Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Soru: Nasıl olur da, zekâ düzeyi bu kadar yüksek birisi böylesi akıl dışı – bu kadar aptalca– bir şey yapabilmiştir? Yanıt: Akademik zekânın, duygusal yaşamla pek ilgisi yoktur. Aramızdaki en zeki insanlar gem vuramadıkları tutkuların, söz geçiremedikleri dürtülerin esiri olabiliyor; yüksek IQ’lu kişiler özel yaşamlarını hayret edilecek ölçüde kötü yönetebiliyor. Psikolojinin açık sırlarından biri de, yaygın efsaneye karşın notların, IQ’nun ya da üniversite giriş sınavı puanlarının hayatta kimin başarılı olacağına dair kusursuz bir tahmin sağlayamamasıdır. Bir bütün olarak büyük gruplar açısından IQ ve yaşam koşulları arasında bir bağ bulunduğuna emin olabiliriz: çok düşük IQ’lu birçok kişi işçilik ve benzeri işler yaparken, yüksek IQ’lular iyi para kazandıkları işlere –her zaman olmasa da– giriyorlar. Ancak IQ’nun kişinin gelecekteki başarısını belirlediğine ilişkin kuralın çok sayıda istisnası var; hatta istisnaların sayısı kurala uyanlardan fazla da olabilir. IQ’nun hayattaki başarıya katkısı en fazla yüzde yirmidir; geri kalan yüzde sekseni belirleyen başka etkenler vardır. Bir gözlemcinin de dediği gibi, “Bir kişinin toplumda edindiği yeri, sonuçta IQ dışında kalan ve sosyal sınıftan şansa kadar uzanan etkenler belirler.”2 Richard Herrnstein ve Charles Murray, Bell Curve (Çan Eğrisi) başlıklı kitaplarında IQ’ya birinci derecede bir önem atfetseler de, onlar bile durumu kabul edip şöyle diyorlar; “SAT* üniversite giriş sınavı matematik puanı 500 olan bir üniversite birinci sınıf öğrencisi, matematikçi olma hevesinden vazgeçmelidir, ancak kendi işini kurmak, senatör olmak, milyonlarca dolar kazanmak istiyorsa, vazgeçmesi için hiçbir sebep yoktur... Test puanıyla bu başarılar arasındaki ilişki, kişinin hayatta ortaya koyacağı diğer özelliklerinin yanında çok önemsiz kalır.”3 Benim ilgilendiğim, bu “diğer özellikler”in önemli bir kümesi olan duygusal zekâdır: Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme... Neredeyse yüz yıldır, yüz binlerce kişi üzerinde yapılmış araştırmalara dayanan IQ’nun aksine, duygusal zekâ yeni bir kavramdır. Hayat yolunda, kişiler arası farklılığın ne ölçüde bundan kaynaklandığı hakkında kesin bir şey söylemek henüz zor. Ancak eldeki veriler, oldukça güçlü hatta zaman zaman IQ’dan da güçlü bir belirleyici olduğunu gösteriyor. IQ’nun eğitim ve yaşam deneyimleriyle değişmeyeceğini öne sürenler de var; ancak ben, hayati duygusal yetilerin –öğretmeye zahmet edersek– çocukken öğrenilip ve geliştirilebileceğini Beşinci Bölüm’de göstereceğim.
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.