Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İbn-i Haldun - Konfüçyüs
_Benzer hadiseleri benzer şartlar veya benzer şartları benzer hadiseler meydana getirmektedir. _O, senin mutluluğunu senden daha çok ister ve senin çıkarlarını da senden daha iyi bilir. Çünkü o, senin idrakinin ve aklının sınırlarının üstünde bir varlıktır _Türkler, savaşçı karakterleri ve kahramanlıkları nedeniyle islâmın kurtarıcısı olmuşlardır. _İlim bir kuyu, tartışma ise onun kovası gibidir. _Mağluplar galipleri taklit ederler. _Şehirlerin de bir ruhu vardır. Bir şehirde yaşayan insanlar zamanla yaşadığı şehrin ruhuyla karakteristik açıdan özdeşleşirler. _Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. _Bilesin ki, vücut için çok besin almaktan, açlık daha elverişlidir. _İlme yasak koyanlar veya insanları yalanla meşgul edenler, aklın ve insanlığın en büyük düşmanlarıdır. _Şu bir gerçek ki: Peygamberlik kurumu, akla dayalı bir şey değildir. Onu bildiren, duyuran dindir sadece. Varlık ve insanlığın yaşamı, öyle Tanrıdan din getiren biri olmaksızın da oluşup gelişebilir. Düşünün: Kitaplılar ve peygambere uyanlar, kitapları olmayan ateşe tapanlardan sayıca daha azdırlar. Gerçekten ateşe tapanlar, dünyada en kalabalık topluluklardan birini oluştururlar. Kitapları, peygamberleri olmadığı halde, onların da yönetimleri ve uygarlıkları vardır. Peygamberlik ile hükümdarlık arasında hiçbir mantıki ve zorunlu ilişki yoktur. _Yönetimde şeriat gerekli değildir. (2. Abdulhamid zamanında yasaklanmıştır.) _Mantık ilminde esas, ispat etmektir. Mantık, konuşanın delillerini çürütürken, bu delilillerin müdafaa ettiği asıl dinî inançları da çürütmüş sayılırdı. (Bunun için eski kelamcılar mantıkla meşgul olmayı men ve mantığı, cerh ve iptal edeceği delile göre, bid'at veya küfr addetmişlerdir.) _Akletmek Müslümanlar tarafından terk edildi ve bu yüzden zelil bir hale düştüler. _İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür. _Fazla tevazunun sonu vasat insandan tavsiye dinlemektir. _Barbarlar savaşla yenip fetheder, medeniyetse sulhla fethedeni fetheder. _Toplumsal yaşam, insan türü için kaçınılmaz bir zorunluluktur. _Sıcak iklim insanlarinin deri renkleri güneş yüzünden siyah, kuseydekilerin de soğuk yüzünden beyazdır _Her akıl, gücünün yetmediği ve idrak edemediği şeyleri inkar eder. _Merhamet, masum olduğu için her kalbe misafir olmaz. _Gayri memnunlar medeniyet kuramazlar. _‘İddialar yayılıp meşhur olunca reddetmesi zorlaşıyor’ _İnsanlara, kendi derecelerine göre muamele de bulunmak da adaletin bir parçasıdır’ _Arapları hareke geçirecek, onları hâkim kılacak tek etkenin ‘din’ olduğunu vurgular. en sağlam ve güzel dayanışmanın, birliğin din ile olacağını belirtir _Gerçekte güneş ne sıcaktır ne de soğuktur. Sadece ışık saçıcı olan basit bir yapısı vardır’ _Korkunç sesler kalpleri korkutmada etkilidir. Gerçekten de bu, psikolojik bir durumdur ve savaş durumlarında herkes bunu hisseder.’ _Devletin yeni kurulması aşamasından ve ihtiyarlık çağında kılıcın, kalemden daha üstün ve gerekli olduğunu anlatır _Müellif; rüyada istediği şeylerin görülmesi için söylenecek sözlerden bahseder ve bunu bizzat denediğini ve sonuç ta aldığını belirtir. (halumiyye) _Kâhinin gaybi algılamaları kemal derecesine ulaşmaz. Çünkü onun ilham kaynağı şeytandır. Onları [kâhinleri] kehanetten vazgeçmemeye ve peygamberleri yalanlamakta ısrar etmeye iten şey, peygamberliğin kendilerine ait olması için duydukları derin hırstır. _Şıkk b. Enmar b. Nizar ve Sutayh [veya Satih] b. Mazin b. Gassan, cahiliye döneminde Araplar’ın en meşhur kâhinleridir. Sutayh’ın vücudunda kafatasından başka kemik yoktu ve elbisenin katlandığı gibi katlanırdı. Onlardan nakledilen en meşhur hikâyelerden biri (…) Rabia b. Mudar’a Kureyş kabilesinden bir peygamber çıkacağını haber vermişlerdir. _Bedeviliğin kabalığı, medeniliğin kibarlığından tarihsel olarak önce gelir. _ İsrailoğlularının kırk yıl kadar çölde yaşamaya mecbur kılınmasının bir hikmetinin de; cesaretlerine tekrar geri kazanmaya, zor ve elverişsiz şartlara alışıp rahatı terk etmeye alıştırmaya vesile olduğunu belirtir _Araplar tamamen bedeviliğe gömülmüş bir topluluk olup, sanatların ve diğer (medeni) hususların ortaya çıkışına zemin hazırlayan medeni umran olmaya en uzak noktadadır _Türkler Araplar gibi yabani milletler rızıklarını başkalarını sömürerek ararlar. Eğer başkaları da kendilerini sömürmek isterse savaş çıkar. Türklerin Moğolların mağlup ettiği Arapların kültürlerini almaları kendilerinden üstün olmalarından dolayıdır. _(Zenciler köleliği kabul eden tek halktır çünkü sahip oldukları insani özelliklerin derecesi düşüktür ve hayvanlar basamağına yakındırlar. Köleliği kabul eden diğer halklar bunu rütbe veya nüfuz kazanmak için yaparlar. Buna örnekler doğudaki Memlük Türkleri ve [İspanya'da] devlet hizmetine giren Frenkler ve Galiçyalılardır. _Arap karakteri: Hırsız ve talan ruhlu, kaba ve haşin, ayağını bastığı yeri harabeye çeviren, kanun ve hukuk duygusundan yoksun, toplum düzeni duygusuna yabancı, otorite tanımaz ve anarşik ruhlu, uygarlık düşmanı ve bu nedenle insan iradesi mahsulü olan kanunlarla değil ancak gökten inme korkutucu emirlerle idare edilebilen yaratık… _Tarihçilik _Eski zamanlarda tarihçilik, abartı dolu bir destanname meydana getirmekten ibaretti. (İbn-i Haldun bu yöntemi yıkmıştır.) 1. Tarihi Kaynakları Tenkit: Bu yöntem ile gerçeğe uygun olmayan asılsız rivayetler ayırt edilmektedir. 2. Hadiseler arasındaki sebep - sonuç ilişkisinin tespiti. _Tarihin bir görünen yüzü ( zahir ), bir de iç yüzü( batın ) vardır ve önemli olan ikincisidir. Çünkü zahir tarihçilikte olaylar birbiriyle ilişki kurulmaksızın yüzeysel bir şekilde hikâye edilmekten ibarettir. Sebebi bilmeden sonucu anlayamadığımız gibi geçmişi bilmeden de şimdiki cemiyeti bilmek imkânsızdır, çünkü tarih hâlihazır durumun sebebi mesabesindedir. _Tarih ilminin önemine, tarih yazımında takip edilen usullerin araştırılmasına, tarihçilerin düştükleri hatalara, sahip oldukları asılsız kanaatlere ve bunların sebeplerine temas etmiş, tarih ilminin kapsamlı bir tarifini yaparak kendi tarih anlayışını ortaya koymuştur. _Tarihin görünür yüzünde bir dizi olaylar yer alırken, tarihin asıl manası gizli yüzündedir. Önemli olan bu gelişmenin sırrını kavramaktır. Nakledilen bilgilerin ve olayların bir mantık süzgecinden geçirilip, gerçeğe uygun olup olmadığını anlamak gerekir. Tarihin gerçek bilgisine ulaşabilmek için sosyal olay ve olguların objektif gözleminden işe başlamak gerekir. İşte bunu yapacak bir bilime ihtiyaç vardır. _Tarih alanında düşülen yanlış ve yanılgının ince bir nedeni var: Çağlar değişir ve günler geçip giderken, toplumların, kuşakların durumlarının da sürekli olarak değiştiğinin gözden kaçırılması. (...) Evrenin ve toplumların durumları, ilişkileri, gidişleri tek bir süreç (vetîre) üzerinde sürmez ve değişmeyen bir çizgide kalmaz. Günler, zamanlar geçer, oluşan değişmeler ve durumdan duruma geçişler bütünüdür her şey. Bu değişmeler ve geçişler, kişilerde, sürelerde, kent ve kasabalarda olduğu gibi, tüm evrende, ülkelerde, kıtalarda, zamanlarda ve devletlerde de olur _Dıştan bakılınca tarih, eski günlerden ve devletlerden, eski çağlarda geçen olaylardan haber veren bilim olmaktan öteye geçmez. Ağızdan ağıza geçen sözler, öyküler anlatılır. Anlatılardan özdeyişler çıkarılıp sergilenir. Toplantı yerlerinde kalabalık belirdiği zaman bunlarla eğlendilirilir dinleyenler. Derinliğine inilerek bakıldığındaysa, tutarlı bir bakıştır tarih. Bir incelemedir [nazarun ve tahkikun ç.n.]. Olup bitenleri nedenleriyle birlikte incelemedir, nedenlerine bağlamadır. Ne var ki bunun ilkeleri çok incedir. Olguların nasıllarını ve nedenlerini derinlemesine bilmedir. Bundan dolayı tarih, temel bilimdir. _Devlet_ _İnsanı hemcinslerinin saldırıları ve zulmünden korumak için oluşturulan bir şeydir. Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Birinci aşama fetih ve kuruluş aşamasıdır. Bu aşamada yerleşik bir yönetimin elinden askeri güç ile iktidar alınır. İkinci aşamada hükümdar iktidarı tekeline almaya başlar. Bunun için kendisinin başa gelmesini sağlayan doğal dayanışmayı tasfiye etmeye başlar, onunla güç paylaşanları ortadan kaldırır. İbn-i Haldun'a göre bilginler en kötü siyasal danışmanlardır. Üçüncü aşama ekonomik refahın arttığı, kültürel unsurların geliştiği bir yükseliş ya da lüks ve debdebe aşamasıdır. Dördüncü aşama doyum, tatmin ve kendini beğenme aşamasıdır.[68] İstikrar ve barışın egemen olduğu, yönetimde yenilikçi hiçbir girişimin olmadığı, eski yönetimlerin taklit edildiği ve bundan ayrılmanın devleti yıkacağına inanılan bir aşamadır._ Son aşama sefahat, israf ve çöküş aşamasıdır. Bu aşamada hükümdarın ekonomik ve toplumsal olayları kişisel arzularına göre yönetmeye çalışmasıyla, devlette iyileşmesi olanaklı olmayan hastalıklar ortaya çıkar.[67] Hükümdarın lüksünü ve desteğini, satın almış olduğu ordu ve bürokrasinin desteğini sürdürebilmesi için vergileri artırması gerekir. Artan vergi oranları ekonomik faaliyetlerin azalmasına neden olur ve hükümdarın amacının tersine devlet gelirleri azalır. Yönetilenlerin devletten beklentileri zayıflar ve umutsuzluk yayılır. Ekonomik faaliyetler duraklar, insanlar uzun vadeli planlar yapamaz olurlar. Başkentte bile ordu ve bürokratlar hükümdarın otoritesini ele geçirmeye, hükümdarı sadece makam ve sıfattan oluşan bir şeye dönüştürmeye başlar. Sonunda dışarıdan gelen, asabiyyesi güçlü genç, sağlıklı bir topluluk devleti istila eder ve çürüyen yapıyı ortadan kaldırıp yenisini kurar. _Devlet askerle korunur, asker para ile beslenir, mal haraç ile elde edilir, haraç memleketin mamurluğu ile temin olunur, memleketin mamurluğu ise adalet iledir, adalet ise valilerin hâllerini ıslahla, vâlilerin ve memurların hâllerini ıslah da vezirlerle olur, hükümdarın tebaasının durumunu bizzat kendisi yoklaması, bunların hepsinin başında gelir.” _Eğer devlet basiretli hareket eder, tedbirli davranır, haksızlık etmez ve doğru yoldan sapmaz ise pazarından som altın ve saf gümüş revaç bulur. Ama kin ile hareket eder, kötü amaçların peşinde koşar ve zulüm ve batılın komisyonculuğuna yönelirse o durumda pazarında sahte ve kötü şeyler revaç bulur. Araştırıp doğruyu bulmadaki ölçü, eleştirel ve basiretli olmaktır. _Kentliler, kendilerini rahatlık ve kaygısızlığın döşeğine salıvermişler, mutluluk ve bolluğa gömülmüşler, mallarını ve kendilerini koruma işini, yönetenlerine, valilerine, yargıçlarına ve sürekli koruma görevlilerine bırakmışlardır. Ve çevrelerini kuşatan kale duvarlarının, önlerinde dönüp dolaşan bekçilerin ve nöbetçilerin sağladığı güvenceyle uykuya dalmışlardır. Hiçbir kaygı, uyarı heyecanlandırmaz onları. Ellerinden kaçabilecek avları da yoktur. Alabildiğine iyimserlerdir ve kendilerini güvenlik içinde bulurlar. Bu nedenle silahlarını bırakmışlardır. _İlk üretim tarzı bedeviliktir. Göçebe yaşamın ihtiyaçları sınırlıdır. Hayvancılık ve tarım sade bir yaşam tarzı getirir. Şehir hayatında ise üretim artar, bu ticareti geliştirir ve insanlar artan zamanlarını zanaat alanlarına ayırırlar ve ihtiyaçlar giderek çeşitlenir. Bu çeşitlenme tüketim ve israf artışını da beraberinde getirir.[86] İhtiyaçları karşılamak için emek sarf etmek gerekir. Bu yüzden üretimde emeğin rolü" üzerine değinir. Malın değerini iki şey belirler: Biri harcanan emek, diğeri ise mala olan talep. Eğer elde edilen kazanç, o kazancı sağlayan kişinin harcamalarına gidiyorsa geçim aracıdır, ihtiyaçtan fazla oluyorsa sermaye" haline gelir. Şehirlerde emek arzı fazla olduğu için sermaye ortaya çıkar _(Aristo ve onu islami çerçevede yorumlayan birçok islam filozofu gibi İbn-i Haldun da varlıkları aşağıdan yukarıya belli bir düzene göre sıralar ve yine benzer şekilde ruhani âlem, cismani âlem gibi ayrı âlemlere yerleştirir.[81] İbn-i Haldun, varlıkların içinde olduğu üç âlemden söz eder. Bunlar "duyular âlemi" veya "maddi ve cismani âlem", "düşünce âlemi" ve rüyalar ve kalbe ilham gelmesi gibi daha farklı şekillerde hissettiğimiz "melekler ve ruhlar âlemi"dir. Bu âlemlerdeki varlıklar da yukarıdan aşağıya bir düzen içinde sıralanırlar. Her âlemin en üst basamağındaki varlık, kendinden sonra gelen âlemin en alt basamağındaki varlığa geçiş özelliğine sahiptir. Örneğin bitkiler âleminin son basamağında yer alan üzüm ve hurma ile hayvanlar âleminin en alt basamağındaki salyangozun böyle bir ilişkisi vardır. Benzer şekilde duyular âleminde en üst seviyede olan maymun ile düşünceler âlemindeki insan da böyle bir ilişkiye sahiptir. Peygamberlerin de, insan görünümünde olmalarına karşın, en üst basamakta oldukları için bir üst âlem olan melekler âlemine geçmeleri mümkündür) _Üç tür siyaset vardır: _Akli siyaset: İnsanların akılları ile bulup koydukları kanunlar aracılığı ile devleti yönetmeleridir. _Medeni siyaset: (Anarşizm) Filozofların ileri sürdükleri ideal bir siyaset biçimi olup, gerçekle ilgisizdir. Gerçekleşmesi uzak bir ihtimaldir _Dinî siyaset: Devletin peygamber tarafından bildirilmiş olan Tanrı buyrukları ile idare edilmesidir. Dinî siyasetin akli siyasetten üstün olduğunu ileri sürer. İslam toplumunun devam edebilmesinin yolunun peygamberin koyduğu kuralların sürdürülmesinde olduğunu, halifelik kurumunun da bunun için gerekli olduğunu belirtir. _ _İbn-i Haldun_(1332- 1406) Tunus. Devlet adamı, tarihçi, sosyolog, liberal. Otobiyografisini Et-Tarif adlı eserde yazmıştırr. Kökenini dayandırdığı Vail bin Hacer, Muhammed'i ziyaret etmiş, hayır duasını almış ve ondan 70 hadis rivayet etmiş bir sahabedir. Bizim ecdadımız, Yemen Araplarındandır der. Şam'ı işgal eden Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti. Katip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti'nin yükseliş ve çöküşünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti. Kaliteli bir Arap eğitimi olan, Kur'an, Arap dilbilimi, Hadis ve Fıkıh eğitimi aldı. Hem aklî hem naklî bilimlerde kendini geliştirdi. _Mısır'da yargıçlık yapmış olan Muhammed Abdullah Enan biyografisinde.: "İbn-i Haldun bir oportünist (faydacı) idi. Her çareye başvurarak fırsatları yakalamasını biliyordu. "Her zaman, hiç duraksamadan, kazananın yanında yer alıyordu, "Onun her zamanki davranışı, çığrından çıkmış bencilliğine, nankörlüğüne, hakkaniyeti ve borçluluğu, şükranı hiç kaale almadan her fırsattan yararlanma eğilimine tanıklık eder. Rosenthal'e göre "yakındığı entrikalar, kendi entrikalarına verilen yanıtlardan başka bir şey değildi". makyavelizminin kurbanıdır. _Mukaddimesinde "Yunan" ve "Rum" düşünürlerden, özellikle Aristo ve Eflatun'dan bahsetmiştir. _Mukaddime çok sayıda Osmanlı tarihçisi tarafından yararlanılmış bir eser olmasına karşın, yazılışından 500 yıl sonra II. Abdülhamit "serbest görüşlerinden ötürü" kitabın okunmasını ve satılmasını yasakladı. _Liberal bir görüşe sahiptir. Özel girişimciliği savunur ve devletin ekonomik hayata müdahale etmesine karşı çıkar. Devletin ticaret yapmasına da karşı çıkar. Ona göre, bu, üreticiler için zararlıdır ve vergi düzenini bozar. Devletin rekabet ettiği bir alanda çiftçiler ve tüccarlar rekabet edemez. Devletin görevi ekonomik hayatın bir düzen içinde gelişmesini sağlamaktır. _Ruhani âleme" ait bilgiye insanın akıl yoluyla ulaşabileceğini reddeder. İnsan bu bilgiye vahiy dışında bir yolla erişemez, _Mukaddime, 7 ciltlik dünya tarihi “Kitâbu’l-İber’in” giriş kitabıdır ve 6 bölümdür. İklimlerin ve beslenmenin etkilerinden, göçebe ve yerleşik kültürden, devletlerden, krallıklardan, köy, kasaba bilgilerinden, sanat, ticaret, tarım ve bilimleren bahseder. ************** ************* _Konfüçyüs_ _Hayallerdir insanı ayakta tutan. _Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil. _Başarının kaynağı ne çalışmaktan ne de hırstan geçer. En büyük araç bir cemiyetin üyesi olmakla başlar. _Bana anlat unuturum, bana göster hatırlarım, beni dahil et, anlarım. _Kendine eşit olmayan kimselerle dost olma. _Konuşmaya değer insanlarla konuşmazsan insanları, konuşmaya değmez insanlarla konuşursan kelimeleri yitirirsin. _Hiçbir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz. _Güler yüzlü olmayan bir kişi, dükkan açmamalıdır. _Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün. Nasıl yönetildiğini anlamak mı istiyorsunuz, onun müziğine kulak veriniz. _Arsız güçlü olunca, haklıyı suçlu çıkarır. _Eş seçmek, kitap seçmeye benzer; iyi tasarlanmış bir kapak ve cilt ilginizi çekebilir ama içeriği sağlam olmadıkça, sonunu getirmek zordur. _Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız. _Bir insanı doyurmak istiyorsanız, ona balık verin; aç kalmamasını istiyorsanız ona balık tutmayı öğretin. _Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir. _Evinizin eşiğini temizlemeden komşunuzun damındaki karlardan şikayet etmeyiniz. _Gerçeği bilenler ile onu sevenler hiçbir zaman eşit değildirler. _İnsanların umutlarıyla oynama, belki sahip oldukları tek şey odur. _Karanlığa söveceğine, bir mum yak. _Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma... _Kendini affetmeyen bir insanın bütün kusurları affedilebilir. _Kuyunun dibinde yaşayanlar, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar görürler. _Küçük avantajların peşinden koşarken büyük başarılardan olabilirsiniz. _Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanin boyu hizasındadır. _Adalet devletin hazinesidir. _Tüm cevapları bildiğini zanneden insana tüm sorular sorulmamıştır. _Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir. Bir şeyler almak için değil, vermek için sevilir. _Zıt karakterde birini gördüğümüzde içimize dönüp kendimizi incelemeliyiz Dışarıda gördüklerimiz bize kendimizi yansıtır _Yavaş yürüyene çelme takılmaz _Tanrım bana çiçek dolu bir bahçe ve kitap dolu bir ev ver. _Ne aradığını bilmeyen bulduğunu bilemez _Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. _Kötülüğe adaletle, kibarlığa kibarlıkla karşılık ver. _İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler _Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir; daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir _Efendi adam, kendisinden çok şey, başkalarından az şey bekler. _Eğitimli insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca asi olurlar. Küçük insanlar adalet olmadan cesaret sahibi olunca haydut olurlar. _Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız. _Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir. _Akıllı insan kimseyle yarışmaz, böylece kimse onunla yarışamaz. _Gerçek bilgi,insanın ne kadar cahil olduğunu bilmesidir. _Düşünmeden öğrenmek yitirilmiş bir emektir _Onlara başkanlık ederken saygınlığı eksik etme ki ciddi olsunlar. Babaca ve şefkatli ol ki, sadık olsunlar. İyiyi teşvik et, acemiye öğret ki hevesli olsunlar. _Önderler nazik olurlarsa, halkları saygısızlığa cesaret edemez. Önderler adil olurlarsa halkları serkeşliğe cesaret edemez. Önderler güvenilir olurlarsa, halkları yalancılığa cesaret edemez. _Bende bir yumurta var. Sende bir yumurta var. Eğer, sen bana bir yumurta verirsen, ben sana bir yumurta verirsem, yine sende bir yumurta Bende bir yumurta olur. Şayet, sende bir bilgi var. Bende bir bilgi var. Ben sana bir bilgi verirsem, sen bana bir bilgi verirsen, sende iki bilgi, Bende iki bilgi olur. _Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner! _Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler _Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır. _Bir şeyin haklı olduğunu bildiğin halde, o şeyden yana çıkmazsan, korkaksın demektir. _Bir ülkede adaletin varlığı kişinin kendini özgürce ifade etmesinden anlaşılır. Bir ülkede adaletsizliğin varlığı ise kişilerin başına buyruk davranışından anlaşılır _Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir. _Düşünmeden öğrenmek faydasız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir. _Elde edilecek bir çıkarı olduğu halde adaleti düşünen, tehlike karşısında hayatını hiçe sayan, verdiği sözü unutmayan, tam insandır _Öğrenmeyi sevmeksizin bilmeyi sevmek vardır ki zihinin gereksizce dağılmasına götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin içten olmayı sevmek vardır ki onur kırıcı bir aldırmazlığa götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin dobra olmayı sevmek vardır ki kabalığa götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin açık görüşlü olmayı sevmek vardır ki umarsız bir asiliğe götürür. _İyiliği, hiçbir şahsi menfaat gözetmeden, sırf iyilik olsun diye yapmalıyız. _Düşünmeden incelersen kör sayılırsın, incelemeden düşünürsen tehlikedesindir. _Nasıl ki elmas yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz _Güzel yeteneklerin dahi olsa, kibirli ve cimriysen, diğer özelliklerine göz atmaya bile değmez _Eğer insan kendini yönetmeyi biliyorsa, devleti yönetmekte de hiç bir güçlükle karşılaşmaz demektir _Cahillik aklın gecesidir ama aysız ve yıldızsız bir gece _Marifet hiç düşmemek değil her düştüğünde kalkabilmektir. ____________
·
867 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.