Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
“Kime itaat etmişlerdir?”
68 kuşağının önemli temsilcilerinden olan Uwe Timm, Alman Edebiyatı’na birçok eserler kazandırmış bir yazar; Kardeşimin Gölgesi, kitapla ilgili bir yazı üzerine merak edip okuduğum yazarla tanışma kitabım. Yazarın yaşamından izler barındırması esere içtenlik dolu bir ruh katmış. II. Dünya Savaşı’nda Waffen-SS birliğine gönüllü katılan abi Karl Heinz Timm Rusya cephesinde yaralanır, iki ayağı kesildikten iki ay sonra seyyar bir hastanede ölür. Öldüğünde henüz 19 yaşındadır ve cepheye katılalı 10 ay olmuştur. Yasak olmasına rağmen cephede tuttuğu günlük diğer eşyalarıyla birlikte ailesine gönderilir. Uwe Timm, abisi cephedeyken üç yaşındadır. Onunla ilgili olarak hatırladığı tek anısı vardır: Evden gülüşmeler geliyordur, içeriye girdiğinde dolabın arkasına saklanmış olan üniformalı abisi onu kucaklar ve havada süzülme duygusu içine dolar. Tek bu ana rağmen abisi yaşamında hep onunladır, annenin mateminde, konuşmalarda, anne babanın yaşananları sorgulamalarında, fotoğraflarda, ardında kalan eşyalarında, babanın kendisini abisiyle kıyaslamalarında onu örnek gösterdiğinde. Onun cephede yazdığı günlüğünü okurken… Günlüğü ve cepheden gönderdiği mektupları okurken etkilenip sarsıldığı, okumayı bıraktığı anlar olur. “75m mesafede İvan sigara içiyor, benim MG için kolay lokma” bu cümlede, yazar okumayı bırakıp günlüğü dolaba kilitler. Bu cümleden sonra olanlarla yüzleşme gücü bulamaz. Yazmaya, hatırlamaya karar verdiğinde yazılanların peşine düşer, sorularına yanıt bulmak -kendini de bulmak aynı zamanda, belirttiği üzere: “Yazarak onlara yaklaşma, anılarda hatırlananları açığa çıkarma, kendini bulma denemesi.” (s. 21)- ister. Ailesinden yaşayan hiç kimse kalmadığında tüm soruları kimseyi dikkate almadan sorularını artık sorabilir: “Ağabeyin bir kız arkadaşı var mıydı”, “Ağabeyin birliği, TotenkoptfTümeni’ne bağlı 3. SS Zırhlı İstihkâm Taburu, adı geçen temizliklerde görevlendirilmiş miydi? Partizanlara, sivillere, Yahudilere karşı", “Ağabey kendini nasıl görüyordu? Hangi duyguları vardı? Fail olma, suçlu hale gelme, haksızlık diye bir şey biliyor muydu?”, “Bugün şu cümleyi okusa ne derdi: 75m mesafede İvan sigara içiyor, benim MG için kolay lokma”… Ağabeyin günlüğüne not düştükten sonra kalemi bırakıp eli rahatlıkla nasıl tetiğe gidebiliyor düşüncesi anlatılanları bir an önce okuma isteği uyandırdı bende. Aradığı yanıtlara ulaşabilmek için günlük dışında mektuplar, aile fotoğrafları, anılar, II. Dünya Savaşı’na ilişkin arşivlerden de faydalanır, anımsamalarından çıkarımlarda bulunur. Uwe Timm ailesinin yaşadıklarını anlatırken aynı zamanda 2. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında Alman toplumunun tutumunu da yansıtarak kolektif belleği besliyor. Yazar anne, baba, ağabey, abla ve kendisini de çocuk olarak isimlendirdiği ailesinin üyelerinin yaşam öyküleri, 18 yaşında orduya katıldıktan on ay sonra yaralanıp yaşamı acı bir şekilde sona eren ağabeyin tuttuğu günlükte yazdığı notlarla iç içe okuyucuya aktarıyor. Anlatım düz bir zaman çizgisinde olmadığından anlara sıçramalara göre değişiyor. Belirleyici unsurlar günlük, fotoğraflar, anımsananlar, düşünceler… Ağabeyin cephede savaşırken günlüğüne kısa bazen tek sözcük olarak düştüğü anlar, aile fotoğraflarının, mektupların, anıların arasına karışıyor. Baba I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı’na katılmış milliyetçidir. Abla ilk çocuktur, kız olması nedeniyle baba tarafından görmezden gelinmiştir. Babanın ablayla hiç fotoğrafı yoktur. Abi Karl, onun istediği özelliklere sahiptir mavi ve sarışındır Alman ari ırkının özelliklerine sahiptir ve babasının sevdiği çocuktur. Karl, çocuğa yaşamı boyunca baba tarafından örnek olarak gösterilecektir. Abinin bir dans kursuna yazılma, planörden uçma hayalleri gönüllü olarak askere yazılmasıyla biter. Baba bu konuda onu ikna etmemiştir buna da gerek yoktur çünkü babanın ve toplumun görünmez dili orduyu işaret etmiştir. Anne abinin Waffen SS yerine Alman ordusunda olsa sonucun farklı olabileceğini, baştakilerin abinin ideolojisini sömürdüğü kanaatindedir. Baştakiler yanlış yapmıştır. Baba ise arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde savaşı ve savaşta verilen kararların yanlışlığı üzerine konuşmuşlardır. Abi ölmüş, evleri savaşta yıkılmıştır. Kurban rolüne bürünmüşlerdir. Yazarı en çok öfkelendiren budur. Ailesinin asıl nedeni görmezden gelmeleri… Kime itaat etmişlerdir? Abiye gelince abinin günlükteki notları savaşa ilişkin alınan notlar halindedir. Sivillerle, yaşananlarla ilgili olarak duyumsadıklarına ilişkin en küçük bir bilgi yoktur. Uwe Timm abisinin günlüğünden yola çıkarak yaptığı sorgulamalarından biri, abisinin sivillere yapılan vahşet karşısında ne hissettiği. Karl’ın günlüğünde aldığı notlar hiçbir şekilde duygu içermiyor. Sadece savaşın seyrine ilişkin alınmış kısacık notlar. Ne olumlu ne de olumsuz sivillere karşı yapılanlarla ilgili bir not düşülmemiş. Rus köylülerin sobalarını kırıp bozuk yolları onarmak için yollara döşediklerini yazmış günlüğüne ve yazar, bu durum karşısında günlükte köylülerin evini tahrip ederek soğukta bırakılmaları üzerine insanca bir cümleyle karşılaşmayı istiyor ama yok. Hamburg’un bombalandığını, evsiz kaldıklarını yazan babaya abi endişe duyduğunu, İngilizlerin hava saldırılarını kadın ve çocuk katliamı olduğunu bunun insani olmadığı şeklinde verdiği yanıt karşısında yazar acıların ayrıştırılmasını anlamakta zorluk çekiyor. “Acı karşısında ilgi ve anlayışın silinmesini, evde insani olan ile burada, Rusya’da insani olan arasında ayırım yapılmasını anlamak zor ve tasavvur etmek mümkün değil. Sivillerin öldürülmesi burada gündelik olay, sözünü etmeye bile değmez, orada ise cinayet.” s. 83 Failleri felsefe, müzik, edebiyat, aldıkları eğitimler onları insanlık suçu işlemekten alıkoyamadı. Karl’ın içinde yaşadığı toplum, aileden başlamak üzere Prusya milliyetçiliği ile yürekleri, vicdanları karartılmasaydı Yahudileri, çingeneleri, komünistleri ve alt ırk olarak gördükleri insanları gaz odalarına, pastane fırını üreten bir firmanın markası bulunan insan yakma fırınlarına doldurmazlardı, insan vücutlarından meta üretmezlerdi, canavar ruhlu doktorlar, hemşireler çocuklar, engelliler, tutsaklar üzerinde vahşi deneyler yapmazlardı. İktidarlar tarafından insanlara öğretilen dilin neden olduğu bu duyarsızlık dünyada sürekli insanlık suçlarını çoğaltıyor… demiş kalmışım bu kitabı okuduktan sonra karaladığım incelememde. Bugün geçmişte zulme, soykırıma uğramış olan insanların devamı aynı acıları toprağını işgal ettikleri insanlara vahşice uyguluyorlar. Dünya seyrediyor çünkü güçlü devletler öyle istiyor. Savaşın gerekenleri farklılıkların nefret diline dönüştürülmesi, geçmiş acıların katlanarak intikam duygusunu canlı tutmasının arkasında asıl gizlenen paylaşım savaşı, güçlünün güçsüzün sahip olduğu her şeyi sömürmek istemesi. Farklı yerlerde, farklı zamanlarda insanlar bunu yaşamak zorunda kalıyor. Uwe Timm yaşanan insanlık suçunun ağırlığını okurlarına da duyumsatıyor. Kolektif belleğimize kayıt düşüyor yaşananların unutulmaması ve tekrar yaşanmaması için. Bugün savaşları, insanların, çocukların ölümlerini durdurmak için barış içinde özgür, eşit yaşamak isteyen insanların, diktatörlere başkaldırıları cılız da olsa var, sürecek ta ki onlar kendi kanlarında boğuluncaya kadar. Geçmişe bakın örnekleri öyle çok ki.
Kardeşimin Gölgesinde
Kardeşimin GölgesindeUwe Timm · Can Yayınları · 201151 okunma
·
218 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.