Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Adem, Havva'yı seçti çünkü başka seçeneği yoktu. _Nefret, başarısızlığa uğramış sevgidir. _Nesnel olana karşı olan her tavır özneldir ve ironiktir. _Mükemmel aşk, insanın kendisini mutsuz edecek kişiyi sevmesidir. İki kişi birbirleri için yaratıldıklarını düşünmeye başladıkları anda ayrılma vakti gelmiştir çünkü devam ederlerse her şeyi kaybedecekler ve hiçbir şey kazanamayacaklardır. Paradoks gibi gelebilir. _Her şeyden vazgeçmiş olan kendi kendine yeter. _Herkesin maskesini çıkarıp atacağı bir gece yarısının geleceğini bilmiyor musun? _İnsan iki şekilde kendini yanıltabilir, ilki olmayan bir şeye inanarak, ikincisi olanı görmeyerek. _Büyüklük şu ya da bu olmak değil, kendin olmaktır. _En büyük sessizlik susmak değil konuşmaktır. Benim içinden içtiğim sessizliğin sonsuz denizi ile kıyaslandığında, bir bardağın sarhoş eden içeriği bir damlacık değil de nedir? Sadece gerçekte nasıl suskun kalacağını bilen bir kişi gerçekten konuşabilir. Suskunluk içe bakışın, iç dünyanın özüdür. _Bir kızın ruhuna düş gibi süzülüp girmek bir sanattır; çıkmak ise bir başyapıt. Kız ruhu uçurum gibidir ve olası her yöne, azar azar ve ansızın esintilerle değil, bütünüyle sürüklenmeli. Sınırsızı keşfetmeli ve bir insana en yakın olanı yaşamalı. _Bir insanın özgünlüğü ne kadar büyükse, o insan boğuntu karşısında o kadar çaresiz kalır. _Bilinç arttıkça, umutsuzluk şiddetlenir. _Nerede kalabalık varsa hakikatsizlik oradadır. _Tiyatroda bir yangın çıkar ve palyaço herkese haber vermek için sahneye koşar ama bunun şaka olduğunu sanan izleyiciler alkışlamaya başlamış. Dünyanın sonu da her şeyin şaka olduğunu sananların alkışları arasında gelecek. _Umutsuzluk ölümcül hastalıktır. Ölüm umut olduğu sürece umutsuzluk ölememenin neden olduğu umutsuzluktur. Buradaki ölüm, hastalığın sonu değil, bitmeyen bir sondur. Bu hastalıktan kurtulmayı ölüm bile sağlayamaz çünkü ölüm ölememektir. _İronist, içine kapalı ve havalıdır. Tıpkı ademin hayvanların geçişini izlemesi gibi insanoğlunun önünden geçip gitmesini izler. Kendisine arkadaş bulamaz. Böylelikle sürekli ait olduğu edimsellikle çarpışır. _Kendimi hasta hissediyordum ve doktora gittim ve doktor bana: Muhtemelen çok kahve içiyorsun ve yeterince hareket etmiyorsun dedi. 3 hafta sonra yine gittim ve iyi olmadığımı fakat bu sefer kahveden olamayacağını çünkü ağzıma sürmediğimi ve her gün yürüdüğümü söyledim. Doktor ise: o zaman sebep kahve içmemen ve hareket etmemen dedi. _Yalnızlık tinselliktir. Kuşbeyinli insanlar sürüsü bu gereksinimi o kadar az hisseder ki muhabbet kuşları gibi yalnız kaldıkları an ölürler. Kendilerine ninni söylenmeden uyuyamayan çocuklara benzerler. _Kurnaz insanlar bir delinin söylediği her şeye inanacak kadar aptaldırlar ya da bir delinin söylediği hiçbir şeye inanmayacak kadar aptaldırlar. _Aslında avarelik hiç de kötülüklerin anası değildir, tam tersi, neredeyse tanrısal bir hayattır, yeter ki can sıkıntısına kapılma _Benim için hakiki olan bir hakikat bulmalıyım. Yaşayıp uğruna ölmek isteyeceğim bir fikir _Bir erkek hiçbir zaman bir kadın kadar acımasız olamaz. _Kadının erkekten daha duyusal olduğunu, onun vücut yapısı bile gösteriyor. _Karşılaştırma eylemi mutluluğun terki ve memnuniyetsizliğin başlangıcıdır. _Nedir bir şair? İç çekmelerini ve çığlıklarını güzel bir müziğe dönüştüren dudaklara sahip olan, fakat ruhunda gizli acılar barındıran mutsuz bir insan. _Günah kavramından dolayı gerçeklik gizlenmiştir. _İnsan kendisini sessizce kaybeder. Kaybettiği başka her şeyi fark eder kendini kaybettiğini anlayamaz. / _Bulutların hızlı uçuşları, ışık ve karanlığın birbirini kovalaması beni öylesine sarhoş eder ki uyanık olduğum halde düş görürüm. _Her aptal, mutlaka, kendisine hayran olacak başka aptallar bulur. _Tecrübe sahibi insanlar bir ilkeden yola çıkmayı çok akıllıca bulurlar. Ben de onların gönlü olsun diye, ?bütün _insanlar sıkıcıdır' ilkesiyle başlıyorum. Bu konuda bana karşı çıkacak kadar sıkıcı biri yoktur heralde. _Bütün düşüncenin en yüksek çelişkisi, düşüncenin, düşünemeyeceği bir şey bulma çabasıdır. _En çok yaşamış olan uzun yıllar yaşamış olan değil, yaşamının anlamını en fazla anlamış olan insandır. _Soren, hakikatin öznellikte olduğunu savundu ve asla hegelinki gibi nesnellikte değildi. _İdeaların dinlenmeye ihtiyacı varsa, aralarında çekiştikleri, varoluşlarını ruhun derinliklerinde, yüzeydeki küçük baloncuklar olarak gösterdikleri, asla çiçek açmadıkları ve birer goncayken harcandıkları, varoluş için başlarını hafifçe kaldırdıklarında doğar doğmaz düyevi kaygılardan boğulan ve anne karnına geri dönen çocuk gibi kahırdan öldükleri zaman dinlenemez de ne zaman dinlenir? _Günah, tanrı önünde kendi olmanın istenmediği umutsuzluktur. _Kısskançlık gizli hayranlıktır. Mutsuzluğun olanaksızlığını hisseden hayran kıskanmayı seçer. _Ölüm deliksiz bir uyku yada diğer insanlarla toplanacağımız bir yerse bundan daha büyük bir iyilik olur mu_ _Sokrates_Beni dinleyenler başkalarının bilgisizliğini ortaya çıkardığım için bilgili sandılar hep. Hegel :Böylece Sokrat tanıştığı kişilere hiçbir şey bilmediklerini bilmeyi öğretti, üstelik de hiçbir şey bilmediğini, bu nedenle hiçbir şey öğretemeyeceğini söylüyordu. Sokrat ne zaman istese onlardan kurtulmaktadır. Kurtulmuyorsa bu yalnızca kurtulmak istemediği içindir. Eğer sofistler bir şeye cevap verirlerse o her şeyi sorabilirdi. Her şeyi bilirlerse o hiçbir şey bilmezdi. Durmadan konuşurlarsa o hiç konuşmazdı. Sofistlerin ukalalığı karşısında Sokrat alçakgönüllüydü. Sofistler lüks içinde yaşıyorsa Sokrat sadelik içinde yaşardı. Sofistler yemeğin onur konuğuysa, Sokrat masanın bir ucunda oturmakla yetinirdi. Sofistler bir şey olmak istiyorsa Sokrat hiçbir şey olmazdı. Bunların hepsi sokratın ahlaki özellikleriydi. Sofistler ve Sokrates zıtlıktan ileri gelen uyum içinde olduklarından ve birbirleri için yaratılmış olduklarından bahseder. _______ _Soren Kierkegaard 1813-1855. Kopenhag. _Çocukluğu insanlardan uzak ve mutsuz geçti. Annesini, ablalarım, iki ağabeyini daha yirmi birini bitirmeden kaybetti. Babası 1838'de öldüğünde geride Sören’e ve ağabeyine büyük bir servet bırakmıştı. Bu sayede Kierkegaard hayatını maddi sıkıntı çekmeden yazarak geçirdi. Ortodoks Lutherciliğe çok bağlı olan babasının güçlü kişiliği ve dindarlığının derinlerinde yatan melankolisi tüm hayatı boyunca etkisini sürdürdü. Bir yandan resmi Kilise’ye, öbür yandan Hegel’e karşı olmak üzere iki cepheli bir polemiğe girişti. Amacı, inancın özü açısından öznel olduğunu ileri sürerek Hıristiyanlığı onu karikatürleştiren Hıristiyanlara karşı savunmaktı. Kierkegaard’ın felsefesi varoluşçuluğun kaynağını oluşturur. ************** _Korku ve Titreme_ _Hiç bir şey söylememek, sessiz kalmak hatta bilinçsiz bir sessizlik hali, kişiyi diğer tüm insanlardan üstün kılar. _Bir insanda gerçekten yüceliği oluşturan şeyler gizlilik ve suskunluktur. _İnsanlar, düşüncelerini saklamak için değil, hiçbir düşünceleri olmadığını saklamak için konuşmayı öğrenmişler. _Bir aptal daima kendisine hayran olacak daha aptal birini bulur. İman tam bu paradokstur. _Gerçek iman fatihi daima mutlak izolasyon içindedir. Sahte şövalye ise bir tarikata mensuptur. _Tıpkı bir üvey ananın üvey çocuklarım yozlaştırması gibi, o başkalarıyla alay eden şeytanidir. Onun şeytaniliği bilgisidir. _Boş kafalı bu insanların aldanmalarından uyandırılmaları gerekmektedir. _Bir çocuğa taşın konuştuğuna ikna edebilirsiniz, taşa iman ettirebilirsiniz. Bu iman değildir. Onun kuşkusuzluğu, olanaksızlığa teslimiyet acısının gözüyle bakmaya cesaret edemez. O zaman sonsuz teslimiyet hamlesi yapmanın ruh gücü, enerjisi ve özgürlüğü gerektirdiğini görebiliyorum. _Tanrı'nın gücü yalnızca, bütün varoluşu dolduran etikte bulunabilir. Bu nedenle eğer Tanrı'yı sevme isteği bir kimsede bahsedilenden başka bir anlamda ortaya çıkarsa, bu kimse yalnızca haddini aşmaktadır. _İmandan önce bir sonsuzluk hamlesi vardır ve ancak o zaman iman absürdün gücüyle sahneye girer. _Üzerlerinde umutsuzluğun kamçısını sallayarak onların hareketsiz durmalarını önleyeceğim ve böylece onların şiddetli ıstırabı belki bir şeyleri aydınlığa çıkaracaktır. _Ruh dünyasında aldatılanlar yalnızca kendilerini aldatanlardır. _Gururlu ve asil bir mizaç her şeye katlanabilir, ama bir şeye katlanamaz: kendisine acınmasına katlanamaz. _Soylu mizaçlar ancak zorluklardan ilham alırlar. _Sıradan bir trajik kahraman ancak öldükten sonra ölümsüz hale gelirken, entelektüel trajik kahraman ise kahramanlığını acı çekmeyle (ölümle) tamamladığında, ölmeden önceki son sözüyle ölümsüz hale gelecektir. Buna örnek olarak Sokrates alınabilir. O bir entelektüel trajik kahramandı. _İlginç kategorisi bir sınır kategorisidir. Estetik ile etik arasındaki sınırı belirler. _İbrahim_ _Evrensel realiteye göre İbrahim bir katildir ve öyle kalacaktır. _Zira ne Meryem bir kadın kahraman, ne de İbrahim erkek kahramandı. Onların her ikisi de ıstıraptan, acıdan ve paradokstan kurtulmak suretiyle değil, bunlar sayesinde yüceldiler. _Hz. İbrahim, oğlunun yerine kendini kurban edebilirdi ve birçok yönden yüce olabilirdi. İbrahim'in imanının Tanrı tarafından sınandığı söylenmektedir. _İbrahim ahlâken bir şeytan ya da suçlu değil midir? _İbrahim'in, bir alt mahkemeye yeniden yargılanmak ve bir katil olduğu açığa vurulmak için götürülmesi gerekirken, imanın babası olarak ulaştığı şan ve şerefi yüksek sesle protesto etmemesi ve açıkça muhalefet etmemesidir. _Eğer A, B ise o zaman B olmayan da A olmayandır prensibine göre İbrahim katildir. İbrahim'in yaptığının etik ifadesi; onun İshak'ı öldürmek için istekli olduğudur. Dinsel ifadesi ise İshak'ı feda etmeye istekli olduğudur. _İmanın ne kadar korkunç bir paradoks olduğunu göstermek istiyorum. Bir cinayeti Tanrı'yı son derece mutlu eden kutsal bir eyleme çevirme yeteneğine sahip bir paradoks, hiçbir düşüncenin kavrayamayacağı, zira imanın düşüncenin bittiği yerde başladığı, İshak'ı İbrahim'e geri verme paradoksudur. _İbrahim'in bütün eyleminin evrenselle hiçbir ilişkisi yoktur, bu tamamen özel bir girişimdir. O zaman trajik kahraman eylemi etik yaşamın bir ifadesi olması nedeniyle yüce iken, İbrahim evrenseli, evrensel olmayan daha yüce bir şeyleri kavramak için terk eden kişi ne yapar? Bu ayartma sınavından başka bir şey olabilir mi? Ve eğer başka bir şeyse ve birey yanılmışsa, burada onun için kurtuluş ne olabilir? ibrahim tamamen kişisel erdem eylemi nedeniyle yücedir. _Genç kızın inancı, imkansızı gördüğü zaman bile sarsılmayan imanla karşılaştırıldığında, sadece bir havailiktir. _Eğer o imanda durmak istemeyenler gerçekten de diledikleri şeyin imkansız olduğu düşüncesini kavrayacak ve bu düşünceyle yalnız kalmaya zaman verecek ruh gücüne sahipseler; eğer imanda durmaya isteksiz olanlar gerçekten de ıstırapla uzlaşmışsalar ve ıstırap tarafından razı edilmişlerse; en yüksek övgüsünü oluşturan _Etik olan evrenseldir ve evrensel olduğu için herkes için geçerlidir. _Hegel'i anlamak zordur derler. Hegel'i aşmak bir mucizedir. _Hegel'in, kendi deyimiyle, 'etik yaşam' kavramına göre; davranış herhangi bir toplum tarafından oluşturulan etik birliğin sürdürülmesine katkıda bulunuyorsa ahlâka uygundur. Bireyler tarafından kendi adlarına gerçekleştirilen eylemler, niyet olarak veya eylemsel bakımdan, bir bütün olarak toplumun iyiliği ile ilişkilendirilemiyorsa ahlâksızlık sayılır. _İnsanda ebedî bir bilinç yoksa eğer. Her şeyin dibinde yalnızca vahşî bir kargaşa, karanlık tutkularda şekil değiştirerek yüce ya da önemsiz her şeyi üreten bir güç varsa; eğer her şeyin altında akıl sır ermez, doymak bilmez gizli bir boşluk yatıyorsa, yaşam umutsuzluktan başka ne olacaktır? _Yaşamın bataklığındaki kurbağalar doğal olarak haykıracaktır: Sonsuz teslimiyette barış ve dinginlik vardır, bunu isteyen, kendisini küçümseyerek -ya da daha kötüsü aşırı gururla- itibarını düşüren kimse, hamleyi gerçekleştirecek şekilde kendisini disipline eder, bunun acısı kişiyi varoluşla uzlaştırır. Sonsuz teslimiyet, imandan önceki son aşamadır; İman kalbin şimdiki eğilimi değil, varoluşun paradoksudur. _Felsefe kendisini anlamalı ve herhangi bir şeyi almadan en azından herhangi bir şeyin hiçbir şey olmadığını düşünmeyi sağlayarak aldatmak yerine, aslında neyi önermesinin doğru olduğunu bilmelidir. _Gözlerimi kapatıp kendimi güven içinde absürdün kollarına atamam, bu benim için olanaksızdır. _Her şeyi sonsuza kadar terk etmiştir ve sonra her şeyi absürdün gücüyle geri almıştır. _Kendisini seven kendisi için yüceleşir, başkalarını seven başkaları için fedakarlık yaparak yüceleşirken, ancak tanrı için tanrı ile beraber çalışan ve fedakarlık yapan kişinin en son noktada en yüce kişi olacaktır. _İnsan, idealleri olarak değerlendirdiğimiz şeylerin değerini yükseltmenin tek yolunun, bu değerleri zaten elde etmiş olma konusunda daha az tatminkar ve daha çok eleştirel olmak olup olmadığını sormaktadır. _Bir kişinin, elde edilebilir olsun ya da olmasın, değer verdiği her şeye karşı sahip olması gereken bakış açısını sembolize ettiği söylenebilir. Bu öykü, dünyadaki hiçbir şeyin, sadece birisi ona değer verdiği için değere sahip olamayacağını söyleyen bir yaklaşımı sembolize edebilir. _Yalnızca çalışan kazanır. Bu atasözü asıl ait olduğu dünyaya uygulanmaz. Halbuki dışsal dünya kusurlar yasasına tabidir; ekmeği kazananın çalışmayan olduğu sıklıkla görülmektedir. Uyuyan çalışandan daha büyük bolluk içindedir. Dışsal dünyada her şey elinde bulundurana aittir, dışsal dünya kayıtsızlık yasasına tabidir ve yüzük cini, ister Nureddin olsun ister Alaaddin, yüzüğü kim takarsa ona itaat eder ve dünya hâzinelerini, onları bulan elinde bulundurur. Ruh dünyasında her şey tersinedir. Burada bir sonsuz kutsal düzen egemendir, burada yağmur haklı ve haksız yakalayabilecek ve göndermeleri anlayabilecek kendi çağdaşı okuyucular için yazılmıştır. _Burada güneş hem iyi hem de kötünün üstüne doğmaz, burada yalnızca çalışan ekmeği kazanır ve yalnızca ıstırabı bilen huzuru bulur. _Sözcükler korkunç, ancak bunları anlayan kişinin zorunlu olarak söyleneni yapma cesaretine sahip olması gerekmeden anlayabileceğinden emin olduğumu hissettiğim bir ifadedir. Ve yine de kişinin kendisi bu cesaretten yoksun olsa bile burada ifade edilenin yüceliğini itiraf edecek kadar dürüst olmalıdır. _İnsanların dağılmasına izin verme korkusu, bireyin bir birey gibi yaşamaya başlamaktan bir kez hoşlanmasıyla ortaya çıkacak en kötüden duyulan korku vardır. Zira sürüden ayrılanlar ve serseri dehalar iman adamı olamazlar. Evrenselin dışında kendi başına doğmanın, tek bir gezgine bile rastlamadan yürümenin korkunçluğunu da bilir. Her bir soylu akıl tarafından anlaşılmanın çok şerefli olduğunu, hatta ona bakmanın bile bakanı soylulaştırdığını bilir. _Gerçek iman şövalyesi bir tanıktır. asla bir öğretmen olmaz. Yalnızca bir tanık olmak isteyen kimse, kimseye itirafta bulunmaz, hatta başka birisinin sempatisine ya da değerlendirmesine ve böylece kendisini yükseltebilmesine gerek duymaz. Ancak kendi kendine kazandığı şeyi ucuz kazanmadığı için, onu ucuz da satmaz; insanların hayranlığını kabul edecek kadar acınacak halde değildir ve bunun bedelini sessiz bir aşağılanma ile öder. Gerçekten yüce olanın herkes tarafından eşit biçimde elde edilmeye açık olduğunu bilir. O zaman bu tanımlanan paradoks, yani tekil birey özel olarak evrenselden yüksektir. _Sonsuz teslimiyet, imandan önceki son aşamadır; İman kalbin şimdiki eğilimi değil, varoluşun paradoksudur. İman, tam olarak düşünmenin bittiği noktada başlar. İman; Tanrı'nın varlığına yalın biçimde inanmak değil, gerçekleştirilmeleri insanî açıdan olanaksız olsa bile, kişinin kalbini bağladığı projelerin mümkün olduğuna inanmaktır. _Her şeyden önce Tanrı'nın bize bildirdiklerinin başka hiçbir şeyle karşılaştırılamayacak kadar kesin olduğunu, kafamıza değişmez bir kural olarak sokmalıyız ve nedenler aksini gösterse ve zıt yönde açık bir kanıt olsa bile, kendi yargımız yerine Kutsal iradeye teslim olmalıyız. *_Adam makyajını yapar ve peruğunu giyer. Aynı adam iyi bir sekste başarılı olmak istemektedir ve kendisini kuşkusuz dayanılmaz yapan makyaj ve peruğun yardımıyla zaferinden oldukça emindir. Bir kız ele geçirir ve zevkin doruğundadır. Ancak şimdi gelelim püf noktasına, Eğer hilesini itiraf ederse oldukça sıradan ve hatta aslında kel olduğu ortaya çıktığında bütün etkileme gücünü kaybetmeyecek midir? Sevdiğini bir kez daha kaybetmek zorunda değil midir? Gözlem onun özgür eylemidir ve estetik onu bundan sorumlu tutacaktır. Ancak bu disiplin ikiyüzlü kellerin dostu değildir ve onu bizim kahkahalarımızın merhametine terk edecektir. Komediyi bu soruşturmamız terimlerine dahil edemeyeceğimiz için, ne demek istediğimin bir iması ile yetinelim. Burada benim usulüm gizlemenin diyalektik olarak, estetik ile etik arasında gelmesine izin vermek olmalıdır. Zira vurgulamak istediğim nokta paradoks ile estetik gizlemenin birbirinden tamamen farklı olduğunu göstermektir. Estetik gizlemeyi istemiş ve onu mükâfatlandırmıştır. Etik ifşayı istemiş ye gizlemeyi cezalandırmıştır.- _İbrahim'in seyahati Korku ve Titreme'nin temasıdır. _Bu eser nesnel idealizm ve özellikle hegel üzerine eleştiri niteliği de taşır. Hegel'i ve felsefesini bireyi unuttuğu gerekçesiyle eleştirir. Ona göre bireysel hakikat nesnel hakikatten daha önemlidir. **********
··
524 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.