Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Yazar, 1984 için ''roman biçiminde bir ütopya'' demiştir ama ben de çevirmenin kitap hakkındaki görüşlerine katılarak bu kitabın ütopyadan daha çok bir karşı-ütopya olduğu kanaatindeyim. Ütopyalarda insanlığa sunulan bir ''düş''tür, karşı-ütopyalarda ise bir ''karabasan'' cümlesi bu durumu tam olarak açıklamakta. Elimizde hâlâ tutabildiğimiz bu satırlar bilinçli bireyler olmazsak gelecekte nasıl bir dünyanın bizi bekliyor olabileceğini gözler önüne sermekte. Günümüzde bundan çok farklı bir dünyanın içinde miyiz, ne kadar özgürüz ve zaten düşüncelerimize bile yön veren bir sistemin içinde yaşamıyor muyuz gibi pek çok soru işareti de kitapla birlikte kafanızın içinde ayrı ayrı yer ediniyor. Kitap üç bölüme ayrılmış. İlk bölümde Winston, içinde bulunduğu toplumu sorgular. Ona dayatılan, sorgusuz sualsiz kabul etmesi gereken düşünceleri kabul etmemekte direnir. Yasakları çiğnemeye Parti için en zararlı olan yoldan başlar: düşünmeyle. Günlük tutmaya karar verir. Geçmişte bundan daha farklı bir yaşam olduğunun bilincinde olmasına rağmen bunu kanıtlayamaz. Hala kendisi gibi düşünen insanların varlığına inanır ve toplumun büyük kesimini oluşturan proleterlerin bu düzeni yıkabileceğini düşünür. İkinci bölümde Winston, Julia ile bir maceraya atılır. Zevk almanın yasaklandığı, üreme faaliyetinin duygudan yoksun bir şekilde lavman gibi gerçekleştirmenin zorunlu tutulduğu bir ortamda bütün yasakları çiğner. Bu bölümde Winston, O'Brien'e güvenir ve kendi gibi insanların hala var olduğu inancına kapılıp koca bir hata yapar. Üçüncü bölümde Winston ile Julia yakalanır. Winston, adı Sevgi Bakanlığı olan yerde belki senelerce işkenceye maruz kalır. Burayı okurken eski Türklerde de yapılmış bir işkence türü olan mankurtlaştırma geldi aklıma. Yöntem olarak ona benzemiyor olsa da işkencenin sonunda vardığı yer tıpatıp aynı: Geçmişini unutmuş, bilinçsiz ve itaatkar köleler meydana getirmek... Sonunda yıllarını almış olsa da Parti, Winston'u istediği gibi biri yapabilmeyi başarmıştı. İki kere iki artık Winston için beş de edebiliyordu üç de... Winston aslında başına geleceği şeyi çok iyi biliyordu. İlk aşamada, kafasında karşı koyamadığı gizli bir düşünce belirmiş, ikinci aşamada günce tutmaya başlamıştı. Düşüncelerden sözcüklere geçmiş, sözcüklerden de eyleme. Son aşamanın nerede gerçekleşeceğini de biliyor ve kabulleniyordu. Parti yönetimine karşı koymak imkansızdı, Parti neye gerçek diyorsa gerçek o, aksini ispat etmek mümkün değildi. Bütün kayıtlar yok edilmiş ya da çarpıtılmış, bütün kitaplar yeniden yazılmış, bütün resimler yeniden yapılmış, geçmişe ışık tutabilecek her şey sistemli bir biçimde değiştirilmişti. Geçmişte yazılan bir metin ellerine geçtiği zaman insanlar onu artık kavrayamayacak, anlamlandıramayacak bir duruma gelmiş çünkü dil bile değiştirilmiş, Parti'nin çıkarları doğrultusunda tahrip edilmiş ve adı 'yenisöylem' dedikleri bir saçmalık olmuştu. Benlik kavramının yok olduğu bu dünyada toplum artık köleliğin özgürlük olduğunu kabul etmişti. Kitaptaki hayatın modern bir versiyonunda yaşıyoruz sanki... Hepimiz modern köleleriz ve bu köleliğin bir özgürlük olduğuna da inandırılmışız... Düşünmek yasak değil diyebiliriz ama böyle derken bir düşünce suçu gerçekleştirebiliriz...
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2023166,5bin okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.