Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eagleton’dan Postmodernizme Şah Mat
Tarihi belli bir kalıba sokmaya yönelik her girişim, başka tür girişimler kadar zararlı mıdır? Sözgelimi, hümanizm de faşizm kadar zararlı mıdır? Bu pek de akla yatkın gelmiyor: Bu tip ayrımların yapılabilmesi için daha incelikli biçimde nüanslandırılmış gerekçelere dayanılmasına ihtiyaç duyuluyor gibi görünüyor, ama bu gerekçelerin nereden serpilip gelişeceği belli değil. Belki de, bu gerekçeler biçimsel bir noktadan ahlaki bir içerik isteyecek biçimde şöyle türetilebilirler: Dünyanın kendisi tam da bitimsiz bir farklılık ve özdeşsizlik oyunu olup, bu oyunu vahşice bastıran her ne varsa en fazla karşı çıkılacak olan da odur! Böylelikle, Goethe ve Goebbels arasında seçim yapmayı gerektirecek bir şey yokmuş gibi davranmaktan mahcup olmaksızın, kişi kendi ontolojisini muhafaza edebilir. Ama bu nokta, sorunu, önümüze başka bir sorun çıkarmak pahasına çözüyor yalnızca. Farklılık ve özdeşsizlik şeylerin varoluş tarzıysa (ki bu da belirlenmişliğin söz konusu olmadığını söylemek demektir) ve bu ancak homojenleştirici kavramlarımızdan ve her şeyi aynı seviveye getiren öte-dillerimizden soyunup kurtulabilmemiz koşuluyla kavrayabileceğimiz bir hakikatse eğer, bu durumda şeylerim var olma tarzından kopup, olması gereken yaşam tarzlarımıza geçmenin, betimlemeden çıkıp kural koymaya adım atmanın bir yolu olduğunu savunan doğalcı yanılgının başka bir uyarlamasına gerisin geri dönmüş olmuyor muyuz? Postmodernizm politik açıdan farklılık, çoğulluk ve kültürümüzün alacalı bulacalı doğasını hoşnutlukla karşılamamız gerektiğine inanır ve bazı postmodernistler de dünyanın belirli bir varoluş tarzına sahip olmayışını tüm bunların "ontolojik” gerekçesi olarak sunar. Daha sonra bu ontoloji, dünyanın var olma tarzına uygun olarak yaşamamız gerektiğini ileri sürerek etiğiniz veya politikanızın temellendirilmesini önerir -kendisi temellendirilemeyecek etik bir buyruktur bu. Sonuçta, gerçeklikte tahminen hiçbir birliğin ya da özdeşliğin olmayışı, bizim davranışlarımız üzerinde niçin bir etki yaratsın ki? Olgu -daha kesin söylenirse, kuşku duyulamayacak hiçbir olgunun olmadığı olgusu- niçin değer haline gelmeli ki? Her şeye rağmen, kendilerinin gördüğü şekliyle dünyanın var olma tarzının tersi yönde eylememiz gerektiğine inanan birçok ahlakçı vardır.
Sayfa 54 - Ayrıntı Yayınları, 2011.Kitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.