~~~Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki
bu zamanda alçak insanların istekleri
yerine getiriliyor~~~
Kitaptaki son söz içinde bahsedildiği gibi oyunlar Beckettvari olsa da Bernhardvari durumları da hissettiğimiz eserdir bu üç oyun... Edebi anlamda eksik çıkarımlarım olsa da insanı anlamda her vurgusunu kavradığım bu iki yazardan ne yazsalar okurum, zira insanın iki yüzlülüğü, varoluş sendromu, topluma göre maskeler takınma durumlarndaki isyanımın adıdır ikisi de, iyiki yazmışlar, bende derin etkiler bırakarak...
Boris İçin Bir Şölen" kendi çıkarları doğrultusunda devletin çeşitli kademelerini ve halkın dini duygularını kullanarak hatta halkı kötürüm bırakma pahasına çevirdiği oyunlar sergilenir ki bu sadece devket anlamında değil günlük hayatta da ne yazık ki karşımıza çıkacak tiplerde hep mevcut olacak zira.. Kıpırdayamamak, bir yere ya da duruma hapsolmuş olmak, ama ben özgür düşüncedeyin yalanı için de hem de nekadar tanıdık insan var çevremizde böyle, keşke hiç tanımamış olsaydım dediklerimizle. Bu oyunla yazar oyun kişisinin yanısıra koşan bir koşucu olarak beliriverir, ünlü bir "insan-sever-sevmez", "ana- yurt-sever-sevmez", "o-kafeyi-sever-de-sevmez-bu-kafeyi-sevmez de-sever" olan Thomas Bernhard'ın yazarlık konumu ve işiyle, yazarlığın iktidarı ve nihayetinde kendi kendisi ile de ilgili derin kuşkuları olduğunu düşünmekten kendimizi alamayız, tüm tanıdık yazara ait durumlarla...
"Av Meclisi" adındaki vurgu bile yeter oyunda çok durum anlatıyor, avvvvv meclisiiiiii... Yaşanan gel-gitler içinde "trajik meselelerle" çıplak ve korkunç görünen, entelektüel alaycı anlayışla, ikili ilişkiler üzerinden de yaptığı vurgular çok güzeldi oyunda...
"MİNETTİ" Sanatçının Yaşlı Bir Adam Olarak Portresi, distopik ama ihtimallerle "dolu" bir boşlukta var olmayan, kendi geçmişinin, seçimlerinin sonuçlarının ağı içinde çırpınarak tarihsel bir "geçmişte", geçmiş de olsa hâlâ onu galeyana getirebilen bir "ölü" boşlukta var olur. Onu asıl öfkeli yapan şey işte tam da bu nafileliğin farkına varmayı inatla reddedişidir. Çoğu Thomas Bernhard kahramanı gibi; bağırıp çağıran, ama yine de bir köşeden gözlemleyen... Bazen söyledikleri ile yaptıklarını gülümseyerek izliyorum insanlarin içlerinden geçeni bildiğim için, oyuzden daha da etkileyici oluyor
Samuel Beckett ı okurken :))((
Oyunlar, maskeler, edebi bağlantılar, varoluşsal durumlar, toplumsal yaşananlar, ayak uydurmalar ve tüm bunları okurken herşeyden tekrardan tiksinme hali yine isyan ettirir Bernhard la birlikte. Çok seviyorum yazarı, oyunları da yine efsane idi, severek okudum, okurken mest oldum...
~~~Maskenizi kendiniz seçtiniz
İşin gerçeği o ki siz maskenizi
kendiniz seçtiniz
bense sizin tarafınızdan zorlandım
bu kostüme~~~
Kurtulduklarıma ithafen, maskesiz hayat şükür ki...