Beş yaşındaki Zeze çok haylaz ve yerinde duramayan bir çocuk olmasına rağmen hemen her şeyi tek başına öğrenir. Sadece bilye oynamayı, kart toplamayı ve arabalara yarasa gibi asılmayı değil, okumayı ve sokak şarkıcılarının ezgilerini de o yaşta öğrenir. En yakın sırdaşıysa, anlattıklarına kulak veren ve onunla her fırsatta dertleştiği Minguinho adını verdiği şeker portakalı fidanıdır.. Ve onunla her şeyi yaptığı onu çok seven ve tabii Zeze’nin de onu çok sevdiği en yakın dostu Portuga… Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zeze’nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikâyesi yazarımızın çocukluğundan da derin izler taşımaktadır.