Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kâfir, Müslüman'ın bildiğini bilemez. Fizik bilgi bakımından değil, fizik bilgiyi, yani meselâ İslâm'ın ve imanın şartlarını veya mesela İslâm fıkhını bütün ayrıntılarıyla öğrenebilirler. Biz bunu demiyoruz. Bu tür bilmeyi bilme saydığımız anda, kâfir olarak İslâm hakkında bilgi edinmiş kimsenin de Müslüman'ın bildiğini bilebileceğini kabul etmemiz gerekir. Oysa kâfirin, Müslüman'ın bildiğini bilmediği durumu farklı bir gerçekliği işaret ediyor. Gerçekten bilseydiler, bilebilseydiler kaçınılmaz olarak bu bilginin getireceği sonuçları da kabul ederlerdi, hatta bir anlamda bu sonuçlara katlanırlardı, demek gerekiyor. Oysa durumun böyle olmadığı açık seçik belli. Demek ki bilme, bir şeyi öğrenmekten, onun hakkında malûmat edinmekten daha fazla bir anlam ifade ediyor. Bilme bakımından, Müslüman'ın kâfire üstünlüğü burada odaklaşır. Çünkü kâfirin bildiklerinden, Müslüman'ın bilemeyeceği hiçbir şey yoktur. Fakat Müslüman'ın bildiğini, kâfir hiçbir zaman bilemeyecektir. Meğer ki ahirette çıplak hakikatle yüz yüze gelsin. Müslüman'ın bilmesini kâfirinkinden farklı kılan nedir öyleyse? Bu fark, Müslüman'ın, bildiğine aynı zamanda kalbiyle iştirak etmesi, yani bildiğini yaşaması halidir.
Sayfa 40 - İz YayıncılıkKitabı okudu
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.