Yirminci yüzyılın ilk distopya romanlarından biri olan A. Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sında (The Brave New World) da böyle bir
tablo çizilir. Ama orada zaten laboratuvarda genetik müdahale ile
üç sınıf halinde üretilmiştir insanlar. Zeki, ortalama zeld ve aptal
şeklinde üretilen sınıflara mensup insanlar toplumdaki yerlerine
zaten genetik olarak hazırdırlar. Eğitimle şartlandırılır ve en nihayet aldıkları ilaçlarla mutluluk ve uyumları sağlanır. Düzen asla
bozulmaz. Ta ki bu dünyanın dışından bir "yabancı" gelene kadar.
"Yabancı" gelmese ve herkes kendini mutlu hissetmeye devam etse, böyle bir toplum tasarımı bizi rahatsız eder mi? Herkesin yerini bildiği ve daha da önemlisi "mutlu" olduğu bir toplum ... İnsanlara kendilerini mutlu hissetmeleri için Prozac, dikkatlerini yoğunlaştırabilmeleri için Ritalin kullanmalarını öneren modern psikiyatri de esasında benzer bir uygulama içinde
denilebilir. Buna rağmen beyin kimyasını değiştiren ilaçlarla daha barışçıl ve verimli insanlar olma ihtimali etik olarak tartışılıyor.
Tartışılıyor, çünkü insan ancak duygularıyla insan olabilir.
Herkesin ortalama bir uyumu ve buna mukabil ortalama bir duyarsızlığı paylaştığı bir toplumda belki bir Hitler ya da yakıp yıkan
bir Moğol ordusu ortaya çıkmaz; ama böyle bir toplum, içinden
bir Shakespeare, bir Yunus, bir Mevlana da çıkaramaz .