrazamlığı Damat Ferid yapmış gibi anlatır. Oysa Damat Ferid çok kısa sürelerle göreve gelebildi ve İngilizlere itaat görüntüsü vermek için çabaladı. Bu dönem Kurtuluş Savaşı ile de doğrudan ilgili değildir. M. Kemal’in her kesimle görüşmeler yaptığı, hangi yöne döneceğinin muğlak olduğu bir dönemdir. Oysa Ekim 1920’den itibaren, Kurtuluş Savaşı fiilen başladığında Sadrazamlığı Tevfik Paşa yapıyordu. Tevfik Paşa, M. Kemal sempatizanıydı, Vahidddün bunu biliyordu. M. Kemal Yunanla savaşırken İstanbul’dan ona karşı en küçük bir olumsuzluk gelmiyor, tam aksine sadece destek geliyordu. Kısacası Vahidüddin “vatan haini değil büyük vatan dostu”ydu. Hatalarını da bu minvalde değerlendirmek gerekir..."
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 3 Kasım 2022
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.