Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor. _Kozmos’un keşfi, kendi kendimizin keşif yolculuğudur. _Hayal gücü bizleri çoğu zaman bilinmedik diyarlara götürür ve o olmadan hiçbir yere ulaşamayız. Kuşku da bize, düş ürünüyle gerçek arasındaki farkı bulmamızı ve varsayımlarımızı sınamamızı sağlayan yolu açar. Bütün o buluşlarla keşifler, kuşku ve hayal gücünden hız alarak gerçekleştirilmiştir. _Ben Carl Sagan adında, su, kalsiyum ve organik moleküllerin toplamıyım. Siz de öylesiniz. Yalnız, adınız başka ama hepsi bu kadar mı? Olabilir mi? DNA'mızdaki nitrojen, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtamızdaki karbon, çöken yıldızların içlerinde yapıldı. Bizler, yıldızların malzemelerinden yapıldık. _Eğer tüm evrende yaşam sadece Dünya'da varsa, bu çok büyük bir yer israfı olurdu. _Nereye gittiğimi bilmiyorum fakat ‘kendi’ yoluma gittiğimi biliyorum. _Yıldızlara oranla tüm yaşamı bir güncük süren Mayıs sineği gibiyiz. _Biz kimiz? Evrenin unutulmuş bir köşesinin içine bir galakside kaybolmuş can sıkıcı bir yıldızın önemsiz bir gezegenini mesken tutmuş insanlarız. Dünya uçsuz bucaksız kozmik arena içerisindeki ufak bir sahnedir. O generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini hatırlayın. Tüm bu kanlar, bu kişiler bir noktanın ufak bir kısmının şan ve zafer içerisindeki anlık efendileri olabilmeleri için aktı. _Kozmik perspektifte, insanoğluna ilişkin uğraşların çoğu anlamsız, hatta çocuksu görünür. _Kozmos, olmuş ve olacak olan her şeydir. Kozmos «düzen içinde bir evren» anlamında kullanılan Yunanca bir sözcüktür ve bir bakıma «karmaşa» anlamına gelen Kaos'un karşıtıdır. Kozmos'u şöyle bir düşünmek bile garip bir heyecan verir. Şuna inanıyorum ki, geleceğimiz, bir toz zerreciği gibi içinde dolaştığımız Kozmos'u ne denli iyi bileceğimize bağlıdır. _Kozmos maddesinin canlıya dönüştüğü yer olarak şimdilik yalnızca Dünya'mızı gösterebiliriz. Böylesi dünyalar uzayda serpiştirilmiş olarak herhalde vardır. Yapı harcı yıldızdan oluşur. _Ola ki, Kozmos'ta bulunsak, bir gezegene rastlama olasılığımız on milyar trilyonun trilyonunda (33 sıfırlı) birdir. Bu da evrende dünyaların ne denli değerli olduğunu ortaya koymaktadır. _Kuyruklu yıldız (kornet)_ Buz, kaya ve organik moleküllerden oluşmuş buz yumaklan oluşmuş bir küre. Yıldız çekim gücü aracılığıyla hafifçe iç güneş sistemine doğru itilir. Burada Güneş'in ısıtmasıyla buz buharlaşır _İskenderiye'ye demirleyen yabancı gemiler kaçak eşya için değil, acaba kitap mı kaçırıyorlar diye aranıp taranırlardı. _Uzaya çıkıp evreni inceledik ve karanlık bir galaksinin ücra köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan toz zerreciği üzerinde yaşadığımızı gördük. Uzayın enginliğinde bir zerreciksek, çağların enginliğinde de ancak bir anlık zaman içinde yaşıyoruz demektir. _Büyük Patlama'daki Kaos'tan sonra, yeni yeni tanımaya başladığımız Kozmos'a geçiş, bir anlık bile olsa gözleyebilme ayrıcalığına sahip bulunduğumuz en hayret verici enerji - madde dönüşümüdür. Ve evrenin başka bir yöresinde kendimizden daha akıllı yaratıklarla karşılaşıncaya dek değişimlerin en müthişi olan biziz.. _Binlerce ışık yılının içinde varolan tek özgün müzik sesi bizimki midir? Yoksa galaksinin yaşam müziğini oluşturan milyarlarca değişik ses harmonisi mi var? _Kendini, gecenin karanlığında kaybetmiş insana birden yolunu aydınlatan bir ışık saçtığını, bu ışığın insanı asıl hedefine ulaştıramasa bile bu hedef doğrultusunda ona yol gösterdiğini» söyler. Darwin ve Wallace karanlığa ışık tutuncaya dek hiçbirimiz akıl edemedik. (H. Huxley’in, Darwin ve Wallace'ın için söyledikleri) _Her canlının özel olarak o haliyle yaratıldığı, bir türün başka bir türe dönüşemeyeceği kavramları, atalarımızın hayat hakkındaki kısıtlı tarihi bilgilerine yatkın geliyordu. _70 milyon yıl, bunun ancak milyonda birine eşit bir süre yaşayabilen insan için ne ifade eder? Yalnızca bir güncük uçan ve günü sonsuzmuş gibi algılayan kelebeklere benziyoruz. _Organizmaların farklı oluşlarının nedeni, nükleik asit talimatlarmdaki değişikliktir. Nükleotiddeki değişim bir mütasyondur. Bu mütasyon, bir sonraki kuşak tarafından kopya edilerek gerçekleştirilmiş olur _Vücudunuzdaki her hücre, bir zamanlar tek başlarına varlıklarım sürdüren parçaların kendi ortak çıkarları uğruna birleşip oluşturdukları bir çeşit komündür. İnce bir işçiliğe dayanan hücre yapısı ancak 4 milyar yıl içinde ulaşılmış bir mekanizmadır _Seks yaklaşık iki milyar yıl önce icat edilmişe benziyor. Daha önceleri yeni organizma çeşitleri, yalnızca rastlantısal mütasyonlar dizisiyle ortaya çıkabiliyorlardı. Seksin icadıyla, iki organizma DNA kodlarının tam olarak birer paragraflarını değiş tokuş edebilmeye haşladılar. Böylece yeni çeşitlilikler ortaya çıktı. _Kambrian patlaması sonucu dünyanın varoluşundan sonra hayat âdeta birdenbire patlak vermiştir. Bu da, kimyasal bir süreç sonucu hayatın varolabileceğine işarettir. _Çağımızda gelişmişliğin bir ölçütü de halkın bilgi ve kültür düzeyidir. Öğrenme, insana sevinç verir ve bilgi hayatta kalabilmenin önkoşuludur. _Kozmik açıdan bakıldığında her birimiz değerliyiz. Eğer bir gün bir insan sizinle aynı fikirde değilse onu olduğu gibi kabullenin. Yüz milyar galaksi icinde ondan bir tane daha bulamayacaksınız. _Astronomi bir bilimdir. Evreni olduğu gibi inceler. Astroloji ise sözüm ona bilimdir, kanıt yokluğu karşısında öteki gezegenlerin, bizlerin günlük hayatını etkilediği savında sözde bilim. _Astronominin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de, ufak dünyamızın bu uzak görüntüsü, insan kibrinin ne kadar aşağılık olduğunu göstermenin en iyi yoludur. Bu, bana birbirimize daha iyi davranmamız ve gezegenimizi koruyup geliştirmemiz gerektiğinin önemli olduğunu anlatıyor. _İnsan, evrenin sırlarını araştırmak için yaşamının tümünü bile harcasa, yine de böylesine engin bir sorun karşısında yeterli olamaz. Bu nedenle, bilgiler, ancak çağlar aşıldıkça insanoğlunun önüne serilecektir. Bir zaman gelecek, o günün insanları kendilerince bilinen şeylerin daha önceleri bilinmeyişine şaşacaklar. (Seneca, Doğa Sorunları) _Bugün bizler için apaçık olan gerçekler, eski zamanlarda evrenin akıl sır ermeyen olguları arasındaydı. Günlük yaşamdaki en basit bir olay bile evrenin sırlarıyla ilişkili olarak yorumlanıyordu. Diş ağrısı için tanrılara yalvarıyorlar ve tılsımlı sözler söylüyorlardı. _Günümüzdeyse evreni anlamamızı sağlayan seçkin, güçlü ve adı «bilim» olan, bir yöntem bulduk. Bilim evrenin giz perdesini aralamaya yetebileceğini ortaya koymakla kalmamış, insanoğlunun gerçekten evrenin bir parçası olduğunu, ondan kaynaklanarak yine onda son bulduğunu göstermiştir. _1976’da yüz kadar bilim adamı arkadaşımla birlikte, Mars gezegeninin keşfine gönderilen Viking uzay aracı projesinin hazırlanmasında görev aldım. İnsanlık tarihinde ilk kez başka bir gezegenin yüzeyine iki uzay aracı indirmiştik. Bunun tarihsel anlamı tüm açıklığıyla ortadaydı. Halk bu büyük olaydan habersiz bırakılıyordu. Basın bu konuya pek ilgi göstermedi. Oysa Mars yüzeyinin insanın heyecandan soluğunu kesecek kadar ilginç görünümleri var. _Yaşamın, dünyamızın ve Kozmosun oluşumu, başka gezegenlerde insanüstü akıllı canlıların bulunması olasılığı gibi birçok bilimsel sorunun yanıtlarını aramak üzere, halkı uzayın keşfine çıkarmak için çok güçlü iletişim aracı olan televizyon programı yapmayı kararlaştırdık. «Kozmos Projesi, böyle başladı. _Varolmak, hayatta kalabilmek için bilim vazgeçemeyecek kadar temel bir gereksinimdir. _Biz hem gökyüzünün hem de yeryüzünün çocuklarıyız. Bu gezegen üzerindeki varlığımız süresince tehlikeli bir evrimsel yük sırtlamış bulunuyoruz. Bu yük torbasının içinde saldırıya ve töreye yatkınlık, liderlere baş eğme ve yabancılara düşmanca davranış gibi kalıtsal eğilimler yer alıyor. Fakat aynı zamanda başkalarına karşı şefkat, çocuklarımıza karşı sevgi, tarihten bir şeyler öğrenme ve giderek zekâ ve yeteneklerimize bir şeyler katma eğilimlerine de sahibiz; bunlar da hayatta kalmamıza ve refahımızı sürdürmeye yarayan etkenler. _Bizi Kozmos'un enginliklerinde kaçınamayacağımız bir hedef beklemekte. Dünya-dışı akıllı varlıkların bulunduğuna ilişkin henüz açık belirtiler yok. Bu, bizimkine benzer uygarlıklar acaba hiç durmamacasına kendi kendilerini yok mu ediyorlar, diye bir soru getiriyor aklımıza. _Yerküremize uzaydan baktığımızda, ulusal sınır diye bir şey göremiyoruz. Uzaydan gezegenimizin incecik mavi bir hilâl, sonra da yıldızlar kenti arasında bir ışık noktası olarak göründüğünü izleyince; etnik, dinsel ya da ulusal şovenist davranışların sürdürülmesi akıl almaz bir duruma dönüşüyor... _Hayatın hiçbir zaman başlama olanağı bulunmadığı dünyalar var. Kozmik felaketlerin yakıp yıktığı dünyalar da var. Biz talihliyiz, hayattayız, güçlüyüz. Uygarlığımızın ve türümüzün refahı elimizde olan bir şey. Eğer yerküre adına bizler söz sahibi değilsek kim olabilir? Varlığımızı sürdürmede karar veren bizler olamazsak kim olabilir? _1_ Kozmik Okyanusun Kıyıları_ _Bilinende sınır vardır, bilinmeyende sınır yoktur. İnsan aklı, anlasılmazlığın engin okyanusunda barınacak bir ada sağlar. Her kuşağa düşen iş, bu okyanustaki adaya biraz daha toprak katarak büyütmektir. T. H. Huxley _Son bir iki bin yıllık dönemde Kozmos konusunda çok şaşırtıcı buluşlara ulaştık. Bütün bunlar, insanoğlunun evrim sonucu merak duygusuna sahip olduğunu, öğrenmenin, anlamanın insana sevinç verdiğini ve bilginin hayatta kalabilmenin önkoşulu olduğunu bir kez daha vurguluyor. _Yerküremiz, kozmik okyanusun kıyısını oluşturur. Bilgilerimizin çoğunu bu kıyılarda edindik. Son zamanlarda denize birazcık açıldık. Şöyle ayak parmaklarımızı ıslatacak kadar. Bu suların çağrısını yadsıyamayız, çünkü benliğimizde oradan geldiğimizi kavrayan bir yan var. Oranın çağrışım ta içimizde hissediyoruz ve bu duygumuz, hangi tanrı kızarsa kızsın, yine de kutsaldır. _Kozmos'ta ölçü olarak ışık hızım kullanırız. Işık, saniyede 300.000 kilometre hızla ilerler. Başka bir deyişle, yerküremizin çevresini saniyede yedi kez dolanmış olur. Bir yılda ışık uzayda on trilyon kilometre kateder. Işığın bir yılda aldığı mesafeye ışık yılı adı verilir. Işık yılıyla zaman değil, uzaklık ölçülür. _Yerküremiz Kozmos'ta biricik yer değildir. Kozmos'un çoğu boştur. Kozmos'un tipik özelliği engin, soğuk, her yeri kaplayan boşluklar arasındaki sonsuz uzay gecesidir. _Yüz milyar kadar galaksi, her birinde de ortalama olarak yüz milyar yıldız var. Bütün galaksilerde, yıldız kadar gezegen de bulunması olasılığı sözkonusu. Böylesine akıl almaz sayılar karşısında, neden tek bir yıldız, yani Güneş insanların yaşadığı bir gezegene yaşam veriyor olsun da, başka olasılıklar bulunmasın? _Bizlerden değişik yapıya mı sahiptirler? Şekilleri nasıldır? Biyokimyasal, nörobiyolojik yapılan nedir? Tarihleri, politikaları, bilimleri, sanatları, müzikleri, dinleri, felsefeleri nedir? Günün birinde belki bunları bilebileceğiz _”Bölgesel Galaksiler Kümesi”: 2 milyon ışık yılı ötemizdedir ve yaklaşık yirmi ana galaksiden oluşur. Bu galaksilerden biri, yeryüzünden görülen Andro-meda galaksisindeki M31'dir. _Mavi yıldızlar genç ve kızgındırlar; san yıldızlar orta yaşlıdırlar ve çoğu bu sınıfa girer; kırmızı yıldızların çoğuysa yaşlı ve ölgündürler; küçük beyaz ya da siyah yıldızlar da ölümün eşiğindedirler. _Platon, metanlı buzla örtülüdür. Gaz dolu dev dünyalar olan Neptün, Uranüs, Satürn ve Jüpiter'i çevreleyen buzlu Ay'lar vardır. Bunlar arasında Satürn, güneş sisteminin elmas parçasıdır. Mars, volkanların, vadi yarıklarının, kum fırtınalarının saptandığı bu gezegende basit hayat şekilleri de bulunabilir _Bir söylentiye göre -gerçek olup olmaması önem taşımaz- Büyük Iskender dünyanın ilk denizaltısıyla Kızıldenizln dibine inmiştir. Generallerini Pers ve Hint kadınlarıyla evlenmeye teşvik etmiştir, öteki ulusların Tanrılarına karşı saygılıydı. Yaptırdığı Faros Feneri ise eski dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinir _İskenderiye Kütüphanesi_ _İskenderiye'nin harika denebilecek asıl yeri, kitaplığı ve ona bağlı müzesiydi. Buranın sakinleri düşünürler, icata meraklı fizikçiler, edebiyatçılar, tıp uzmanları, astronomi bilginleri, coğrafyacılar, filozoflar, matematikçiler, biyologlar ve mühendislerdi. Bilim ve düşünce ürünleri burada çiçek açmıştı. Dehaların tomurcuklandığı yerdi. İskenderiye kitaplığında her konu için ayrılan on geniş hol bulunuyordu. Botanik bahçesi, hayvanat bahçesi, kadavra inceleme odası, rasathanesi vardı. Dinlenme saatlerinde açık tartışmaların yapıldığı büyük yemek salonu nu suların aktığı çeşmeler süslemekteydi . Kitaplığın kalbi, kitap koleksiyonuna ayrılan bölümüydü. İskenderiye'ye demirleyen yabancı gemiler kaçak eşya için değil, acaba kitap mı kaçırıyorlar diye aranıp taranırlardı. Bütün bu kitaplara acaba ne oldu? Bunları yaratan klasik uygarlık yok oldu ve kitaphk kasten tahrip edildi. Günümüze kalan bu bölük pörçük parçalar bile insan zihnini uyarıcı ne denli zengin bilgiler taşıyor, bir bilseniz! _İskenderiyeli Eratostenes(Beta) 2.200 yıl önce yerküremizin çevre ölçüsünü bulabilmişti. 40.000 kilometre. (İki ayrı bölgede yere saplanan sopalarla yapmıştı. Derecelerini km’ye çevirmiştir.) Kristof Kolomb'un ilk yolculuğu kelimenin tam anlamıyla Eratostenes'in hesapları sayesinde gerçekleşmiştir._Hipparkus adında bir astronomi bilgini yıldız kümelerinin haritasını çıkarıp yıldızların parlaklık dereceleri üzerine tahminler yürütmüştü. Sonra zorlu bir matematik problemi karşısında bocalayan Kral'a, «Geometri alanında krallara mahsus bir özel yol yoktur,» diyen geometri ustası Öklid'e rastlıyoruz. Aklın merkezi olarak kalbi reddeden ve beyni kesin olarak saptayan fizyolog Herophilus da buradandı. Dişlileri ve buhar makinesini icat eden, aynı zamanda robotlar hakkında ilk kitap olan Automata'nın yazarı İskenderiye'li Heron'dur. Elips, parabol, hiperbol gibi konik dilim şekillerini kanıtlayan Bergama'n matematikçi Apollonius bu kitaplığın gediklisiydi. Leonardo da Vinci'ye gelinceye dek makineler alanında rastlanan en büyük deha Arşimet. Batiamyus da İskenderiye okulundandır. Batlamyus'un yerküremizi evrenin merkezi sayan görüşü 1500 yıl süreyle geçerliliğini korumuştur. Matematikçi ve astronomi bilgini Hypatia. İskenderiye Kitaplığından saçılan aydınlığın son ışığıydı o. Bu kadının paramparça edilerek öldürülüşü, kuruluşundan yedi yüzyıl sonra kitaplığın yok edilişiyle ilişkilidir. Kepler, gezegenlerin devinimlerini ilk kez olarak bulgulayabilmek için Apollonius'un konik dilimler konusuna ilişkin yazılarından yararlanmıştır. Sisam'li astronomi bilgini Aristarkus'un kitabında, yerküremizin gezegenlerden bir tanesi olduğuna ve onlar gibi Güneş'in etrafında döndüğüne ve yıldızların çok uzaklarda olduklarına değiniliyordu. Bu ifadelerin hepsi de doğru olduğu halde, sözü edilen gerçeklerin yeniden bulunması için iki bin yıl beklemek zorunda kalınmış oldu. Kayıplar için de yüz binler sayısıyla çarparsak, klasik uygarlığın yarattığı görkemi ve mahvının trajedisini algılamaya başlayabiliriz. Berossuz adında Babil'li bir rahibin yazdığı üç ciltlik Dünya Tarihi kayıptır. Bu kitabın ilk cildinin Dünyanın yaratılışından Tufan'a kadar uzanan dönemi içerdiği sanılıyor. Sözü geçen kitapta yazar, bu dönemi 432.000 yıl olarak belirttiğine göre, Tevrat kronolojisinin yüz katı bir zamanı kapsıyor demektir. Merak ederim, acaba o kitapta ne vardı... _2_ Evrim Üzerine_ _Sizleri toz zerreciklerinden var eden O'dur. Kuran _Evrim bir kuram değil, bir olgudur. _Evrim mütasyon ve ayıklama yoluyla gerçekleşir. _Gözlemleyebildiğimiz evrenin tümünde ortaklaşa maddelerin varlığı göze çarpıyor. Çünkü Güneş ve yerküremizdeki elementlerden çoğu yıldızlarda da var. William Huggins, 1865 _Gezegenimizdeki tüm canlılar organik moleküllerden oluşuyor. Organik moleküller, karbon atomunun başlıca rolü oynadığı karmaşık ve mikroskopta görülebilen yapılardır. _Yerküremizde yaşayan her şey birbiriyle yakından ilişkilidir. Ortak bir organik kimya yapısına ve ortak bir evrim mirasına sahibiz. _En basit yapılı tek hücreli organizma bile en mükemmel cep saatinden daha karmaşık bir makinedir. _Yapay ayıklama -(seleksiyon)_ _İnsanlar şu ya da bu nedenle bazı türlerin üremesini yeğliyorlar, bazı türlerin üremesiniyse istemiyorlar. Üremesi istenen tür çoğalıyor, istenmeyen de azalıyor. Köpeği yetiştirmek için uyanık, itaatkâr ve sürü otlatmaya yatkın olan türlerini seçtik. Mandıra ineklerinin kocaman ve yayvan memeleri, insanoğlunun süte ve peynire olan ilgisinin sonucudur. Çevremizdeki meyveler, sebzeler ve ağaçlar da belirlidir. Bunların çoğunu bugünkü duruma getiren bizleriz. Doğanın da aynı şeyi yapmasına doğal ayıklama adı veriliyor. Yapay ayıklama kısa bir sürede büyük değişimlere yol açabiliyorsa, milyarlarca yıldan beri işleyen doğal ayıklama neler yapabilir? Bunun yanıtı, biyolojik dünyanın güzelliği ve çeşitliliğinde yatmaktadır. Hepsi bir arada yaşayamayacak kadar çok sayıda hayvan ve bitkinin yetiştiğini, böylece çevrenin, rastlantı sonucu hayatta kalmaya daha yatkın olan türleri seçtiğini vurguladılar. Kalıtımda ani değişmeler demek olan mütasyonlar evrimin hammaddesini oluştururlar. _Fosiller bizlere, bir zamanlar yeryüzünde çok sayıda bulunan ama artık tümüyle yok olmuş yaratıklara ait bilgiler sağlıyor. Yeryüzü tarihinde bugün varolan türlerden daha çoğu da yok olmuştur; bunlar evrimin sona eren deneyimleri niteliğindedir. _Muller, radyasyonun mütasyonlara yol açtığım bulan ünlü bir bilimadamıdır. _Meyve sinekleri üzerinde çalışıyordum. Dişiler şişelerin içine konan şeker pekmezinin üzerine yumurtalarını bıraktılar. Karşımda kanatları daha büyük ve duyargaları uzun tüylü başka çeşit bir yaratık vardı. Tek bir kuşakta büyük bir evrimsel değişimin Muller'in laboratuarında gerçekleşmesi talihin cilvesi, diye düşünüyordum. Muller: «Kanatları mı büyük? Duyargaları tüylü mü?» Keyfim kaçmış durumda başımı salladım evet anlamında. Babacan bir tavırla gülümsedi. Benim yeni bulgum eski bir hikâyeymiş meğer. Genetik laboratuarlarindaki yaşama uyum sağlamış bir tür pervaneydi bu. Şeker pekmezine doğru pike iniş yapan anne pervane yumurtalarını düşürmüştü. _Darwin ve Wallace'ın görüşlerine karşı direnme gösterilmesinin nedeni, binlerce yıllık sürelerin geçmesi olgusunun gözönünde tutulmayışmdandır. _Yeryüzü 4 milyar 600 milyon yıl önce yıldızlararası gaz ve tozun yoğunlaşmasından oluştu. Fosillerin sağladıkları kayıtlardan öğreniyoruz ki, hayatın başlangıcı bundan az sonra ilkel yerkürenin su birikintilerinde ve okyanuslarda belirdi. Hayat belirtisi taşıyan ilk şeyler, tek hücreli organizmanın karmaşıklığından çok uzaktı. Çünkü tek hücreli organizma oldukça gelişmiş bir yaşam biçimi sayılır, tik hayat titreşimleri çok daha mütevazıydı. Yeryüzünün o ilk günlerinde şimşek ve Güneş'ten gelen morötesi ışınlar, ilkel atmosferin hidrojence zengin basit moleküllerini ayırıyor, ayrılan parçalarsa kısa zamanda karmaşıklaşan moleküllere dönüşüyordu. Bu ilkel kimya olgularının ürünleri, okyanuslarda çözülüyor ve giderek karmaşıklığı artan bir tür organik bulamaç meydana getiriyordu. Ve bir gün, tümüyle rastlantı sonucu beliren bir molekül, bulamaçtaki öteki molekülleri yapı taşları alarak kendi kaba kopyalarını yapabildi. Başharfleri DNA olan deoksiribonüklei asit'in bu ilk atası, yeryüzündeki yaşamın da ilk molekülüdür. Nükleotid denen bu basamaklar, belirli bir organizmanın vücut bulmasını içeren kalıtsal talimatları verir. Yeryüzündeki her hayat şekli için, hepsi de aynı dilde yazılmış ama farklı talimat dizileri vardır. Organizmaların farklı oluşlarının nedeni, nükleik asit talimatlarmdaki değişikliktir. Nükleotiddeki değişim bir mütasyondur. Bu mütasyon, bir sonraki kuşak tarafından kopya edilerek gerçekleştirilmiş olur. Zamanla bunların üreme koşullarında uyumları arttı. Özel işlevli moleküller, sonuçta biraraya gelerek bir molekül ortaklığı kurdular. Bu ilk hücreydi. Bir damlacık kandaki hücreler farklı bir molekül fabrikası bulundurur. İşlevi yiyecekleri oksijenle karıştırıp yararlı enerji sağlamaktır. Bu fabrikalar bugün bitki ve hayvan hücrelerinde varlıklarını sürdürüyorlar ama bir zamanlar kendi başlarına varlıklar mı sürdürmüş hücreler olabilirler. _DNA çekirdeği tıpatıp kendine benzeyen bir kopyasını üretmesinine kalıtım diyoruz- yanı sıra, hücrenin faaliyetini de yönetir -ki buna da metabolizma diyoruz-. Neyse ki, başka tür bir insan meydana getirmek için nükleotidleri değişik bileşimlere kavuşturma bilgisinden yoksunuz. İleride nükleotidleri istediğimiz biçimde biraraya getirerek arzu edilen, nitelikleri yaratmak mümkün olabilir. _Oksijen, kendini koruyamayan organik madde için zehirlidir. Oksidasyona yol açan bir atmosfere geçiş, yaşam tarihinde önemli bir bunalım, yaratmış ve oksijenle baş edemeyen birçok organizma yok olup gitmiştir. _Kambrian patlaması sonucu dünyanın varoluşundan sonra hayat âdeta birdenbire patlak vermiştir. Bu da, kimyasal bir süreç sonucu hayatın varolabileceğine işarettir. Birbirinin ardından büyük bir hızla ilk balıklar ve omurgalılar ortaya çıktı. Önceleri yalnızca 'okyanusları kaplayan bitkiler, kara parçalarını işgale koyuldular, tik böcek gelişti; bunun yavruları karalara yayılan hayvanların öncüleri oldular. Kanatlı böceklerle amfibik böcekler doğdu. Hem karada, hem suda yaşayabilen balık türedi. İlk ağaçlar ve sürüngen hayvanlar belirdi. Dinozorun gelişimi gerçekleşti. Memeliler ortaya çıkarken, ilk kuşlar uçmaya, ilk çiçekler acımaya başladılar. Sonra dinozorlar yok oldular. Yunus balıklarıyla balinaların ataları olan ilk balıklar belirdi. Aynı tiönemde maymunların, orangutların ve insanların ataları olan primatlar ortaya çıktı. Yaklaşık on milyon yıl önce, insana epey 'benzeyen ilk yaratıklar beyinlerinin büyüklüğünde önemli gelişmeler gösterdiler. Ardından da, yalnızca birkaç milyon yıl önce, ilk gerçek insanlar ortaya çıktılar. _Ağaçlar yanlarındaki ağaçlan 'gölgelemek suretiyle rekabete girişirler. Eğer dikkat edecek olursanız, yan yana yetişen iki ağacın birbirini ite dürte bir yaşam yarışma girdiklerini görürsünüz. Ağaçlar, enerjilerini güneş ışığından sağlayan kocaman ve güzel birer makinedirler. _Pre - biyolojik (biyoloji öncesi) organik kimya deneyleriyle hayatın can suyu kolaylıkla elde edilmiş oluyor. Yeryüzünün ilkel dönemindeki gazlar olan hidrojeni, suyu, amonyağı, metanı, sülıit hidrojeni karıştırıp bu gazların karışımından elektrik akımı geçirdik. On dakika süreyle şimşek çaktırıldıktan sonra, kabın kenarlarından yavaş yavaş kahverengi pigmentlerin aktığını görürüz. Sözkonusu kapta hayat müziğinin yalnızca notaları vardır ama müziğin kendisi yok. Deney tüpünde yaratılan uygun koşullar altında, kısa nükleik asitler kendilerinin tıpatıp benzeri bileşimler meydana getirebiliyorlar. ............................... Sözleri _Bazen başka gezegenlerde yaşam olduğuna inanıyorum, bazen inanmıyorum. Her iki durumda da, sonuç şaşırtıcıdır. _Korkutucu nedir? Garip dünyalarda dünya dışı fikirler ya da bu muazzam evrende yalnız mıyız? _Yaşam, bu şaşırtıcı evrenin harikalarının sadece anlık bir vizyonudur ve birçoğunun kendilerini manevi fanteziler hayal ederek yıpratması üzücüdür. _Evrende yalnız olduğumuzu düşünmek, okyanustan bir bardak su alıp balinalar yok demekle aynı şey _Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir. Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıt gerektirir. _Biyolojik evrimin yapıtaşı genler, kültürel evrimin ise fikirlerdir. _Kesmek için besi hayvanı yetiştiririz, ormanları yok ederiz; akarsu ve gölleri hiç balık yaşayamayacak kadar kirletiriz; spor olsun diye geyik, kürkü için leopar, gübre yapmak için balina öldürürüz; yunusları dev balık ağları içine hapsedip soluksuz bırakırız; fok yavrularını sopayla öldürürüz ve her gün bir canlı türünün soyunun tükenmesine sebep oluruz. Tüm bu hayvanlar ve bitkiler bizim kadar canlıdır. Sözümona korunan yaşam değil, insan yaşamıdır. _Eğer şempanzelerin bilinçleri varsa, eğer onlar soyutlamalar yapabiliyorlarsa, bugüne kadar "insan hakları" olarak tanımlanmış şeylere de sahip olamazlar mı? Onu öldürmenin cinayet sayılması için, şempanzenin ne kadar zeki olması gerekir? Misyonerlerin onu dine davet etmeye layık görmeleri için başka ne gibi nitelikler göstermesi istenmektedir? Hayvanlar fazlasıyla bizim gibiler. _Çok şey bilmek seni zeki yapmaz. Zeka, bu bilgileri toplama, yargılama, ele alma ve her şeyden önce bu bilgileri nerede ve nasıl uyguladığınıza dönüşür. _Uzay ve zaman birbirine bağlıdır. Zamanda geriye bakmadan uzaya bakamayız. _Sorularımızın cesareti ve cevaplarımızın derinliği ile dünyamızı anlamlı kılıyoruz. _Yeryüzünde helyum bulunmadan önce varlığı Güneş’te fark edilmişti. Bu nedenle Yunan güneş tanrılarından birinin adı olan Helios denilmiştir bu elemente. _Biz tuhaf bir türüz. Kendi kendimizi yok etmenin araç gereçlerini icat ettik. _Bacon insanın “doğa üzerinde sahip olduğu hakları” kullanmasından söz ediyordu. Aristoteles “doğanın tüm hayvanları insan için yarattığını” söylüyordu. Kant’a göre “insan olmasaydı, yaratılmış her şey yaban kalır, bir hiç olur”du. Çok uzak olmayan bir geçmişte doğayı “fethetmek”ten ve uzaya “hâkim olmak”tan söz ediliyordu; sanki doğa ve kozmos, haklarından gelinmesi gereken düşmanlarmış gibi. Din adamları topluluğu da bu konuda önemli bir rol oynadı. Batı dünyasının dinlerine göre, insanlar nasıl Tanrıya boyun eğmek zorundaysa, doğadaki başka her varlık da insana boyun eğmek zorundaydı. Descartes ve Bacon dinden çok etkilenmişlerdi. “Doğaya karşı biz” düşüncesi dinsel geleneklerimizden bize miras kalmıştır. Tekvin’de Tanrı insanlara “her canlı varlık üzerinde egemenlik” tanımış ve “her canavar”ın bizden “korkması” ve karşımızda “huşu duyması” buyrulmuştur. İnsanoğlu doğaya “boyun eğdirmeye” teşvik edilir ve “boyun eğdirme” ifadesi askeri anlamlar ima eden İbranice bir sözcükten çevrilmiştir. _Kitaplar tohum gibidirler. Yüzyıllarca bir yerde uyuyakalmış durumdadırlar, sonra da birden beklenmedik ve umut vaat etmeyen topraklarda çiçek vermeye başlarlar. _Bir kitap, insanlığın sihir yapabildiğinin kanıtıdır. Kitap, ne şaşırtıcı bir şeydir! Bir ağacın esnek kısımlarından yapılmış, birçok komik karalamalardan oluşan düz bir nesne! Ama bir kez baktığınızda başka bir insanın zihnine girersiniz, belki de binlerce yıl önce ölmüş birinin. O kitabın yazarı sizinle açıkça ve sessizce konuşmaya başlar; sizin zihninizde… Direkt sizinle… Yazı, belki de insanoğlunun en büyük keşiflerinden biridir; birbirini hiç tanımayan, uzak çağların insanlarını birbirine bağlar. Kitaplar zamanın zincirlerini kırar. _____ _Önsöz_ Carl Sagan, halk yığınlarının ilgisine ve yararına sunulmayan bilimi, «mutlu bir azınlığın ayrıcalığı» olarak tanımlamakta, araştırma ve buluşların halka maledilmesi yolunda özel bir çaba göstermektedir. _Sagan; Mariner, Viking ve Voyager uzay araçları yolculukları ve araştırmalarında başrolü oynamıştır. 400 bilimsel ve popüler makale yayınlamış. Bir düzineden fazla kitabı vardır. _Sagan, insanın öğrenme merakını giderme, evreni keşfetme çabasının da ötesinde bir görev taşıdığının bilincinde... İnsan soyunun sürdürülmesinin, uygarlığımızın korunup geliştirilmesinin en önemli koşulu olan «evrensel barış»ın da savunucusu. _Sagan'ın milyonların düş gücünü yakalama ve zor kavramları anlaşılır terimlerle açıklama yetisi çok parlak bir kazanımdır. Ulusal Bilimler Akademisi'nin en önemli ödülü olan Toplumsal Refah Madalyası'na layık görülmüştü. _Yüzyıllar öncesinde Copernicus'un Güneş sistemi modelini inceleyen Kepler, kendi adıyla anılan yasaları bulmasaydı, Newton, yerçekimi yasasını ortaya koymasaydı ve Einstein bu yasayı çok yüksek hızlar için geçerli hale getirmeseydi, milyarlarca dolara mal olan teknolojik gelişmeler, uzay araçları, roketler ve Ay modülleri olmazdı. Bilimin birikimsel olduğunu Armstrong da biliyordu ki, Ay'a ilk adımını atarken" Bir insan için küçük bir adım ama insanlık için dev bir sıçrama" dedi. ______ _Carl Sagan_(1934-1996), _Amerikalı gökbilimci ve astrobiyolog. _Dünya Dışı Akıllı Varlık Araştırması'nın (SETI) ilerlemesine katkı sağlamıştır. Sagan, Dünya dışında akıllı yaşamın araştırılmasından yanaydı. Bilim dünyasını, Dünya dışı akıllı yaşam formlarından gelen sinyalleri dinlemek için büyük radyo-teleskopları kullanmaya sevk etmiştir. _Sagan, Brooklyn'de Yahudi terzi bay Samuel Sagan ve Yahudi[2] ev hanımı Rache Molly'in oğlu olarak dünyaya geldi. Astronomi ve astrofizik üzerine doktora yaptı. Cornell Üniversitesi'nde profesör oldu ve bir laboratuvarın başına geldi. Güneş Sistemi'nin keşfi için çalışan pek çok insansız uzay görevini yönetti. Görev sonrası Güneş Sistemi'ni terkedecek olan uzay sondalarının üzerine, dünya dışı akıllı uygarlıkların bulması halinde anlayabileceği evrensel ve değişmez bir mesaj koyma fikrini ortaya attı. Geliştirilmesine yardım ettiği en detaylı ve üzerinde en çok çalışılmış mesaj, Voyager Altın Kaydı'dır. Bu kayıt, Voyager uzay sondaları üzerine yerleştirilmiştir. _ Karşıtbilim" (Antiscience) deyimini "sözde bilim"den farklı olarak bilimi hedef alan saldırıları ifade etmekte kullandığını söyler. Sagan bu bölümde, bilimi güvenilmez olarak lanse etme çabasındakilerden bahseder. Bilimsel yöntemleri bu şekilde ekarte ederlerken diğer yandan da güvenilir bilgi diye kendi kabullerini rahatça sunmalarındaki tutarsızlığı tekrar deşifre eder. Bilim adamlarının hata yapmaktan muaf olmadıklarını belirtir ve kendi bazı hatalarını veya yanlış tahminlerine de değinerek, hata yapmakla "sözde bilim" yapmak arasındaki farka vurgu yapar. Çeşitli bilim adamlarının çeşitli tarzları olabilir. Fikirleri test edilebilir olduğu ve aşırı dogmatik davranmadıkları sürece en spekülatif fikirlerin bile zararlı olmaktan ziyade ilerlemeyle katkı sağlayabileceğini ifade eder. _SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması), Dünya-dışı bir uygarlıktan veya başka bir gezegenden gelen mesajların varlığının saptanması ve saptanması halinde incelenmesi amacıyla ön çalışmaları 1960’lı yıllarda ABD tarafından yapılan, daha sonra geliştirilerek 1971’de NASA tarafından başlatılan bir projedir. _ Drake denklemi, birçok Dünya dışı uygarlığın var olduğunu öngörür. Ancak, onların varlığına dair bilimsel kanıtların yokluğu sebebiyle (bkz. Fermi paradoksu), teknolojik uygarlıkların kendilerini yok etme olasılıklarının diğerlerine göre daha yüksek olduğunu söyler. _1977-1978 yıllarında Royal Institution'da Gençler için Noel Konferansları'na katıldı. Ayrıca 1980 yılında astronominin geniş kitlelerce sevilmesini sağlayan 13 bölümlük "Cosmos" isimli bir belgesel hazırladı. Söz konusu belgesel, yayınlandığı her ülkede halkın ilgisini topladı ve sonradan yapılan belgeseller için örnek teşkil etti. _1985 yılında yayımlamış olduğu "Contact" adlı roman, 1997 yılında film olarak beyaz perdeye yansıtılmış ve epey beğeni toplamıştır ______
··
1.244 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.