Dünya Ne Zaman Masum Oldu Ki ?"Dünya ne zaman masum olmuş ki masumiyetini kaybetsin. Ölüm ne zaman kendini kabul ettirebilmiş ki, hayat kendine çekidüzen versin. Ne zaman "var" olabilmiş ki insan, varoluş acısını çeksin."
Var oluş sancısı ile dünyaya geldik. Var olmak uğruna Ben Varım! Ben Buradayım! Ben Güçlüyüm! demek uğruna yok etmeyi seçtik. Birlikte var olamadık daha doğrusu var olmayı kabul edemedik. Ben varsam başkasına gerek yok dedik. Sahi ya neydi; Her şeyi tüketmek uğruna benliğimizi bir kenara bırakıp peşine koştuğumuz var olmak ?
Yoksa bahsi geçen var olmak sade ve sadece yaşamak mı demekti ? Eğer sadece yaşamak demekse bu sevdaya düşenler "Dünyanın yedi harikasını bir bir sayanlar çocuğu unuttu. Dünyanın tek harikasıydı hâlbuki. Binlerce yıldır yıkıntıları onaran, neşesiyle dünyayı şifalandıran bu el değmemiş varlığı gözden kaçırdılar. Sadece gözden kaçırmakla da kalmadılar. Gülüşlerini , hayallerini , dokunuşlarını , masumiyetlerini ,uykularını , rüyalarını yaşamak uğruna elleriden çaldılar.
"Çocuk rüyalarıyla arınıyorum
Çocukların uykuda gülmeleri boşuna değil. Rüyalarında neler yapıyorlar bilseniz. Vadilerinde hangi bulutlar koşuyor, bulutlarından sarkan yağmur kuşakları kaç renkli? Sizi rüyalarına davet etmiyorlarsa görüp göreceğiniz bu gülüştür işte." Bu gülüş ki dünyaları bahşeden yaşamak dediğimiz şeyin ta kendisi ... Lakin onlar kimsecikleri rüyalarına davet etmiyorlardı. Elbette ki etmeyeceklerdi de. Biz her daim zarar veriyorduk; gülüşlerine, masum hallerine... Aslında biz gölge düşürüyorduk onların var oluşlarına. Henüz farkında değildik asıl zararı kendimize verdiğimizin. Değişmiştik, değişiyorduk...
"Ülkeler değişti, içindekiler de
Çirkin ve değişik toprağın rengi artık
Renkler değişti, tatlar da
Azaldı yüzlerdeki tebessüm ve tatlılık.."
Azalmıştı lakin toparlamak, aklayıp paklanmak gerekiyordu..." Kelimeler çökmesin bir kere, derin bir suskunluğa gömülmesin insan. Yerin yedi yüz metre altında umut var..." Bizim içimizde de bitip tükenmek bilmeyen gökyüzü kadar berrak bir umut.
"Yağmur yağmaya görsün; pencereleri açtığımızda tenimize meleklerin indirdiği rahmetle dokunan "er-Rahman"ın tecellisi değil midir!" umudu...
Heyhat! Kimse kalbini ellerinin arasına alamaz! Fakat ellerini kalbinin içinde dinlendirebilir pekâlâ! Çıkardığı zaman ay beyazı kesecek ellerini.Biliyorum susuzluktan yere düşeceğim anda fışkıracak hayat..."
UMUDUMU KAYBETMEDİM. "
Severek okuduğum bu kitabın kesinlikle okunmasını isteyerek, çok fazla uzatmadan bitiriyor ve okuyacak olanlara keyifli okumalar diliyorum.