Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

392 syf.
9/10 puan verdi
“Dişi Kurdun Rüyaları”nı Değerlendirmek
Dişi Kurdun Rüyaları, Cengiz Aytmatov’un 1986 yılında kaleme aldığı ve içerisinde yaşadığı zamana ve mekâna dair işaretlerin bulunduğu bir romandır. Romanın serüveninde genel olarak yazarın kendi yaşadığı olaylardan hareketle edindiği kazanımların farklı bir tarzda anlatımı söz konusudur. Roman’ın ilk bölümü bir kurt hikayesi ile başlar. Dişi kurt Akbar ve erkek kurt Taşçaynar’ın başından geçen olayların anlatıldığı bu bölümde bu hikâyede Akbar ana karakter olarak yer almaktadır. Çünkü bu bölümde genel olarak annelik teması bariz bir biçimde belli olmaktadır. Akbar’ın evlatlarına karşı güttüğü şefkat ve onları eğitmesi onun baş karakter olduğunu açıkça göstermektedir. Aynı zamanda kendisinin eşi olan Taşçaynar’a sürekli emir vermesi de ailenin ataerkil değil de anaerkil bir biçimde olduğunu göstermektedir. Bu hikâyede ana temanın annelik olmasını yazarın başına gelen bir olayla da ilişkilendirebiliriz. Cengiz Aytmatov’un babası Kırgızistan’da bir devlet makamında görevli iken Sovyetlere ihanetten suçlu bulunmuş ve kurşuna dizilerek idam edilmişti. Bundan dolayı Aytmatov, küçüklüğünden beri annesinin yanında kalarak büyümüş ve annesinin şefkatini de iyi bir şekilde hissettiğinden dolayı kurt hikayesinde anne kurdun daha baskın bir rolde olduğunu söyleyebiliriz. Romanın başında anlatılan kurtların yolu hikâyenin ilerleyen kısımlarında da bazı karakterlerle de kesişecektir. Aytmatov’un eserinde karakterler arasında hayvanlara da yer vermesini onun yıllarca doğal bir ortamda, yani köy hayatında, yaşamasıyla ve Rusya’da edebiyat okuluna girmeden önce Kazakistan’da veterinerlik okulunda okumasıyla ilişkilendirebiliriz. Romanın ikinci bölümünde ise İlahiyat okulundan reformist görüşleri nedeniyle atılan ve kilise ile arası bozuk olan Avdiy’in insanları irşat etmek için giriştiği serüvenler, Hz. İsa’nın bir roma valisi ile yaşadıkları ile ilişkilendirilerek anlatılmaktadır. Yazarın Müslüman olmasına rağmen kitabın büyük bir bölümünde Hristiyanlıkla alakalı bir olaya yer vermesi onun yaşadığı mekân Olan Sovyet Rusya’nın genel dini anlayışının nasıl olduğunu göstermektedir. İlk olarak Avdiv İlahiyat okulundan yeni bir din anlayışı bulmaya çalıştığı için atılmıştır. Ona göre din ve tanrı anlayışı insanın içerisinde bulunan sezilerden ibarettir. Bu anlayışın da çağımıza uygun olması gerekmektedir. Avdiy okuldan atıldıktan sonra insanları kendi Hristiyanlık öğretisine dahil edebilmek için toplumun farklı kesimlerinde misyonerlik faaliyetlerine başlamıştır. Bu yolda ilk olarak da haşhaş ticareti yapan kişilerle irtibat kurmuştur. Rusya’nın bir yerinden diğer bir yerine uyuşturucu ticareti yapanların öncelikle aralarına sızmış, sonra onlara asıl maksadını açıklayarak çete lideri Grişan’a uyuşturucu kullanan çete üyelerini doğru yola iletme şartıyla kendisinin de öğretisine inanmasının sözünü almıştır. Avdiv’in bu çabaları sonuç vermemiş ve tren vagonunda çıkan Arbede sonucu çete lideri Grişan’ın da isteğiyle trenden aşağı atılmıştır. Kendisinin burada çektiği ıstırapları Hz. İsa’nın insanları irşat ederken çektiği ıstıraplara benzetebiliriz. İlerleyen zamanlarda Avdiy’in başından bazı olaylar geçer ve o da aniden bir kararla Mujunkum Vadisi’nde olacak olan ve Akbara ve Taşçaynar’ın yavrularının öleceği antilop avına katılmaya karar verir. Avcı takımının patronuyla anlaştıktan sonra işler rast gitmez ve kendisi tutsak bir şekilde avın sonunda çarmıha gerilerek öldürülür. Öleceği esnada ise daha önce yavrularını severken karşılaştığı Akbara ile tekrardan göz göze gelir. Romanın üçüncü bölümünde ise Bazarbay ve Boston’un isimli iyi ve kötü huylu çobanların hikayesi anlatılmaktadır. Boston kendi halinde iyi huylu bir çobandır. Bazarbay ise tam tersi yönde kötü huyludur. Bir gün Bazarbay mağaranın birinden Akbara ve Taşçaynar’ın yeni yavrularını kaçırır ve onları Boston’un çiftliğine koyar ilerleyen olaylar neticesinde de Akbara ve Taşçaynar buraya ulaşır ve çocuklarını geri almak isterler. Lakin kötü çoban Bazarbay Taşçaynar’ı tüfeğiyle öldürür. Belirli bir zaman geçer ve Akbara tekrardan o çiftliğe gelir. Yavrularına kavuşamayan Akbara Boston’un yavrusu olan Kence’yi kaçırır ve bunun ardından eline tüfeğini alan Boston bunların peşine düşer. Birkaç el ateş ettikten sonra Akbara’yı yere düşürmeyi başarmıştır lakin yanına gittiğinde ise oğlunu kanlar içinde yerde görür. Bunun ardından insanın en tehlikeli haline bürünür ve kendinden geçerek gider ve Bazarbay’ı da öldürür ve kendisini tükenmişliğin içine bırakır. Hulasa bu romandan insanın kendisine çıkaracağı kıssadan hisseler vardır. Dünya’da kimileri Akbara gibi ailesiyle iyi bir hayat kurmak isterken başkalarının kötülüğüne maruz kalır ve bu hayatından olur, kimileri de Avdiy gibi kendini insanları irşat etme yoluna adar ve akıbeti efendileri İsa gibi olur. Genel olarak diyebiliriz ki bu hikâye insanın hayatının ve kişiliğinin hikayesidir. Çünkü ilk bölümde insanın aile serüveninden bahsedilirken ilerleyen bölümde inancı ve bunun neticesinde katlandıklarından ve son bölümde de insanın içindeki hırsın ona yol açtığı olumsuzluklardan bahsederek insanın genel bir serüvenini bize sunmaktadır. Bedirhan Altındaş hfzbedirhan2017@gmail.com
Dişi Kurdun Rüyaları
Dişi Kurdun RüyalarıCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 20236,9bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.