Gönderi

Osmanlı uyrukluların aslında ayrıcalıklı değil, tam tersine, Batıkların karşısında imtiyazsız (unprivileged) bir durumda kaldıklarını da burada okuyoruz. 1792 yılında kimi haklar tanınarak, yerli tüccara da ticaret fırsatı tanınmıştı. Bu yazıda açıklık kazanmayan nokta, yüzyıllardan beri (hatta Bizans ve Selçuklulardan beri -Köprülü 195), süregelen kapitülasyonların ve ticaret ilişkilerinin, 19. yüzyıla girerken ve ancak Osmanlı Devleti’nin geriliği ve zaafları kesin bir biçimde ortaya çıkınca, neden birden ve yalnız son dönemle ilgili olarak, “emperyalist sömürü” ve “suiistimal” olarak nitelendirildikleridir. Ama verilen imtiyazların “iyi” bir şey olup olmadığı bile kimi zaman pek anlaşılmamaktadır. “Osmanlıların âdil yönetimi", “çağın ilerisinde yönetim” diye övülmekte, ama sonunda bunun iyi bir şey olmadığı ve bundan kaçınılmak gerektiği savunulmaktadır: “özgür ve denetimden uzak yönetimin... daima ayrılıkçı fikirlerin gelişmesine hizmet edeceği ve ülkeye yarardan çok zarar getireceği bir kez daha gözler önüne sergilenen gerçek olmuştur” (Özkan). Özkaya, Devlet “adalet ”ini övmekte ve sonra, bu yapılmasaydı devlet “uzun süre yaşamını sürdürürdü” demektedir (1985,154).
·
27 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.