Grange’ın dilimize çevrilen 16 kitabını. 13 tanesini okuma fırsatı buldum. Aralarında “Siyah Kan”, “Kurtlar İmparatorluğu” “Leyleklerin Uçuşu”, “Kızıl Nehirler” gibi bence polisiye edebiyatının ilk sıralarında yer alacak eserler var. Ama bu kitap Grange’ın çizgisine yakışacak bir eser değil. Ama yine bu gerçek Grange’ın en iyi polisiye yazarlarından birisi olduğu gerçeğini değiştirmez.
Kitaba gelince; öncelikle satır aralarında bu kadar Almanca tamlamaya gerek var mıydı bilemiyorum. Almancanın o uzun ve dil dönmeyen tamlamaları konudan okuyucuyu uzaklaştırıyor. Olayın geçtiği zaman ve mekan polisiye için çok kullanılan bir dönem değil ama tabi bu sorun oluşturmaz. Nazi Almanya’sı aslında hem film hem de edebiyat için anlatacak çok şeyin olduğu bir altyapı sunar. Ancak Grange Nazi Almanya’sının ve II. Dünya Savaşı’nın kitaba getireceği zenginliği son kısımlarda anlamış gibi. Bu yüzden kitabın sonu başından daha akıcı. Öykü ise bence iyi bir polisiye öyküsü değil. Olay beni çok ikna edemedi. Gerçek hayatta var olan kişiler üzerinde kurgu yapılacaksa gerçek bağlantılar daha çok kullanılmalı. Mesela Glen Maddle bazı kitaplarında bunu iyi yapıyor. Eğer bunu yapamayacaksanız tamamen hayal ürünü üzerinden gitmek daha mantıklı olacaktır.
Netice olarak ben beğenmedim ama Grange ve polisiye severlerin literatürü takip etmeleri için okunmalarında fayda olacaktır