Bana yapmamı öğütlediğin şey, sana göre ve o zamanlar bile bana göre, akla hayale gelebilecek en iğrenç şeydi. Bu iğrençlikten eve fiziksel hiçbir şey getirmememi sağlamak için harcadığın çaba ise sadece seni ve senin evini korumaya yönelik öylesine bir çabaydı. Asıl mesele, bir koca, tertemiz bir adam ve bu tür şeylerin üzerinde yer alan biri olarak verdiğin öğüt ten kendini hariç tutmakta gösterdiğin ısrardı. Bu durum benim için muhtemelen daha kötüydü çünki evliliği bile gözümde ahlaksızca gösterip evliliğe
dair duyduğum şeyleri kendi anne babama uygulamamı engellemişti. Böylece sen daha da kusursuzlaşıyor, daha da yüceliyordun. Evlenmeden önce kendi kendine de aynı öğüdü vermiş olabileceğini düşünmekse benim için tamamen imkânsızdı. Yani senin üzerinde, İnsanî kirden neredeyse eser yoktu. Ama yine de açık yüreklilikle söylediğin birkaç söz ile sanki kaderim buymuş gibi beni bu kirin içine sen sürükledin. Eğer dünyada yalnızca sen ve ben kalsaydık, bu düşünce hep aklıma yatmıştır, bütün saflıklar sende ve bütün pislikler de senin öğüdünün açtığı ufak çukurdan girerek bende cisimleşirdi. Elbette beni böyle bir şeyle cezalandırabilmen kendi içinde anlaşılamaz bir şeydi ama bana göre ise sadece eski suçum ve bana yönelttiğin derin küçümsemenle izah edilebilirdi. Bir kez daha, bu durum benim en derinimdeki özüme çok ama çok sert bir darbe indirdi.