Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla aşık ve gerçekten seviyorsan, hazırsın demektir. Artık mutsuz olabilirsin. _Bazı insanlara “Tam bir gerizekalısın.” diyemediğimiz için “Tabi o da senin görüşün.” diyoruz. _Benim hayatım, benim seçimlerim, benim hatalarım, benim sorunlarım, benim yalnızlığım; Yani özetle sizi ilgilendirmez. _Entelektüel, basit bir şeyi karmaşık söyleyebilen kişidir; sanatçı ise karmaşık bir şeyi basit söyleyen. _Ölümün tahammül edemediği bir şey varsa, yüzüne gülünmesidir. _Ağzından bal damlayan arının bile, kıçında iğne var. Ne güveni? _Bazıları hiç delirmez. Ne korkunç hayat sürüyorlardır kim bilir! _Kumar oynamazsan asla kazanamazsın. _Yorma kendini; Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin. _Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsınız dostlarım. _Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı. _Kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi _Dünyanın sorunu, akıllı insanlar şüphelerle doluyken, aptalların özgüvenle dolu olması getirecek. _Korkunç olan ölüm değil, yaşanan ya da yaşanmayan hayatlardır. _Öyle bir zaman gelecek ki, toz kondurmadıkların, kirden görünmemeye başlayacak! _Geri zekalının değil düşünebilen insanların cesareti önemlidir. _Dünyadaki en saf insan olduğunu iddia eden kişiler, aslında şeytana danışmanlık yapabilecek kapasitede kişilerdir. Unutmayın. _Sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep, uzaktan sevdik. _Zeki insanlar hep dertlidir. Zeka iyi bir şey değil. Beyin sürekli analiz halinde. Biri sana bir hareket yaptığında ne amaçla yaptığını anında anlayıp kendine mis gibi dert ediniyorsun. Ama aptallara bak dünyadan haberleri yok. Bu hayat aptallara güzel, zekilere zindan _Sabahın altı buçuğunda bir çalar saat sesiyle uyanıp yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, sıçıp, işeyip, dişini fırçalayan, saçını tarayan, başka birine büyük paralar kazandırdığı bir yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olma fırsatı bulduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir? _Gazeteci olamıyordum, yazar olamıyordum, iyi bir kadın bulamıyordum, ortalıkta kaşınan bir maymun gibi dolaşıp, hiçbir işe yaramıyordum. _Yaşam felsefemi sordular cevapladım: Sonsuza dek yaşayacakmış gibi düşün, yarın ölecekmiş gibi yaşa. _Ben de küçük şeylerden mutlu olabilirim ama bu kadar bokun arasında o küçük şeyleri çıkarmaya üşeniyorum. _Colorado'da üç yıllık yemek ve içki ikmali yapılmış bir mağaraydı istediğim. Kumla silecektim kıçımı. Her şeyi, bu basit, korkakça ve sıkıcı yaşantının içinde boğulmaya yeğlerdim _Çoğu insan ölüme hazır değildir, ne kendi ölümlerine ne de başkalarınınkine. Şoka girerler, ödleri patlar, beklenmedik bir sürprizdir ölüm onlar için. Olmamalı oysa. Ben ölümü sol cebimde taşırım. Bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum: "Selam yavrum, nasılsın? Ne zaman geleceksin beni almaya? Hazırım." _Yalnızlıkla beslenen biriydim; yalnızlığımı alırsanız yemeğimi ve suyumu almış kadar olursunuz. Yalnız kalamadığım her gün gücümden bir şeyler alıp götürür _Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak, her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur. _Acıya kahkaha atabilmek sanatsa eğer, ben çok pahalı bir tabloyum. _Egemenlik gerçekten milletin olduğunda hükümetlere gerek kalmayacak; o zamana kadar boku yedik. _Çok geçten daha kötü bir şey yoktur hayatta. _Size zamanını ayırmayan birine, asla kendinizi harcatmayın. _Gittiğinde ağlarsın, şarkılarda, filmlerde, ona-buna, her şeye ağlarsın. Aklın başına gelince de boşa harcadığın zamana ağlarsın. _Yılların bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu; Mutluluğu yakalamışsan sorgulama. _Bazı insanları acı büyütür ve yaşatır. Acı çekmeden; daha doğrusu yeterince acı çekmeden, yitirmeden, o korkunç yalnızlığı tatmadan kendisi olamaz bazı insanlar. Ne zaman ki en sevdikleriniz yanıltır sizi, ne zaman ki birer birer düşürür herkes maskesini, ne zaman ki yalnızlıkta ki o muhteşem gücü keşfedersiniz, işte o zaman başlarsınız gerçekten yaşamaya. _Anladım ki hayatında birinin olmaması değil birinin hayatında olamamakmış yalnızlık _Bir çiçeğin büyümesi bizi ne kadar kederlendiriyorsa, ölüm de o kadar kederlendirmeli… _Seni hiçbir zaman affetmeyeceğim içerisinde, Seni hiçbir zaman unutmayacağımı da barındırır. _Nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. O yüzden anlaşamıyoruz _Hıçkırarak ağlayan bir kadının gözyaşları, ağlatan adamın başına geleceklerinin altına atılacak imzadır _Ne kadar iyi bir insan olduğunun pek önemi yok. Nasıl olsa ilk hatanda en kötü insan sen olacaksın. _Tünele girdiğinizde dikkat edin dostlarım, umut sandığınız ışık tren farı olabilir. _Tabi ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız. _Bence içmek, her gün tekrarlanabilen ve ertesi gün tekrar hayata dönülebilen bir intihar şeklidir. _Üzülme evlat, Kaybettim sandıkların, kurtulduklarındır belki. _Hayatınızdaki odunlar yalnızca cehenneminize yakıt oluyor. Biriktirmeyin dostlarım. _Mutlu insanlar; Her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, Sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir. _Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar. Ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar. Ve sırf dardı diye kafalar, düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik, Sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep, uzaktan sevdik. _Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin. Arkandan konuşana da darılma, onu insan yerine koyan yine sensin. _Niyetim seni rahatsız etmek değil. Bazen kısa devre yapıyorum. _İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar. _İyi bir kadının karşınıza çıkmasını beklemeyin çünkü iyi kadın diye bir şey yoktur. _Ölüler bizden daha mutlu. _İş ilanlarına bakmak gelmiyordu içimden bir türlü. Bir masaya oturmuş birinin önünde durup iş istediğimi; o işe uygun olduğumu söylemek çok zor geliyordu bana. Samimiyetle söylüyorum, yaşam beni dehşete düşürüyordu. Yemek, uyumak ve çıplak dolaşmamak için insanın yapmak zorunda olduğu şeyler ürkütücüydü. Ben de yatakta kalıp içiyordum. İçtiğin zaman dünya yine ordaydı, kaybolmuyordu ama boğazına sarılmıyordu en azından. _Üniversite yaşamı yumuşak ve gerçeklerden uzaktı. Dışarda, gerçek dünyada seni nelerin beklediğinden söz etmiyorlardı. Beynini teorilerle dolduruyor, kaldırımların ne kadar sert olduğunu söylemiyorlardı. Üniversite tahsili insanı sonsuza dek mahvedebilirdi. Kitaplar yumuşatıyordu insanı. Kitabını bırakıp sokağa çıktığında kitapların sana söz etmedikleri şeyler bilmek zorundaydın. _Yine akşamdan kalmaydım ve sıcak dayanılır gibi değildi kırk derecelik bir hafta. Her gece içmeye devam ediyor, sabahları taş ve her şeyin olanaksızlığıyla yüzleşmek zorunda kalıyordum. Çocukların kimileri Afrika güneş kaskları ve gözlükleri giyiyorlardı; ama ben, hep aynıydım, yağmur ya da güneş, yırtık pırtık giysiler, çivileri ayaklarıma batan eski ayakkabılar. Mukavva parçaları koyuyordum ayakkabılarımın tabanlarına. Bir süre için iş görüyorlardı, ama çok geçmeden çiviler topuklarıma batmaya başlıyorlardı yine. Viski ve bira, terliyordum koltuk altlarımdan ve sırtımda bir torbayla dolanıyordum çarmıh misali; torbadan dergiler çıkarıyor, binlerce mektup dağıtıyordum güneşin altında kavrulup sendeleyerek. _Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. İyi işleri olan sinek kaydı tıraşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. İlgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerin yanında rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam. ____________ _Charles Bukowski (1920 –1994) Amerikalı yazar. _1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası genelde işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Genelde sessiz bir çocuk olan ve bu özelliğiyle dikkat çeken Bukowski, bazen çıldırış noktasına geliyor, kendinden hiç beklenmedik kabadayılıklar yapıyordu. İlkokul yıllarından itibaren korkusuz olan Bukowski, kendi yazdığı bir eserinde ilkokul öğretmenine "sevişelim" dediğini söylemektedir. _Eserlerinde genellikle toplum dışı insanlar ile depresyonu konu alması ve alkolizme yatkın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür. Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir. Bukowski yayıncılık yöntemlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü ABD'yi gezerek çeşitli işlerde genellikle kısa vadeli çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. Hayatının diğer bölümlerinde olduğundan daha yoğun bir tempo ile açlıkla boğuşan ve kadınlarla zaman geçiren Bukowski daha sonra bu yıllarını Factotum isimli kitabında da anlatmıştır. Bu dönemdeki işlerinin kısa vadeli olmasının nedeni de düzen tanımaz kişiliği ve alkol bağımlılığıydı. Bukowski babasına olan nefretini onun aksine bir hayat yaşayarak göstermiş ve bir yazısında da bu yüzden bir hiç olmayı seçtiğini söylemiştir. O babasının aksine olduğu gibi görünen ve bir şey olmamayı hedefleyen birisi olarak kazandığı paraya önem vermiyor ve barlarda günü birlik bir hayat sürüyordu. Zengin Amerikalı kadınlarla ilişkiye girdiği dönemlerde onlara kaba dahi davransa etkiliyor, onların evlerinde yaşamaya başlıyor ama bir türlü o hayata adapte olamayarak eski hayatına geri dönüyordu ki 1969’da da bunu, aç kalmayı seçtiğini söyleyerek ispat etmiş oluyor adeta. Ayrıca ömrünün çoğu denilebilecek kısmını da hipodromlarda geçirmiş ve bundan yazılarında sık sık söz etmiştir. ***************** _Albert Camus_ _Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor. _Fırtınanın şiddeti ne olursa olsun, martı sevdiği denizden asla vazgeçmez. _Dünyanın en eski mesleği kendini satmaktır. Bunu fahişelikle karıştırmak da bir o kadar eski bir yanılgıdır. _Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır. _İnancın yere düşerse silahın da yere düşer. _Kötülük cehaletten gelir ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir. _Sevgi sonsuzdur. Sınırı yoktur. _Başarı, bir eşeği kudurtur. _Karanlık, sonsuz değildir. _Onur, yoksulun son zenginliğidir. _Bir adam karısına arabasının kapısını açıyorsa emin olabilirsiniz: ya arabası yenidir, ya da karısı. _Dünyadaki kötülüklerin çoğunun temelinde, başkasının var olan sorunlarını görmezden gelmek yatar. _Boşuna olduğunu bildiği halde direnen insan. Yaşamın anlamı ancak, dünyanın saçmalığını ve yenilginin daima tekrarlanacağını bile bile kötülüğe direnmek olabilir. İnsanlığa gerçek boyutlarını ancak bu başkaldırı kazandırabilir. _Gerçeği her şeye tercih et. _İnsanın parası varsa çalışmak zorunda kalmaz. Böylece zamanı satın alır. Bu kalan zamanda da kendini mutlu edebilecek şeyleri yapar. Yani para mutluluğu satın alır. _Bugün karım öldü fakat neyse ki masamın üstü beni oyalayacak bir sürü evrakla dolu. _Hiçbir zaman söyleyecek fazla sözüm yoktur, onun için susarım. _Her şeyin anlamsız olduğunu söylediğimiz anda bile anlamlı bir şey söylemiş oluyoruz. _Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın. _Oldum olası içimde biri, tüm gücüyle, hiç kimse olmamaya çalışıyor _Bir insan söyledikleri kadar söylemedikleriyle de insanlaşır. _Vicdan rahatsızsa, itiraf kaçınılmaz olur. _Aşk acısının ne olduğu bilinebilir, aşkın ne olduğu bilinemez _Mutluluk çoğu kez mutsuzluğumuza acıma duygusundan başka bir şey değildir. _Özgür basın iyi ya da kötü olabilir, ama özgürlük olmayınca basın ancak ve ancak kötü olacaktır _Cellatlar, gözleriyle birbirini tartarlar. _Devletin vicdanı yoktur. _Bugünün dünyası ancak bir efendiler ve köleler dünyası olabilir. _Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller 'ders' vermeyi tercih eder. _Ölüm; yaşamdan daha küreseldir, çünkü herkes ölür ama herkes yaşayamaz! _Susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır. _Evet belki de mutluluğun sırrı saçmanın anlamsızlığını keşfetmemizdir. _Adalet olmadan düzen olmaz. _Alçalmak, yükselmekten çok daha kolaydır. _Aşk, akıllı aptal demeden tüm insanlara bulaşan bir hastalıktır. _İnsan da, yaşam da saçmadır; boşunadır, rastgeledir, sağlam hiç bir şey yoktur; ama yine de yaşamak gerekir _Yalan da kölelik de bulundukları yerde yalnızlıkları çoğaltır. _Dünya aydınlık olsaydı, sanat olmazdı. _Ağa takılmış balık gibi çırpınıyorum. _Hiçbir şey hissetmemek, bazen huzur verir. _Polemik yüzünden çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz. _İnsan eninde sonunda her şeye alışır. _Sanatçı, bugün tarihi yapanların buyruğuna girmez. _Felsefe, utanmazlığın çağdaş biçimidir. _Hiçbir ideoloji bir çocuğun gözyaşlarından daha değerli değildir. _Dostlarım, şimdi ben size büyük bir şey söyleyeceğim. Sakın kıyametin kopmasını beklemeyin, o her gün kopmaktadır. _Biz, herkesin yalnızlığa hakkı olduğunu savunduğumuz için, hiçbir zaman yalnız kalmayacağız. _Başardığımız her iş bizi köleleştirir, çünkü daha iyisini yapmaya zorlar. _Talihsiz insanları ekmeksiz bıraktıktan sonra, ne şatafatla, ne güzel sözlerle, ne giz dolu vaatlerle bağışlatamazsınız kendinizi. _O çocuk olmasaydım, bu adam mı olurdum? _Hiç yaşamadığı şeylerden söz eden, onları işleyen yazar nefret uyandırır. Ama dikkat, bir katil, cinayetten söz edecek en uygun kişi değildir. _Haklı olma ihtiyacı, sıradan insanlara özgüdür. _Hiçbir şey, büyüklük kadar sade değildir; çünkü sade olmak, biraz da büyük olmaktır. _İnsan "ne ise o olmayı" reddeden tek yaratıktır. _İnsan otuzunda kendini avucunun içi gibi bilmelidir. Kusurlarının ve niteliklerinin kesin sayısını, ne kadar uzağa gidebileceğini bilmelidir, ilerideki başarısızlıkları öngörebilmelidir. Her ne ise o olabilmelidir. Ve hepsinden önemlisi, bunları kabul edebilmelidir. _Derin duygular da büyük yapıtlar gibi, bilinçli olarak söylediklerinden daha fazla anlam taşır her zaman. _Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter. Sisyphus'u mutlu olarak düşlemek gerekir. _Kışın en soğuk zamanında, ben nihayet içimde yenemediğim bir yaz olduğunu öğrendim. _Sözün gelişi 'dostlarım' diyorum, dostum yok artık, sadece suç ortaklarım var. Onların da sayısı pek çoğaldı, bütün insanlar suç ortağım benim. En başta da siz geliyorsunuz. Kim yanımdaysa birinci odur. _Ya zamanla birlikte yaşar ölürsün, ya daha yüce bir yaşam uğruna zamanın dışına çıkarsın. _Bana her şeyi açıklayan öğretilerin aynı zamanda beni zayıflatmalarının nedenini şimdi anlıyorum. Kendi yaşamımın ağırlığından kurtarıyorlar beni, oysa onu yalnız başıma taşımam gerek _Resmi tarih oldum olası büyük katillerin tarihidir. Kabil, Habil'i bugün öldürmüş değil, ama bugün Kabil, Habil'i akıl uğruna öldürüyor ve onur madalyası istiyor. _Kişisel huzuru ve mutluluğu korumak için, haksızlığa karşı direnmek gerekir _Zenginlik insanı hemen verilecek yargıdan bağışık tutar, sizi metrodaki kalabalıktan ayırıp nikel kaplanmış bir arabaya kapatır, korunaklı geniş park yerlerinde, yataklı vagonlarda, lüks kamaralarda tecrit eder. Zenginlik, aziz dostum, henüz aklanma değildir, ama her zaman hoş karşılanması gereken bir ertelemedir. _Dostu hapse atılan bir adamdan söz ettiler bana, adam her akşam evinde yerde yatıyormuş, sevdiği kişiden esirgenen bir rahatlıktan yararlanmamak için. _Bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. Canı sıkılıyordu, hepsi bu, insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu. Böylece karmaşa ve dram dolu bir yaşam yaratmıştı kendine. Bir olayın olması gerek, insan bağlantılarından çoğunun açıklaması işte bu. Bir olayın olması gerek, hatta aşksız bir köleliğin, hatta savaşın ya da ölümün bile. O halde yaşasın ölü gömme törenleri! _Absürt kelimesinin kötü bir geçmişi var ve bunun beni rahatsız ettiğini itiraf ediyorum. Absürt'ü Sisifos Söyleni'nde ele alırken, bir metot arıyordum doktrin değil. Sistemli bir şüphe pratiği yapıyordum. Daha sonra bir şeyler inşa edebileceği düşüncesiyle "tabula rasa" yöntemini kullanmaya çalışıyordum. Eğer hiçbir şeyin bir anlamı olmadığını varsayarsak, dünyanın absürt olduğu sonucuna ulaşmalıyız. Fakat gerçekten hiçbir şeyin hiçbir anlamı yok muydu? Bu noktada kalabileceğimize hiçbir zaman inanmadım _Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum ____ _Albert Camus (1913 - 1960)_ _Cezayir kökenli Fransız filozof. Varoluşçu, absürdist. Yoksul bir ailede büyüdü. Fransız Komünist Partisi'ne katıldı. Nazi Almanyası'na karşı oluşmuş Fransız Direnişi'ne katıldı ve bu direnişin bir parçası olarak "Combat" adında bir gazete yayımlamaya başladı. Sartre ile tanışması burada gerçekleşmiştir. Vereminin tekrarlaması yüzünden iki yıl inzivaya çekildi ve "Başkaldıran İnsan"ı yayımladı. Bu kitap, Fransa'daki birçok sol görüşe sahip arkadaşı ve özellikle de Sartre tarafından hoş karşılanmadı ve Sartre'la bütünüyle yollarını ayırdı. Kitabının tatsız yorumlarla karşılanması Camus'u kitap yazmaktan tiyatro oyunları çevirmeye itti. Cezayir Üniversitesi genç takım kaleciliği yapmıştır ve maç raporlarına göre tutkuyla oynayan cesur bir kalecidir. 1957'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında ölmüştür. *************** _Franz Kafka_ _Aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak, seni görerek. _Hepimizin kanatları var ama hiçbir işimize yaramıyorlar; eğer yapabilseydik, hiç beklemeden koparır atardık onları. _Aptallıkları sayesinde kendilerinden bu kadar emin olabiliyorlar. Zerre kadar anlamadıkları şeyler hakkında konuşuyorlar. _Bazı kitaplar, kişinin kendi kalesindeki gizli odaların anahtarıdır. _Kitaplar, içimizdeki donmuş denize inen balta gibi olmalı. _Ölümün olduğu bu dünyada hiçbir şey ciddi değildir aslında. _Kıyamet günü, gerçekte o ebedi bir sıkıyönetim mahkemesidir. _Köle olmak, özgür olmaktan çok daha güvenlidir. _Üzüntü demek; gece gündüz, uykuda olsun, uyanık olsun, vücuduna saplanmış bir oku taşımak demek. Çekilir şey değil bu. _Eğer mutluluktan ölünüyorsa, bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı bir mutluluk sayesinde hayatta kalınıyorsa, o zaman hayatta kalacağım _Belirli bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. _Savaşa davet, kötünün elinde bulundurduğu en etkili baştan çıkarma yoludur. Bu, kadınla savaşmaya benzer; sonu yatağa çıkar _Kötü'nün ondan bir şeyler gizleyebileceğinize inanmanızı sağlamasına izin vermeyin _Rüya, düşüncenin geride kaldığı gerçekliği açığa çıkarır. Yaşamın korkusu, sanatın da dehşetidir bu. _Evlilik ve kurban olma ise bir bakıma yakın kavramlardır. _Yazmak, mutlak bir yalnızlıktır; kendi içindeki buz gibi uçurumlara düşmektir. Her birimizin yer altından çıkmak için kendi yöntemi var, benimkisi de yazmak. Bu yüzden yaşama devam etmemin tek yolu yazmaktan geçiyor, dinlemekten veyahut uyumaktan değil. Yazarak huzura kavuşma olasılığım, huzurla yazabilme olasılığımdan çok daha yüksek _Bir elmanın birbirinden farklı görünüşleri olabilir: masanın üstündeki elmayı bir an olsun görebilmek için boynunu uzatan çocuğun görüşü ve bir de, elmayı alıp yanındaki arkadaşına rahatça veren evin efendisinin görüşü _“Eyvah!” dedi fare, “Dünya her gün biraz daha küçülüyor. Başlangıçta o kadar büyüktü ki korkmuştum, durmadan koşmuş ve çok uzaklarda sağda ve solda uzanan duvarları gördüğüme sevinmiştim, fakat bu uzun duvarlar birbirine o kadar büyük bir hızla yaklaştı ki, artık son odadayım ve düşmek zorunda kaldığım bir tuzak duruyor köşede.” “Sadece yönünü değiştirmen gerekiyor,” dedi kedi ve fareyi yedi. _Kargalar, tek bir karganın bütün gökyüzünü yok edebileceğini iddia ederler. Ona hiç şüphe yok, fakat bu gökyüzü için hiçbir anlam ifade etmez çünkü gökyüzü, kargaların yokluğu anlamına gelir. _Sonbaharda bir yol gibi: temiz pak süpürüyorsun, sonra yol bir kez daha kurumuş yapraklarla örtülüyor. _Bir topluluğu kontrol etmek, bireyi kontrol etmekten kolaydır. Bir topluluğun ortak bir amacı vardır. Bireyin amacı ise her zaman için şaibelidir. _Kapımın eşiğinden atılan mektuplarının üzerinden atlıyorum her gün. Açmıyorum, okumuyorum. Daha fazla özleyeyim diye.. _İyi, bir bakıma rahatsızlık vericidir. _Bütün dumanların altında ateş vardır. _Gerçek düşmandan sınırsız bir cesaret akar içinize. _Gerçek bölünemez, bu yüzden kendini tanıyamaz; her kim onu tanımak isterse bir yalan olmak zorundadır. _Bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışında gizlidir. _Dikenli çalı, yol üstündeki büyük bir engeldir. Daha ileri gitmek istiyorsan, yanmasını beklemelisin. _Anne babaların kullandığı iki eğitim yöntemi bencilliğin doğurduğu tiranlık ve köleliktir. _İki ihtimal vardır: kendini ebediyen küçültmek ya da ebediyen küçük olmak. İkincisi mükemmellik, yani eylemsizliktir; ilki ise başlangıç, yani eylemdir. _Kendime sapladığım bir bıçaksın sen; aşk budur. _Kitaplar uyuşturucudur. _Kitaplar bizi bir felaket gibi etkilemelidir. _Her sözcük, kendilerini kâğıda dökmem için bana teslim olmadan önce, kaçmak için son kez her yolu deniyor. _Kelimeler, sihirli formüllerdir. Beyinde parmak izleri bırakırlar ve bir göz kırpmasıyla birlikte tarihin ayak izleri haline gelirler. Kişi, bir başkasının söylediği her kelimeye dikkat etmelidir. _Dünya ile arandaki savaşta, dünyanın tarafında ol. _Âdem’in Cennetten kovulduktan sonra beslediği ilk evcil hayvan yılandı. _İlk izlenimlere hiçbir zaman güven olmaz. _Uyu, uyan, uyu, uyan… Acınası bir yaşam. _Sahip olmayıp ihtiyaç duymaktansa, ihtiyaç duymayıp sahip olmak daha iyidir. _Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmazlar, yolda hayaletler tarafından yutulup giderler. _Gerçek bilginin altında bir perişanlık ve perişanlıktan doğan çocuksu bir mutluluk yatar. _İnsanlar kendilerini bin bir türlü sıfatlarla yaftalıyorlar. Ben ise kendimi yalnızca “artık onarılamaz durumda olan tiksindirici derecede acınası” olarak tanıtabilirim. _Âşık bir adam ile boğulan bir adamın ortak noktası, ikisinin de çırpınıyor olmasıdır. Bu şekilde âşık olan ahengi, boğulan ise elementlerle olan mücadelesini ifade ediyordur _Odandan çıkmana gerek yok. Masanda otur ve dinle. Hatta dinleme bile, sadece bekle. Kıpırdama, sakin ve tek başına. Dünya, maskesini çıkarman için kendisini sana sunacak, başka seçeneği yok; zevkle ayaklarının altına serilecektir _Karda kalmış ağaç gövdeleri gibiyiz. Görünüşte güzelce uzanırlar göğe doğru, küçük bir itiş yuvarlanıp gitmelerine yetecek gibidir. Ama hayır, öyle olmaz, çünkü toprağa sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ancak anlaşılacağı gibi, bu bile sadece bir görünüştür. _Bir bakıma şiirsin sen; bütün bir hayatım boyunca çözmeye can atacağım üstü kapalı ayrıntılarla dolusun. Sözcükler ruhunda infilak ediyor ve sen, bu sözcüklerin kırıntılarını ruhani benliğinin gözeneklerinde taşıyorsun. _Öğrenmeniz gerektiğinde öğrenirsiniz; başka bir çıkar yolunuz kalmayınca öğrenirsiniz, hem de acımasızca. Elinizde bir kırbaçla kendi başınızda dikilirsiniz; en ufak bir direnişle karşılaşınca, kırbaçlarsınız sırtınızı. _Gerçek daima bir uçurumdur. Kişi, tıpkı yüzme havuzunda yaptığı gibi, şeylerin iki kat aydınlatılmış yüzeyine daha sonra yeniden kahkaha atarak ve nefes almaya çabalayarak çıkmak için, günlük önemsiz deneyimlerden oluşan titrek atlama tahtasından atlayıp suyun derinliklerine dalmak zorundadır. _Ruhu gözlemleyen kişi, ruhun içine nüfuz edemez fakat onunla temas kurabileceği bir boşluk bulur mutlaka. Bu temasın bilinmesi, ruhun dahi kendisini tanımadığını gösterir. Bu yüzden ruh, gizli kalmalıdır. Şayet bu boşluktan giren kimse orada ruhun haricinde başka bir şey bulsa, bu çok hüzünlü olurdu ama orada başka bir şey yok. _Eğer okuduğumuz kitap bizi kafamızın ortasına inen bir yumruk gibi sarsmıyorsa, niye boşuna okuyalım ki? Bizi mutlu etsin diye mi? Tanrım! Mutlu olmak için kitap okuyorsak hiç kitabımız olmasın daha iyi; bizi mutlu eden o kitapları yeri geldiğinde kendimiz bile yazabiliriz. Bizi yıkıma uğratan ve derin bir kedere boğan kitaplar okumalıyız; öyle ki bir kitap, kendimizden daha çok sevdiğimiz birinin ölümüne tanık olmuş kadar, ormana sürgün edilip herkesten uzaklaşmış kadar, bir intihar kadar etkilemeli bizi. Bir kitap, içimizdeki donmuş denizin ortasına inen bir balta olmalıdır. _____ _Franz Kafka (1883 - 1924) Almanca konuşan Bohemyalı(çek) Yahudi yazar _İzole kahramanlara sahiptir ve yabancılaşma, varoluşsal kaygı, suçluluk ve saçmalık temaları… Vejeteryandı. Kasabın torunu olan Kafka'nın bu inancı, babasını oğlunun tam bir başarısızlık örneği olduğunu düşünmeye daha da çok itti. Yaşamı boyunca, gergin ve mesafeli bir ilişki yaşadığı babası dahil olmak üzere, ailesine ve yakın arkadaşlarına yüzlerce mektup yazdı. Kafka'nın biyografisinin yazarı Reiner Stach, Kafka'nın hayatının "ardı arkası kesilmeyen çapkınlıklarla" ve yazarın "cinsel başarısızlık" korkusuyla dolu olduğunu belirtmiştir. Yetişkinlik döneminin büyük bölümünü genelevlerde geçiren Kafka ayrıca pornografiyle ilgilendi. "Yahudilerle ortak neyim var? Kendimle bile ortak yanlarım az; bir köşede sessiz sedasız durup nefes aldığım için memnun olmalıyım." Kafka gençlik yıllarında kendini ateist ilan etmiştir. __Mesafelerin hiçbir önemi yoktur bazen. İki kalp birbirini o kadar sever ki göz görmese de gönül unutmaz. İşte öyle bir aşk hikayesi... Fiziki beraberlikten uzak, yalnızca mektuplarla yaşanmış ve dünya edebiyat tarihine damgasını vurmuş bir aşk: Franz Kafka ve Milena Jesenska. İlk mektuplarında Kafka için Milena'ya yazmak, ondan cevap almak hayatının en önemli anıdır. Bir süre sonra mektuplarının sıklığı saatlere kadar iner. Aralarındaki mesafelerden ve bir araya gelmelerini imkansız hale getiren etkenlerden dolayı aşkları giderek büyür. _Milena Jesenská, (1896-1944)Praglı aristokrat bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiştir. İçinde bulunduğu seçkin sınıfın aksine Milena, kendisine dayatılan yaşamı reddettiği için uzun yıllar boyunca, önce babasıyla sonra da tüm elitlerle, bir anlaşmazlığın içine girmiştir. Çok genç yaşta bir Yahudi-Alman'a aşık olur ve babasının şiddetle karşı çıkmasına rağmen bu tutkulu aşkından vazgeçmez. Bunun üzerine hayatında çok büyük sarsıntılar yaşamasına sebep olan bir sinir hastalıkları kliniğine öz babası tarafından kapatılır. Burada bir yıl kalır. Çıktığında dibe vurmuş, karanlığa gömülmüş bir ruhla baş başa kaldığının farkına varır. Milena, bu ağır buhranlardan kurtulmak için zaman zaman uyuşturucu maddelere başvurur ve bu dönemi, hayatının en karanlık zamanı olarak ifade eder. Bu dönemde babasıyla olan tüm bağını koparır, ardından para kazanmak için çeviriler yapmaya başlar. İşte Kafka'yla olan ilişkisi de bu çevirilerle başlar. Kendisi de aslen bir Çek olan Kafka'nın, orijinali Almanca olan hikâyelerinin çevirilerini yaparken ona karşı içsel bir bağlılığa yönelir. Kafka da hikâyelerin çevirilerindeki ustalık ve içtenlikten etkilenerek ona bir mektup yollar. Yaklaşık iki yıl sürecek mektuplaşmalar ve hastalık haline gelecek bu aşkın ilk adımı bu mektupla atılır. Bu iki insan birbirlerine duydukları arzuyu zihinsel bir yolculuk olarak yaşarlar. Aşk o kadar yoğun bir hâl alır ki, Kafka dönem dönem geçirdiği ağır öksürük nöbetlerinden, içini kaplayan bu aşkı sorumlu tutar ve bir süre sonra da bu ilişkiyi sonlandırır. *************** _Richard Dawkins_ _Tanrılar narin şeylerdir; bir nefes bilim veya bir parça sağduyu onları öldürebilir. _İnsanın sıradışı olan yönleri tek bir sözcükle özetlenebilir: Kültür. _Teknolojimizin yarattığı mucizeler, eski insanların gözüne, suları yaran Musa veya su üstünde yürüyen İsa hikayelerinden daha az olağanüstü görünmeyecektir. _Tutuculara göre kitap gerçeği anlatır ve bilimsel kanıtlarla kitaptaki doğruların çeliştiği durumlarda çöpe atılması gereken kitap değil, kanıttır. Evrimle ilgili kitaplar kutsal değildir ve güvenilirliklerini bu yolla kazanmazlar. Bu kitaplara inanılırlık vasfı kazandıran etmen, çarpıcı çoklukta ve karşılaştırmalı olarak desteklenmiş kanıtların bir arada sunulmasıdır. Prensipte her okuyucu bu tür kitapları eline alıp, kanıtları gözden geçirebilir. Bununla birlikte, eğer bir bilim kitabında herhangi yanlış bir bilgiye yer verilmişse bu er ya da geç fark edilecek ve kitabın sonraki baskılarında bu hata olmayacaktır. Ne hikmettir ki hiçbir zaman kutsal kitaplarda düzeltilmesi gereken yanlışlıklar ortaya çıkmaz. _Din bize görüşlerimizi değiştirmememiz gerektirdiğini ve ayrıca, kavranması mümkün, ilgi uyandırıcı konuların keşfedilmesini arzulamamayı öğretir. Din bilimin düzenini bozar ve kişinin idrak kabiliyetini baltalar. _ Benim ya da diğer ateistlerin din karşısında ara sıra takındığımız bu düşmanca tavır sadece kelimelerle sınırlıdır. Ben ilahiyat kaynaklı bir tartışma yüzünden hiçbir yere bomba atmayacağım, kimsenin kafasını kesmeyeceğim, kimseye taş fırlatmayacağım, kimseyi çarmıha gerip yakmayacağım, kimseye işkence etmeyeceğim veya gökdelenlere uçakla çarpmayacağım. _Gerçekleri kutsal kitaba göre yorumlayan biriyle tartışamazsınız. _Bütün dinlerin, virüslerin salgınına çok benzer bir akıl hastalığı olduğunu düşünüyorum. Din mükemmel bir kültürel yapı ama bu onu gerçek yapmıyor ve beni gerçek ilgilendiriyor. Çiçek virüsü mükemmel bir virüs, işini çok güzel yapıyor. Ama bu onun iyi olduğu ve yok olmasını istemediğim anlamına gelmiyor. _İman mükemmel bir kaçamak, düşünmemek ve kanıtları değerlendirmemek için mükemmel bir mazerettir. İman, kanıtsızlığa rağmen hatta belki de sadece bu yüzden inanmaktır. _Bir ateist olup olmadığım sorulduğunda, Zeus, Apollo, Amon Ra, Mithras, Baal, Thor, Wotan, Altın Buzağı ve Uçan Spagetti Canavarı’nı hesaba katarak soruyu soran kişinin de bir ateist olduğuna dikkat çekmeyi eğlendirici bir taktik olarak görürüm. Ben ona göre sadece bir tanrı öteye geçiyorum _Sadece kör kalmakta direnen kişiler, dinin bölücülük yaparak günümüz dünyasındaki düşmanlıkların oluşmasında büyük rol oynadığını görmezlikten gelebilir. _Gen Bencildir. Asıl politikayı çizenler genlerdir; beyinse yürütme işlevini yerine getirir. İyi genleri üreten başarı değil; başarıyı üreten iyi genlerdir. _Genlerdeki fenotip etkisine bağlı değişmeler sadece organizmanın gövdesiyle sınırlı kalmaz. Diğer organizmaları ve çevreyi de değiştirir. _Bir şeyi yeterince tekrarladığınızda, kendinizi bunun gerçek olduğuna ikna etmeyi başarabilirsiniz. _Doğa ne naziktir, ne de kaba. Ne acıya karşıdır, ne de acıdan yanadır. Doğa, DNA'nın varkalımını etkilemedikçe, acıya hiçbir şekilde önem vermez. Örneğin, öldürücü bir ısırığa maruz kalmadan önce ceylanları uyuşturan bir gen düşünmek kolaydır. Doğal seçim böyle bir geni tercih eder miydi? Ceylanı uyuşturma eylemi genin sonraki kuşaklara aktarılma şansını artırmadıkça, hayır. _Tutuculuk kolaylıkla tutkuyla karıştırılabilir. Evrimi tutucu bir yaradılışçı karşısında savunurken tutkulu görünebilirim ancak bunun sebebi kişisel bir rekabet hissi sergilemek değildir. Tutkulu görünmemin asıl sebebi, evrim lehindeki kanıtların ezici seviyede güçlü olması ve rakibimin bunu bir görememesidir; ya da çok daha alışıldık olanı, bunu görmeyi reddetmesidir. _Darwin'in doğal seçilim yoluyla evrim kuramı doyurucudur çünkü bize basitliğin nasıl karmaşıklığa dönüşebileceğini, düzensiz atomların kendilerini nasıl olup da daha karmaşık desenler şeklinde gruplandırabildiklerini ve bunu insanları oluşturana kadar sürdürebildiklerini açıklar. Darwin, varoluşumuzla ilgili zor soruya bir yanıt sağlar; ki bu, şu ana kadar önerilen tek olası yanıttır. _Doğal seçilim doğanın kör saatçisidir; kördür, çünkü ileriyi görmez, sonuçları hesaplamaz, görünen bir amacı yoktur. Yine de, doğal seçilimin yaşayan sonuçları, usta bir saatçinin tasarımlarını akla getiriyor; bizi etkileyen bir tasarım ve planlama yanılsaması bu.. _Edinilmiş özellikler kalıtsal değildir. Yaşamınız boyunca ne kadar bilgi ve akıl edinirseniz edinin, bir damlası bile çocuklarınıza genetik yollarla geçmez. ___ _Richard Dawkins (1941) Britanyalı biyolog.
·
2.074 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.