*!Spoiler İçerir!*
İnsanların hayatına bir şeyler katan kitaplardan olduğunu söyleyebilirim. Gerçekten okuması kolay ve fazlasıyla akıcı, sürükleyici. Ama bir yandan da o kadar olayın içerisinde oturup düşünmenizi sağlıyor. Gerçekten okurken fazlasıyla zevk aldığım bir kitap oldu.
Kitap bir hayat kadını -kitapta geçen haliyle yosma- ve bir hukukçunun onca engele rağmen hayatta kalmaya çalışan aşklarını anlatıyor bize. Sadece bu cümleyi okuyup bile kitabı elinden bırakmaya yeltenenler olacaktır. Bırakmayın, gerçekten. Eğer daha sonrasında bir şekilde okumaya karar verirseniz kitap hem kendisini hem de hayat kadınlarına olan ön yargınızı aklayacak kadar sizi etkileyeceğini düşünmekteyim.
Alexandre Dumas Fils isimli yazarımızın adındaki 'Fils' kısmı aslında bir isim olarak değil, 'oğul' anlamında kullanılıyormuş, ilk duyduğumda çok şaşırmıştım gerçekten. Bu da yazarımızın babası olan 
Monte Kristo Kontu ve 
Üç Silahşor gibi efsaneleşmiş kitapların yazarı olan ünlü yazar Alexandre Dumas ile karıştırılmasını önlemek amacıylaymış.
Sevgili oğul Dumas'ın böyle bir kitap yazmasına şaşmamalı, kendisi babasının bir hayat kadınıyla birlikteliğinden doğmuş, zaman zaman kendisinin de bu işe sahip sevgilileri olmuş. Hatta birine de aşık olmuş. Kitaptaki Marguerite ile bu karakterin aynı kişi olduğu, hatta bu kadının da veremden öldüğü ve Dumas'ın hikayede olduğu gibi bu kadının da mezarını açtırdığı söylenir. Gerçekse eğer, çok acıklı bir hikaye...
Kitap aslında asıl karakterlerin değil başka bir adamın tesadüfen bu karakterlerin öyküsünü kadın öldükten sonra öğrenmesiyle başlıyor. Daha sonra büyük bir kısmını kitaptaki başkarakter olan adamın ağzından dinliyoruz. Yine sırf 'millet ne der?' korkusuyla çocuğunun aşkına göz yuman bir baba. Demek ki bu evrensel bir kaygı...
Kadının bir anda adamı terk edip gittiği sırada 'ya, ne oldu şimdi' diyip siz de adam gibi kadının duygularından şüphe ediyorsunuz. Ama sonra kadının mektubunda kendinizden bile böyle düşündüğünüzden utanıp içten içe kadına çok acıyorsunuz... Sonrasında adamın yaptıkları her ne kadar bir noktaya kadar üzülmekte ve kızmakta haklı olsa da, hareketleri tipik agresif gururu zedelenmiş erkek davranışları.
Not olsun, sonradan okuduğumda hoşuma gider belki diye buraya bırakıyorum da, tam da fakültede veremi (tüberküloz) işlerken bu kitabı okumaya başlamış olmam kitabı özellikle seçmişim gibi hissettirdi ve bu durum çok hoşuma gitti.
Kesinlikle okunması gereken, insanın hayat kadınlarına, seks işçilerine ve daha toplumda yadırganan, dışlanan ne kadar insan varsa yargılamadan önce birkaç kez daha düşünmesi gerektiğini öğütleyen bir kitap. Çoğu toplumda gerçekten bu kadar eksik olan bir duruma parmak basması çok etkileyici ve özel.
Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim, herkese iyi okumalar...
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.