Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Savaş ve Masumiyet
Ne yazık ki gündem devamlı bizleri mutsuz ve gün geçtikçe daha da umutsuz ruh haline sokuyor. Bu yazı ne politik bir yazı ne bir makale ne de profesyonel bir köşe yazısı sadece deneme, sorgulama, kendi kendime düşünme ve anlamaya çalışma çabasının dışa vuran anlatısı. Gönül ister ki daha keyifli denemeler, anılar, anlatılar yazayım fakat gündem buna izin vermeyecek kadar karanlıklar içine batmış ışık yaratmaktan aciz yolunu kaybetmiş uzay gemisi gibi önümüzde salınıp duruyor. Yazıyı sabah okuyup romantik bulanlar için bir de gece yatmadan önce okumalarını tavsiye ediyorum ve lütfen eleştirmeyi unutmayın. Dün akşam bir TV kanalında soruları yanıtlayan İsrail'in Ankara büyükelçisi hanımefendi tüm sorulara kendi ülkesinin ne kadar temiz ve ne kadar meşru olduğunu anlatıyordu, sanki her yapılan 'insanlık için yapılıyordu' tek bir toz dahi kondurmadı zaten başka birşey beklemek saflık olurdu. Dinlerken Thomas PIKETTY'nin Kapital ve İdeoloji kitabının girişindeki bir söz aklıma geldi, şöyle diyor PIKETTY "Her toplum eşitsizliklerini meşrulaştırmak zorundadır." İsrail'in Ankara büyük elçisi hanımefendi tam da bu şekilde savaşı meşrulaştırmak istiyordu. Sakın İsrail suçlu ama Hamas değil diyormuşum gibi algılanmasın, yayılmacı Emperyalist bir savaş masumların(bebeklerin, çocukların, kadınların, kedilerin, köpeklerin, kuşların) acımasızca öldürüldüğü, katledildiği savaş meşru değildir hiçbir savunması olamaz. Tek kazanan kapitalizm ve emperyalizmin güç odaklarından başkası olmayacaktır! Imannuel Kant "Ebedi Barış Üzerine Felsefi bir Tasarı kitabında "İçerisinde gizlenmiş bir madde yer alan, gelecekte savaşa neden olabilecek bir antlaşma, barış sözleşmesi olamaz."der ve şöyle devam eder, "Düşmanlıkları erteleyen böylesi bir durum barışı değil, yalnızca kısa süreli ateşkes sağlayabilir ve buna bütün husumetlerin biteceği anlamında ebedi sıfatını eklemek, kuşku uyandıran, abartılı bir durum olacaktır." Peki soralım nedir savaşlara husumetlere yol açan 'ebedi barışı' engelleyen kendi suçlarını meşrulaştırmaya çalışılan etkenler din mi, ırk mı, kültür mü, jeopolitik sebepler mi, gıda mı, kapitalizmin sınırsız yayılmacılığı mı, para mı, hepsi mi? Sebebi ne olursa olsun ebedi barış mümkün mü? Cevabı sizlere bırakıyorum. Meydanlarda "Mehmetçik Filistin'e" diye sloganlar atanlar ve onlara karşı "buyurun siz gidin" diyenler din adına mı Mehmetçiği filistine göndermek istiyorlar peki ya insanlık ne olacak! Ölen çocuklar, bebekler, kadınlar, yaşlı masumlar, sadece ve sadece Yahudi ya da Hristiyan diye ölmeleri meşru mu olacak, savaş her yerde aynı büyük vahşetleri katliamları yapıyor, zorla göç ettirilmeler insanları köklerinden, topraklarından, sevdiklerinden hatta ve hatta ölülerinden bile ayırıyor. Teknoloji ilerliyor ama insanlık ileri gidiyor mu? Dinler adına, ırklar adına barışı değil, insanlık adına barışı istemek daha onurlu daha şerefli daha insani olacaktır. Sokrates "insan bile bile kötülük yapmaz" diyor, yani Mehmetçik Filistin'e gitsin-gitmesin kavgasında yangına körükle gidenler bilerek yada bilmeden kötülük yapan kara cahillere çok fazla kulak vermeyiniz. Savaşı durdurmak savaşmakla olmuyor, öyle olmuş olsaydı tek savaşta herşey biterdi.İnsanlık başka çözüm yolları bulmak zorunda. Savaşmak adına yapılacak öldürme makinaları için (yeraltı, denizaltı kaynakları) dünya talan ediliyor, yeni bir ahlak, yeni bir vicdan inşası şart görünüyor. Dünya talan edilecekse öldürme makinaları değil, yaşatma makinaları yapılsın.Vahşi kapitalizme ve emperyalizme dur demeden sanırım Kant'ın Ebedi Barış söylemi Ütopya'dan öteye geçmeyecek. Thomas Hobbes'un "İnsan insanın kurdudur." tahlili şimdilik haklı çıkmış gibi görünüyor! Savaşı izlerken çocukların gözlerine bakıyorum. O gözlerde ışık yerine, umut yerine, mutluluk yerine, ateş var, kan var, göz yaşı var, korku var, tükenmişlik var. Hangi savaş ne adına meşru olabilir ki! Savaşı çıkaranların ve destekleyenlerin o çocuklara gelecek borcu var, anne, baba, kardeş borcu var, mutluluk borcu var, huzur borcu var, HAYAT borcu var! Talana, yalana, vahşete, vahşi kapitalizme, emperyalizme, SİLAHLARA, SAVAŞA DUR DİYELİM!! Nazım ustanın KIZ ÇOCUĞU şiirinin son iki dörtlüğü ile yazıya son vereyim. Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok. Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk. Çalıyorum kapınızı, teyze,amca,bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler. Hangi savaş haklı ve masum savaştır. ŞirinBaba
·
1 artı 1'leme
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.