Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Regas’ın Anayasa’sı
Ekim 1797’de Regas, bir ayaklanmayı ve Fransa’daki rejime benzer bir gelişmeyi hedefleyen eylemlerim, her zaman gizliliğe dikkat ederek hızlandırır; İnsan Hakları Bildirgesi'ni ve Anayasa İlkeleri'ni hazırlar ve bastırır. Bu iki metin bir arada Regâs’ın Anayasa'sı olarak bilinir. x Üç bin nüsha olarak bastırılmış olan bu Anayasa'nın ilk cümleleri içinde politik değişikliğin kimin için istendiğini okuyoruz: “Hellenler’in evlatları olan halk, ki Rumeli’de, Küçük Asya'da (yani Anadolu’da, H.M .), Akdeniz'in adalarında, Eflâk-Boğdan’da yaşam aktadır ve iğrenç Osmanlı despotluğu altında inlemekte olan bütün herkese... ayrıntısız herkes diyorum, Hristiyanlar ve Türkler, hiçbir din farkı gözetmeden (çünkü herkes Tanrı yaratığı ve evladıdır)..." Bu Anayasa’nın birinci İnsan H akları bölümü 35, ikinci Anayasa İlkeleri bölümü ise 124 maddeden oluşmaktadır. Regas’ın Anayasa’sı, 27 Haziran 1793 tarihli Fransız Anayasası'nı izlemektedir. Hem maddelerin (aynı olan) sayıları, hem içeriği, hem de egemen olan anlayış kuşkuya yer bırakmayacak biçimde Fransız Anayasası'nın etkisini ortaya koymaktadır. Eğer Regas Fransızca metnin üzerinde, Osmanlı gerçeği ile uyum sağlamak için önemli değişiklikler yapmamış olsaydı, bir çeviriden de söz edebilecektik. Oysa bu Anayasa, bir çevirinin ötesinde bir çalışmadır. Esin kaynağı belli olmakla ve Fransız Devrimi ideolojisi izlenmekle birlikte, Regas farklı toplumsal koşullara uygun gelecek ve yenilikler taşıyan bir anayasa hazırlamıştı. Yunanca olarak yazılmış olan “Anayasa'nın çevirisinde belli olmayan ama Regas’ın başarı ile üstesinden geldiği bir konu, bu metnin dili ve kavramların seçimidir. 18. yüzyılın sonunda siyaset biliminin kimi terimleri Yunanca’da henüz bulunmamaktaydı. Regas, uyarlamasını hazırlarken “egemenlik”, “insan hakları”, “devlet”, “halk meclisi” vb. gibi anlamları aktaracak sözcükleri yaratması yada eski sözcüklere bu yeni kavramları katması gibi zor bir sorunla karşılaşmıştı. Örneğin bilinmeyen “devlet” sözcüğü yerine (krallığa son verilmek istenmekle birlikte) metinde “krallık” sözcüğü kullanılmaktadır. Burada ele alınmayacak olan bu sorunun Regas tarafından genel olarak başarı ile çözüldüğünü söylemekle yetinelim. İkinci ve genel olan bir fark, ifade farkıdır. Fransız Anayasası, Avrupa’da yüzyıllardır sürmüş olan siyaset tartışmaları sonucunda halkın kolayca anlayacağı bir “siyaset dili” ile kaleme alınmıştı; Regas söylediklerini “anlatmak” gereğini duymaktadır. Kısa bir Fransız maddesinin karşısında çok uzun yeni ve açıklayıcı maddelere sık rastlanmaktadır. Örneğin Fransız Anayasası'nın “bir tek ferdin ezildiği yerde toplumun bütünü ezilmektedir, toplumsal bütün ezildiği yerde her kişi ezilmektedir” derken, Regas buna benzer bir anlamı anlatmak ve Osmanlı gerçeğine uyarlamak için uzun bir paragraf yazmaktadır: “Bu krallığın (devletin) bir yurttaşı haksızlığa uğradığında her yurttaş haksızlığa uğramakta yada yurttaşa karşı çıkılmaktadır; bundan dolayı, şu ülkeye karşı savaş verilmektedir, bana ne, ben kendi ülkemde rahatım, denemez; bütünün içinde bir ülkeye karşı bir durum varsa bana karşı da savaş veriliyor demektir; Helen sıkıntıdaysa Bulgar harekete geçmelidir, ve o da sırasıyla ötekinden yan a olmalıdır; her ikisi de Arnavut’un ve Ulah’ın yanında olmalıdır” (I.H.34). Kimi zaman bir maddenin hukuksal sonuçlarını yada anlamını okuyucuya anlatabilmek için örnekler vermektedir. Dili böyle durumlarda resmi bir anayasa metni dilinden uzaklaşmakta, ama ayııı anda halka yaklaşma kaygısının tatlı yalınlığı dizelere bir çekicilik vermektedir. Örneğin “yani eğer bir çiftçi öküzleri olmadığı için boş oturuyorsa vatanın ödevi onları vermek ve ödenmeleri için beklemektir” sözleriyle, Fransız Anayasasındaki “toplum mutsuz yurttaşlara geçim araçlarını sağlar" anlamını aktarmaktadır (I.H. 21). İlginç bir fark I.H. 27’de görülür. Fransız Anayasası “halk egemenliğine” karşı çıkanların hemen ve halk tarafından öldürülmesini isterken, Regas, herhalde farklı bir toplumsal çevrede yada tarihsel konjonktürde bulunduğundan ve Fransız uygulamasını otomatik bir biçimde kopya etmeye yatkın olmadığından, “egemenliği ve iktidarı zorla eline geçirenlerin” yasalara göre yargılanmalarını ister. Regas bu farklı yaklaşımı ile Fransız Anayasası’nı yaratıcı ve eleştirel bir yaklaşımla Osmanlı gerçeğine aktarmaya çalıştığım ortaya koymaktadır. Özle ilgili konular daha ilginçtir. Bu devlet kimin devleti olacaktır? Hangi ulusları içerecektir? Egemen ulus olacak mı? Smırlafı nerededir? Demokratik düzen nasıl işleyecektir? Somut istekler ve hedefler ne idi? Kısaca bu konulara bakalım. Anayasa’nın amaçladığı devlet düzeni zamanın Fransa deneyimine dayanmakla birlikte, yerel özelliklere ve Osmanlı devlet gerçeğine uygunluk sağlayacak değişiklikler ve eklemeler içermekteydi. Örneğin Fransız Anayasası’nda kurulan devletin halkının belirlenmesi için “Fransızlar”dan, “insanlar” dan yada “yurttaşlar”dan söz ederken, Regas özen gösterip bu kavramların çok ulusçu bir anlam taşıdıklarım her fırsatta açıklamaktadır: “din farkı olmadan Hristiyanlar ve Türkler”, “bütün insanlar, Hristiyanlar ve Türkler, doğal olarak eşittir”, “Anayasa, bütün Hellenler’e, Tiirkler’e, Ermeniler’e, Yahudiler’e ve başka bütün uluslara (ki Cumhuriyet’te ikamet etmektedirler) eşitliği, özgürlüğü, her birinin mülk güvenliğini, bütün dinlerin serbestliğini... garanti eder” (I.H. Giriş bölümü, 3 ve A.l. 122). ' Anayasa’da onaltı kez “Hellen” sözcüğüne ve sözcüğünün türevlerine rastlıyoruz. Yunanca’da bugün “Yunan” anlamına gelen bu sözcük Regas’ın yıllarında ve özellikle Regas’ın anlayışında çok daha geniş bir anlam taşırdı. Örneğin hemen “Giriş”te “Hellenler’in evlatları olan halk"m deyip bu halkı “Hristiyan ve Türkler" diye nitelemektedir. “Hellen Demokrasisin d en söz etmektedir, ancak “Hellen” sözcüğü etnik bir içerikten çok, Eski Yunan’da da görmüş olduğumuz bir yönetim biçimini belirtmektedir: parlamento ile, halkın oluşturduğu meclislerle işleyen Cumhuriyet yönetimim (A.l. 1). Bir sonraki madde kuşkuya pek yer vermeyecek biçimde, kaleme alınmıştır: “Hellen halkı, yani, din ve dil fa rk ı gözetilmeden bu devlette yaşayanlar, egemenliklerini eyleme sokm ak için...”. Yani Arnavutça konuşan Müslüman da “Hellen”dir. Zaten hemen sonraki 4. madde, en açık bir biçimde Fransız Devrimi’nin ortaya attığı “çağdaş” anlayışı izleyerek, bu devletin yurttaşı olmanın temel gereksinmelerinin (dil, din, köken, ırk değil), yeni yasalara ve hedeflere saygı ve inanç olduğunu dile getirmektedir. Madde A.L 7 de kimin egemen olduğunu dile getirmektedir: “Egemen halk, din ve dil gözetilmeden, Hellen, Bulgar, Arnavut, Ulah, Ermeni, Türk ve başka soylar dahil, bu ülkenin bütün sakinleridir”. Anayasa’da sözü geçen “Hellen” sözcüğünün, gene aynı metin içinde verilen tanıma göre değerlendirilmesi ve yorumlanması en anlaşılır ve sağlıklı tutumdur. • Ancak Regas’da bir süre sonra “Yunanlılar” arasında yada Yunanca konuşan Ortodokslar arasında yada başka diller konuşan Ortodokslar arasında egemen olacak olan Yunan ulusçuluğunun başlangıcını ve öğelerini de görmekteyiz: Eski Yunan hayranlığı, eski Yunan’a uzanan bir köken inancı gibi. “Hellen” sözcüğü ile bu metinlerde hem “bütün yurttaşlar” nitelenmektedir ama aynı zamanda, yukarıda verilmiş olan ve “Anayasa Hellenler e, Tiirkler’e, Ermeniler’e... vb. özgürlüğü garanti eder” diyen maddede de gördüğümüz gibi, çağdaş bir halkı da belirtmektedir. Nihayet devletin dili ile ilgili olarak şunu okuyoruz: “Tümyasalar ve emirler Hellenler’in basit dilinde verilirler, çünkü bu dil en kolay anlaşdan ve tüm devlet içinde yaşayan ulusların en kolay öğreneceği dildir”, “büyük kentlerde ise (okullarda) Fransızca ve İtalyanca öğretilmelidir” (A.l. 53 ve İ H. 22). Regas’ın düşlediği devletin içinde bir “Yunan kültürü” egemenliğinden söz edilebilir. Regas’ın bir bağımsız ulusal devlet anlayışı taşımadığı bellidir. Bu yönde bir isteği olduğunu gösteren hiçbir belirti yoktur. Osmanlı Devleti’ni “dünyanın en güzel devleti” diye nitelemektedir (l.H. Giriş). Amacı bu devlete son vermek değil, bir devrimle, Fransa’da olduğu gibi, demokratik bir yapı kazandırmaktı. Regas, Fransa’da yer almış olan politik değişikliklerin Osmanlı Devleti içinde de yer almalarını amaçlarmıştır. Bu yönde ulusların “kardeşliğine” inanması da o zamanın ideolojisine uygun bir anlayıştı. Bütün ulusların düşmanı “tiran”dı. Tiran’ın hangi ulustan olduğu Fransa’da önemli değildi; ezilenlerin de ulusu önemli değildi. O yıllarda cepheler tiranlar-ezilen halklar olarak belirlenmişti. İnsan Hakları bölümünde Regas, Fransızca metne açıklamalar ve yorumlar ekleyerek yurttaşların güvenliğinden, istibdada karşı olan yasaların gerekliliğinden, yasadışı tutualara karşı tutumundan söz eder. Bu maddelerin ayrıca kişileri iftiraya karşı, haksız eylemlere karşı da korumaya uygun olduklarına inanılmaktadır. Tiran’ın keyfi davranışları değil, yasalar toplumun temeli olmalıdır. Cezalar suça uygun olmalıdır. Kişinin servetine saygı gösterilmelidir. Her meslek herkese açık olmalıdır. Kölelik yasadışı sayılmalıdır. Çalışamayanlara yardım sağlanmalı ve herkes okuma yazma öğrenmelidir. “Erkek kız tüm çocuklar köylerde okula gitmelidir." Vergi vermek şarttır, ancak yoksullar vergi vermeyecek, tersine yardım göreceklerdir. “Egemenlik halka dayanır, bir bütündür... K işiyada bir kesim insanyada bir kent değil, ancak halk an ir verebilir.. Halkın bir bölümü tüm ulusun adına hareket edemez". ~ Regas Fransız Devrimi’nin ideolojisini dile getirmektedir; bu yeni düzeni savunmaktadır. Regas’ın kurmak istediği rejimin, oluşmasını düşlediği devletin ve kurulması için çaba harcadığı düzenin niteliği ve özelliği herhalde en iyi bir biçimde bu metinde görülebilir. Pratikte nelerin değişmesini istediğini, toplum içinde ne gibi yeniliklerin yer almasını amaçladığını, somut önerilerinin hangi yönde olduklarım saptayarak Regas’ın ideolojisine bir açıklık kazandırılabilir. Bu amaçla “Anayasa”da yer alan kimi pratik önerileri kısaca aktaralım. insan H aklan bölümünde özet olarak şunları okuyoruz: Hiç kimse canından malından emin değildir, toplumun yapacağı yasalarla istibdada son verilecektir; herkes eşittir, malımızı hiç kimse elimizden almamalıdır (madde 2); zengin yoksuldan az çekmemelidir (3); yasa tüm halkın rızasıyla olur (4); görevler (memuriyet) ancak yetenekli olanlara (soylulara değil, H.M.) verilmeli (5); dinler engellenmemeli (7); hiç kimse yasaya aykırı biçimde tutuklanmamak (10); cezalar, suçtan önce yapılmış yasalara göre verilmelidir, aksi oluyorsa rejim Uranlıktır (14); herkes malına sahip olabilmeli ve emeğinin ürününü istediği gibi kullanabilmelidir (16); kölelik yasaktır, kimse çalışanlara küfür edemez, dövemez, işveren ancak borcunu ödedikten sonra çalışanın işine son verebilir (18); kimsenin tarlası elinden alınamaz, ancak borcu varsa alınabilir (19); muhtaç olanlara, vatan için savaşmış olanlara devlet yardım etmelidir (21); emirleri ancak halk verebilir, tek kişi değil (25); halkın bir bölümü de tüm ulusun adma davranamaz (26); tüm yurttaşlar kanun yapma, seçme ve.temsilci saptama konusunda eşittirler (29); suçlular fark gözetilmeden cezalandırılmalıdır (31); yönetim, halkın yada halkın bir kesiminin şikâyetlerini dinlemediği ve halletmediği durumda halkın ayaklanması en kutsal haktır (35). Regas, İnsan H akları bölümünün son maddesine, Fransız metninde olmayan ve herhalde düşlediği ayaklanma için halktan taraftar toplamayı amaçlayan şu cümleyi de ekleyecektir: “Kentlerin, eyaletlerin, köylerin ve yurttaşların borçlan eğer beş yıl önce alınmışsa ve bu arada borcu vermiş olan lara fa iz ödem işlerse yönetim bu borçları affedecektir;... alacaklılar beş yılda kapitallerini (zaten, H.M.) iki katına çıkarmışlardır". Anayasa İlkeleri bölümünde dile getirilen somut amaçlar şunlardır: Madde 12-38’de köy ve kasabalarda seçimlerin nasıl yapılacağı anlatılmaktadır. Tüm halk seçime katılır; yalnız “zenginler ve ileri gelenler, Türk kocabaş dar değil” (21); 39- 40’da, bin kişi bir temsilci seçer (23); seçilen, tüm ülkenin temsilcisi sayılır (29). Madde 39-77’de meclisler ve yasaların oluşması ele alınmaktadır. “Ycısakoyucu Meclis toplantıları kamuya açık yapılır” (45). “Politik adalet” başlığı altında “yasa tüm ülkede herkes için eşittir” (85); “Vergi” başlığı altında “herkes vergisini zenginliğine orantılı biçimde verir” (101) anlamına gelen cümleler vardır. Sonunda anayasa önerisi “Anayasa Helenlere, Türklere, Ermenilere, Yahudilere ve başka bütün uluslara...eşitliği, özgürlüğü, mal güvenliğini, tüm dinlere özgürlüğü, sonsuz basın özgürlüğünü... toplantı özgürlüğünü ve insan haklarını garanti eder” gibi sözlerle tamamlanır (122). Regasın bu anayasası farklı bir açıdan da okunabilir. Düşünürün istedikleri, ortaya çıkmasını düşlediği yeni durumlar, çevresinde olmayan, bulunmayan durumlardı. Anayasa’nın hedefleri, Osmanlı toplumunun o yıllarda sunamadığı ortamdır. Gelişmekte olan dinamik kentli bir cemaatin içinde hareket eden Regas’ın isteklerinin Batı Avrupa burjuvazisinin istekleri doğrultusunda olmaları, Osmanlı toplumunun iki çelişen gücünü de sergiliyor olabilir: bir yanda hukuk alanında hareket serbestliği ve mal güvencesi arayan yeni bir sınıfın yeni gereksinmeleri, öte yanda eski düzenin devamında kendi çıkarlarının devamlılığım gören tutucu güçler. Her metin gibi, Regas’ın yazdıkları da zamanının hem bir gereksinmesi, hem de bir tanığıdır.
·
142 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.