Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Birbiriyle Bağlantılı Kavramlar
( Düşünce-Frekans-Müzik-Burç-Bilim-Büyü-Tılsım-Nazar ) _ DÜŞÜNCE _ _Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan zihnimizdir. Zihin uzaklarda bedensiz gezer. Hiçbir dost ya da düşman, düşüncenin verdiği iyiliği ve kötülüğü veremez.. _Ralph Emerson: Ne düşünüyorsak, o oluruz. Her eylemin atası düşüncedir. Birine göre adaletli olan şey, diğerine göre haksızlıktır; birine göre güzel olan, diğerine göre çirkindir; birine göre bilgelik olan, diğerine göre çılgınlıktır. Hissetme biçiminiz, neden bir başkasının kafasındaki düşüncelere bağlı olsun? Eğer ne düşüneceğinizi şansa bırakırsanız ya da gazete ve radyoya bırakacak olursak, kendi zihnimiz üzerindeki denetim gücümüzü büyük ölçüde yitiririz. Diğer tüm insanlar, kendi zihnimizi yansıtmak için bize yöneltilen aynalardır. İnsanlar, görüşlerinin aynı zamanda kendi karakterlerinin bir itirafı olduğunu görmüyor gibiler. Bir kar fırtınasındaki kar taneleri kadar çok yanılsama yastıkları vardır. Biz bir rüyadan diğerine uyanırız. Büyük insanlarla birlikte, düşünce ve davranışlarımız da büyür. Bir toplulukta bir bilge olsun yeter, bilgelik çabucak herkese bulaşır. Parlak zekalı biriyle sık konuşalım, olaylara aynı açıdan bakmayı çabucak öğreniriz. Değerli insanların en iyi etkilerini, onların yanından ayrıldığımız zaman hissederiz. Büyük insanlar dünyayı düşüncelerin yönettiğini görenlerdir. - İnsan ruhu, en baştan beri kendine ait her melekeyi, her düşünceyi, her duyguyu uygun olaylarda dışa vurur. Ancak düşünce her zaman olaydan önce gelir; tarihteki bütün olaylar önceden zihinde yasa olarak mevcuttur. Her yasayı da koşullar yaratır; doğanın sınırları sırayla birbirine can verir. - Stoacıların, Doğu'dakilerin ya da modem denemecilerin bilge insan hakkında bütün söyledikleri, her okuruna kendi düşüncesini anlatır, erişmediği ancak erişebileceği benliğini tarif eder. Bütün edebiyat, bilge insanın kişiliğini anlatır. _Lao Tzu: Düşüncelerinizi değiştirin, hayatınız değişsin. Arzulardan arın, esrarengizi gör; arzulara bürün, arzu uyandıranı gör. Düşlerini endişe ve korkuyla sularsan, yaşamını boğan yabani otlar biçersin. Düşlerini iyimserlikle, çözümlerle sularsan, başarı biçersin. _Marcus Aurelius: Hayatımız düşüncelerimizin eseridir. Her şey senin düşüncene bağlı. Güç zihninizdedir. Neyi sık sık düşünüyorsanız, aklınızda ona benzer düşünceler olacaktır çünkü ruhu dolduran düşüncelerdir. _Demokrit: Evrende atom ve boşluktan başka bir şey yoktur. Geri kalan her şey düşüncedir. _Einstein: İnsanlar, ağızlarından çıkan cümlelerin, beyinlerinden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendilerine geri döndüğünü bilse, eminim daha çok dikkatli olurdu. _William James: Nasıl bir durumda olmak istiyorsanız zaten o durumdaymış gibi davranın. “Cesur gibi davran, cesur olursun.” İngiliz atasözü. _John Milton: Zihin neresi olmak isterse orasıdır. Kendi içinde cehennemi cennete, cenneti de cehenneme dönüştürebilir. _Shakespeare: Ne düşünüyorsak o oluruz. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir. Kişinin düşüncesi düşünün rengine boyanmıştır. Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır. İyimser kişi, yaranın üstünde artık kabuk görür; kötümser kişi ise kabuğun altında yine yara görür. Zaman, bekleyenler için çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, acı çekenler için çok uzun, eğlenenler için çok kısa, ama zamanı sevenler için sonsuzluktur. Akıl ve erdem, iğrenç olana iğrenç gelir. Pislik ancak pislikten tat alır. En acı söz ninni gibi gelir sersemin kulaklarına. Şu cılız çiçeğin çanağında hem zehir var hem şifa. Koklarsan iyi eder, yersen hasta. Yeryüzünde faydasız hiçbir şey yok, ama iyi kullanılmazsa zarar vermeyecek bir şey de yok. İyi kullanılmazsa erdem bile dönüşür kusura. Keza, kusur da eylemle düzelip erdeme dönüşür çabayla. _Bütün günler gecedir ben seni görene kadar; geceler ışır, gün olur seni gösterince rüyalar. ___ _Nöroplastisite: Beynin yeniden yapılandırılması, değişikliklere karşı uyum geliştirme yetisidir. En çok neyi düşünürseniz hayatınızda onu çoğaltırsınız. Beynimiz durmadan değişir. Bir cümleyi okuduğunuzda beyninizde milyonlarca yeni bağlantı kurulur. Yeni bir aktivitede ise beyin ona aşina olmadığı için daha fazla enerji harcamak zorunda kalıyor. Yeni şeyler öğrendiğimizde yeni patikalar açılır. Kullanılma sıklığıyla ilgili olarak bağlantı noktaları güçlenir ya da güçsüzleşir. Çok sık kullanılan patikalar alışkanlıklarımızdır. Beynimiz odaklanan hedefe kilitlenme özelliğine sahiptir. Hedefimiz olumsuz olsa bile beyin onu sizin için gerçekleştirmeye çalışır. _Nöroplastisite 2 yönlü hereket eder. 1- Potansiyasyon: Sinir sistemindeki bilgi akışının artması. 2- Depresyon: Bilgi akışının azalması _Sinirbilimci Cajal: Bir bebeğin beyni henüz yeni karıştırılmış bir harç gibidir; onu istediğiniz kalıba sokabilir ve arzu ettiğiniz gibi şekillendirebilirsiniz. Kişi yetişkin olduğunda ise artık elinizde şekil verilemez bir beton olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak erişkinin elinde betona şekil vermeye çok uygun farklı çekiçler vardır ve uygun çekiç hamleleriyle beynini değiştirmesi sandığımızdan daha kolaydır. Beyninizi yeniden şekillendiren en önemli çekiç, öğrenmedir. Yeni bir dil öğrenmek, yeni bir müzik aleti çalmayı öğrenmek, yeni bir dans ya da spor türünü oynamayı öğrenmek beyninizi en çok değiştiren eylemlerdir. İnsan beyni her zaman yeniden şekillendirilebilir. İnsan beynindeki sinirsel bağlantılar (sinapslar) kullanıldıkça güçlenir, kullanılmadıkça zayıflar. _John Watson: Bana rastgele bir bebek verin. Soyu, sopu, yetenekleri, eğilimleri, becerileri, vs. ne olursa olsun, ondan istediğim şeyi yaratayım: Bir doktor, avukat, tüccar, hatta bir hırsız, bir katil. *** _Aristo: Düşündüğü gibi yaşamayanlar kendilerine adaletsizlik eder. _Mevlana: Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol. _Seneca: Gerçekten sizi rahatsız eden şeylerden kaçmak istiyorsanız, ihtiyacınız olan şey farklı bir yerde olmak değil, farklı biri olmaktır. _Fromm: Düşünceyi felce uğratmanın yolu: Önce acı bir haber, ardından komik, bir magazin, bir kaza haberiyle zihin felce uğratılır. Yapboz parçaları arasında kaybolup, her şeye karşı sığ ve kayıtsız olur. (Bilimsel olarak da, sık frekans değişimleri sersemliğe neden olur.) _Para hırsıyla durmadan çalışan adam, tutkularının esiri olmuştur, yani etkin görünmesine karşın, aslında, edilgindir (pasif). Öte yandan, kendini tanımak ve evrene kulak verebilmek için, hiçbir şey yapmadan oturup düşünen adam, edilgin gözükmesine karşın, aslında, etkindir. _Hasta insanlar, hasta bir kültürün ürünleridir. Sağlıklı insanlar ise ancak sağlıklı bir kültürde yetişebilir. Bununla birlikte, hasta insanların yaşadıkları kültürü daha da bozduğu, sağlıklı insanların ise daha sağlıklı bir kültür yarattığı da bir gerçektir. Birey sağlığını geliştirmek daha iyi bir dünya yaratmanın yollarından biridir. Maslow _İnsana büyüklük saglayan düşüncedir. Ben elsiz, ayaksız, başsız bir insan düşünebilirim ama düşüncesiz bir insan düşünemem. Düşünsem ancak bir taş ya da yırtıcı bir hayvan düşünürüm. Pascal _Seneca: Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zaman ölümdür ve diri diri gömülmektir. _Bazı şeyleri unutmak için baskılarsam, benzer diğer şeyleri de unutuyorum. Freud _Düşüncelerinizi baskılarsanız er geç bilincin altında veya üstünde yeni bir bilinç alanına girer ve burada daha engin bir benliği yaşarsınız. Bu gözlem, tartışılmaz bilimsel veriler arasında benim bildiğim en temel ve sağlam olanıdır. William James _Bir şeye dosdoğru, objektif şekilde bakarsak, onu gerçekte olduğu gibi görürüz. Halbuki arzu ve endişelerimizin karıştırdığı bakış (yamuk bakış) bize, bulanık bir görüntü verir. Endişelendiğimiz zaman, küçük bir güçlük dev boyutlara ulaşır, mesele bize gerçekte olduğundan çok daha beter görünür. Tam tersi bir ilişki de söz konusudur: Slavoj Zizek _Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeylere karşı düşünce ve enerji dönüşüme uğrar. Aşırı bir tutku ya da duygu patlaması çok fazla enerji çekerek büyüsel bir etki yaratır ve bu olay bilinci daraltırken, bilinçaltının güçlendirerek bilinci etkisi altına almasına ve gömülü halde duran içgüdüsel dürtülerin bilinci ele geçirmesine neden olur. Bunlar komplekslerdir. İnsanlar ise özgür olduklarını düşünürler ama kompleksler tarafından kuklarar gibi yönetilmektedirler. Jung _Okültist Murry Hope: Düşünceler, büyük ölçüde soyut ve yönsüz olduklarından, kuantum dünyalarında yer alabilirler. Telepati; hem zamanı hem de uzayı dışarıda bırakmaktadır ve mesajları, ışık hızının önünden gitmektedir. Her düşünce bir enerji parçası taşır ve bunun sonucunda bir zaman bölgesinden diğerine transfer edilebilirler. (Einstein ve Tesla’ya göre her şey enerjidir, düşünce de) _Tesla: _Artık kozmik düşünmeye başladık. Hislerimiz bilinmeyen uzaklıklara kadar yayılıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde, irademiz dahilinde elektriksel bir etki yaratabiliriz. İnsan beynindeki alfa dalgaları 6 ile 8 hertz arasındadır. Dünyanın elektriksel frekansı da 6 ile 8 hertz arasındadır. Bu sistemi elektronik olarak kontrol edebilirsek insanoğlunun bütün zihinsel sistemini de kontrol edebiliriz. _Düşünceler baş döndürücü doruklar gibidir. Önce seni rahatsız ederler; bir an önce aşağı inmek istersin, kendi gücüne güvenemezsin. Ama sonra hayatın karmaşasından uzakta olduğundan ve bulunduğun irtifanın ilham verici etkileriyle sakinleşirsin, adımların kararlı ve sağlam bir hal alır ve sonra daha da baş döndürücü dorukları aramaya başlarsın. _Benim çok çalışkan olduğum söylenmiştir hep; düşünce emeğe denk görülüyorsa belki de öyleyimdir çünkü neredeyse bütün çalışma saatlerimi düşünmeye adadım. Ama çalışmak katı bir kurala bağlı kalarak, belli bir zamanda belli bir performans göstermekse şayet, o halde aylakların en boşta gezeni olabilirim. Zorlama altında gösterilen her türlü çaba yaşam enerjisinden feda etmeyi gerektirir. Ben asla böyle bir bedel ödemedim. Tam tersine ben düşüncelerimle beslendim, geliştim. _Yalnız kalın, icadın sırrı buradadır; yalnız kalın, fikirler buradan doğar. Akıl inziva halindeyken ve kesintisiz kendi başınalığında daha çok işler. Düşünmek için büyük bir laboratuvara ihtiyaç yoktur. Yaratıcı zekâyı köstekleyen harici tesirlerden uzakta özgünlük büyüyüp serpilir. _Ben bir ışığın parçasıyım ve bu müziktir. Işık, altı duyumu da doldurur: Onu görürüm, duyarım, hissederim, koklarım, ona dokunur ve onu düşünürüm. Düşünmek altıncı duyumdur. Işık parçacıkları notalar şeklinde yazılmıştır. Yıldırım başlı başına bir sonat olabilir. Binlerce yıldırım ise bir konserdir. Bu konser için Himalayalar’ın buzlu tepelerinde duyulabilen Yıldırım Balosu’nu yarattım. _Duyularımız, dış dünyanın yalnızca küçük bir bölümünü algılamamızı sağlar. Ancak belli bir mesafe kadar işitebiliriz. Birbirimizi anlayabilmek için duyusal algılarımızın ötesine ulaşmalıyız. Zekâmızı iletebilmeli, malzemeleri taşıyabilmek ve varlığımız için elzem enerjileri nakledebilmeliyiz. _Müziğin, sözlerin ve üslubun bir enerjisi vardır. _Söz ile sihir eskiden aynı şeydi. Sözlerin sihirli güçleri vardır. Freud _Kelimeler, insanlığın kullanmış olduğu en güçlü zehirdir. Rudyard Kipling _Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşüp her şeyi delip geçebilirler. Aldous Huxley _Söz var dağa çıkarır; söz var dağdan indirir. _Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemli. Fırtına ayaklı küheylanın kızları demek başka, eşeğin kızları demek başka. Aristoteles _Üslup, zihnin fizyonomisidir. Schopenhauer _Ralp Emerson: İnsanın yalnızca yarısı kendisidir; öteki yarısı da kendisini nasıl ifade ettiğidir. _Konfüçyüs: "Eğer üslup doğru değilse, o zaman söylenen şey, söylenmek istenen şey olmaz. O zaman yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman adalet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, insanlar kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulurlar. Bu nedenle, söylenen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." _Nörolog Candice Pert, Dna’nın kendi melodisi vardır ve hüclererimi titreşerek evren ile uyuma girer der. ************ ************ _ FREKANS _ _Frekans - Titreşim, bir eylemin saniyedeki tekrarlanma sıklığı. Nicola Tesla’ya göre evren, kocaman bir titreşimdir. Einstein’e göre her şeyin özü enerjidir; her şey titreşen atomlardan oluşmuştur ve madde diye bilinen şey bile titreşen enerjidir. Kütle, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Düşünce ve İnsanlar da sürekli titreşen enerjilerdir. Titreşim seviyemiz düşük olduğu için kütle-beden olarak hayatlarımızı devam ettiriyoruz. Titreşim düzeyimiz 300 Hz. _İnsan zihni, elektrokimyasal enerjiyle çalışır ve farklı dalga boylarında frekanslar yayar ve bu manyetik enerjiye Aura denir. Beyin dalgaları binlerce km uzağa yayılabilir ve manyetik alana etki edebilir. Zihnimizin farklı modlara ani geçiş yapması, sersemlik hissine neden oluyor. Psikiyatrist Fromm’a göre de farklı her titreşim, duyguları değiştirir ve ani değişimler insanın bilincini şekillendirir. Jung’da frekansların gücünden bahseder ve aşırı tutku, büyü’dür ve olayları istediği yönde değiştirebilir, der. Çiçek bahçesinin enerjisiyle, bir hastanenin enerjisi farklıdır. İlişkiler, dini inançlar, göçmen kuşların yolu, plasebo etkisi vs. frekanslarla ilgilidir. Her kelimenin bir frekansı vardır. _Ses de bir basınç dalgasıdır. Bir ses, hava moleküllerini etkileyerek enerjisini havaya iletilmiş olur. _Farklı dalga boylarındaki Ses, Müzik ve Renk titreşimleri, insanı dönüştürür. Egemen güçler, belirli frekanslarla insan bilincini yönlendirmektedir. İnsanı asabiyete sürükleyip kışkırtabilirler ya da uyuşturup tepkisizleştirebilirler. Bunu dünya savaşları zamanlarında uygulamışlardır. Şeytan frekansı denen 440 Hz. ahenksiz titreşimler yayarak beyni baskılayıp köreltiyor. Bir insanı kalbine iyi gelmeyecek titreşimlere maruz bırakırsanız o kişi kalp krizi geçirebilir. Bu şekilde uzaktan suikastların yapılması bile teoride mümkündür. 528 gibi özel frekanslar ise kalp ve beyin senkronize edip insanın duygularını aklı ile aklını ise duygularıyla bütünleştiriyor ve insan bu yüksek enerjiyle daha sağlıklı ve güçlü hissediyor. Ses titreşimlerinin olumlu tarafı ise müzikli tedavidir. Antik çağlardan beridir müzikli tedavi uygulanmaktadır. İbni sina, müzikli tedavi insanı en sevdiği insanla bir araya getirip mutlu etmektir der. Ninniler bebeği uyutan titreşimlere sahiptir. Japon bilim insanı emoto, su deneyi ile titreşimlerin gücünü göstermiştir ve ayrıca kum deneyleri ile de titreşimlerin etkisi gözlemlenmiştir. Nörolog Candice Pert, Dna’nın kendi melodisi vardır ve hüclererimi titreşerek evren ile uyuma girer der. _Her şeyin yapıtaşı atomdur. Atomun içinde pozitif yüklü Proton ve yüksüz nötron bulunur. Negatif yüklü Elektronlar ise çekirdeğin etrafında dönen taneciklerdir. Atomdaki elektron ve proton miktarı birbirine eşittir. Bu eşitlik de atomun nötr durumda olmasına neden olur. Atom fazladan bir elektron kazandığında bu onu negatif hale getirir ve denge bozulur. Atom bir elektron kaybettiğinde ise bu kez de pozitif yüklü olur. Bu dengesizlik elektron akımı başlamasına yol açar ve işte bu elektron akımı da ‘elektrik’ olarak tanımlanır. Elektron ve proton sayıları eşit değilse bu parçacık iyon olarak adlandırılır. İyonlar oldukça kararsız yapılardır ve yüksek enerjilerinden kurtulmak için ortamdaki başka iyon ve atomlarla etkileşime girerler. _İnsanlar da atomlar gibi pozitif, nötr ve negatif enerjilidir ve bu enerjiler de çeşitli etkiler nedeniyle dönüşebilir. Müzik, renk, besin ve ortamdaki duygu durumu insanı dönüştürür. _Nikola Tesla_ _Evren, enerjiyle dolu canlı bir bütündür ve her şey evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir ve görünmez ağlarla birbirine bağlıdır. Dünyamız, elektrik akımları karşısında küçük bir metal toptan farksız. Cansız denen maddeler bile tepki verirler. İnsanlar, bütünün birer parçalarıdır. En ufak bir yıldız hareketi veya düşüncenin enerjisi, tüm evrene yayılıp devinim yaratabilir. Kozmik düşüncemizle bilinmeyen uzaklıklarda elektriksel etki yaratabiliriz. Zihindeki alfa dalgaları ile dünyanın frekansı 6-8 Hz. arasındadır ve bu sistem kontrol edilebilirse insanoğlunun zihinleri de kontrol edilebilir. _Doğa aynı sonuca pek çok yolla ulaşabilir. İnsanoğlunun idrak edemeyeceği karmaşıklıkta süreçlerden geçer. Uzak bir yıldızdan tek bir ışın demeti, gözüne geldiği bir geçmiş zaman diktatörünün hayatının gidişatına etki etmiş, milletlerin kaderlerini değiştirmiş, yerkürenin yüzeyini dönüştürmüş olabilir. Descartesin dediği gibi evren, mekanik bir makinedir. İnsan da makinenin parçasıdır. Her şeyin kaynağı duyularımızdır, ruh değil. Din sadece bir idealdir. Herkesin uzaydan geçen bir dalga olduğuna inanıyorum ve bu dalga sürekli değişiyor ve günü gelince de çözülüp gidiyor. _Einstein_ _Evren bir bütündür ve insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçasıdır. Evrendeki tüm yıldızları, gezegenleri ve canlıları bağlayan bir ip yoktur ama her şey, kozmik manyetik kuvvetin etkisi altındadır. ___ _Hermetizm_ _Hermes, antik mısır-yunan bilgesi, peygamber ya da haberci tanrı’dır. En büyük büyücü ve ilahi kelamın efendisidir. Anadoluda etmiş, mısırda thoth, islamda idris, Yahudilikte hanoktur ve Nuh’un büyükbabasıdır. Hermetizm fikrinin temeli olan Hermetikayı yazmıştır. Ünlü bilim insanı Newton da hermetizmden faydalanmıştır. _Evren bir bütündür ve her parça, bütünün özelliklerini taşır. Evren’de her şey birbirine bağlı ve aynı gerçekliğin farklı yönlerini yansıtmaktadır. Gerçeklik madde değil, enerjidir. Madde, enerjinin yoğunlaşmış hâlidir. Tanrı nurdur ve her zerrede vardır. İnsan, ölümlü bir Tanrı’dır; Tanrı da ölümsüz insan. İnsan evren, evren de insandır. Evren Zihinseldir; Tanrı, Zihindir. İnsan, makrokozmosun içerdiği mikrokozmosdur. Bu yüzden insanlar, ilâhî şuurun gücünü anne ve babalarından miras almış ikincil tanrı ve tanrıçalardır. _Evren’i bir insan bedeni, bütün varlıkları da hücreleri olarak düşünürsek; Bütün hücreler birbirinden haberdardır. Birinin iyiliği, hepsinin iyiliği, birinin bozukluğu, hepsinin yani bedenin bozukluğudur. Bütün hücreler hem kendilerinden, hem de birbirlerinden sorumludurlar. Hepsi aynıdır, eşdeğerdir. Çabaları bireysel gibi görünmekle beraber, aslında bütün içindir. Bizler bir bütünün parçalarıyız. Sağlık, kusursuz uyumudur. _Her şey titreşir ve hareket eder. Madde ve Düşünce, farklı titreşimlere sahip olmalarından dolayı farklıdır. İnsanoğlu zihin gücü ile, kendini bir kutuptan diğer kutba, bir titreşim hâlinden diğer bir titreşime dönüştürebilir. Hermetik anlamda dönüşüm, bir akıl ve zekâ sanatıdır. En yüksek titreşim ile en düşük titreşim arasında sayısız titreşim ve form vardır. Çok yavaş titreşen kaba madde formları da hareketsiz gibi görünürler. Titreşim ne kadar yüksekse, Evren hiyerarşisindeki yer de o kadar yüksektir. _Her sebebin bir sonucu, her sonucun bir sebebi vardır. Her şey diyalektiktir. Her şey karşıtını kendi içinde barındırır. Her şey denizlerdeki gel-git hareketleri gibi gider ve gelir. Etki ve tepki, ilerleme ve gerileme, doğuş ve batış birlikte vardır. Her şey, kadın-erkek her insan bu iki unsur veya prensibi kendi içinde barındırır. Erkekte dişi, dişide erkek vardır. Her şey iki kutba sahiptir. Zıt çiftler uzlaştırılabilirler. Sıcak ve soğuk terimleri yalnızca aynı şeyin farklı derecelerini işaret eder. __ _Ralp Emerson_ _Evren bütündür ve her şey birbirine bağlı, bütünün birer parçasıdır ve bütünün tüm nitelikleri, parçalarda da mevcuttur. İnsan, evrensel aklın vücut bulmuş hali, olaylar ansiklopedisidir. Tarih de ortak evrensel aklın ürünüdür. Tüm tarih, kişiliğimizdedir. Farklı yönetimler insanın çok katmanlı ruhunun çok katmanlı dünyaya uyarlanmasıdır. _Sonsuzlukta yaşıyorum. Tüm zamanları kendi zihnimde bulabilirim çünkü onlar benim parçam, ben de onların. Sezar’ın eli, platon’un beyni, isanın kalbi… Antik heykeller benim ruhumu yansıtır. Tüm evrenin sahibi benim. Ortak ve tek bir zihin vardır. Çağlarla saatler benzerdir. Tek bir tohumdan binlerce ağaç doğar. Burçlar kuşağındaki Aslan, akrep, yengeç, nasıl ki gökte asılı kalıp kötülüklerinden arınıyorsa, ben de tarihihteki barbarlara bakarak kendi kusurlarımı görüp arınabilirim. Bilgelere veya güzel doğaya dair övgülerde kendimize dair övgüyü hissederiz. İlk keşişleri ve münzevileri, denizleri ya da çağları aşmadan gördüm. Platon'un bir düşüncesi benim bir düşüncem haline geldiğinde, Pindaros'un ruhunu ateşleyen bir hakikat benim ruhumu da ateşlediğinde, zaman yoktur artık. İkimizin bir algıda buluştuğumuzu, ruhumuzun aynı renge çaldığını ve tek bir renkte birleştiğini hissettiğim zaman, neden arz derecelerini ölçeyim, neden Mısır yıllarını sayayım ki? _Hipokrat: Bir tek ortak akış, bir tek ortak soluma vardır, her şey etkileşim içindedir. Evren tek bir organizmadır ve her şey de onun parçası. _Hint felsefesine göre insanlar okyanustaki adalar gibidir. Özgür olduklarını düşünürler ama suyun altında birbirlerine bağlıdırlar. Gerçek dünya sadece bir yanılsamadır ve insanlar öldüklerinde uyanırlar kim olduklarının farkına varırlar. Tanrı. _Fizikçi Paul Davies: Kuantum mekaniği, evrendeki tüm maddeler arasında eşzamanlı bir etkileşimi doğrular. _Kuantum Fiziği, atom altı dünya’ya inerek, oradaki gerçekliğin, kendi algı dünyamızdan çok farklı olduğunu keşfetmiş, böylece Evren’de bağımsız, tek tek nesneler olamayacağını anlatarak, Evren’deki her nesnenin, birbirine bağlı ve özdeş olduklarını ortaya koymuştur. _Okültist Murry Hope: Düşünceler enerji parçası taşır ve soyut olduklarından zamanın dışında ışık hızından hızlı giderek kuantum dünyasında yer alabilirler ve büyü etkisi yaratabilirler. _Jung_ _Herhangi bir zamanda doğan, o anın niteliklerini taşır. Bir kişinin doğduğu gün meydana gelen bir olay, o kişinin karakterini etkiler. Zaman, bir çeşit enerjidir ve farklı renklerde dalgalanarak akar ve evreni etkiler. Yakından bakıldığında kaotik biçimde görünen küçük parçacık hareketleri, uzaktan bakıldığında, büyük güzellik simetrilerine ve tek amaca sebebiyet verebilirler. _Astroloji, bireyin doğum anında, güneşin, ayın, gezegenlerin burçlar kuşağının burçlarına göre konumları bakımından dairesel düzenidir. _Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeylere karşı enerjiler dönüşüme uğrar. Aşırı bir tutku ya da duygu patlaması çok fazla enerji çekerek büyüsel bir etki yaratır ve bu olay bilinci daraltırken, bilinçaltını güçlendirerek bilinci etkisi altına almasına ve bilinçaltı denen kaynayan kazanda gömülü halde duran içgüdüsel dürtülerin bilinci ele geçirmesine neden olur. Bunlar komplekslerdir. İnsanlar ise özgür olduklarını düşünürler ama kompleksler tarafından kuklarar gibi yönetilmektedirler. _Manyetizmin, biyolojik karşılığı morfogenetik alandır. Tıpkı radyo alıcıları gibi canlılar arası frekans alışverişi mevcuttur. Bazıları uyumlu, bazıları uyumsuz. _Tao_ _Evrendeki her şey, örümcek ağları gibi görünmez ağlarla birbirlerine bağlıdır ve en ufak titreşim tüm evrende hissedilir. Düşünceler, kendi evreniminizi şekillendirir. Sevgi düşünceleri sevgiyi, nefret düşünceleri de nefreti çeker. Evrensel ilke, en küçük parçada bile bulunur ve bütünle örtüşür. Ortak bilinçdışı, bireylerin tümünde özdeş olan bir ruhu temsil eder _Seninle gezen bir yıdızım ben. İnsan makrokozmozun oğlu, dünyanın küçük tanrısı, mikrokozmozdur. _Hiçlik denmesinin nedeni, onun duyular dünyasında görünmemesidir. Göz baksa da bir an bile göremez. Bunlara biçimsiz biçimler, kalıpsız kalıplar, blanık örnekler denir. _Newton: _Doğa, matematiksel niteliklere sahip bölünemez küçük parçacıklardan yapılmıştır ve doğada her olay bu parçacıkların birleşmesi ve dağılması ile oluşmuştur. Dünya üzerindeki her cisme bir baskı uygulanır. Üstelik bu baskı kuvveti tüm evren'i etkiler. Newton inanılmaz bir keşfe imza atmış, görünmeyen bir ipi görünür kılmıştı. _Bilimin amacını şu şekilde belirtmiştir: “Olgulardan doğanın kuvvetlerini keşfetmek, sonra da bu kuvvetler yardımıyla diğer olayları açıklamak. Oluşturulan kuram, olayları açıklayabilmek ve deneyler ile birlikte bu olayları matematiksel kuramlar ile genelleştirmektir. _Kelebek etkisi: Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Edward N. Lorenz'in Kaos Teorisi ile ilgilidir. _Diderot: Titreyen tellerin başka başka telleri titretmektedir. Bir fikir ikinci bir fikri çağırır, ikinci üçüncüyü. Filozof duyar; o hem musiki aleti hem de müzisyendir. Düşüncelerine dalmış, yahut kendini dinlemekte olan filozofun kafasında uyanan, birbirine eklenip akıp giden fikirlere bir son çekmek mümkün olmaz. Bir fikir bir armoni meydana getirir. Ses veren, cansız, birbirinden ayrı tellerde görüldükten sonra neden canlı ve birbirine bağlı noktalar, devamlı ve duyar lifler arasında olmasın? _Göl deneyi: Durgun haldeki gölün ortasına ufak bir taş atın. Taşın atıldığı yerden dışa doğru dalgaların yayıldığını görürsünüz. Bu dalgalar gölün her yerindedir. Şimdi, gölde oluşan dalgaları kaldırın ve yerine maddeyi, yani elektronları ya da protonları koyun. Parçacık olarak bildiğimiz elektron, proton gibi maddenin temel taşlarının aslında su dalgası gibi davrandığını ve aynı su dalgalarının gölün her yerinde dağılması gibi bir elektronun da evrenin her yerinde dağılabileceği gibi sarsıcı ve beyin yakan bir gerçekle karşılaşıldı. _Marcus Aurelius: Evrende her şey birbirine bağlıdır ve kozmik yasalarla yönetilen düzenli bir bütünü oluşturur. Bütünü parçalara ayırıp çözümlersek her şeyin bozulduğunu görürürüz ve bu evrenin düzenini bozar. Evrendeki her şey tanıdıktır; birbirlerine akrabalık bağıyla bağlıdırlar. _Tek evren, tek tanrı, tek yasa, tek akıl, tek gerçek, tek öz, tek dünya vardır. _Gerçekleşen her şey, gerçekleşmesi gerektiği gibi gerçekleşir. Dikkatle incelediğinizde bunun böyle olduğunu görürsünüz. _Stoacılık: Evrende her şey birbirine bağlıdır ve her şey ruhla doludur. Bu ruh tanrıdır ve her şeye can verir. _Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göreceksiniz. Leonardo da Vinci _Şu anda gerçekleşen bütün olaylar, geçmişte meydana gelen olayların kaçınılmaz bir sonucudur. Baron Holbach ************ ************ _ MÜZİK - ZEKA İLİŞKİSİ _ _Konfüçyüs: İnsanları ya da ülkeleri tanımak istiyorsanız, müzik zevklerine bakın. _Platon: Müzik yasalarından sapma, azar azar yerleşip sinsi sinsi göreneklerimize ve çalışma biçimlerimize sokulur; buradan, daha da güçlenerek insanlar arasındaki ilişkilere iner. Bu ilişkilerden de büyük bir küstahlıkla, devlet işlerine yayılır, sonunda da özel ve genel yaşamda ne varsa, hepsini alt üst eder. Çeşitlilik ruhta aşırılık doğurur, bedende ise hastalık; oysa müzikte sadelik, ruhlara ağırbaşlılık, beden eğitiminde ise vücutlara sağlık verir. _Konfüçyüs: "Eğer üslup doğru değilse, o zaman söylenen şey, söylenmek istenen şey olmaz. O zaman yapılması gereken yapılmaz ve eğer işler yapılmadan kalırsa, maneviyat ve sanat bozulur. O zaman adalet, sahtekârlıkla yürür. Eğer bu olursa, insanlar kendilerini umutsuz bir karmaşanın içinde bulurlar. Bu nedenle, söylenen şey, her şeyden önemlidir ve bu konuda dikkatsizlik yapılmamalıdır." _Kelebek etkisi: Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. _Göl deneyi: Durgun haldeki gölün ortasına ufak bir taş atın. Taşın atıldığı yerden dışa doğru dalgaların yayıldığını görürsünüz. Bu dalgalar gölün her yerindedir. Şimdi, gölde oluşan dalgaları kaldırın ve yerine maddeyi, yani elektronları ya da protonları koyun. Parçacık olarak bildiğimiz elektron, proton gibi maddenin temel taşlarının aslında su dalgası gibi davrandığını ve aynı su dalgalarının gölün her yerinde dağılması gibi bir elektronun da evrenin her yerinde dağılabileceği gibi sarsıcı ve beyin yakan bir gerçekle karşılaşıldı. _Diderot: Titreyen tellerin başka başka telleri titretmektedir. Bir fikir ikinci bir fikri çağırır, ikinci üçüncüyü _Ses bir basınç dalgasıdır. Bir ses, hava moleküllerini etkileyerek enerjisini havaya iletilmiş olur. Farklı dalga boylarındaki Sesler, Müzik ve Renk titreşimleri, insan bilincini etkiler. Klasik, jazz, rap ya da arabesk müzik dinleyenler, tamamen farklı kişilere dönüşürler. Klasik müzik, jazz ya da geleneksel müzik, zekayı olumlu anlamda etkilerken; insan sesi içeren müzikler türleri ile rap, arabesk ve ilahi ise zekayı negatif yönde etkilemektedir. Su ve kum deneyleri ile ses dalgalarının etkisi kanıtlanmıştır. _İnsanlar da titreşen atomlar gibi pozitif, nötr ve negatif enerjilidir ve bu enerjiler de çeşitli etkiler nedeniyle dönüşebilir. Psikiyatrist Fromm’a göre de farklı her titreşim, duyguları değiştirir ve ani değişimler insanın bilincini şekillendirir. Egemen güçler, belirli frekanslarla insan bilincini yönlendirmektedir. Antik çağlardan beridir müzikli tedavi uygulanmaktadır. İbni sina, müzikli tedavi insanı en sevdiği insanla bir araya getirip mutlu etmektir der. _Frekans yani titreşim, bir eylemin saniyedeki tekrarlanma sıklığı. Einstein’e göre her şeyin özü enerjidir; her şey titreşen atomlardan oluşmuştur. Nicola Tesla’ya göre evren, titreşen enerjiyle dolu kocaman canlı bir bütündür ve her şey evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir ve görünmez ağlarla birbirine bağlıdır. Kozmik düşüncemizle bilinmeyen uzaklıklarda elektriksel etki yaratabiliriz ve en ufak bir enerji dalgası bir tüm evreni etkileyebilir. Zihindeki alfa dalgaları ile dünyanın frekansı 6-8 Hz. arasındadır ve bu sistem kontrol edilebilirse insanoğlunun zihinleri de kontrol edilebilir. Bizler gizli kuvvetlerin kontrolü altında bulunan, şişe mantarı gibi suyun üstünde savrulan ama dışarıdan gelen uyaranların sonuçlarını özgür iradeyle karıştıran otomatlarız. _Tao: Evrendeki her şey, örümcek ağları gibi görünmez ağlarla birbirlerine bağlıdır ve en ufak titreşim tüm evrende hissedilir. Düşünce titreşimleri ile kendi evreniminizi şekillendiririz. Sevgi düşünceleri sevgiyi, nefret düşünceleri de nefreti çeker. _Jung: Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Hoşlanılan ya da hoşlanılmayan şeylere karşı enerjiler dönüşüme uğrar. Aşırı bir tutku ya da duygu patlaması çok fazla enerji çekerek büyüsel bir etki yaratır ve bu olay bilinci daraltırken, bilinçaltını güçlendirerek bilinci etkisi altına almasına ve bilinçaltı denen kaynayan kazanda gömülü halde duran içgüdüsel dürtülerin bilinci ele geçirmesine neden olur. Bunlar komplekslerdir. İnsanlar ise özgür olduklarını düşünürler ama kompleksler tarafından kuklarar gibi yönetilmektedirler. _Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göreceksiniz. Leonardo da Vinci _Şu anda gerçekleşen bütün olaylar, geçmişte meydana gelen olayların kaçınılmaz bir sonucudur. Baron Holbach _Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, 400’den fazla öğrenci incelendi. Çalışma, Satoshi Kanazawa’nın zekayı insan canlısının evrimleşme sürecinde alışılmadık uyaranlarla uyum sağlamasıyla ilişkilendiren ünlü Savanna-IQ hipoteziyle de örtüşüyor. Daha zeki bireylerin, daha az zeki kişilere kıyasla daha alışılmadık deneyimler aramaktadır. (İndipendent) _Müziğin, sözlerin ve üslubun bir enerjisi vardır. _Söz ile sihir eskiden aynı şeydi. Sözlerin sihirli güçleri vardır. Freud _Kelimeler, insanlığın kullanmış olduğu en güçlü zehirdir. Rudyard Kipling _Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınlarına dönüşüp her şeyi delip geçebilirler. Aldous Huxley _Söz var dağa çıkarır; söz var dağdan indirir. _Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemli. Fırtına ayaklı küheylanın kızları demek başka, eşeğin kızları demek başka. Aristoteles _Üslup, zihnin fizyonomisidir. Schopenhauer _Ralp Emerson: İnsanın yalnızca yarısı kendisidir; öteki yarısı da kendisini nasıl ifade ettiğidir. _Einstein: İnsanlar, ağızlarından çıkan cümlelerin, beyinlerinden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendilerine geri döndüğünü bilse, eminim daha çok dikkatli olurdu. _Nörolog Candice Pert, Dna’nın kendi melodisi vardır ve hüclererimi titreşerek evren ile uyuma girer der. ___ _Torbacı keko müzik! Hakkında: _Türk gençliği torbacı keko rap batağında. -çakal, uzi, keko, sefo, ezhel, murda, mero, kro.- Bu isimlere bomba düşse, tek kayıp bomba olur. Bunları dinleyenin kendine saygısı yoktur. Keko böğürtüsü dinlemek neo varoşluktur; bunları dinleyeceğinize köpek havlaması ya da eşek anırması dinleyin daha sanatsal. Kendini gangster sanan, her yerleri dövmeli, hapisane kaçkını tipli mahalle bebelerinin keko rap tarzı, çok kalitesiz ve kalitesizlik de kaliteleri sanki ve bunları dinleyenler de kalitesiz. Kalitesiz olmaları sebep, keko rap sonuç. Aralarında sanat ve musikiden anlayan, nota bilen, enstrüman çalan, iki laf üst üste koyup cümle kurabilen yoktur. Keko rapçılar, boş beleş kenar mahalle avam takımının yıldızları. Aileleri leş arabeskleri dinliyorlardı ve çocuklar da “yeni arabesk türü olan keko rap” dinliyor. Sokaklarda kedi pisliği göremezsiniz çünkü gömerler ama bu keko rap her yeri kirletiyor ve bunu büyük bir hayranlıkla dinliyorlar. Bunları dinleyen insanla başta müzik olmak üzere herhangi bir sanat dalını konuşmak yersiz, zira olmayan şeyleri seven insanın sanat beğenisi ve estetik kaygısı yoktur. Tek kelimeyle vasattır. Bu kekoların hepsi delik botla okyanusa bırakılmalı. _Keko rap dinleyen nesil kadar boş nesil olamaz. Tarrak feat. mericeyn - kovayla geldim kapının önüne. Eşeğin ziki, yuvarlanan teneke, torbacının osuruğu vb. parçalarla kendilerinden geçerken, bu tarrak kürek eserleri size iştahla övmelerinden hatta bu çer çöpü ilk defa duyduğunuzu söylediğinizde o yavşak suratlarında beliren alaycı ifadeden sizlere de fenalık gelmedi mi? Tekme tokat girişmek istiyorum. Bu nedir ya. Düşünün; festival diye gittiğiniz şeyin içeriğinde oğuzhan koç gibi savaş esnasında ele geçirilen muhbirlere, işkence yöntemi olarak kullanılabilecek kişiler var. Böyle berbat bir düşük kültür programına katılana insan pek üzülemiyor _Cahil cühela takımıyla muhatap olmak ya da torbacıların keko rap müzik şeysine maruz kalmak, insanın zeka seviyesini makak maymunu seviyesine düşürüyor ve insanın ruhu kirleniyor. _1980’lerde insanlar ekonomik krizlerle boğuşurken kafaları dolu ve dertliydiler. Çözümü arabesk müziğin uyuşturucu etkisinde buldular. Arabesk, gariban müziği idi ve ince belli çay bardağında içilen rakının can yoldaşı oluverdi. Şimdi de ekonomik kriz, kitleleri daha beter etkiliyor ve yeni kuşaklar arabeskin covid gibi mutasyon geçirmiş varyantına ilgi gösteriyorlar. Keko rap, ekonomik olarak aşınan toplumsal yapının doğurduğu müzik tarzıdır. Bir gün ülkede işler iyiye gitmeye başlarsa o zaman azalarak biter. Bu müzik denen zırvalığa ve dinleyenlerin zevkine falan saygı duyulmz. Gerçekten korkunç bir şey. Bu rezalet şeyi müzik diye adlandırmak zaten saçma. Bir defa bunu icra edenlerde herhangi bir müzikal kabiliyet yok. Bilgisayarda oynanmış rezil bir ses, anlamsız bir melodi, rezil sözler. Postmodernizmin bize en büyük kazığı bu kekolar oldu. İşin kötüsü de deli gibi talep görüyor, özeniliyor böyle kekolara. İdiocracy diye bir film vardı. Tamamen gerizekalılardan oluşan, herkesin anlamsızca yaşadığı bir dünyayı tasvir etmişti. Resmen o dünyanın insanlarıyla yaşıyoruz. Adamlar ciddi anlamda hiçbir yaratıcılık, sanatsal değer içermeyen osuruk sesleri ile içeriğinde enstrümanlarından vokallerine kadar emek ürünü olan müzikleri aynı kalıpta değerlendiriyorlar. _Kekolarla takılan kızlar için: Babalarının da o at hırsızı tabir edilen kekokarla aynı kültür seviyesinde olmasıyla ilgili bu durum. Maalesef ne kadar güzel veya elit olursa olsun, baba sevgisi görmeyen kızlar bu tiplerle takılıyorlar, istisnaları da yok. Bu tarz kızların aile yapılarına bakın, ya hödük bi baba görürsünüz ya da bozuk aile yapısıyla karşılaşırsınız, tesadüf değil. ************ ************ _ BURÇLAR GERÇEK MİDİR? _ _Hangi uğursuz yıldızın etkisi altında doğmuş olmalıyım? Marki de Sade _Dünya’nın Güneş etrafındaki yörüngesine ekliptik denir. Burçlar kuşağı ise bu yörüngenin iki yanındaki “Güneşin, yıldızların ve gezegenlerin” konumlarına göre belirlenir ve bu kuşağa da Zodyak kuşağı denir. İlk olarak antik sümer uygarlığında, dünya merkezli evrende güneşin gök kubbede izlediği düşünülen yol, 12 bölüme ayrılmıştır. Antik yunanlar ise bu sisteme Zodyak kuşağı(Hayvanlar çemberi) demişlerdir. İnsanın ilk doğduğu an, doğum haritası oluşur ve hangi kuşaktaysa o burcun özelliklerini taşıdığına inanılır. __ _Jung: _Herhangi bir zamanda doğan, o anın niteliklerini taşır. Bir kişinin doğduğu gün meydana gelen bir olay, o kişinin karakterini etkiler. Doğa, insandan daha güçlüdür ve hiç kimse onun bu etkisinden kaçamaz. Suyun serinliği, derin vadi, kayaların sertliği, ağaçların eğri büğrülüğü, yüksek dağlar vs. insanın benliğinde iz bırakırlar. Dünya canlı ve büyük bir küredir. İnsan da küçük bir mikrokozmozdur ve dışarıda olan her şey içeridedir. Gökkubbe sadece kozmik boşluk değil insan bedeninin bir parçasıdır. İnsan doğduğu zamanki astrolojik özellikleri taşır. Sonraki yorumları değil. _Zaman, bir çeşit enerjidir ve farklı renklerde dalgalanarak akar ve evreni etkiler. Yakından bakıldığında kaotik biçimde görünen küçük parçacık hareketleri, uzaktan bakıldığında, büyük güzellik simetrilerine ve tek amaca sebebiyet verebilirler. _Astroloji, bireyin doğum anında, güneşin, ayın, gezegenlerin burçlar kuşağının burçlarına göre konumları bakımından dairesel düzenidir. _Her canlıda elektromanyetik güçler vardır. Manyetizmin, biyolojik karşılığı morfogenetik alandır. Tıpkı radyo alıcıları gibi canlılar arası frekans alışverişi mevcuttur. Bazıları uyumlu, bazıları uyumsuz. __ _Nikola Tesla: _Uzak bir yıldızdan tek bir ışın demeti, gözüne geldiği bir geçmiş zaman diktatörünün hayatının gidişatına etki etmiş, milletlerin kaderlerini değiştirmiş, yerkürenin yüzeyini dönüştürmüş olabilir. _Evren, titreşen enerjiyle dolu canlı bir bütündür ve her şey evrenin çarkında iç içe geçmiş dişlilerdir ve görünmez ağlarla birbirine bağlıdır. Dünyamız, elektrik akımları karşısında küçük bir metal toptan farksız. Cansız denen maddeler bile tepki verirler. İnsanlar, bütünün birer parçalarıdır. En ufak bir yıldız hareketi veya düşüncenin enerjisi, tüm evrene yayılıp devinim yaratabilir. Kozmik düşüncemizle bilinmeyen uzaklıklarda elektriksel etki yaratabiliriz. Zihindeki alfa dalgaları ile dünyanın frekansı 6-8 Hz. arasındadır ve bu sistem kontrol edilebilirse insanoğlunun zihinleri de kontrol edilebilir. _Doğa aynı sonuca pek çok yolla ulaşabilir. İnsanoğlunun idrak edemeyeceği karmaşıklıkta süreçlerden geçer. Descartesin dediği gibi evren, mekanik bir makinedir. İnsan da makinenin parçasıdır. Her şeyin kaynağı duyularımızdır, ruh değil. Din sadece bir idealdir. Herkesin uzaydan geçen bir dalga olduğuna inanıyorum ve bu dalga sürekli değişiyor ve günü gelince de çözülüp gidiyor. _Canlılar, özgür olduklarını düşünseler de kendilerine etki eden şeylerin alanı sonsuz mesafelere kadar yayılır. Uzayın sonsuz boşluğundaki yıldızlar, gezegenler ya da gezgin bir uzaylı bile dış tesirlerin etkisinden kaçamaz. Bu tesirler muğlak ve asılsız astroloji bakımından değil, gayet katı doğal bilimler yüzündendir. Bizler gizli kuvvetlerin kontrolü altında bulunan, şişe mantarı gibi suyun üstünde savrulan ama dışarıdan gelen uyaranların sonuçlarını özgür iradeyle karıştıran otomatlarız _Evren ve tüm insanlar bir bütündür ve bir bireyde bir dengesizlik oluştuğunda kendini koruma gücü hasar görür. Sağlam mekanizmaya sahip çevredeki kişiler ise üstün mekanik duyularla donatılmışlardır. Tehlike karşısında bu üstün duyarlılığı öne çıkar ve kendini korur. Kendini koruyamayan hasarlı kişiye karşı ise kozmik bir acı hisseder. Görünmez bağlarla birbirimize bağlıyız. Bir kişi acı çekiyorken biz de onun acısını hissederiz ki bu bir kanıttır ve acıyı hissetmeyenler de hasarlı kişilerdir ve onlara karşı da acırız. Her şey bir bütün olduğu için, tek bir düşüncenin enerjisi evrenin devinimini belirleyebilir. _Einstein: _Her şeyin özü enerjidir; her şey titreşen atomlardan oluşmuştur ve madde diye bilinen şey bile titreşen enerjidir. Düşünce ve İnsanlar da sürekli titreşen enerjilerdir. İnsanlar, ağızlarından çıkan cümlelerin, beyinlerinden çıkan düşüncelerin, bütün evreni dolaşıp tekrar kendilerine geri döndüğünü bilse, eminim daha çok dikkatli olurdu. _Evren bir bütündür ve insanoğlu bu evrende zincirin sadece küçük bir parçasıdır. Evrendeki tüm yıldızları, gezegenleri ve canlıları bağlayan bir ip yoktur ama her şey, kozmik manyetik kuvvetin etkisi altındadır. Nedenselliğin tüm olayları yönettiğinin bilincine ermiş birisi, iç ve dış yasaların etkisinin farkına varır ve özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. Cansız bir nesne nasıl ki devinimden sorumlu değilse, kozmik yasalarca yönetilen ve özgür olmayan insanoğlu da tanrı olarak bilinen yanılsamaya karşı sorumlu olamaz. Evrenin işleyişi de kapalı bir saatin işleyişi gibidir ve açmadan anlamak imkansızdır. Doğa yasalarını basitten karmaşığa doğru okuyarak ve bulmacanın parçalarını doğru yerlere yerleştirerek birçok şey aydınlanır. _Tao_ _Tao çin kültürünün ruhu ve bilimidir. Evrendeki her şey, örümcek ağları gibi görünmez ağlarla birbirlerine bağlıdır ve en ufak titreşim tüm evrende hissedilir. Düşünceler, kendi evreniminizi şekillendirir. Sevgi düşünceleri sevgiyi, nefret düşünceleri de nefreti çeker. Evrensel ilke, en küçük parçada bile bulunur ve bütünle örtüşür. Ortak bilinçdışı, bireylerin tümünde özdeş olan bir ruhu temsil eder _Seninle gezen bir yıdızım ben. İnsan makrokozmozun oğlu, dünyanın küçük tanrısı, mikrokozmozdur. _Yaratıcı hiçlik denmesinin nedeni, onun duyular dünyasında görünmemesidir. Göz baksa da bir an bile göremez. Bunlara biçimsiz biçimler, kalıpsız kalıplar, blanık örnekler denir. _Tao da astrolojik bağlantılara benzer. Tao batı bilimselliğine aykırıdır. Bizimkinden farklı bir bilim. Nedene değil eszamanlılığa dayanır. Nedensellik bilinçaltını açıklamaya yetmiyor. Psişik paralellikler başka bir tür ilkeye bagliydi. _Hipokrat: Bir tek ortak akış, bir tek ortak soluma vardır, her şey etkileşim içindedir. Evren tek bir organizmadır ve her şey de onun parçası. _Hint felsefesine göre insanlar okyanustaki adalar gibidir. Özgür olduklarını düşünürler ama suyun altında birbirlerine bağlıdırlar. Gerçek dünya sadece bir yanılsamadır ve insanlar öldüklerinde uyanırlar kim olduklarının farkına varırlar. Tanrı. _Fizikçi Paul Davies: Kuantum mekaniği, evrendeki tüm maddeler arasında eşzamanlı bir etkileşimi doğrular. _Ralp Emerson: Evren bütündür ve her şey birbirine bağlı, bütünün birer parçasıdır ve bütünün tüm nitelikleri, parçalarda da mevcuttur. _Ferguson, astronomide uzun süredir bilinen pek çok şeyi yeniden keşfetmiştir. Onun için ne güzel. Tarih bu olmalıdır. (Nükte) _Hekim Paracelsus: Evren sadece yıldızlarden değil, içimizdeki yıldızlardan da oluşur. İnsanda da kutuplar ve burçlar kuşağı vardır. Evren insan, insan da evrendir. Yıldızlar hem hastalık hem de sağlık getirir. _Farklı dalga boylarındaki Ses, Müzik ve Renk titreşimleri, insanı dönüştürür. İnsanlar da atomlar gibi pozitif, nötr ve negatif enerjilidir ve bu enerjiler de çeşitli etkiler nedeniyle dönüşebilir. Beyin dalgaları binlerce km uzağa yayılabilir ve manyetik alana etki edebilir. Psikiyatrist Fromm’a göre de farklı her titreşim, duyguları değiştirir ve ani değişimler insanın bilincini şekillendirir. _Newton: _Dünya üzerindeki her cisme baskı uygulanır. Üstelik bu baskı kuvveti tüm evren'i etkiler. _Kelebek etkisi: Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. _Göl deneyi: Durgun haldeki gölün ortasına ufak bir taş atın. Taşın atıldığı yerden dışa doğru dalgaların yayıldığını görürsünüz. Bu dalgalar gölün her yerindedir. Şimdi, gölde oluşan dalgaları kaldırın ve yerine maddeyi, yani elektronları ya da protonları koyun. Parçacık olarak bildiğimiz elektron, proton gibi maddenin temel taşlarının aslında su dalgası gibi davrandığını ve aynı su dalgalarının gölün her yerinde dağılması gibi bir elektronun da evrenin her yerinde dağılabileceği gibi sarsıcı ve beyin yakan bir gerçekle karşılaşıldı. _Diderot: Titreyen tellerin başka başka telleri titretmektedir. Bir fikir ikinci bir fikri çağırır, ikinci üçüncüyü. Filozof duyar; o hem musiki aleti hem de müzisyendir. Düşüncelerine dalmış, yahut kendini dinlemekte olan filozofun kafasında uyanan, birbirine eklenip akıp giden fikirlere bir son çekmek mümkün olmaz. Bir fikir bir armoni meydana getirir. Ses veren, cansız, birbirinden ayrı tellerde görüldükten sonra neden canlı ve birbirine bağlı noktalar, devamlı ve duyar lifler arasında olmasın? _Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göreceksiniz. Leonardo da Vinci _Şu anda gerçekleşen bütün olaylar, geçmişte meydana gelen olayların kaçınılmaz bir sonucudur. Baron Holbach _Kâtib Çelebi: Tılsımın gerçekliği, gök cisimlerinin canlı ve faal olduklarına ve yeryüzüne hükmettikleri telakkisine dayanır. _Seyyid Şerîf el-Cürcânî’ye göre mıknatısın demiri, kehribarın saman çöpünü çekmesi, sirkenin taşı eritmesi ve Türkler arasında bilinen yağmur çeken taş örneklerinde görüldüğü gibi semavî kuvvetlerle yer güçleri arasındaki denge doğru biçimde kurulduğunda tılsım gibi garip hadiselerin meydana gelmesi muhtemeldir. ************ Devamı Yorumda
·
1 artı 1'leme
·
742 görüntüleme
Onur okurunun profil resmi
_ BİLİM _ _Olguları ve iddiaları, akıl, gözlem ve deney aracılığıyla kanıtlara dayalı olarak sistematik bir şekilde inceleyen, gerçeği arayan ve bunlara ait yasalar çalışan yöntem. _İlim - Bilim_ _İlim kelimesi, bilim ile aynı anlama gelmektedir ancak bilimden daha kapsayıcıdır. Hatta bilimi de içine alır. Şöyle ki, bilim yalnızca maddi dünya ile ilgilenir. Ancak ilim manevi ve dünyevi bilgilerin tamamını içermektedir. İlimde metaya ek olarak maneviyat söz konusuyken bilimde yalnızca meta vardır. Arapça ilm'den gelen bu kelimenin Türkçe'deki karşılığı bilgidir. Bilim ise bil- kökünden türetilen Öz Türkçe bir sözcüktür. Vahiy, keramet, alamet, mucize terimleri bilimle değil ilimle açıklanabilir. _Sözdebilim - Sahte bilim - Sınır-bilim - Alternatif - Çöp_ _Bilimsel argümanlar kullanılarak ileri sürülen ancak bilimsel çalışmaların gerektirdiği materyal, yöntem, doğrulanabilirlik gibi standartları taşımayan iddia, inanç, bilgi ve uygulamalar bütününe verilen addır. Astroloji, ruhçuluk, büyücülük, _Kendi başına meşruiyet kazanamayacak olan ve bu sebeple bilim gibi tavır takınarak kendisine meşruiyet kazandırmaya çalışan herhangi bir yerleşmiş bilgi bütünü bilim olarak kabul edilmez; bunlara genellikle sınır bilim denmektedir. Bunların en büyük eksikliği, doğal bilimlerde olduğu gibi bilimlerin gelişimine katkıda bulunan, dikkatlice kontrol edilen ve etraflıca incelenip, yorumlanan deneylerden yoksun olmalarıdır. Bir başka terim de çöp bilimdir. _Çöp bilim, aslında meşru, doğru sayılabilecek çeşitli bilimsel teori ve verilerin, yanlış bir şekilde veya hataen karşıt bir tarafı, tutumu savunma amaçlı kullanımıdır. Terimin kullanımında genellikle ideolojik veya siyasi önyargı ve etkenler de söz konusudur. Ticari reklamların çok çeşitli bir kısmı da bu kategoriye düşmektedir. _Bilim - din_ _Dinsel doktrinler ve nedenler zaman zaman bilimin gelişimini etkilerken, bilimsel bilgiler de dinsel inanışları etkilemiştir. Din ve bilim, tarih boyunca birbirleriyle sürekli çatışma halinde olan iki düşünme biçimidir. Genel bir anlamda her ikisi de evreni açıklama amacı güder; fakat kullandıkları yöntemler ve bağlı oldukları dünya görüşleri çok farklıdır. Bilim, olguları saptama ve açıklamada gözlem ve gözleme dayalı mantıksal düşünmeyi kullanır. Oysa din, metafizikten pek farklı olmayarak, sevgi, inanç ve duygu ile karışık, olgulardan kopuk bir akıl yürütmeye dayanır. Dünya görüşü yönünden birine gerçekçi-rasyonalist, ötekisine mistik-rasyonalist diyebiliriz. Bu karşılaştırmayı daha somut yapmak için, dini oluşturan başlıca özellikleri belirtmeye ve bilimle çatışmaya düştüğü kesin noktayı bulmaya ihtiyaç vardır. Bütün büyük dinler incelendiğinde şu üç ögenin ya da işlevin yapılarında var olduğu görülür: _Din, inançlar sisteminde, bilimin tam tersine, düzeltme, gelişme veya herhangi bir değişiklik kabul etmez. Yanılma olasılığına yer vermediği için kendi kendini eleştiri yoluyla hatalardan arındırma olanağı yoktur. Dinsel her inanç kesin ve evrensel doğruluk iddiasına dayanır. Oysa bilimde hiçbir teori kesinlik iddiası gütmez; er geç bir gün değişikliğe uğrama, hatta tümden reddedilme olasılığını gözden uzak tutmaz. Dinle bilimin çatışması, dinin olgulara dayanmaksızın evreni açıklama yolunda ortaya attığı metafizik öğretilerden vazgeçmediği sürece sürüp gideceğe benzer. Çünkü bu tür inançları, giderek kapsamını geliştiren bilimsel bulgu ve doğrularla bağdaştırmanın yolu yoktur _Determinizm - Belirlenimcilik - Gerekircilik: _Evrendeki her kavramı ve olguyu neden - sonuç ilişkisine göre açıklayan felsefi bir görüştür. Her olayın, maddi veya manevi birtakım nedenlerin zorunlu sonucu olduğunu kabul eden felsefi görüştür. Başka bir söyleyişle felsefe bağlamında, ahlakın kapsamına giren seçimler de dâhil bütün olayları bir nedenler zincirinin zorunlu olarak belirlediğini savunan teoridir. Buna göre insan iradesinin söz konusu zorunlu nedenler zincirine etkisi olmadığından, olayların meydana gelişinde doğrudan doğruya bu nedenlerin gücü ve yönlendirmesi bulunmaktadır. Böylece nedensellik ilkesi determinizmde temel ilke olarak kabul edilmektedir. _Determinizme göre insanlar ahlaki eylemlerde bulunurken özgür değildir. Çünkü insan ahlaki eylemlerinde bulunurken bir takım etkenlerin (psikolojik, toplumsal, ahlaki, hukuksal vb.) zorunlu sonucu olarak o eylemi gerçekleştirir. Bu durumda kişisel bir seçim söz konusu değildir. İnsan, yapmış olduğu davranışlarda kendi özgür iradesini kullanamaz. Dolayısıyla bir ahlaki sorumluluktan bahsetmek de mümkün değildir. _Determinist anlayışa göre evrenin tümüyle ussal bir yapısı vardır; belirli bir durumun eksiksiz bilgisine sahip olmak, o durumun, geleceğine ilişkin yanılmaz bilgiyi de olanaklı kılar. Bu da belirli bir davranışın kötü sonuçlarının önceden görülebilir olduğunu ve bunun da insana ahlaki sorumluluk yüklediğini ve insan eylemlerini etkileyebilecek engelleyici bir dış neden oluşturduğunu ortaya koymaktadır. _Determinizm en kesin ifadesi olarak kabul edilen Spinoza’nın “dogmatik determinizm”i ise Tanrı’yı sonsuz, tek, mükemmel, zorunlu, basit, hareketsiz, ölümsüz ve bağımsız olarak tanımlayarak panteist bir anlayışa ulaşır ve bütün evrende kesin bir determinist düzenin bulunduğunu savunur. Ona göre düşüncelerimiz, eylemlerimiz, toplumsal davranışlarımız genel bir düzene, belli ölçüleri olan bir düzene uyarlar ki bu bakımdan yaşadığımız evrende özgürlük diye bir olgudan söz edilemez. Bu da sorumluluk anlayışını ortadan kaldırmaktadır. İnsan özgür olmadığı için, eylemlerinden sorumlu da değildir. _Determinizm geleceğin geçmiş tarafından şekillendirildiğini söyler; fakat kaderciliğe göre geçmiş ne olursa olsun, gelecek değiştirilemez. ************ _ TILSIM _ _Doğaüstü büyülü özelliklere sahip olduğuna inanılan şeyler. Objeler, sözler, müzikler… _Tılsım, Anadolu folklorunda “büyü etkisini sağlayan araçtır.” Define gibi gizli şeyleri bulmaya yarayan semboller, kötülüklerden korunmak için takılan takılar.” Tılsım yapmak için yıldızların yerini ve tabiatlarını bilmek, uygun zaman ve konumdaki yıldızı seçmek, tılsımla yapılmak istenen işin niteliğine uygun bir sembol edinmek gerekir. Bu semboller insanları koruduğuna veya uğur getirdiğine inanılan göz, el, saç, diş, tırnak, boynuz, kemik, taş gibi genelde hayvan ve insan vücudunun bazı kısımları ya da yüzük, madalyon, at nalı, mermi, muska ve yazı gibi insan yapımı objeler olabilir. Osmanlı padişahları düşmandan korunmak amacıyla savaşlarda üzerinde değişik duaların ve Kur’an’dan sûrelerin yazılı olduğu tılsımlı gömlekler giyerlerdi. Tılsımcılar tılsımın etkisinin insanlarla sınırlı kalmadığını, vahşi hayvanlar hatta tabiat hadiselerine de uzandığını iddia etmektedir. Kaynaklarda tılsım sebebiyle serçelerin Ezher Üniversitesi’nde yuva yapamadığı, çaylakların İskenderiye’ye giremediği şeklinde inançlar da yer alır. _Tılsım, animistik zihniyetin ürettiği sihrî bir anlayışın uzantısı biçiminde düşünülmektedir. Herhangi bir şeyi sembolize eden nesne onun orijinaline etki edecek sihrî bir benzerlik tesirine sahip olmaktadır. Büyüsel ve mistik zihniyetin egemen olduğu çağlarda ortaya çıkan bu gelenek, tarihî şartlar içinde yeniden düzenlenip şekillendirilmek günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Tılsımla ilgili ilk tarihsel referanslar Sumer uygarlığının III. Ur dönemine ait metinlerde ortaya çıkar. Bunlardan ilki Kral Gudea’nın oğlu Sukal’ın hastalıktan kurtulması için yapılan şifa tılsımıdır. Gerek Sumer gerekse Asur-Bâbil kültüründe tılsımların el veya ay figürü, yuvarlak şekiller olmak üzere taştan veya metalden yapıldığı, boyuna, kola ve evlere asıldığı bilinmektedir. Eski Mısır’da tılsım amacıyla kullanılan en yaygın nesneler taştan veya metalden yapılmış “horusun gözü”, pislik böceği figürleri ve İsis heykelcikleridir. Bu eşyalar gündelik hayatta bedende veya evlerde kullanıldığı gibi mumyaların yanına da konurdu. _Eski Ahid’de tılsım özelliği taşıyan nesnelere yönelik ilk referans Tesniye’de geçen koruyucu figürlerdir. Hâkimler’deki vücuda asılan hilâl şeklinde nesnelerle küpeler de büyük ihtimalle tılsım diye kullanılmaktaydı. Talmud’da tılsımı anlatan kelime bağlamak anlamındaki “kimie”dir. Muhtemelen kötü güçlerden gelen saldırıyı önlemeyi içeren bu kavram Talmud’da sıkça tekrar edilir. Bu bağlamda tılsım özelliği olan nesneler kola, boyuna, kulağa veya omuza asılabilmektedir. Antikçağ’lardan günümüze kadar gelen en yaygın yahudi tılsımı genellikle kapı üstlerine asılan Mezuza’dır. Tılsım Yahudiliğin mistik yaklaşımlara önem veren kabala ekolünde de yaygındır. Adı İslâm dünyasında Bulunyûs şeklinde geçen bu kişi (İbnü’n-Nedîm) Tyanalı Apollonios olup “sâhibü’t-tilesmât” lakabıyla anılmaktaydı. Kaynaklarda bu kişinin fırtına, yılan, akrep vb. şeylerden korunmak amacıyla çeşitli tılsımlar geliştirdiğine dair rivayetler yer almaktadır. Aristo ve Batlamyus’a nisbet edilen Kitâbü’l-Kenzi’l-aʿẓam adlı eserler büyüsel konuları içeren literatür içinde zikredilir. _Halife Mu‘tasım-Billâh Ammûriye Kalesi’ni fethettiğinde buradaki Antiokos Manastırı’nda bir sandık bulunmuş, Büyük İskender’e ait olduğu tahmin edilen bu sandıktan Grek ve Roma dilleriyle yazılmış bir kitap çıkmıştır. Hermes’e dayanan bu kitap Belinus tarafından Aristo’ya, onun vasıtasıyla da İskender’e ulaştırılmıştır. On bölümden oluşan kitabın 5-7. bölümleri tılsım konusuna ayrılmıştır. _Câhiliye Arapları’nda fal okları atmak, çeşitli anlamlara gelen taşlar dikmek, yıldızlara bakarak anlam çıkarmak, birtakım kareler içinde harf veya rakamlar yazarak tılsım yapmak yaygındı. İslâmiyet bu âdetlerin tamamını yasaklamıştır. Buna rağmen söz konusu uygulamalar, yerli geleneklerin ve kadim kültürlerin etkisiyle müslümanların arasında varlığını sürdürmür. Ebû Bekir er-Râzî’nin Risâle fî ṣanʿati’ṭ-ṭılesmât’ıdır. Mesleme b. Ahmed el-Mecrîtî’ye göre bu risâle insanlar arasında dostluk temini, dili bağlama, idareci ve yöneticilerin teveccühlerini kazanma gibi hususları içermektedir. Câbir b. Hayyân’ın Kitâbü’l-Baḥs̱’inde yıldızlar, gezegenler, bunların özellikleri, bunlarla irtibata geçerek tılsım yapma ve tılsım çeşitleri gibi konular ele alınmaktadır. İbnü’n-Nedîm, tılsımla ilgili Bâbil kaynaklı bilgilerin büyük bir kısmını toplamıştır. _Kâtib Çelebi, tılsımdan beklenen etkiyi sağlayacak olağanüstü işleri başarmak için tütsü, buhur vb. ruhaniyeti arttırıcı yollara başvurulduğunu, ilke ve sebepleri bilindiği için tılsımın kaynağının sihre göre daha belirgin, faydasının ise açık, ancak gerçekleştirilmesinin çok zor olduğunu kaydeder. Tılsımın gerçekliği, gök cisimlerinin canlı ve faal olduklarına ve yeryüzüne hükmettikleri telakkisine dayanır. Söz konusu literatürde çokça geçen bir isim de Metatron diye adlandırılan ve bazan Müşteri, bazan da Utârid gezegenini idare ettiği kabul edilen melektir. Bazıları ise Kur’an’da adları geçen Hârût ile Mârût’u tılsımla ilişkilendirmektedir. Büyü çeşitlerini haramdan mubaha doğru sıralayan Fahreddin er-Râzî ilk sıraya tılsımı koymuştur. Ona göre tılsım yıldız ve gezegenlere tapan, bunları müdebbir kabul eden toplulukların inançlarının ürünüdür. İbn Haldûn ise şa‘bezenin aksine sihir ve tılsımın bir gerçekliğinin olduğunu kaydetmekte, ancak bunları yapanların Allah’a göstermeleri gereken dua ve tâzimi yıldız ve gezegenlere gösterdikleri için küfre düştüklerini bildirmektedir. _Seyyid Şerîf el-Cürcânî’ye göre mıknatısın demiri, kehribarın saman çöpünü çekmesi, sirkenin taşı eritmesi ve Türkler arasında bilinen yağmur çeken taş örneklerinde görüldüğü gibi semavî kuvvetlerle yer güçleri arasındaki denge doğru biçimde kurulduğunda tılsım gibi garip hadiselerin meydana gelmesi muhtemeldir. İbn Haldûn’a göre beşerî nefisler semavî güçlerden (feleklerin mizacından), unsurlardan veya sayıların havassından yardım alarak yahut yardım almadan unsurlar âleminde etkili olabilir. Birincisine tılsım, ikincisine sihir denilir. Altın Şafak Hermetik Cemiyeti'ne göre tılsım, "amaçlanan güçle dolu büyülü bir figür" olarak tanımlanır. _Altın Şafak Hermetik Cemiyeti, 1888 yılında İngiltere'de kurulan okült, majikal, mistik ve ezoterik öğretileri içeren inisiyatik bir cemiyettir. Cemiyeti'nin üyeleri kabala, astroloji, Antik Mısır büyüleri ile uğraşırlar. Cemiyet içerisinde bilinen iki önemli isim Israel Regardie ve Telema kurucusu Aleister Crowley'dır. Telema , "istencini yap" fikri üzerine kurulu öğreti. Aleister Crowley tarafından geliştirilmiştir. Öğretinin en önemli kaynağı, Aiwass adında bir varlık tarafından Crowley'e yazdırılan The Book of the Law’dır. __ _Esrime_ _Kendinden geçme durumu. Mest olmak, sarhoş olmak, başı dumanlı, kafası iyi, kafası bir milyon olmak. Kişinin kendi varlığını aşıp yüce bir varlığa erişmişlik ya da kavuşmuşluk duygusundan kaynaklanan kendinden geçme durumu. Kişinin görünüşler dünyasının ötesine geçerek, “duyulur dünyanın dışına çıkarak”, “kendini Tanrı'yla birleşmiş sayması durumu”na karşılık gelir. __ _ BÜYÜ _ _Doğaüstü gizli güçlerin yardımı ile olaylara, diledikleri sonucu elde edecek şekilde yön vermek isteyenlerin başvurdukları birtakım işlemler. Sihir, tılsım, göz bağı, efsun: Bir şeyin insan üzerinde bıraktığı, onu şiddetle hükmü altına alacak kadar kuvvetli etki. Sihir kavramı, bir şeyi olduğundan başka türlü göstermek, aldatmak, oyalamak; birinin ilgisini çekmek, gönlünü çelmek" manalarında kullanılmaktadır. _Doğaüstü gizli güçlerle ilişki kurularak yahut kendilerinde gizli güçler bulunduğuna inanılan bazı nesneler kullanılarak bazı sonuçlar elde etmek için yapılan işler. Büyünün amacı; tabiat olaylarını ve güçlerini kontrol ederek şu veya bu kişi yahut kişilere iyilik ya da kötülük etmek amacıyla bir menfaat sağlamadır. _Eski Türk dilinde büyü; bügü şeklinde yazılmakta ve “sihirbaz, din adamı” anlamına gelmekteydi. Daha sonra “akıllı” anlamını kazanan kelime bilge ile anlamdaş olmuş gözükmektedir (Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi). Farsça büyü, magu kelimesiyle karşılanmakta, eski İran’da tabiatüstü güçleri kullanabildiğine inanılan Med kabilesi mensubu rahipler sınıfına da maguş denilmekteydi. İslâm kaynaklarında mecûsî şeklinde geçen kelimelerin, tabiattaki bazı varlık ve olayları yönettiği, gaipten haber verdiği, büyücülükle bazı işleri gerçekleştirdiği kabul edilen bu sınıf için kullanıldığı söylenebilir. _Tylor, kitabında büyüyü sonradan Frazer’in de benimseyeceği şekilde “sahte bilim” olarak nitelendirip ilkel kabile mensuplarının büyü ile olaylar arasında kendilerine göre bir sebep-sonuç ilişkisi kurduklarını belirtti ve dinle büyünün aynı düşünce sisteminin ayrı parçaları olduğunu ileri sürdü. Frazer, Tylor’ın görüşlerini geliştirdi. Frazer büyünün din ve bilimle ilişkisi üzerinde durdu. Ona göre bütün dinlerin kaynağı büyüdür. İnsanlar tabiatı kontrol etme çabalarında büyünün yetersizliğini anlayınca bu kontrol gücüne sahip ruhanî varlıklar inancına yer veren din ortaya çıkmıştır. Bazı araştırmacılar Frazer’in görüşünün aksine büyünün dinden çıktığını ileri sürmüşlerdir. Durkheim büyünün müşterileri, dinin ise cemaati olduğunu, büyücünün kutsal nesnelere müşterileri için başvurduğunu belirtti. Büyü insanların bilgi ve gücünün yetmediği yerde güven, teknolojisi zayıf toplumlarda bir ümit kaynağıdır. Freud’ün ilkel, çocuk ve nevrozlunun düşünce şekilleri arasında benzerlik kuran iddiası bugün bir kenara itilmiş bulunmaktadır. Frazer büyünün ilkel bir bilim olduğu, bilimin ortaya çıkması ve gelişmesine yardım ettiğini ileri sürmüştür. Büyünün bilimlerdeki gelişmelerde ve insanların tabiata hükmetmesinde itici bir güç olduğu, simyanın kimyayı, astrolojinin astronomiyi hazırlaması gibi büyünün de bugünkü teknolojiyi hazırladığı düşünülmektedir. _Büyü çeşitleri: _1. Ak Büyü: Koruyucu büyü. _2. Kara Büyü. Ak büyünün aksine zarar vermek gayesiyle yapılır. _3. Aktif Büyü. Bu büyüyü yapan, tabiat olaylarını yönetim ve denetimi altına alarak güçlü iradesiyle onları dilediği gibi kullanabildiğini iddia eder. Özel bazı sözleri, tekerlemeleri, dua veya bedduaları ile büyüyü hazırlamak için elverişli bir durum meydana getirmek ister. Zulu kabilesi mensupları, kızgın kömür üzerine su dökülmesiyle yapılan büyünün fırtınayı önlediğine inanırlar. _4. Pasif Büyü. Genellikle savunma ve korunma için yapılır. Kutsal yazı, bıçak, makas, mavi boncuk ve çeşitli nazarlık eşyalar bulundurularak büyücülerin bazı faaliyetleriyle gebe ve lohusaların zararlı etkilere karşı korunması bu büyü içinde kabul edilir. _5. Temas Büyüsü. En çok yapılan büyü şekillerindendir. Frazer, birbiriyle ilişkisi bulunan şeylerin fizikî temas olmasa bile birbirlerini etkileyeceklerini belirtir. Ona göre büyü ile ilgili gücün temasla, yakınlıkla bir başkasına geçtiğine inanılmıştır. Temas büyüsünde temas esas olduğundan parça-bütün ilişkisi inancıyla bir kimsenin saçından alınan bir kıl, elbisesinden koparılan bir bez parçası, bir tırnak ucu, kopartılan bir iplik parçası gibi şeylerle bu büyü yapılır. _6. Taklit Büyüsü. Pek çok yerde uygulanmaktadır. Bir şeyin taklidini yapmakla o şeyin esasını etkileme, taklit yoluyla istenilen sonucu elde etme esasına dayanır. Bu büyünün temeli, Frazer’in benzerin benzeri meydana getirdiği şeklindeki ilkesine dayanır. Bu büyü şeklinde çocuk isteyenlerin bezden bebek, ev isteyenlerin de ufak taşlarla bir ev yapmaları benzerin benzer şeyler meydana getirebileceği inancından kaynaklanır. Yağmur yağdırmak için bir genç kızın yeşil dallarla donatılıp başından su dökülmesi de bir taklit büyüsüdür. _Frazer’e göre temas ve taklit büyüsü sempatik büyünün iki dalıdır. Frazer büyüyü nazarî ve pratik olarak ikiye ayırır, nazarî büyüye “sahte bilim”, pratik büyüye de “sahte sanat” der. _Büyü, Paleolitik devrede bile örnekleri bulunan çok eski bir uygulamadır. “Benzer benzeri meydana getirir” şeklindeki büyüsel anlayışla çizilmiş kargı saplı hayvan resimlerinin çok eski tarihli mağara duvarlarında tesbit edilmesi bunu göstermektedir. _Yahudiliğe göre büyünün etkisine inanma, Tanrı iradesinin beşerî maksatlara alet olması anlamına geleceğinden, tek bir Tanrı’nın dünyayı idare etmesi inancına ters düşer. Bu sebeple yahudi kutsal kitabında, “Afsuncu kadını yaşatmayacaksın” denilmiştir. Ayrıca, “Cincilere ve bakıcılara dönmeyin”; “Sihirbazlık etmeyeceksiniz ve müneccimlik etmeyeceksiniz”; “Ve cinci yahut bakıcı olan erkek veya kadın mutlaka öldürülecektir” _Cin çıkarma işini Îsâ’dan sonrakiler de yapıyordu. Nitekim Pavlus, bir defa falcı ruhuna sahip ve gaipten haber veren hizmetçi kızdaki ruha “çık” dedi; o da çıktı. Bir başka sefer Pavlus, beraberinde Barnabas varken yalancı peygamber olan bir büyücü yahudinin gözlerine gözlerini dikerek onun gözünü görmez etti. Yeni Ahid’de cinlere ve putlara secde edenler, katiller, zina veya hırsızlık vb. kötülükler yapanlar gibi büyücülükten tövbe etmeyenler de şiddetle kınanmaktadır. Aziz Augustinus dahil kilise babaları ve ilk önemli yazarlar büyüyü putperest kavimlerin bir âdeti olarak gördüler. _İslâm. Câhiliye devrinde büyü-sihir yaygındı. Cincilik, kehanet, fal okları, yıldızlara bakmak. Müşrikler, önceki ümmetlerde olduğu gibi Kur’an’ın, Hz. Peygamber’in ve İslâm’ın başarısını sihir diye nitelendirmişler, peygambere “sâhir” diyebilmişlerdi. ************ _ RUH ÇAĞIRMA _ _Ölümden sonraki hayatın varlığına ve ölen kimselerin yaşayanların işleriyle ilgilenmeye devam ettikleri gibi geleceğin bilgisine de sahip olduklarına inanmayı gerekli kılar. Bu yönüyle ruh çağırma karmaşık cenaze törenleriyle, cenaze töreni sonrası geleneklerle ve atalara tapınma ile ilişkilendirilmiştir. Gaipten haber vermeye hemen her kültürde rastlanırsa da ruh çağırma yöntemiyle gaipten haber verme belirli geleneklerde görülür. Meselâ eski Yunanlılar ölülerin gaipten haber verme gücüne sahip olduklarına, mezarları başında kurban sunmak veya yere şarap dökmek amacıyla onlardan bilgi alınabileceğine inanıyorlardı. Odysseus’un, talihsizliğinin sebebini öğrenmek için Tiresias’a danışmak üzere Hades’i ziyaret etmesi. Gılgamış’ın ölüler âlemiyle ilgili bilgi almak amacıyla ölen Enkidu’ya başvurması da birer ruh çağırma örneği olarak kabul edilmiştir. İskandinavyalılar ve Almanlar arasındaki ruh çağırma uygulamasına dair bilgilerin pek çoğunun efsanelere dayandığı bilinmektedir. Kitâb-ı Mukaddes’te çok sayıda gaipten haber verme tekniğinden bahsedilmiştir. Ruh çağırma ya da ölüye danışma gaipten haber vermeyle ilişkilendirilmiş ve yasaklanmıştır. Bununla beraber Saul’ün bir büyücü kadın vasıtasıyla Samuel’in ruhunu çağırtıp ne yapması gerektiğini sorması bir ruh çağırma örneği olarak kaydedilmiştir. Ruh çağırma Talmud’da da diğer gaipten haber verme teknikleri arasında zikredilmiş ve sert biçimde eleştirilmesine rağmen birçok ruh çağırma örneğinden bahsedilmiştir. ************ _ NAZAR _ _Nazar kavramı, daha çok kıskançlık dolu kötü niyetli bakışla ilişkilendirilse de iyi niyetli bakış ya da övgü sözleri de etkisi açısından nazar kapsamında görülmüştür. _Nazarın bilimsel tanımı: Gözdeki fotoreseptörlerin kasılması sonucu açığa çıkan neğatif ve pozitif göz akım dalga ışınımına nazar denir. Nazar’ın üç türlü ışınım etkisi vardır. Bu konu radyoloji ilmiyle bağdaştırılarak labaratuvarlarda ispatlanmıştır. Alfa (sarsıcı), Beta (kırıcı, yıkıcı), Gama (yakıcı). Nazar daha çok güzel insanlara, mala mülk şöhret sahiplerine, başarılı olan insanlara değer. Çünkü insana çekim ve istem oluşturan tüm güzel olan oluşumlara nazar değer. _Einstein ve Tesla’ya göre: Evren, enerjiyle dolu bir bütündür. Düşünce de bir enerjidir ve insanlar düşünce titreşimleriyle bilinmeyen uzaklıklarda elektriksel etki yaratabilir. _İnsan zihni, elektrokimyasal enerjiyle çalışır ve farklı dalga boylarında frekanslar yayar ve bu manyetik enerjiye Aura denir. Zihnimizin farklı modlara ani geçiş yapması, sersemlik hissine neden oluyor. Psikiyatrist Fromm’a göre de farklı her titreşim, duyguları değiştirir ve ani değişimler insanın bilincini şekillendirir. Jung’da frekansların gücünden bahseder ve aşırı tutku, büyü’dür ve olayları istediği yönde değiştirebilir, der. _Bazı toplumlarda kem gözün nesneleri bile çatlatabildiğine inanılır. Mavi boncuğun bu enerjiyi kendisine çekerek yok edeceği fikri yaygındır. Kelimenin köz “ateş parçası” ile bağlantısı da dikkat çekicidir. Bakışın yakıcı gücü olduğu düşünülür. _Zihnin ve ruhun dünyaya açılan penceresi olarak görülen gözün salt kötü etkiye sahip bulunduğu şeklindeki kadim inanıştan hareketle söz konusu eski toplumlarda kıskançlığın zarar verici etkisinin göz vasıtasıyla gerçekleştiği kabul edilmiştir. Buna göre güzel bir şeyi görünce oluşan haset duygusu gözden yayılan ışınlar vasıtasıyla atmosferi kötülükle doldurmakta ve yakında bulunan canlılara veya eşyaya geçmektedir. Bilhassa tek gözü kör veya kambur kişilerin, yılan, tilki, kedi, çekirge gibi iri gözlü hayvanların ve kuyruğunda göze benzer figürler bulunan tavus kuşunun nazar gücüne sahip olduğuna inanılmıştır. Nazara karşı alınan tedbirler kültürden kültüre farklılık göstermekle birlikte bu konuda uzmanlaşmış kişiler tarafından uygulanan ritüellerden başka bazı yaygın uygulamalar da söz konusudur. Bunların başında Tanrı’nın ismini veya koruyucu birtakım ibareleri zikretmek, belli dua cümlelerini okumak, nazara mâruz kalan kişiye veya şeye tükürmek ya da onu kötülemek, boncuk ve muska kullanmak gelir. Genellikle muskalar üçe ayrılmıştır: Dikkati kendi üzerine çekerek nazarın etkisini azaltma fonksiyonuna sahip olan ve elbise dışına takılan yahut evlerin görünen yerlerine asılan süslü ve abartılı objeler; nazarı tersine çevirme gücüne sahip olan ve elbise altına giyilen birtakım koruyucu semboller; kutsal metinlerden alınmış dua cümlelerini yahut kabalistik figür, rakam veya büyü formüllerini içeren, kaplanmış olarak boyna asılan, evlerin dışına nakşedilen yazılar. _Eski Sumer, Bâbil, Mısır, Grek ve Roma kültürlerinin yanı sıra Sâmî, Pers, Hint ve çeşitli Avrupa kavimlerini kapsayan geniş bir coğrafya üzerinde hem geçmişte hem günümüzde yer alan bu inanışın başlangıcı tam olarak bilinmemekle beraber milâttan önce 4000 yılına kadar gittiği kabul edilir. ************
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.