Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Uzun bir sessizlikten sonra, Helen, fısıldayarak, “Çok mutluyum, Jane,” dedi. “Benim öldüğümü öğrenince sakın üzülme. Üzülecek bir şey yok çünkü. Nasıl olsa hepimiz öleceğiz. Beni öldüren hastalık da ağrılı, sancılı bir şey değil. Yumuşak, yavaş bir şey. İçim de rahat. Arkamda benim yokluğuma pek ağlayacak kimse bırakmıyorum. Bir tek babam var dünyada; o da geçenlerde evlendi... Pek aramaz beni. Böyle genç yaşımda ölmekle dünyada çok acı çekmekten kurtulmuş oluyorum. Zaten dünyada pek başarı kazanacak yetenekler yoktu bende; hep beceriksizlik yapıp duracaktım nasıl olsa.” “Ama nereye gidiyorsun, Helen? Görebiliyor musun gittiğin yeri? Biliyor musun?” “İnanıyorum. İnancım var: Tanrıma gidiyorum.” “Tanrı nerdedir? Tanrı nedir?” “Seni, beni yaratan, yarattığını da asla yok etmeyecek olan güçtür. Ben O’nun kudretine hiç koşulsuz inanıyor, iyiliğine sorgusuz sualsiz güveniyorum. Büyük an gelip çatsın da beni O’na kavuştursun, O’nu bana göstersin diye saatleri sayıyorum.” “Helen, Cennet diye bir yerin var olduğuna, ölünce ruhlarımızın oraya gideceğine inanıyorsun demek?” Bir başka dünya olduğuna inanıyorum. Tanrı’nın iyi olduğuna inanıyorum. Ruhumu hiç kaygısız teslim edebilirim ona. Tanrı benim babam; benim arkadaşım. Tanrı’yı seviyorum ben. O’nun da beni sevdiğine inanıyorum.” “Ben de ölünce sana yeniden kavuşacak mıyım yani, Helen?” “Sen de benimle aynı mutlu ülkeye geleceksin. Evren’in Babası seni de karşılayacak; bundan hiç kuşkum yok, sevgili Jane.” Ben hâlâ soru soruyordum ama şimdi içimden, kendi kendime, “Nerede bu ülke? Gerçekten var mı?” diye soruyordum. Helen’e daha sıkı sarıldım. Bana her zamankinden daha yakındı sanki. Onu hiç bırakamayacakmışım gibi geliyordu. Yattığım yerden yüzümü onun omzuna gömmüştüm. Biraz sonra Helen son derece tatlı bir sesle, “Ne kadar rahatım!” diye mırıldandı. “O son öksürük yordu beni biraz. Uykum geldi. Ama, sakın yanımdan gitme, Jane. Hoşuma gidiyor senin böyle yanımda olman.” “Hep burada kalacağım, benim bir tane Helen’im. Kimse alamaz beni senin yanından.” “Rahat mısın, canım?” “Evet.” “İyi uykular, Jane.” “Sana da iyi uykular, Helen.” Beni öptü. Sonra çok geçmeden, ikimiz de uyumuşuz. Uyandığım zaman sabah olmuştu. Alışık olmadığım bir kımıltı uyandırdı beni. Gözlerimi açıp baktım: Birisinin kucağındaydım. Hastabakıcı beni kollarına almış, yatakhaneye götürüyordu. Yatağımdan gizlice kaçtığım için azar yemedim. Herkes başka bir şeylerle uğraşıyordu. Sorduğum bir sürü soru karşılıksız kaldı. Birkaç gün sonra öğrendiğime göre Miss Temple, şafak sökerken odasına dönünce beni o küçük yatakta, yüzüm Helen’in omzuna gömülü, kollarım boynuna sarılı bulmuş. Ben uyuyormuşum, Helen’se ölmüş.
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.