Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

_Evren’in tümü bir okyanus gibi bir bütündür. Burada en küçük devinim etkisini ne olursa olsun her uzaklığa yayar. _Görünür şeyler görünmez olanın görüntüleridir. Yaratıcı yaratılanlarda bir aynadaki gibi karanlıkça görülebilir _Kötünün azına iyi, iyinin azına kötü karışmıştır. _Limana yanaştığımı sanırken, tekrar denize açılıyordum. _İnsanlar konuştukları gibi düşünürler ve kötü konuşulduğu da hep gözden kaçar. _Aşırılık kesinlikle yoksunluktan daha tehlikelidir. _Bu dünya, mümkün dünyaların en iyisidir. _Bana mükemmel bir lisan ver, sana büyük bir millet kurayım. _Monadlar evreninde, maddenin her parçası bitkilerle dolu bir bahçe, balıklarla dolu bir havuz olarak tasarlanabilir. Ama bitkinin her dalı, hayvanın her organı, organlardaki her damla sıvı yine böye bir böhçe ve havuzdur. Öyle ki, bahçedeki bitkiler arasında kalan toprak ve hava, havuzdaki balıklar arasında kalan su, ne bitki ne de balık olsa da çoğu zaman algılayamayacağımız bir incelikte yine kendinde onları bulundurur. Böylece, evrende verimsiz, kısır ve ölü hiçbir şey olmadığı gibi, görünüşte olanın dışında ne kaos ne de karışıklık vardır. Görünüşteki kaos ve karışıklık, içinde yalnızca belirsiz birtakım hareketler görünen balıklarla dolu bir havuzdaki balıkların farkına varmadan havuzun uzaktan görülmesi gibi bir şeydir. _ Metafiziğe yaptığı en bilinen katkı Sonsuz küçük zerreler teorisidir hâlâ kullanılmaktadır. Zerreler bulanık algılı temel parçacıklardır. Zerreler evrenin nihai başlangıcıdırlar. Parçalarına bölünemezler, özgün, kendi yasalarına tabidirler, etkileşime girmezler ve her biri ön verili bir harmonide tüm evreni yansıtır. Zerreleri atomlardan ayıran bir diğer şey ise tümüyle karşılıklı bağımsızlıklarıdır, _Newton tarafından Newton’un kalkulus üzerine yayınlanmamış çalışmalarını göstermekle suçlandı. Çalışması tüm dijital hesaplayıcıların soyut temelini oluşturdu. Skolastik geleneği de irdeledi. Babası Ahlak Felsefesi Prof. Spinozanın din varsayımları Leibniz’i dehşete düşürdü. _İlkeleri_Özdeşlik/karşıtlık: Eğer bir önerme doğruysa, o zaman tersi de yanlıştır. Yeter neden. Süreklilik yasası- Doğada atlamalar olmaz. Bağlaşım, ayrışım, olumsuzlama, özdeşlik, içinde bulunma ve boş küme. _Optimizm: Tanrı her zaman en iyisini seçer. _Leibniz’in yasası : İki farlı şeyin tüm özellikleri ortak olamaz _Kalkülüs, matematiğin bir alt dalı olan matematiksel analizin giriş kısmıdı _Panpsixzm: Evrendeki her şeyin bir ruhu olduğunu savunan felsefi akımdır. Bu görüşe göre cansız olarak kabul edilen tüm maddeler, kendi içerisinde deney ve gözlem ile saptanamayan mistik bir öğe barındırır. Cansız parçacıkların, birleşerek akla sahip bir bilinç meydana getirmesi (beyin) durumu. _Einstein’ı öngörerek, Newton’a karşı uzay, zaman ve hareketin mutlak değil göreceli olduğunu savundu. Onun vis viva’sı(yaşayan kuvvet) ki bu günümüzdeki kinetik enerjinin iki katıdır. İngiltere’de Newton ve Fransa’da Descartes tarafından savunulan momentumun korunumuna rakip olarak görüldü; bu yüzden o ülkelerdeki akademiler Leibniz’in fikirlerini yok sayma eğilimindeydiler. _Tanrı, insanlara keyfi bir şekilde acı ve elem yaşatmaz, bunun yerine, ahlakı şeytan(günah) ve fiziksel şeytan(acı)’yı var etti. Karışık fikirler karakterler kombine edilerek basitleştirebilir ve ifade edilebilirdi. Tüm fikirlerimiz insan düşüncesinin alfabesini oluşturan çok küçük sayıda basit fikirlerden oluşur. Karmaşık fikirler aritmetik çarpmaya benzer olarak, basit düşüncelerin homojen ve simetrik kombinasyonuyla oluşur. _ Rüzgar odaklı pervaneler, su pompaları, hidrolik presler denizaltılar ve saatler tasarladı. Denis Papin ile, buhar makinesi icat etti. Dünya’nın erimiş çekirdeğinin olduğunu söyleyerek, modern jeolojiyi öngördü. İlkel organizma teorisi üzerinde çalıştı. Psikoloji alanında büyük bir etkisi olmuştur. Akıl ve beyin birbirlerini etkilememelerine rağmen ayrı ayrı fakat uyum içinde çalışırlar. Leibniz'ın teorisi bilinçaltı fikriyle ilgili teorilerden biri olarak görülebilir. Muhtemelen ilk bilgisayar bilimcisi ve enformasyon kuramcısı Leibniz’dir 4 matematiksel işlemi çalıştırabilen bir makine icat etmeye başladı. Tarihte hiçbir felsefeci Leibniz kadar çok devlet işleriyle iç içe olmamıştır. Prenslerin halkın direniş hakkını tanımasının ve halkın da prenslerine itaat etmesi gerektiğini bilmesinin iyi olacağıdır. Yöneticilerinin bütün milleti temsil edeceği ve özgürce oy kullanabileceği, senato veya meclis önderliğinde yönetilecek bir Avrupa konfederasyonu için çağrıda bulunmuştur. Voltaire ve eseri Candide Leibniz'in fikirlerinin gereken değeri görmemesinin en büyük sebepleri olarak görülür. Leibniz'in şimdiki ününe doğru yürüyüşü 1765'te yayımlanan ve Kant'ın ilgiyle okuduğu Nouveaux Essais ile başlamıştır. _Gottfried Wilhelm Leibniz_ (1646-1716) Matematikçi, felsefeci, hukukçu, optimizm ______ _Monadoloji_ (Metafizik üzerine konuşma) _Algılarımızda, farkına varılmış iştah kabartan hiçbir şeyimiz olmasaydı, daima baygın kalacaktık ve bu da çırılçıplak monadların hâlidir. Monad, en küçük temel parçacık, töz, her şeyin ilk nedeni, tanrı parçacığıdır. _Hafıza, ruhlara bir tür zincirleniş sağlar. Yeniden canlandırma yoluyla hafızalarında evvelki algıya bitişik olan şeyi beklediğini ve o ilk tecrübelerinde edinmiş olduklarına benzer hislere kapıldıklarını görürüz. Meselâ, köpeklere sopa gösterildiğinde, evvelce yedikleri köteğin acısını hatırlayıp viyaklayarak kaçarlar. _Eylemlerimizin dörtte üçünde ampiriğiz. Meselâ, yarın güneşin doğacağı beklentimiz, ampirik bir davranıştır, çünkü bugüne kadar hep öyle olmuştur. Yarın da öyle olacağı hükmüne akıl yoluyla varmak ise astronoma özgüdür. _Nokta, en küçük geometrik şekildir. (Monad’ı temsil eder. (Pisagorculuk) _Modernlerin araştırmaya değer bulmadığı barbarlığın skolastik sis perdesinin arkasında, altın gibi düşünceler saklıdır. _Monad, bileşiklere giren, basit bir cevherden başka bir şey değildir; Madem ki bileşikler vardır, yalın cevherler de olmalıdır; zira bileşik olan, yalın olanların kümeleşmesinden başka bir şey değildir. Yok olup gidebileceği akıl alır bir yol yoktur. Şayet yalın cevherler, nitelikleri itibariyle hiç farklılaşmasaydı, eşyada/ şeylerde herhangi bir değişim algılamanın yolu olmazdı. Her Monad, diğer her birinden farklı olmalıdır; zira tabiatta, biri diğeriyle mükemmelen benzer olan ve aralarında içsel bir fark ya da meşrep temeline dayalı bir fark bulmanın mümkün olmayacağı iki varlık asla yoktur. _Bireyleşim ilkesi: Skolastik felsefedeki ilke. Kâinatta birbiriyle tam olarak aynı iki şeyin var olmadığına ilişkindir. _Cevhere ilişkin farklı öğretiler iki gruba ayrılabilir: Demokritos’un ve Descartes’ın öğretilerine; fizikî öğretiye ve matematik öğretiye. Leibniz/e göre hakikî cevher, Demokritos’un maddî atomları kadar, hattâ mümkünse ondan daha da reel ve Descartes’ın matematik noktalan kadar kat’i olmalıdır. iki safhadan oluşur: İlk safhada cevherin tabiatı dışarıdan belirlenir; İkincisindeyse içerisinden. İlk bakış açısıyla cevher, kuvvenir; ikinci bakış açısıyla ise ruh. _Kartezyenleri sadece Akıllı ruhların Monad olduğuna ve Hayvan Ruhlarının mevcut bulunmadığına inandıran da budur; Descartes ve Kartezyenler açısından, ", benim bilincimde bulunduğu sırada onu algılamadığım herhangi bir içerik söz konusu değildir. Kartezyen bakış, "bilinçaltı” mefhumunu dışlar. Oysa Leibniz’e göre, bizim bilincimizde bulunan, ama farkında olmadığımız içerikler de söz konusudur. Bu itibarla Leibniz modern bilinçaltı psikolojisinin temellerini atmıştır. Kartezyenler uzun bir baygınlığı, nihaî ölümle karıştırmaları, hem de ruhların birbirinden bütünüyle bağımsız olduğu biçimindeki Skolastik önyargıya kapılmaları ve ruhların fâniliği görüşü çerçevesinde akıllı ruhların bile bozulduğunu [sütün bozulmasındaki gibi] onaylamaları da bundandır. Kartezyen terminolojide" his/duyum" olarak adlandınlan şey, “algı” olarak adlandırılan şeyi önceler. Oysa Leibniz'de bunun tam tersi geçerlidir. Yani ona göre “algı" olarak adlandırılan durum, "his/duyum" olarak adlandırılan durumu önceler. _Descartes’ın “mükemmellik” (yetkinlik) anlayışını eleştiriyor. Descartes mükemmellikten, "bağımlı/tâbi olmama" durumunu anlar; ruhların mükemmelliği, birbirleri kadar gövdeden/cisimden de bütünüyle bağımsız olmalarından gelir. Leibniz’e göre ise, böylesi bir “tam bağımsızlık” hâli bir tek Tanrı'ya mahsustur. _ Fark ettiğimiz bir düşünce kırıntısının bile, ilişkin olduğu objedeki bir çeşitlenmeyi içerdiğini anladığımızda, yalın cevherdeki çokluğu/çeşitliliği bizzat tecrübe ederiz. Böylece, ruhun yalın bir cevher olduğunu teşhis eden herkes, Monaddaki çokluğu/çeşitliliği de teşhis etmelidir. _Makinenin içi gezildiğinde sadece birbirini iten parçalar görülecektir ama bir algıyı açıklayacak herhangi bir şeye rastlanmayacaktır. Bu itibarla, algının aranması gereken yer, bileşik cevher veya makine değil, yalın cevherdir. Bunlar, yani algılar ve onların değişimleri de yalnızca yalın cevherde bulunur. Yalın cevherlerin bütün iç Etkinlikleri/Eylemleri de sadece ve sadece algılardan ve onların değişimlerinden ibaret olabilir. _Tanrı, mümkün olması bakımından mevcudiyeti zorunlu tek varlık olma ayrıcalığını haizdir. Ve hiçbir sınır, hiçbir inkâr/olumsuzlama ve dolayısıyla hiçbir çelişki taşımayan şeyin imkânını engelleyecek bir şey de olmadığından, sadece bu bile Tanrı'nın mevcudiyetinin a priori bilinmesine yeter. Tanrı’nın mevcudiyetini ezelî-ebedî hakikatlerin realitesi üzerinden de ispatlamıştık. Nihaî ve yeter-sebep- lerini ancak, mevcudiyet sebebini kendinde taşıyan zorunlu bir varlıktan alabilecek kabil varlıklar da mevcut olduğundan, Tanrı'nın varlığım bu defa da a posîeriori ispat etmiş olduk. _Önsöz__ _Otodidakt - özeğitimcilik _Okula gitmeden kendi kendini yetiştiren kişi. öğretmen rehberliği olmadan gerçekleştirilen eğitim şeklidir. Modern eğitimin bir tamamlayıcısıdır. Leibniz bir "otodidakt idi. Her şeyin iyi yanlarını görürdü. _Leibniz çocukken, Virgilius, Eflâtun, Aristoteles ve diğer birçok kadim filozofun eserlerini okudu. Oyun oynar gibi Yunanca ve Latince öğrendi. On beş yaşına kadar ise, Bacon, Cardan, Campaııella, Kepler, Galilei gibi modern filozoflar ile bilim adamlarının eserlerini inceledi. Hukuk doktorasını, henüz yirmi yaşındayken savunduğu teziyle bitirdi. 40 yıl hanoferden pek ayrılmadı. Hannover’in filozofu” diye anıldı. Çalışmalarını Almanca yerine, genellikle Latince ve Fransızca kaleme aldı. _Yeniçağ felsefesindeki ilke, kâinatta birbiriyle tam olarak aynı iki şeyin asla var olmadığına ilişkindir. _Leibniz, Pascal’ı taklit etmekle yetinmedi; onu aştı da. Pascal’ın makinesi sadece toplama ve çıkarma yaptığı hâlde, Leibniz’inki çarpma ve bölme, hatta kök alma işlemleri yapıyordu. _Nâmını yürüten, matematikteki büyük keşfini ortaya koydu: Diferansiyel hesap. _"Küçük algılar” ruha, sonsuz küçük nicelikler ise maddeye aittir; Leibniz ahlâkî dünyayı ve fizikî dünyayı benzer şekilde kavrama eğilimi itibariyle, maddî dünyanın araştırılmasına tatbik ettiği “sonsuz küçükler” ideasınm doğurduğu başarılı sonuçları görünce doğal olarak, ruhta da sonsuz küçükler ve süreklilik olduğunu kabul etmiştir. _Ortaçağ’da her iki kilisenin de karşılıklı ödünler vererek birleşip mutabık kalabileceğini düşünüyordu. _Lunebourg sülalesinin tarihini yazma görevini üstlendi. _Hem ülkesinin, diğer milletler ile rekabet edebilecek daha yüksek bir seviyeye gelmesini, hem de bilimin ve uygarlığın en yüksek muhafızı olarak gördüğü Hristiyan milletlerin güvenliğini ve ahengini arzuluyordu. Leibniz bu amaçla XIV. Louis'ye ordularını Mısır’ın fethinde kullanmasını tavsiye ederek çağrıda bulunmuştur. Bu ülkenin fethi iki sonuç doğuracaktır: Fransa'nın West- phalia antlaşmasının çizdiği sınırlar dâhilinde tutulması ve Avrupa’da barbarlığın son kalesi olan Türkiye'nin geriye püskürtülmesi. Çağrısının sonuçsuz kalınca Büyük Petrus'a yönelmiştir. Viyana’daki bu ikâmeti esnasında, kendisine Monadologie’yi ithaf edeceği Prens Eugene de Savoie ile tanışır. _Descartes açıklığı, hakikatin alâmeti olarak görüyordu ve seçikliği de, açıklık ile aynı şey olarak mütalâa etmemekle birlikte, en azından ona doğal olarak eşlik eden bir şey sayıyordu. Leibniz’e göre ise, açıklık ve seçiklik hiçbir surette birbirini gerektiren şeyler değildir. Açık olan, bir şeyi yekdiğerinden ayırt etmeye imkân veren bir bilgidir; seçik \ dişti nete] olan ise, bir şeyin detaylarıyla bilinmesidir. _Levh-i mahfuz ile insan hürriyeti, İlâhî iyilik ile kötülük problemi arasındaki ilişkiler üzerine tefekkür etme yönünde felsefî temalara karşı, boyle : rasyonel bir imanın imkânsız olduğu sonucuna varması karşısında, Prusya kralı Leibııiz’den bu meselelere çözüm getirmesini talep eder. Kötülüğün, dünyaların en iyisinin kaçınılmaz şartı olduğunu ortaya koyar. _Leibniz’in dehası, kâinatın ahengini seçik bir bakışla temaşa etmek için kendi kıvrımlarını açıp seren bir monadı andırır. Bir ömre bu kadar farklı çalışmayı sığdıran başka kimse herhalde yoktur: felsefeyle dini bağdaştırma çabası… ................
··
135 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.