okumaya yeni başlamış, devamında ne olup biteceğinden bihaber olsam da daha ilk sayfalardan (ne kadar etkilendiysem artık) çevremdekilere ısrarla tavsiye ettiğim; bitmesin diye gözüne baktığım fakat bir yandan da meraktan çatlamamak adına çaktırmadan(?) diğer sayfalara göz attığım; üzerinden yıllar geçmesiyle ağ tutmuş favorilerime ilk sıradan giriş yapan
Kayıp Tanrılar Ülkesi, "durr, donumu da verecem" abiye dönüşmeme sebep oldu. hayır, bıraksanız pazarlamasını üstlenebilirim, şaka değil, ki zaten bu da yapmadığım iş değil.
yazarımız, olayları tahmin etmemize imkan verip hiçbir tahmini doğru çıkartmayarak bizi her bölümde ters köşe yapabiliyor (aynı hayat gibi). kitabın konusuna gelecek olursak da... gerçekten sorsanız gülümseyip kafamı sağa sola sallardım çünkü birkaç kelimeyle açıklasam (açıklanır ama bana göre) yetersiz, kelimeleri çoğaltsam "özet" olurdu. bundan siz bi' alıcı gözüyle anlattıklarımı kafanızda tartın, eğer ki ilginizi çekmeyi başarabildiysek hiç düşünmeden edinip okumaya başlayın.
ne demiştim? yapmadığım iş değil.