Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Dante, Zambaklar
_Ölmedim ama diri de değilim. _Bu rezil durumdakiler yani Araf'ta bulunanlar. Yaşarken kötülük yapmadıkları için Cehennem’e atılmazlar ama iyilik de yapmadıkları için Cennet'e de alınmazlar. _Cehennem ümidin olmadığı yerdir. Hiçbir ümidin kalmaması, hayatta cehennemi yaşamaya denktir. Cehennemde belki acı çekilir ama ölünmez. _Tanrıyı gerçekten tanısaydın sen de ihanet ederdin. Şeytan _Altınla gümüşü tanrı yaptınız kendinize; puta tapardan farkınız, bir yerine yüz puta tapmanız. _Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu, başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin. _Ceza verirsek iyiliğimizi isteyenlere, ne yaparız kötülüğümüzü isteyenlere? _Korku sık sık insanın içine girer, yapacağı onurlu işleri engeller, ürkütür karanlıkta kalmış bir hayvan gibi. _Küçük bir kıvılcımdan koskoca bir alev doğar. _Her yangında bir ruh vardır. Her biri onu yakan şeye sarılır _Kutlu ruhlara katılmayı umdukları için günün birinde, ateşte yanarken yakınmayanları da göreceksin. _Niçin yardım etmiyorsun, seni sevdiği için sürüden ayrılan insana? Hıçkırıklarının iniltisini duymuyor musun? Denizin erişmediği ırmak kıyısında ölümle pençeleştiğini görmüyor musun? _Hemen anladım ki, Tanrının da, tanrı düşmanı şeytanların da sevmedikleri kötüler sürüsüydü bunlar. Hiç yaşamamış olan bu zavallılar çırılçıplaktı ve oradaki at sinekleri, eşek arıları sokuyordu her taraflarını iğrenç kurtçuklar emiyordu, yüzlerinden akıp gözyaşlarıyla ayaklarının dibine inen kanı. _Yüzüme vuranı korku sanma. Aşağıda, cehennem çukurundaki insanların durumuna duyduğum acıma bu. _Özgür bir insan gibi = Korkusunu yenmiş bir insan gibi. _Beceri edinmeden avlanmak isteyen, gerçeklik denizinde, boşuna ayrılır sahilden, çünkü gittiği gibi dönmez geri. _Bugüne kadar hiçbir kadın hakkında yazılmamış şeyleri, sevdiğim kadın için yazmayı niyet ediyorum. _Sana hepsinden ağır geleni, uçurumun içine beraber yuvarlanacağın fena ve budala insanlarla bir arada bulunmak olacak. _Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır. _Sevgi tüm erdemlerin başı olduğu gibi, tüm kötülüklerin de kaynağıdır. Tüm günahların başında bir sevgi bozukluğu vardır. _Yeryüzünde kendini kral sanan birçok kişi, buraya gelince domuzlar gibi pisliğe bulanacak ardında horgörüden başka bir şey bırakmayacak. _İnsan kendine uygun olmayan bir yazgıyla karşılaşırsa, yerini bulamayan her tohum gibi, ulaşamaz başarıya. _Kıskanmayan insan sevmiyor demektir. _Rotam keşfedilmemiş bir denizlere ayarlanmıştır _Bir şey ne kadar mükemmel olursa, o kadar fazla zevk ve acı hisseder. _Şeytan, boyandığı kadar siyah değildir. _Danteye göre Kral Henri VII, insanları yeryüzünde mutlu kılmaya çalışacak, papa da insanları öbür dünyadaki sonsuz mutluluğa hazırlayacaktı. Böylece Dantenin özlediği dünya işleri ile din işlerinin birbirinden ayrılması gerçekleşmiş olacaktı. İmparatorun ölmesi, Dantenin umutları sona erdirdi. ………… _Cehennem_ _Karanlık bir ormanda buldum kendimi, çünkü doğru yol yitmişti. _Ve denizden çıkmış soluk soluğa biri dönüp de azgın suya nasıl bakarsa, hâlâ kaçmakta olan ruhum kimseyi sağ bırakmayan geçide bakmak için döndü geriye. _Başı havada, açlıktan kudurmuş gibi bir aslan, üstüme geliyordu sanki. Öyle ki, havaya bile korku sinmişti. _Yoksa Vergilius musun sen, konuşunca ağzından ırmaklar çağlayan? _Silviusun babası ölümsüzlük ülkesine diri diri girdi, ruhuyla bedeniyle. _Her kötülüğün düşmanı, destek verdi bu çok değerli, çok önemli kişiye, saklayacağı sonuçlar nedeniyle, şaşmamalı buna aklı başında hiç kimse; çünkü o gökyüzünde kutsal Romanın babası seçilmişti: _Ne istediğini bilmeyenler, yeni düşünceler uğruna isteğinden vazgeçenler, başladığını yarıda kesenler gibi oldum, o karanlık yamaçta ben de, vazgeçtim başlangıcı bunca zor işten, yeniden düşününce. _Gecenin soğuğunda büzülüp kapanan, gün ışıyınca dirilip, doğrulan çiçekler gibi, ben de sıyrıldım uyuşukluktan, _Ey yardımıma koşan incelikli kadın ve onun söylediği doğru sözleri yerine getiren, sen soylu kişi! _Buradan gidilir acılar kentine, buradan gidilir yitmiş insanlar arasına. Adalet yol gösterdi, kutsal güç, yüce bilgelik, ilk sevgi yarattı beni. Benden önce her şey sonsuzdu; sonsuza dek süreceğim ben de. İçeri girenler, dışarıda bırakın her umudu. _Akıl hâzinelerini yitirdikleri için acı çekenleri göreceksin. _Ozanlar ozanı Homeros; ardından gelen taşlamacı Horatius; üçüncüsü Ovidius, sonuncusu Lucanus. Kartallar gibi arkadaşlarının üstünde uçan bu yüce ozanın yolundan gidenleri birlikte gördüm böylece. Aralarına çağırdılar, bilgeler topluluğunun altıncısı kıldılar. _Sokratesle Platonu gördüm orada. Demokritosu, Diogenesi, Anaksagorası, Talesi, ibni Sinaayı, ibni Rüşd’ü gördüm. _Dedim ki: Ben o kişiyim ki, sevda esin verince kaleme sarılırım, onun yüreğime yazdıklarını aktarırım. _Lucifer; Her ağızda dişler bir günahkâr öğütüyordu bir değirmen gibi, böylece aynı anda üç günahkâr birden işkence görüyordu ………… _Simgeler_ _Ruhun ölümü = asıl ölüm. Kitabı Mukaddes _Denizin erişmediği ırmak = Yanında denizin daha tehlikesiz kaldığı kötülükler uçurumu. _Aslan = Şiddetin simgesi. Dişi kurt = Cimrilik simgesi. _Tazı = Yeryüzüne adalet ve barış getirecek bir kurtarıcı _Karanlık orman = Aklın çelindiği, ahlak kurallarının önemsenmediği _Bir günahkârlık dönemi; iyilik = Vergilius. _Ruh = Danteye Cenneti gezdirecek olan Beatrice; (Vergilius pagan olduğu için Cennete giremez.) _Yasasna karşı çıktığım = Vergilius isaayı tanımamıştı, pagandı. _Her kötülüğün düşmanı = Tanrı _Gökyüzünün en küçük yuva = Dünya _Beatricenin güzelliği, Tanrının yüceliğini vurguluyordu. _Rehberim, efendim = Sen bana doğru yolu göstereceksin, _Adalet yol gösterdi ulu rabbime = Tanrı adil davrandı. _Kutsal güç, yüce bilgelik, ilk sevgi = Hristiyanlığn üçlem ilkesi (teslis); Tanrının baba, oğul ve kutsal ruhtan oluşması. _Uykuya dalar gibi = Bayılan Dante, Kharonun kayığına binmeksizin ırmaktan geçebilmek olanağına kavuşur. _Şato = İnsanlığa katkıda bulunmuş olanların oturdukları bu şato, insan aklının ürünü felsefeyi simgeliyor; yedi duvar felsefenin yedi bölümünü simgeliyor; akarsu da buraya girme hakkı olmayanların girişini engelliyor. _Penthesileia = Amazon kraliçesi; Aresin kızı; Troyalılarla birlikte savaşırken Akhilleus tarafından öldürülmüştür. _Bilginlerin en bilgini = Aristoteles _Orfeus = Yunan mitolojisinde çalgısıyla hayvanları büyüleyen, ölümü bile alt eden ozan. _Girişin genişliğine aldanayım deme = Giriş geniştir ama çıkış böyle değildir. ............ __ _Dante Alighieri: (1265 - 1321) _Önsöz_ _Dünya şiirinin başyapıtı İlahi Komedya, Dante’nin Cehenneme, Ârafa ve Cennete yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya, 14 233’e ulaşan toplam dize sayısı ile şiir tarihinin en uzun soluklu şiiridir. Dante’nin gezisi bir hafta sürer. Dante’ye Cehennem ve Âraf yolculuğu boyunca Latin şair Vergilius rehberlik eder. Araf’ın tepesinde Vergilius yerini, Cennette Dante’ye rehberlik edecek olan Beatrice’e bırakır. Dünya evrenin merkezidir. Katları, etrafına dönen gezegenler ve arş vardır. Dünya iki bölümden oluşur. Güney kutbu dünyanın doruk noktası, kuzey kutbu ise tabanıdır. Kuzey yarı kürenin ortasında Kudüs yer alır. Lucifer’in (baş şeytan) gökten düşerek açtığı çukur olan Cehennemin girişi Kudüsün altındadır. Güney yarı kürenin ortasında bir ada yer alır. Bu adanın üstünde de, Cehennem çukuru açılırken çıkan topraktan oluşturduğu Araf dağı bulunur. _Cehennem, İlahi Komedya’nın ilk bölümünü oluşturur. Dante (günahkârlık ortamını simgeleyen) karanlık bir ormanda yolunu şaşırır. (aklı simgeleyen) Vergilius ile karşılaşır. Kötülüklerden arınmak için onu öteki dünyaya gezmeye çağırır. Cehennem gezisi Arafta son bulur. Cehennem, dibine doğru inildikçe daralan bir çukurdur ve 8 daireden oluşur ve her dairede değişik suçlar cezalanırılır. Hırsızlar, hileciler, bölücüler cezalandırılır. İşlenen günahlara göre insan dibe doğru batar. Cehennem yolculukları boyunca karşılaştıkları kişiler arasında filozoflar, şairler, politikacılar, din adamları, kraliçeler, papalar, imparatorlar, yer alır. _Cehennem, İlahi Komedyanın en çarpıcı bölümüdür. _İlahi Komedya, Dante’nin yaşam öyküsünün, sanatına yansıması olarak değerlendirilebilir. Dante, italya’ya egemen olan toplumsal çalkantıları, güçlü bir imparatorun olmayışına ve imparatorun dizginleyemediği papalığın yayılmacı amaçlarına bağlar. Dante, iç dünyasındaki kargaşanın çözümünü Tanrıya sığınmada bulur. Yeniden şiire ve idealleştirdiği Beatrice sevgisine döner. Doğru yolu göstermek amacıyla İlahi Komedya’yı yazar. _Dante ile Shakespeare dünyayı aralarında paylaşır; bu iki ad’a eklenebilecek üçüncü bir ad yoktur. T. S. Eliot _İtalyadaki kargaşa, Dantenin dizelerine şöyle yansır: Ey köle İtalya, acılar ülkesi, fırtınada kaptansız gemi, taşranın değil, kerhanenin ecesi! _Guelf’ler, Ghibellin’ler: Dantenin yaşadığı yıllarda italyada da feodalite düzeni ortadan kalkmış, yerini cumhuriyetlere, krallıklara, senyörlüklere, komünlere bırakmıştı. İlkin Almanyada ortaya çıkan Guelf ile Ghibellin partilerinin etkisi italyaya da ulaşmıştı. Almanyada Kutsal Roma-Cermen imparatorluğu tahtı için, Saksonya ve Bavyera dükleri ile Swabia yöneticileri çekişiyordu. Bu görüş ayrılığı XIII. yüzyılda italyaya da sıçradı. Roma-Cermen imparatorlarının italyayı da yönetmelerine karşı çıkarak, papalığın yönetim hakkını savunanlar Guelf adını aldılar. Guelfler italyadaki prenslikler ile cumhuriyetleri de destekliyor, yerel özerkliği savunuyordu. Ghibellinler ise imparatoru savunuyordu. _Kentin yönetimi için birçok kurul oluşturulmuştu. Altı ay süreyle görev yapan bu kurullarn üyeleri ikinci kez üyeliğe seçilemiyordu. İç çekişmelerden etkilenmemesi için de, kentin en üst düzey yöneticisi yabancılar arasından seçiliyordu. _Papa seçilen Bonifazio VlI’nin kent üzerinde egemenlik kurmak politikasna karşı çıktı. Kent yöneticisi Danteyi 5000 florin para cezası ile iki yıl sürgün cezasına çarptırdı. Dante para cezasını ödeyemeyince, bu ceza ölüm cezasına dönüştürüldü. Ancak Dante bu tarihten önce Roma'ya sürgüne gitmişti. Yirmi yıla yakın bir süreyi sürgünde geçiren, bu süre boyunca yazdığı mektuplara Dante Alighieri (haksız sürgün) imzasını atan Dante, sıtmadan öldü. Sürgünün acısını Dante şu dizelerle dile getirir: Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu, başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin. _Beatrice: Dantenin sevdiği kadın. Ömrü boyunca büyük bir tutkuyla bağlandığı, düşünce dünyasını da yönlendiren kadın Beatricedir. Beatriceye duyduğu sevgi yüreğinden hiç silinmez, yaşamının en zor, en karamsar dönemlerinde Dante hep bu sevgiye sığınır. Komşu kızı Biceyi (Beatrice) bir toplantda gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Beatricenin ölümü Dantenin sevgisine mistik özellikler de ekler. İlk kitabı Vita nuovada yeni biçem anlayışına uyarak Beatriceyi över, onu melekler düzeyine çıkarır. _Vita nuova (Yeni Hayat): Yazarın Beatrice beslediği sevginin duygusal, ruhbilimsel çözümlemelerini içerir. _Stilnovo: Şiirde yeni biçem adını verdiği bu akım, aşk duygusunu inceliyor, ruhbilimsel çözümlemeler yapıyor, bir tür aşk kuramı geliştiriyorlardı. Bu şairlere göre, aşk kişinin yönelmesi gereken tek amaçtı, kişiyi soylu kılan, zenginleştiren bir tür tanrıydı; kadın, erdemin, temizliğin simgesi bir tür melek olarak değerlendiriliyordu. _Siyasal bir birliğe kavuşamamış italyada kültür birliği de söz konusu olmadığından, halk dilinin çok sayıda lehçesi vardı. Latinceye karşı halk dillerini savunur. Başyapıtı İlahi Komedya’yı da italyanca (Toscana lehçesi) yazar. Bu nedenle, italyan dilinin kurucusu sayılır. _Su ve Kara Sorunu: 1320, suların karalardan daha yüksek olamayacağını vurgulayan bilimsel incelemesi. _Hristiyanların üçlem (teslis) ilkesini belirttiği için 3 sayısı ortaçağda özel bir önem kazanmıştı. İlahi Komedya’da da önemli bir işlev yüklenir. Her şeyden önce yapıtın tümü üçlüklerden oluşur. İlahi Komedya 3 ana bölüm içerir. ************** _Dante_ _Yıldızını takip edersen, hedefi kaçırmazsın. _Güçlü bir ateş, küçük bir kıvılcımdan sonra çıkar. _Bazen bazı şeyleri anlatmaya kelimeler bile kifayetsiz kalır. _Bir irade, kendisinden daha güçlü bir iradeye karşı koyamaz. _Akıl kötü niyetle, kaba kuvvetle birleşirse kimse karşı koyamaz. _Hayat yolunun ortasında kendimi karanlık bir ormanda buldum. _Ölmek umutları yok bunların. Hayatlarıysa öyle pis ki zavallıların. _Mutlu günleri anmak acılı günlerde, inan ki acıların en büyüğüdür _Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır. _Bilmez misin ki insan olgunlaştığı oranda zevki ve azabı daha güçlü hisseder? _Siz insanlar hem sadakat ister, hem de buna maruz kalınca kaçacak delik ararsınız. _Herkes yenenin peşinden gider; kimi önde yürür, kimi onu arkasından çeker, kimi varlığını yanında belli eder. _Ya hissettiğin yanlıştır ya da olduğun yer. _Aşkın efendiliği iyidir, çünkü o, ona inanan kişinin ruhunu bayağı şeylerden uzak tutar. _Bu rezil durumdakiler, kötülük de iyilik de yapmadan yaşamış olanların ruhları, Tanrı'ya başkaldırmayan, ama yanında yer almayıp, yansız kalan kötü meleklerle birlikteler. Cennet, güzelliği gölgelenmesin diye kovdu bunları, isyancı meleklere onur katmayacakları için cehennemin dibine de almıyorlar onları. _Rüzgarda doruğu bel vermeyen, sağlam bir kule gibi ol sen; çünkü düşüncesinin üstüne düşünce yeşerten, uzaklaşmış olur ereğinden, ikinci düşünce güçsüz kılar ilkini. _Niye yükseklerde uçuyor ruhunuz, gelişmesi bitmemiş tırtıllar gibi kusurlu böcekler olduğunuzu bilmiyor musunuz? _Şunu anladım ki, ondan başka hiçbir gerçeğin olmadığı gerçek aydınlatmadıkça, doymak bilmiyor aklımız. Ulaşır ulaşmaz gerçeğe, ininde bir hayvan gibi duruyor aklımız; ulaşmalı o gerçeğe; yoksa işe yaramaz umutlarımız. _Şimdiye dek onunla ilgili söylediklerim, yanyana getirilseydi tek bir övgüde, yetmezdi şimdiki güzelliğini belirtmeye. Yalnızca bizim algımızı aşmıyordu, gördüğüm güzellik, sanırım onu, yalnızca yaratıcısı anlıyordu. _Yalan görünüşlü bir gerçek karşısında insan çenesini tutmalı elinden geldiğince, çünkü utanmak zorunda kalabilir kusuru olmasa da _Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu, başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zorlu olduğunu göreceksin. _Yeryüzünde kendini kral sanan birçok kişi, buraya gelince domuzlar gibi pisliğe bulanacak, ardında horgörüden başka bir şey bırakmayaca ****************** ********** _Beyaz Zambaklar Ülkesinde_ Grigory Petrov _Aydın olmak, modaya uygun kıyafetler giymek veya modern şapka takmak değildir. Aydınların hepsi ulusal zekâyı geliştirmek, ulusal vicdanı uyandırmak, ulusal iradeyi güçlendirmek zorundadır. Halk size, iyi bir ücret almanız ve oyun oynamanız için okutup terbiye vermedi. _Bir millet nasılsa, devlet adamları da onlar gibidir. Devletlerin ilerleme ve yozlaşması yalnızca devlet adamlarından kaynaklanmaz. Yöneticiler iyi veya kötü olsunlar, onlar kendi milletlerinin birer yansımasıdırlar. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halk kitlesinin içinden doğmuştur. İşte bu nedenledir ki, eskiden beri ‘Her millet, layık olduğu idareye ve devlet adamlarına sahip olur’ denilmiştir. _Mercanlar, taşlardan kopan minik parçalardır. Bu minik parçalar görünmeden büyürler ve sonuçta üzerinde insanların yaşadığı kocaman adalar haline gelirler. Diğer taraftan, karıncalar, evleri, mobilyaları kemirirler. İnsanları evlerinden kaçmaya mecbur bırakırlar. Ülkemizde nasıl bir emek harcayacağız; yaratıcı mı yoksa yıkıcı mı? _Zaman geçtikçe nesiller sürekli değişiyor. Her nesil, kendisiyle birlikte yeni kavramlar, söylemler, yeni ihtiyaçlar ve talepler geliştiriyor. Yeni nesillere artık eskimiş, zaman aşımına uğramış yönetim biçimleri ve yasalar zorla uygulanamaz. _Eğer gençliğin ruhunu tarım yapılmayan bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada yabani otlar ve dikenler biter. _Ülkede kültür işçisi yoktu. Halkın zekâsı uyuyordu. Cahillik, bilgisizlik artıyordu. Kalabalık ve yoksulluk da artış gösteriyordu. Devlet yoksullaşıyordu. Ahlakça, fikirce, ekonomice iflasa sürükleniyordu. Oysa biraz okuyup yazmış olanlar ne yapıyordu? Onlar budalaca ama ilgi çekici uydurmaları okumaktan sarhoştular. _Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalı. Hiçbir şey tek yanlı, tek gözlü olmamalı. Her şey ölçülü olmalı, zamanında ve yerinde yapılmalı. _İnsan, yeryüzünün en değerli yaratığıdır. O, Tanrısal yaratılışın baş tacıdır. Bu dünyada her şey insan içindir. Sanat, bilim, teknoloji, bütün bu güzellikler ve zenginlikler insanları daha güvenli huzurlu ve mutlu etmek için ortaya konulmalıdır. Bunlar insanı daha aydınlık günlere götürmelidir. _Tarihte öyle milletler gelmiş geçmiştir ki, yiğitlikleriyle, ihtişamlarıyla gözlerimizi kamaştırırlar. Fakat bunlar sonunda, genel bir ahlak bozukluğunun kurbanı olmuşlardır. Ben sizi topluca çürümekten, düşünsel bir uyanışa çağırıyorum! Şunu hatırlatmak isterim: Hayat yapıcılığına, yaratıcılığa ne zaman başlıyorsunuz? Siz ey bay ya da bayan, hayata borcunuzu ne zaman ödeyeceksiniz? *_Bataklıklar ülkesi Finlandiya’da insanlar daha çok başkalarının hak ve hürriyetlerini düşünür. Finlandiyalılar konuşmaz, fısıldaşırlar. Kalabalığın sesi duyulmaz. Sokaklar sessizdir. Finlandiya’da Rus kültürü olmadığının ilk belirtisi budur. Finlandiya’da polisler bağırmaz. Finlandiya’da insanlar hür oldukları için, istedikleri zaman, diledikleri yerde şarkı söylemek, çalgı çalmak gibi hakları olduğunu düşünmez. _Büfelerde hiçbir şey satılmaz. Yemekler büyük bir orta masasına konur. Yemek, içmek isteyen her yolcu dilediği şeyi kendisi alıp doldurur. Doyasıya yiyip içer. Öğle, akşam yemekleri için bir ya da bir buçuk markkayı kendisi kasaya öder. Tramvaya binersin biletçi yok. Kontrolör yok. Parayı kutuya atar, dilediğin yere gidersin.’ ’Otelde kalırsın, kaç gün kaldığını ne yediğini kendin söyleyip ödersin. Finli bir öğretmen bunun nedenini şöyle açıkladı: Biz, kontrolöre değil, halka, insanlara inanırız. _Kitabın ön sözünü yazan D. Bojkov’dan Finlandiya_ _Finlandiya_ _13. yüzyıldan tam 550 yıl İsveç egemenliğinde Kalmıştır. İsveç ve Rusya arasındaki mücadele 1808-1809 Fin Savaşı sonucunda Finlandiya, Rus Çarlığına bağlanmıştır. Bolşevik İhtilali’nin hemen ardından ise 1917 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Stalin’in baskılarına boyun eğmeyen Finler, SSCB ile iki kez savaşmıştır. 1995’te AB’ye üye olmuştur. _Eğitim sistemi_ _Herkese Eşit, Ücretsiz Eğitim_ _Finli çocuklar okul hayatları boyunca oyun oynayarak ve zevk alarak öğrenirler. Sahlberg, “Eğitimde kaliteyi yükseltmek yerine eğitim eşitliğini tüm öğrencilere hakkaniyetle dağıtmak başarıyı getiriyor,” diyor. Okulun dışındaki faktörler başarıyı büyük ölçüde etkiliyor. Kültür, politika, insanların mutluluğu iyi ise başarı da kendiliğinden geliyor. Ülkenin ekonomik durumu da eğitimdeki başarıyı etkiliyor. Ülkede güçlü kamu okulları var, neredeyse hiç özel okul bulunmuyor. Standart eğitim yerine kişiye özel eğitim de uygulanıyor. Sınav yok. Fin kültürü çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok. Eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Sadece 16 yaşındayken ülke genelinde bir sınava giriyorlar. Tüm öğretmenlerin en az master derecesi var ve üniversite başarısı en yüksek %10’luk dilim arasından seçiliyorlar. Öğretmenlik toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden biri. Bu, çocukların her türlü gelişimini gözlemleyebilmelerini ve esnek çözümler yaratabilmelerinin en önemli nedeni. İlkokulda öğrencilerin teneffüs olarak geçirdikleri zaman 75 dakika. Öğrencilere ödev verilmiyor çünkü öğrenmenin yeri okul olarak kabul ediliyor. Her çocuğa bir birey olarak değer veriliyor. Rekabet, üstünlük kazanmak Fin kültüründe değer verilen bir şey değil. Eğitim ‘herkes için eşit imkânlar sağlamak’ demek. Eşitlik kavramına olağanüstü değer veriliyor. Tüm çocuklar zekâ ve becerileri ne olursa olsun aynı sınıflarda okuyor. Öğretmenlerin üzerinde müfettiş, denetleme gibi baskı unsurları yok. Devlet, verdiği eğitime o kadar güveniyor ki öğretmenleri denetlemeye tabii tutmuyor. Öğretmenlere ülkenin her köşesine medeniyet taşıyan kişi gözüyle bakılıyor. 90’lardan itibaren Devlet kontrolü tamamen kalkıyor ve öğrencilerinin durumundan, eğitimlerinden, müfredattan tamamen okulların sorumlu olması gerektiğine karar veriyorlar ve bu başarıyı getiriyor. Finli öğretmenleri bu derece başarılı yapan şey kesinlikle çok akıllı olmaları değil. Bir sınav sonucunda yüksek puan alanları okula kabul etmiyor. Öğretmen olacak kişiler zekâdan önce gelen iyi ilişkiler kurabilme, empati yapabilme, çocukların düzeyine inebilme, araştırmacı bir kişiliğe sahip olabilme gibi kriterler daha ön planda. Okul mimarisinin özelliği öğrencilerin kendilerini ev ortamındaymış gibi hissetmeleri amaçlanmaktadır. _Eğitim küçük bir ülkenin güvencesidir_ _Eğitim ve demokrasi, modern toplumun temel taşıdır. _Modern dünyada iyi eğitilmiş bir nüfus, ülkenin başarısının anahtarıdır. Fin toplumunun dünyanın en zengin ülkeleri arasına girmesi büyük ölçüde eğitime yaptığı yatırımdan kaynaklanmaktadır. _Bir eğitim sistemi ne kadar güçlü olursa olsun başarısını devam ettirebilmek için sürekli geliştirilmeye ve yenilenmeye ihtiyaç duyar. _Eğitim ücretsiz ve ilgi çekici. Bu yapı herkes için mevcut olan yaşam boyu öğrenmenin omurgasını oluşturmakta. ................... . . _Önsöz_ _Yazar, Rusya’nın egemenliği altında yoksul ve ezilmiş bir hayat süren Finlandiya’ya yaptığı sayısız seyahatlerinde tanıklık ettiği Fin halkının milli uyanışını bu kitapta özetlemiştir. Yazar, kendisini Fin halkının uyanışına adamış Snelman ve ona yoldaşlık eden bir avuç aydının yaşamı etrafında, eğitim başta olmak üzere, okumanın, öğrenmenin, çalışmanın önemine değinerek, toplumsal ahlakın tesis edilmesinde ailenin rolünü vurgular. _Milletlerin kaderini tayin eden ve huzur ve refaha doğru yol almasını sağlayan hadise “milli uyanış” olarak ifade bulur. Milli uyanışa giden yol ise yüksek ahlak, çok çalışmak ve üretmekten geçer ki bu ancak sağlam temellere dayanan bir eğitimle mümkündür. Eğitim sistemini sağlam temeller üzerine inşa edemeyen toplumların kaderi ne yazık ki hüsrandır. Fertlerinin çalışmadan, üretmeden refah içinde yaşamanın yollarını aradığı toplumlar, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kaybetmekle yüz yüze kalırlar. _Finlandiya, dünyada refah düzeyi yüksek ülkeler sıralamasının başlarında yer almaktadır. Fin halkı milli uyanışını eğitimle gerçekleştirmiştir. Günümüzde Finlandiya’nın eğitim sistemi tüm dünyada örnek gösterilmektedir. _Johan Vilhelm Snelman_ (1806-1881)Finlandiyalı filozof. _Hayatını konu alan, Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitap Atatürk’ün emriyle tüm askeri okullarda okutulması zorunlu tutulmuştur. _Grigory Petrov_(1866-1925)Rus yazar. _Görüşleri nedeniyle kiliseden aforoz edilip kovulduktan sonra kendisini tamamen yazarlığa verdi. Bolşevik Devrimi gerçekleştiğinde ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Eserleri, Türkiyede etkili olmuş, devrin aydınlarını etkilemiştir. _AB’nin komiseri Oli Rehn, 2007’de: Türkiye ve Finlandiya’nın siyasi mitolojisindeki önemli benzerlikleri modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’e kadar dayanır. O, Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını Türk eğitim kurumlarında zorunlu bir kitap olmasını istedi. Atatürk, Fin bağımsızlığının lideri ve Batı demokrasisinin savunucusu General Mannerheim’in bir hayranı olduğu da bilinmektedir. 1956’den 1981e kadar Finlandiya başkanlığını yürüten Urho Kekkhonen gençliğinde Atatürk devrimlerini okumuştur. Finlandiya bağımsızlık ve kalkınmasında Snelman ulusal bir düşünür; Mannerheim bir asker ve stratejik lider; Kekkhonen ise bir devlet adamıdır. Türkiye’de ise tüm bu üç karakter Kemal Atatürk’te birleşir.” ______
·
1 artı 1'leme
·
1.790 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.