Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

_İletişim, karmaşık bir sorundur ve benim gibi bazı içe dönük kişiler bu sorunu tuhaf, tamamen tatminkar olmayan ama ilginç bir yolla çözmüşlerdir: Biz yazarak iletişim kurarız, ama dolaylı bir yoldan. Sanki sağır ve dilsizmişiz gibi. Ve yalnızca yazıyla değil, dolaylı olarak da. Hayali durumlardaki hayali insanlar hakkında öyküler yazarız. Sonra bunları yayımlarız (çünkü bu öyküler kendi tuhaf üsluplarıyla birer iletişim eylemidir, başkalarına hitap ederler). Sonra insanlar bunları okurlar ve telefonu açıp derler ki: Ama sen de kimsin? Bana kendini anlat! Biz de deriz ki: Anlattım ya işte. Hepsi orada, kitabın içinde. Önemli olan her şey orada. Peki ama sen onları uydurmuştun hani! Evet, ama nereden? _Jung’un içe dönük/dışa dönük yelpazesinin yalnızca insanlar değil yazarlar için de geçerli olduğunu anlatamıyorum. Yani bazı yazarlar kendileri hakkında konuşmak isteyebilirler, hatta buna ihtiyaçları vardır, ama bazı yazarların ihtiyacı ve isteği de özel hayatlarının gizli kalmasıdır. _Hayatım boyunca yazdım ve hayatım boyunca "nasıl yazmalı" kitaplarını okumaktan kaçındım. Ama ben hiçbir şeyi planlamadım ki, buldum." Andy : "Nerede?" Ben: "Bilinçaltımda. _Peki, nedir hayal gücünün yararları? "Bunun yararı sana zevk ve haz vermesidir. Hayal gücüyle yaratılmış kurmacanın yararı dünyayı, çevrendeki kişileri, kendi duygularını ve kaderini daha derinlemesine anlamanı sağlamaktır. _Eğer çocuktaki hayal gücünün kökünü gerçekten kazıyabilirseniz, o çocuk büyüyünce bir patates olur. Ama hayal gücü reddedilirse, hor görülürse sonuçta vahşi ve yabani şekillere bürünür; şekilsizleşir. En iyi ihtimalle, ben- merkezci bir düş kurma olur; en kötüsü de, ciddiye alındığında çok tehlikeli bir konum olan, kendi söyleyip kendi inanmaktır _Fantazi ve para birbirleriyle ters orantılı olarak gelişirler. İktisatçıların Le Guin Kanunu olarak bildikleri bir kanundur bu. _Çünkü fantazi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fantaziden korkar. Fantazideki hakikatin, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar. _Normal çocuklar, gerçeklikle fantaziyi birbirinden ayırt etmeyi gayet iyi becerir, yetişkinlerin çoğunlukla yaptığı gibi bunları birbirine karıştırmaz. Çocuk tek boynuzlu atların gerçek olmadığını tabii ki bilir, ama öte yandan tek boynuzlu atlar üzerine yazılan bir kitabın, eğer yeterince iyiyse, hakiki bir kitap olduğunu da bilir. _Sahte gerçekçilik zamanımızın kaçış edebiyatıdır. _Gerçek yasalar -bilimsel olduğu kadar etik ve estetik yasalar da- herhangi bir otorite tarafından yukarıdan aşağı dayatılmaz, nesnelerin kendisinde vardır ve bulunmaları, keşfedilmeleri gerekir. _Özel hayat mı? Ne kadar seçkinci, Viktorya çağına özgü bir kavram. Son günlerde bu kavram, en az tevazu kadar antika geliyor insanın kulağına. Ama bütün bunları telefonda anlatamıyorum, dilim dönmüyor. _Bazı insanlar telefonla konuşabiliyorlar. Herhalde bu nesneye inanıyorlar. Benim için telefon, doktordan randevu almaya, bir de dişçimle randevularımı iptal etmeye yarar. _Eylemle, yaratmayla ilgili bu yaklaşımım, belli ki temel bir tavır ve kitaplarımın çoğunda açıkça görülen I Ching'e ve Taocu felsefeye duyduğum ilgiyle aynı kökten geliyor. Taocu dünya kaotik değil düzenlidir, ancak düzeni insan ya da kişisel veya insancıl bir tanrı tarafından dayatılmış bir düzen değildir. _Ben mühendis değil kaşifim. Yerdeniz’i Keşfettim. İyi yapılmış planlar her şeyi birden içerme eğilimindedir; keşifler ise adım adım yapılır. Planlama zamanı inkâr eder. Keşif zamansal bir süreçtir. Yıllar ve yıllar alabilir. _Özgür olmak hiç de disiplinsiz olmak demek değildir. Bir şeyi disiplin altına sokmak, onu baskı altında tutmak değil, eğitmek, gelişmesi, harekete geçmesi, verimli olması için teşvik etmek demektir - bu şey ister şeftali ağacı olsun, ister insan zihni. Sanırım birçok Amerikalı erkeğe tam tersi öğretildi. Onlar hayal güçlerini baskı altında tutmayı, onu çocuksu veya kadınsı, kazançsız ve muhtemelen günahkâr bularak reddetmeyi öğrendiler. Ondan korkmayı öğrendiler. Ama hiçbir zaman onu disiplin altına sokmayı öğrenemediler. _Okuduğu ve izlediği bütün bu türlerin güdük, umutsuzca güdük olması onun için kusur değil, tam tersine güven verici bir şeydir. Eğer hakiki anlamda gerçekçi olsalardı, yani gerçekten hayal ürünü ve yaratıcı olsalardı, o zaman korkardı bunlardan. _Eğitim ve teşvikten yoksun olduğu için düşleri iğrenç bir yavanlığa takılıp kalır: televizyondaki sabun köpüğü dizilere, "gerçek aşk hikâyeleri"ne, dedikoducu romanlara, tarihsel-duygusal romanlara ve diğer saçmalıklara. Yani, hayal gücünün yararlarına karşı derin bir güvensizlik besleyen bu toplumun, hakiki anlamda yaratıcı ürünlerin yerine geçirdiği tüm o derme çatma piyasa işi zanaatkârlığa… _Yüzlerinde sanki karınları açmış gibi ıstıraplı bir ifade var. Sanki bir şeye açlar, sanki bir şey kaybetmişler ve nerede olabileceğini düşünmeye çalışıyorlar, ya da belki neyi kaybettiklerini bulmaya çalışıyorlar. Çocuklukları olabilir mi bu? _Bence olgunluk kabuk değiştirmek değil, serpilip gelişmektir. Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur. Olgun bir insanın tüm gelişmiş yetenekleri bir çocukta vardır; eğer bu yetenekler gençlikte teşvik edilirse yetişkinde iyi ve akıllıca bir noktaya varır; ancak bunlar çocuklukta bastırılır ve yok sayılırsa yetişkin kişilik körleşir, sakatlanır. Sonuç olarak, bu yetenekler içinde en insana özgü ve insani olanın hayal etme gücü olduğuna inanıyorum: O halde kütüphaneciler, öğretmenler, ebeveynler, yazarlar ya da sadece yetişkinler olarak bize düşen mutlu görev, alabileceği en iyi, en saf besinleri vererek bu yeteneğin çocukta özgürce gelişmesini, yeşil defne ağacı gibi serpilmesini teşvik etmektir. Ve hiçbir durumda bunu susturmamalı, küçümsememeli, çocukça olduğunu, erkeğe yakışmadığını, hakiki olmadığını ima etmemeliyiz. ... ..… _Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar kitabı, seçme yazılardan oluşur. _Önsöz_ _Le Guin, uzay gemisindeki bilge kocakarıdır. Le Guin bizimle rüyaların diliyle konuşur, kadınların ve ejderhaların öykülerini anlatır. Henüz gerçek olmamış öykülerdir bunlar. Konuştuğu dil ise hepimize tanıdık gelir. Bazılarımız dehşet içinde duymamaya çalışır, dinlemez, anlamaz. Bazılarımız ise dinler. Cesareti olanlarımız o dili doğduğundan beri bildiğini fark eder. Henüz isimlendirilememiş olanı, henüz yaşanmamış olanı, görülüp de algılanamamış olanı, hep duyulup da gürültü zannedileni söyler o dil. Var oluş kadar kadim bir lisanla konuşan ejderha, gücünü yalnızca zorunluluk karşısında kullanan büyücü. _Fantezi, bilimkurgu ya da deneme farkı gözetmeden, tüm Le Guin yazıları birer yolculuk öyküsüdür. _Amacının daima "kimsenin duygularını incitmeden mümkün olduğu kadar çok şeyi altüst etmek" olduğunu söyler Le Guin. Altüst edici söylemler duygularınızı incitmese bile savunma mekanizmalarınızı elinizden alır çoğu kez; acımasız bir dünyaya karşı arkasına sığındığınız duvarları yıkmasa bile geçersiz kılar, kendinizi apansız çırılçıplak hissetmenize neden olur. Le Guin'in denemelerini okumanın böyle bir "soyucu" etkisi var: Kendi bedeninize (erkek imgesinde kurulmuş benliğimize), kurumlara (devlete, bilime, "gerçekliğe" ve gerçekçiliğe) olan inancınızı kuşkuya çeviren, "kadınları, rüyaları ve ejderhaları" tüm dehşetleriyle üzerinize salıveren bir etki. O kadınlar, rüyalar ve ejderhalar, şu ya da bu yolla edindiğiniz (çoğu kez sahte) güveni birden yok ederler, sizi bir kuşku çukuruna iterler; ancak bir kere o güvenden, o "emin olduğunuz gerçeklerden" arındığınızda da, sizi elinizden tutup düze çıkarırlar. _Le Guin bizi rüyanın gücünü ve gerçekliğini kabullenmeye, onu "gerçekçiliğin" ve akılcılığın terimleriyle açıklamaya çalışmamaya çağırır. Çünkü kolay yoldan yapılan böyle bir açıklama her şeyi yerli yerine oturtacak, dünyayı (gerçekte sahip olmadığı) bir düzen görüntüsüne sokacaktır. O zaman, tüm bu düzen yanılsamasına rağmen bir türlü mutlu olmadığımızda, elimizde akıldışına, nevroza kaçmaktan başka çare kalmaz. Oysa rüyalar, düzensizliğin çok veçheli anlamlarına yaklaştırırlar bizi. Biz de ancak hayatımızı bir rüyaymış gibi yaşadığımızda kazanabiliriz. _Rüyalarını hatırlamayanlar, ejderhalara da inanmazlar. Elflere, ve cinlere, peri kızlarına ve büyücülere de inanmazlar. Başka bir gerçekliği tanımaya çaba göstermedikleri için de bu gerçekliğin içine kısılıp kalmışlardır. ___ _Sözleri_ _Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor. Bir sonraki nesil, cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler. _Hangi aklı başında insan bu dünyada delirmeden yaşayabilir? _Eğer bir şeyi bütün olarak görebilirsen, hep güzelmiş gibi görünür. Gezegenler, yaşamlar... Ama yakından bakıldığında bir dünya yalnızca toz ve kayadan oluşur. Günden güne yaşam daha da zorlaşır, yorulursun, ritmi kaçırırsın. Uzaklığı ararsın-ara vermeyi. Dünyanın ne kadar güzel olduğunu görmenin yolu, onu ay gibi görmekten geçiyor. Yaşamın ne güzel olduğunu görmenin yolu, ölümün bakış açısından bakmaktan geçiyor. _Farklı güneşlerin ışıkları farklıdır, ama tek bir karanlık vardır! _Zihin gözü ve televizyon ekranının önemli bir ortak noktası vardır. Televizyon genellikle aptal kutusu olarak nitelendirilse de aslında hayaller kutusu da olabilir. _Tanrılardan bahsederim. Ateistim. Fakat bir sanatçıyım ve dolayısıyla yalancıyım da. Söylediğim hiçbir şeye güvenmeyin. Doğruyu söylüyorum. _Bir şeye karşı çıkmak, onu beslemektir. _Devrimin çocukları asla minnettar olmazlar. Ve devrim buna minnettar olmalıdır. _Bir mum yaktığında beraberinde bir gölge oluşturursun. _Benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alıkoymaya hakkı yoktur. _Benim yalnızlığım zaten kalabalık. Kıyıya vurmadıkları sürece, balıklar suyun farkında değildirler Düşünceler baskı altına alınarak yok edilemezler. Onlar ancak dikkate alınmayarak yok edilebilir. “Sağır bir şiddet karşısında hangi söz bir anlam ifade eder ki Bütün hayatımızı, aslında yapmaktan başka çaremiz olmayan şeyleri rızamızla seçmeyi öğrenmekle geçiriyoruz. ___ _Ursula K. Le Guin_(1929 – 2018)Abd Aralarında kendi yarattığı Hain ve Yerdeniz kurgusal evrenlerinde geçen bilimkurgu ve fantezi eserlerinin de bulunduğu spekülatif kurgu çalışmaları ile tanınmış Amerikalı yazardır. _Kültürel antropoloji, etnolojik, etnografik, dilbilimsel, sosyal ve psikolojik analiz yöntemlerine dayanarak kültürlerin gelişimini inceleyen bilim dalı. Fiziksel antropoloji, arkeoloji ve dilbilimsel antropoloji ile birlikte antropolojinin geleneksel dört ana bölümünden biri olarak tanımlanır.[2] Kültürel antropoloji, katılımcı gözlem (genellikle saha çalışması olarak adlandırılır, çünkü antropolog, araştırma yerinde uzun bir vakit geçirerek gözlem yapar), görüşme ve anketler dahil olmak üzere çeşitli metodolojilere sahiptir. ___ _Veçheli _Metodoloji _Nosyon _Sakil hissetme _Kurgusal evren _Sahte gerçekçilik _Sahte güven
·
240 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.