Umut eden insan, eylemsizdir, boşuna hayaller kurar, rehavete kapılır, kendi elini kolunu bağlar. Oysa umutsuzluk, insanı aldatmacalardan uzak bilinçli bir yaşamın sorumluluğunu almaya, bireysel sorumluluğa götürür. Bu nedenle Camus, yaşama umutsuzluğu yoksa yaşama aşkı da yoktur, der. O halde, yapılacak tek şey vardır: Hayatı "yaşıyorken" yaşamak. Ama nasıl bir yaşam olacaktır bu? Insan niçin yaşar? Alışkanlıklarını olduğu gibi sürdürmek için mi, yoksa yaşamayı seçtiği için mi? İnsan, çekiciliği olmayan bir yaşamı kabul etmeli, hiçbir teselli ya da önceden belirlenmiş bir amaç ya da anlam olmadan yaşama evet demelidir. İşte başkaldırı budur ve bu onurlu başkaldırı hayata erçek değerini verir. İnsan bireysel özgürlüğüne ancak bu bilinçle, alışkanlıkların çemberini kırarak ulaşabilir.