Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

_Buda: ( Gerçeğin dikenli yollarında sevinçle yürümek isteyenlere ) _Sizden inanmanız beklenen şeyleri sorgulayın. Aklınla uzlaşmıyorsa hiçbir şeye inanma; onu ben demiş olsam bile. Bir şeye sırf kulaktan duydunuz diye körü körüne inanmayın, birkaç kuşaktan beri itibar görüyorlar diye, geleneklerin de doğru olduğuna inanmayın. Sırf hocalarınızın ya da rahiplerin otoritesine dayanıyor diye hiçbir şeye inanmayın. Ancak bizzat hissettiğiniz, denediğiniz ve doğru olarak kabul ettiğiniz, kendinizin ve başkalarının hayrına olan şeylere inanın ve tutumunuzu onlara uydurun. _Akışına bırak; istediğin her şey sana gelir. _Sevgi, her şeyin ilacıdır. Hiçbir şeyi kendinizden daha çok sevmeyin. Evrendeki diğer herkes kadar sen de kendi sevgini ve şefkatini hak ediyorsun. Kendiniz dışında kimse sizi kurtaramaz. Bu yolu kendiniz yürümelisiniz. Saflık ve kirlilik kişinin kendi elindedir; kimse bir başkasını arındıramaz. _Nefreti nefretle yenemezsin; sevgiyle yenebilirsin. Bu, başlangıcı ve sonu olmayan ölümsüz bir ilkedir. Bizden nefret edenlerden nefret etmeden sevgiyle yaşayalım. Öfkeyi sevgiyle, kötülüğü iyilikle yen. Açgözlülüğü cömertlikle, yalanı gerçekle yen. *_Düşünce ve Zihin_ _Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Düşüncelerimizle dünyayı kurarız. Bu dünyayı yaratan, zihninizdir. Zihninizin kontrolünü sağlayamazsanız o sizi kontrol etmeye başlar. Bütün biçimler gerçek dışıdır. Bunu idrak edebilen kişi, acılara tepki vermez; işte bu saflık yoludur. Fiziksel objeler ancak zihnin ürünleridir. Aslında hepsi bir hayaldir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden kendi doğaları yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından ‘tasarımlanıyorlar’. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar. _Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Kim bilirse bu bedenin köpük gibi uçucu olduğunu, çöldeki bir seraptan daha kısa süreli olduğunu kim anlarsa, (Baştan Çıkarıcı) Mara’nın ucu çiçekli oklarını o kıracaktır. O, o ölüm kralını hiç görmeyecektir. Ölüm, zihni karışıksa, gül toplayanı, dünyanın zevklerine doyamadan yok eder; taşan sel sularının derin uykuda uyuyan köyü götürdüğü gibi. _Biz neyiz? Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan içsel anlığımız, derinliğimiz, zihnimizdir. İçinden temiz olmayan işler geçeni acılar izleyecektir; tekerleklerin, arabayı çeken öküzün ayağını izlediği gibi. İçinden temiz işleri geçireni mutluluk izler; mutluluk, tıpkı gölgesi gibi onun yanıbaşındadır. _Zihin uzaklarda bedensiz gezer; derin mağaralarda saklanır. Zihnini sımsıkı tutmasını bilen ölümden korkmaz. Zihin düzen tanımadan oynayıp duruyorsa, gideceği doğru yolu bilemiyorsa, içimizde dinginlik olamıyorsa, bilgelik yetkinleşmiş sayılmaz. _Düşman düşmanına ya da tiksinen tiksindiğine ne yaparsa yapsın, hiçbir düşman yanlış yönlenen bir zihnin sana verdiği zarar kadar zarar veremez. Oysa, doğruya yönelik zihnin sana yaptığı iyiliği, ne ana, ne baba, ne de akraba yapabilir. _Çatısı akan eve yağmur nasıl sızarsa, kendini bilmeyen zihne de bin türlü tutku öyle sızar. Çatısı sağlam olan eve yağmur nasıl sızmıyorsa, kendini bilen beyne de tutkular girmez. _Sudan çıkarılmış bir balık nasıl kıvranırsa fırlatıp atıldığı kuru yerde, içe dalışlar da, (Baştan Çıkarıcı) Mara’nın ayartmasından kurtulmak için, öyle kıvranır. Kımıltılarını zaptetmek zor olsa da, zihni denetlemek iyidir; evcilleştirilmiş zihin mutluluk getirir. Bilge olan, zihnindeki kımıltıları sımsıkı tutar. _İçselliği sorunsuz olan için korku yoktur; zihni karışık olmayan için korku yoktur, iyiyi kötüyü düşünmeyi bırakan için korku yoktur, farkında olan için korku yoktur. _”İncittiler beni, kırdılar, yendiler, aldattılar.” diyerek sızlanıp durma; içini olumsuzluklarla doldurursan sevgisizlik sona ermez. Bu kötü yargıları içinden atarsan, seni yakan sevgisizlik de öyle uçar gider _Aile, zihinlerin bir araya geldiği bir yerdir. Eğer zihinler birbirlerini severlerse ev bir çiçek bahçesi kadar güzel olur. Ama zihinler birbirleriyle uyum içinde olmazlarsa, bahçeyi darmadağın edecek bir fırtına oluşur. *_En büyük bilgelik nedir? _Bu dünyada özgürlüğe ulaşmak için tüm bağlardan ve arzulardan kurtul; kendi içine dalıp zihnini arındır ve dinginliğe ulaş. Böyle biri insanların en yücesidir; zihni, kale gibi sağlamdır ve hiçbir şeye ihtiyacı kalmamıştır. İşte bu en büyük bilgeliktir. _Sağlam kaya nasıl sarsılmıyorsa rüzgarda, bilge olan da öyle sarsılmaz; ne övgüden, ne yergiden etkilenmez. Derin bir gölün temiz ve durgun olması gibi, bilge de gerçeği öğrenmekle durgunlaşır. _Bilge insan, başına ne gelirse gelsin aldırmaz; tutkulara kapılmaz; ister mutluluk gelsin üzerine, ister keder; ne coşar, ne de yıkılır. Hiç etkilenmeden yoluna gider. _Duyguları denetimli olana, sahibinin eğittiği at gibi, gururdan ve iştahlardan uzak olana, Tanrılar bile gıpta eder. Tutkularını susturmuş olanlar, her türlü zevke ilgisiz kalanlar, koşulsuz özgürlüğü tadacaktır; onların yolunu anlamak gökteki kuşların yolunu anlamaktan zordur. _Derin düşünen bilge kişinin tek bir günlük yaşamı, bilgisiz ve kontrolsüz kişinin bütün bir yaşamından daha değerlidir. _Gökten altın yağsa insanın arzuları doyurulamaz. İsteğin küçük bir zevk verdiğini ve aslında acıya neden olduğunu bilen kişi, bilge kişidir. İnsan hayatı aslında acılardan ibarettir; bu acıların sebebi bencil ve doymak bilmez isteklerdir; insanın bencilliği ve istekleri sona erdirilebilir; sonuçta bütün bu doymak bilmez arzu ve iştah ortadan kaldırıldığında, ulaşılan durum nirvana olarak adlandırılır. Bencillik ve isteklerden kaçışın yöntemi, "Sekiz Katlı Asil Yol" diye adlandırılır: Doğru görüş, doğru niyet, doğru konuşma, doğru hareket, doğru geçim kaynağı, doğru çaba, doğru düşünme ve doğru meditasyon. _Nasıl arı, gülü incitmeden, rengini kokusunu bozmadan, nektarını toplar giderse, işte öyle yaşamalıdır bilge de. Ne başkalarının yanılgıları, ne hataları, suçları, unutkanlıkları. Bilgenin tek ilgisi kendi noksanlıkları olmalı. _Kanal mühendisleri suyun yönünü düzeltir, okçular oku düzeltir, marangozlar tahtayı düzeltir. Bilge olansa kendini düzeltir. _İçe dalanlar kendini koyup gider; bir ev buluverince sevinmezler; gölünü terk eden kuğular gibi, evlerini geride bırakırlar. _Kim ki onun bunun hatırı için beğenilmeyi aramaz; oğul, servet, iktidar ummaz; kim ki haksız yoldan başarı elde etmeyi istemez; o elbette erdemlidir, bilgedir, kutlu yaşar. _Bir yol var servete götürür; bir yol var Nirvana’ya götürür; Buda’nın izdeşçisi olan gerçek dilenci bunu anlasın da, şan şeref peşinde koşmayı bırakıp bilgeliği arasın. Bırak ahmağı, şöhret arasın! Dilencilerin en önünde olsun, manastırda yetke kazansın, halk içinde saygınlık bulsun! _Tüm zevkleri yele versin, bu dünyada hiçbir şeyi kalmasın, arındırsın kendini maldan mülkten bilge kişi; son versin zihnindeki tüm dünyasal kaygılara, kederlere. _Sana yanlışlarını gösteren bir bilge kişi bulursan, bu bilgeyi izle; kesinlikle iyi olursun. Onda gizli hazineler bulursun. Bırak o seni uyarsın, bırak öğretsin, bırak yanlışını yasaklasın! O zaman iyiler seni sever, kötülerse senden nefret eder. _Gönlü yüce olanlar ne bu dünyada, ne de başka bir dünyada hiç bir şey istemeyenler. İşte onlar kutluluğu yaşar. _Farkındalık, ayrımındalık ölmezliğin yolu; aymazlıksa ölümün yoludur. Kimler ki içinin ayrımındadır, dirençle çaba gösterir; işte onlar en yüce dinginliğe, en büyük mutluluğa, Nirvana’ya ulaşırlar. Uyanmakla, farkına varmakla, kendini tutup denetlemekle, öyle bir ada kurar ki kendine, hiçbir sel onu vurup yıkamaz. Akıllı olan aymazlığı farkındalıkla yener, bilgeliğin çatı katına tırmanır; her tür üzüntüden uzak durarak altında kalan üzgün kalabalığı seyreder; dağın tepesinden vadiye bakar gibi, budalalara bakar. Aymazlık yangın gibi her yanı saran bir felakettir; küçük büyük bütün koruyucu siperleri yakar götürür. _Kendine hakim olmadan, yüreğini kötülükten arıtmadan, kim altından değerli kıyafetler giyerse, giydiği bu giysiler ona değer kazandırmaz ama kim erdem kazanmışsa ve gerçeğe saygı duyuyorsa, altın giysi işte ona değer kazandırır. _Nasıl ki çöp yığını içinde büyüyen yasemin, pislik arasında bile gönül ferahlatıcı koku saçarsa, gerçekten aydınlanmış olan Buda öğrencisi de öyledir. Bilgelik ışığıyla kör kalabalıkların üstünde ay gibi parlar. Tüm hoş kokulu çiçekler arasında hiçbir koku erdemin kokusundan güzel olamaz. Gülün kokusu sınırlıdır; ama erdemlinin kokusu en yüksek ölümsüzlere layıktır. Çiçek kokuları ilerlemez rüzgara karşı, ister kırmızı sandal ağacı olsun, ister gül ya da yasemin, ama iyi insanların olumlu kokusu rüzgâra karşı bile olsa yayılır gider. İyi insanın iyiliği her yana ulaşır. _Var oluşun sırrı cesur olmaktır. Ne olacağınızdan korkmayın, kimseye güvenmeyin. Tüm yardımı reddettiğiniz an özgürsünüz. _Işıkla dolmuş olanlar özgürlüğü bu dünyada tatsın; zihin temelleri sağlam olanlar aydınlanıp bağlılıktan soyutlansın; tüm bağlarını sevinçle koparsın, tüm heveslerini, iştahlarını yensin. _Karanlığın yolunu geride bırakıp ışığın yolunu izlesin bilge kişi; evini bırakıp evsiz ülkeye gitsin; sevinmenin zor olduğu yerde dünyadan el etek çekmekte arasın sevinci. _Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak. Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak. _Geçmişte kilitli kalmayın, geleceği hayal etmeyin. Şu ana odaklanın. _Yılan nasıl deri değiştiriyorsa biz de geçmişimizi tekrar tekrar değiştirmeliyiz _Ahmak_ _Ahmak olduğunu bilen ahmak, hiç olmazsa bir parçacık bilge sayılır; kendini akıllı sanan ahmaksa gerçekten ahmaktır. Anlayışsız ahmak kendi kendisinin en kötü düşmanıdır; çünkü o, sonuçları acı olan yanlış eylemler yapar. _Yanlış eylem, yeni sağılmış süt gibidir; hemencecik bozulmaz; içten içten yanıp, uzun süre, küllü ateş gibi ahmağın peşinden gider. Yanlış eylem, acı yemişini vermedikçe, ahmak onu baldan tatlı sanır; sonuç ortaya çıkınca, ele geçen yalnızca üzüntüdür. _Bir ahmak bir bilgeyle ömür boyu dostluk etse, gene de bilgelik gerçeğini anlayamaz; kaşık çorbanın tadını alamaz ya, işte öyle. Aydın bir kişi bir bilgeyle dostluk etse, bir dakika yeter anlamasına; dil çorbanın tadına varır ya, işte öyle. _Kendinden daha iyisiyle ya da en az kendine denk olanla karşılaşmayan yolcu, tek başına sürdürsün yolunu; ahmakla yoldaşlıktan yarar olmaz. _Kimse 'nasıl olsa bana zararı dokunmaz' diyerek küçücük de olsa kötülük düşünmesin. Su damlalarının damlaya damlaya su kabını doldurması gibi, budala kimse de azar azar toplayarak kendini kötülükle doldurur _Karışık_ _Seyahat etmek ulaşmaktan daha iyidir. _Bırakmayı öğren. Mutluluğun anahtarı budur. _Verin; sizde az bile olsa. _Bir derdin varsa, derman bulmaya çalış; bulamıyorsan da, onu dert etme. _Nasıl büyük okyanusların bir tadı varsa, tuz tadı, bu öğretinin de bir tadı vardır: Özgür kalmanın tadı. _Uykuda yaşayan insanı uyandırmak için belirli şartların yerine getirilmesi gerekir. Belirli şartlar sağlanamazsa farkındalık oluşmaz. _Maneviyat bir lüks değil, ihtiyaçtır. _Ayak, ayak olduğunu yeri hissettiğinde anlar. _Kıskanmak yerine takdir etmeyi öğrenin. _Özü sözüne uymayanın durmadan tekrarladığı hoş ama boş sözler; tıpkı renkli ama kokusuz çiçek gibidir. Özü sözüne uyanın anlattığı, hoş ve içi dolu verimli sözlerse, tıpkı renkli ve hoş kokulu güzel çiçek gibidir. _Bu beden bir sırça kadeh gibi kırılgandır; bunu bilelim; içselliğimiz kale gibi sağlam olsun; bilgelik silahıyla (Baştan Çıkarıcı) Mara’ya saldıralım, eldekini koruyalım da hep farkında olalım! _(Baştan çıkarıcı) Mara, yalnızca kendi zevkleri için yaşayanları, duygularını denetleyemeyenleri, çok yemek yiyenleri, tembel olanları, çaba göstermeyenleri yere yıkacaktır; rüzgârın zayıf ağacı yıktığı gibi. Yalnızca kendi zevkleri için yaşamayanları, duygularını denetleyenleri, kararında yemek yiyenleri, inananları, erdemli olanları (Baştan Çıkarıcı) Mara sarsamaz; rüzgârın o koskoca dağları sarsamadığı gibi. _Yalanı doğru, doğruyu yalan gören, gerçeğe ulaşamadan sahtelikler içinde günleri tükenir. Doğruyu doğru, yalanı yalan bilense, sonunda gerçeğe ulaşır, yüreğindeki dileklere kavuşur. _Kutlu yazıları herkes okur, akıllılar da okur, akılsızlar da okur. Okuduklarına uygun eylem yapmadıkça, yalnızca okumak neye yarar? Onlar başkasının sürüsünü sayan çoban gibidirler. Gönlü yüce olanlara gelince; Yalnız birkaç satır bile okusalar yeter. Okuduklarına uygun davrananlar, tutkuyu, nefreti, ahmaklığı bir yana atıp, gönlünü gerçek bilgiye ve zihinsel dinginliğe bırakırlar. _Bu bu saray benim, bu servet benim diye diye acı çeker ahmak olan. Oysa hiçbir zerre bile hiçbir kimsenin değildir. _Karşı uzak kıyıya ulaşan azdır; kalanların hepsi bu kıyıda dolanır durur. Gerçek eline verilince, onu izleyenler, tutsak eden ölümün çetin köprüsünden geçip, kuş gibi uçacaklardır. _Nedensellik, etkileşim, koşullar ve ayırt edici algılama. 4 büyük element bunlardandır. _Sevdiğimiz her şeyden bir gün ayrılmamız gerekir. Doğan her şeyin bir gün yok olmaması mümkün müdür? Mümkün değildir. _Başkalarının kusurları kolayca görülür ama kendi kusurumuz görülmez; kişi komşusunun kusurlarını ayıklar bulur, kendi kusurlarını ise kumarda hile ile zar saklar gibi saklar. _Bir kişinin kendi kendini yenerek kazandığı zafer, bir başkasının savaşta bin kişiyi bin kez yenerek kazandığı zaferden daha iyidir _Kin taşımak yanan bir kömür parçasını başkasına atmak için eline almak gibidir. Sadece kendini yakarsın. _Vejetaryen olmak, nirvanaya ulaşan bir yolda bir adımdır. *************
··
263 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.