Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

243 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Zamanımızın Bir Kahramanı
Zamanımızın Bir KahramanıMihail Yuryeviç Lermontov
8.1/10 · 4.440 okunma
11 görüntüleme
Emirhan okurunun profil resmi
ÖNSÖZ B. M. EIKHENBAUM “Zamanımızın Bir Kahramanı”nın yazılma fikri ve kompozisyonunun tarihçesi belirsizliğini korumaktadır. Ne Lermontov’un kişisel mektuplarında ne de hakkında yazılmış anılarda romana dair [kayda değer] bir bilgi yer almaktadır. Fakat bizzat hikayeler incelenerek romanın temel fikrine ve kompozisyonuna dair bir görüş ortaya konabilir. Bir bütün olarak yayımlanmadan önce, romanın bölümlerinden üçü Memleket Notları’nda yayımlanmıştır: “Bela” (1839, sayı 3), “Kaderci” (1839, sayı 11) ve “Taman” (1849, sayı 2). “Bela”, “Bir Subayın Kafkasya Notlarından” altbaşlığıyla karşımıza çıkmıştır. Ayrıca bu hikayede, devamının geleceği iması da vardır. Bu ihtimal, öykünün sonunda, [gezgin anlatıcı] Maksim Maksimıç’la veda buluşmasını anlatırken öne sürülmektedir: “Bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorduk, ama karşılaştık. İsterseniz anlatayım: Ayrı bir öyküdür bu…”
Emirhan okurunun profil resmi
“Kaderci” karşımıza çıktığında, hepsini kapsayan bir altbaşlık yoktu, ama yayımcı şu notu düşmüştü: “Okurlarımıza yanında M. Y. Lermontov’un hem önceden yayımlanmış hem de daha önce hiç basılmamış hikayelerini içeren bir derleme yayımlayacağını bildirmekten memnuniyet duyuyoruz. Bu derleme, Rus edebiyatına verilen yeni ve güzel bir armağan olacaktır.” Yalnızca bu sözlerden yola çıkarak yayımlanacak “hikaye derlemesinin” mutlaka bir “kompozisyon” (ilk baskısının kapağında belirtildiği gibi), hele bir roman oluşturacağı sonucuna varamayız. Ancak yazarın “Bela”ya yazdığı önsöz “Kaderci”den önce geliyor ve bu da iki [öykü] arasında doğrudan bir yapısal bağ kuruyor: “Burada anlatılan hikaye, Maksim Maksimıç’ın bana verdiği Peçorin’e ait defterlerden alınmıştır. Benim için bu kadar unutulmaz olan bu iki ismi tüm okurların hatırlamasını umamam. Bu nedenle, size Maksim Maksimıç’ın Memleket Notları’nın üçüncü sayısında yayımlanmış olan ‘Bela’ öyküsünü anlatan iyi kalpli yaşlı subay olduğunu ve Peçorin’in de Bela’yı kaçıran genç adamın ta kendisi olduğunu hatırlatmayı gerekli görüyorum. Peçorin’in defterlerinden bölümleri, aynen benim elime geçtikleri haliyle sunuyorum.” Dikkatli okurunun, “Kaderci”nin anlatıcısının ve kahramanının Peçorin’den başkası olmadığını kendiliğinden fark edebileceğini de eklemek gerek, zira öykünün sonunda “Kaleye dönünce, başımdan geçenleri ve tanık olduğum şeyleri anlattım Maksim Maksimıç’a…”
Emirhan okurunun profil resmi
“Zamanımızın Bir Kahramanı”, tek bir karakterin etrafında toplanan bir öyküler dizisidir. Bu “kompozisyonu”, 1830’ların Rus edebiyatındaki her türlü benzer derleme ve diziden ayıran en önemli fark budur. Bu denli psikolojik yorumlara dayanan bir diziyi geliştirmek ve sanatsal anlamda tatmin edici kılmak için, önceki hikaye dizilerinde alışılagelmiş yöntemlerden uzaklaşmak ve hikaye dizisini tamamen doğal olmaya sevk edecek yeni bir yöntem keşfetmek gerekliydi. Lermontov’un yaptığı tam olarak buydu ve bunu gezgin anlatıcısını kahramandan ayırarak ve diziyi alışılmamış bir kronolojik sırayla tasarlayarak başardı. Üstelik bu kronolojik sıra, yalnızca bir anlatıcıdan diğerine geçebilmesi sağlamakla kalmıyor (ki bunu önceden Bestuzhev de başarmıştı), aynı zamanda kahramanın hayatı ve kişiliğiyle adım adım tanışmamızı da sağlıyor. Karakterin karşılaştığımız ilk özelliklerinden itibaren, okur olarak, uzaktan da olsa (“Bala’nın gezgin anlatıcısı bize Maksim Maksimıç’ın hikayesini aktarıyor), doğrudan gezgin anlatıcının [“Maksim Maksimıç’la Peçorin hakkındaki] tesadüfi gözlemlerine (“Peçorin’in Defterleri”nin önsözünde belirtildiği gibi “ana yolda”) dayanan direkt bir tasvirle karşılaşıyoruz. Okurun hassasiyeti için yapılan bu oldukça akıcı hazırlığı takiben, bize kahramanın notlarını temel alarak onu kendi fikirlerimize göre değerlendirme imkanı sunuluyor. Belinski, romanın bölümlerinin içsel zorunluğuna uygun olarak düzenlendiğini belirtmiştir. Ona göre “Kronolojik kesintilere karşın, romanı yazarın belirlediğinden farklı bir düzenle okumak imkansızdır. Aksi takdirde, kişi, bir romanı değil, fevkalade iki masal ve birkaç harika hikaye okumuş olur.”
Emirhan okurunun profil resmi
Kahramanın hayatının yalnızca kesitler halinde değil (günlüğün önsözünde gezgin anlatıcı tarafından belirtildiği gibi), normal kronolojik sıranın tamamen yıkılmasıyla ya da daha iyi açıklamak gerekirse, iki farklı kronolojik hareketin kesiştirilmesiyle verildiğini de eklemek gerekir. Bu hareketlerden biri doğrudan ve mantığa uygun şekilde ilerlemektedir: Maksim Maksimıç’la ilk karşılaşmadan (“Bela”) ertesi gün gerçekleşen ikinci karşılaşmaya kadar. Biraz daha zaman geçtikten sonra, Peçorin’in ölüm haberini alan gezgin anlatıcı, onun notlarını yayımlar. [Gezgin anlatıcının] kronoloji[si] - gezgin anlatıcının (ve onunla birlikte okurun) kahramanla tanışıklığının hikayesi bu şekildedir.
Emirhan okurunun profil resmi
Diğer hareket, “Taman”dan başlayarak Peçorin’in, belli ki cepheye katıldıktan sonra, kaplıcaya vardığı “Prenses Meri”ye kadar, olayların kronolojisini tasvir ediyor. (“Taman”da Peçorin’in cepheye giden bir subay olduğunu hatırlayın.) Ama Peçorin, Gruşnitski’yle düellosundan sonra kalede Maksim Maksimıç’ın emrine girdiğine göre (“işte bir buçuk aydır N… kalesindeyim. Maksim Maksimıç ava gitti…”) “Prenses Meri” ve “Kaderci”nin arasına “Bela” hikayesini eklemek zorundayız. “Maksim Maksimıç” parçasında anlatılan gezgin anlatıcıyla kahramanın tanışması, “Bela”da anlatılan olaylardan beş yıl sonra vuku buluyor (“Yakında beş yıl olacak,” diyor yüzbaşı) ve okur bu buluşmadan günlükle karşılaşmadan önce haberdar oluyor. Ayrıca okur, “su perisi” Prenses Meri’yle macerasını ve benzeri olayları okumadan önce, kahramanın öldüğünü keşfediyor günlüğün önsözünde. Bu şok edici haberi nasıl aldığımızı da unutmamak gerek: “Geçenlerde Peçorin’in İran’dan dönüşte öldüğünü öğrendim. Bu habere çok sevindim…”
Emirhan okurunun profil resmi
Yani elimizde ikili bir yapı var; biri gerekli olan roman etkisini süreç ve konunun karmaşıklığıyla yaratırken, diğeri okuru kahramanın özel dünyasına götürüyor ve en karmaşık ve zor unsurların - gezgin anlatıcının kahramanın kendisiyle tanışması ve kahramanın (olay örgüsü açısından) zamansız ölüm haberi- doğal bir şekilde sunulmasını sağlıyor. Bütün bunlar, 1830’ların Rus nesir dünyası için tam bir yenilikti. Bu yalnızca dar veya biçimsel bir deney değildi. Aslında [Lermontov’un] “insan ruhunun tarihini” öyküleme ve okurun önüne, Belinski’nin deyişiyle “ateşli, modern bir vicdan sorgulaması” koyma arzusunun bir sonucuydu. Bunu başarmak için, önceki örnekte bahsettiğimiz gibi ayrık hikayeler arasında bağlantı kurmasını ve olay örgüsünü geliştirmesini sağlayabilecek tüm yöntemleri kullanması, ancak bunu yaparken onlara yeni işlevler kazandırması ve bu işlevler arasında kendi içinde mantıklı olmalarını sağlayacak bağlar kurması gerekiyordu.
Emirhan okurunun profil resmi
Apollon Griogriev haklıydı: “[Bestuzhev-Marlinski’nin] Ammalat-bek ve ölümsüz Mulla Nur eserlerini kasıp kavuran ögeler, sanatçının güçlü ve etkili eli sayesinde, Lermontov’un [Zamanımızın Bir Kahramanı’nda] da karşımıza çıkıyor… (Bununla birlikte Tolstoy’un S. T. Sememov ile konuşurken “Marlinski okudunuz mu?” diye sorduğunu, “Hayır, okumadım,” cevabını alınca “Ne fena.” Çalışmaları çok ilgi çekici,” dediğini hatırlayalım.) Dolayısıyla (kahramanın akıcı bir şekilde geliştirilebilmesi için) Peçorin hakkında edindiğimiz ilk bilgiyi, bilgili ve iyi niyetli bir adam olan ancak yetiştirilme tarzı ve [karakter] bakımından kahramana teğet geçen eşsiz bir anlatıcının ağzından vermek gerekiyordu. Bu da Maksim Maksimıç’ı gerekli kılıyordu. Oysaki 1830’larda eser veren başka bir yazarın elinde, Maksim Maksimıç romanın devamında birincil anlatımcı olarak kalırdı. Lermontov, Maksim Maksimıç’ın romandaki yerini sağlamlaştırmak ve harekete geçirme işlevinin daha az dikkat çekici olmasını sağlamak için elinden geleni yaptı. Gerçeğe benzerliği ve bilgi verirkenki sahiciliği, “Zamanımızın Bir Kahramanı”nın sanatsal başarılarından biridir. Bu sayede, okurun o zamanın (hem Rus hem de Batı) edebiyatından aşina olduğu “romantik” durumlar ve sahneler, tamamen doğal ve “gerçekçi” bir hava yakalamayı başarıyor. Lermontov’un eski malzemeleri bütünleştirebilmesini sağlayan sadeliği, Peçorin gibi “şeytani” ögeler barındıran bir karakteri in sıradışı tasvirinin arkaplanında kullanıldığında da oldukça etkili oluyor. Romanın ikili yapısı ve Rus yaşam tarzının ikili psikolojisi biçimsel betimlemeyle pekiştiriliyor.
Emirhan okurunun profil resmi
Romanın doğurduğu estetik zorlukların üstesinden gelmek için Lermontov’un, romanın yapısıyla alakalı en temel soruyu çözüme ulaştırması gerekiyordu: Kahramanın iç dünyası okura nasıl gösterilebilirdi? Bu kahramanın kendi kendini ifşa etmesi yoluyla (itiraf şeklinde) mi yoksa üçüncü bir kişi, bir anlatıcı aracılığıyla mı olacaktı? Daha da önemlisi, Lermontov’un [romanı oluşturan bölümlerin] ve ikna edici olması arzusu dikkate alındığında, bu iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları olduğu görülüyor. İtiraf şeklinde olan ilk yöntem, kahramanın kendini incelemesi ve haklı çıkarması için gerekli imkanları sunuyor, ayrıca diğerlerinin onun hakkındaki eleştiri ve yargılarına olduğu kadar ironiye de yer verebilmesini sağlıyor. Ama aynı zamanda dünyayı kahramanın öznel algısıyla sınırlandırıyor. Bu ya yazarı kararız bir konuma düşürüyor ya da okuru kahramanın portresinin yazarın kendi portresi olduğunu düşünmeye itiyor. Üçüncü kişinin anlatımına dayanan ikinci yöntem, hikayeye dış dünyadan malzemeleri ve her türlü “gerçekçiliği” dahil edecekti - tabii “ruhun hikayesi” dışında, ki onu ifşa etmek yalnızca (kulak misafiri olma, tesadüfen karşılaşma gibi) alışılagelmiş ve hatta saf yöntemlerin yardımıyla (ve yine de bir dereceye karar) mümkün olabilirdi. Bu da işin [gerçeğe benzerliğini] zayıflatır ve sanatsal illüzyonu yerle bir ederdi. Roman kendini kısa hikaye biçiminden kurtarıp drama mertebesine ulaştıktan sonra (öyle ki anlatıcının işlevi yalnızca önemli noktalara dikkat çekmeye indirgenmişti), edebiyat dünyasında, anlatıcının her türlü güdüsel yapının dışında oluşturabileceği (yani her şeyi bilen, adeta ana karakterin etrafında dolanan bir kişinin gözünden anlatıldığı) bir yöntem ortaya çıktı. Lermontov bu yöntemi kullanamazdı, çünkü romanı bütün bir anlatı değil, ayrık öykülerden oluşan bir dizi olarak yaratılmıştı. Lermontov’un okuru, hem kahramanın kendisi hakkında (öznel bir şekilde) verdiği bilgilere dayanarak hem de dışarıdan (nesnel bir bakış açısıyla) bakarak kahramanın tasvirine nasıl ulaşabilirdi?
Emirhan okurunun profil resmi
“Zamanımızın Bir Kahramanı”nın üzerinde çalışırken, Lermontov’un çözmesi gereken temel biçimsel (türe ve şekle dair) problemler bunlardı. Şans eseri olay örgüsünün gelişimine ilişkin birtakım biçimsel problemin de baş gösterdiğini söylemeye gerek yok. Roman ayrı hikayelerden oluşacaktı. Yani kahramanın ve ruhunun hikayesi bir bütün halinde ve sıralı olarak değil, parçalar halinde sunulacaktı. Bu gerçek dikkate alınırsa, [Lermontov’un yarım kalan romanı “Prenses Ligovskaya”da yapıldığı gibi], kahramanın geçmişini (ebeveynlerini, çocukluğunu, ergenliğini, gençliğini vs.) teşhir etmeye gerek kalmayacaktı. Romanı kahramanın ölümüyle veya ailesinin koynunda geçirdiği enfes yaşlılığını anlatan çok dokunaklı bir sonsözle bitirmeye de ihtiyaç duyulmayacaktı. Tamamen farklı bir şey gerekiyordu: Bütün parçaların, kahramanın “asrın hastalığını” ve tutkuların “yıkımını” (üstelik toplum tarafından yıkılması) teşkil eden ve kahramanlığı değersizleştirme duygusal çatışma ve tutarsızlıklarını [okura] açacak biçimde bağımsız ve etkileyici olması. Başka bir deyişle, kahramanı muhtelif durumlarda betimlemek gerekiyordu - yalnızca olumlu değil aynı zamanda olumsuz durumlarda; yalnızca özel değil aynı zamanda kamusal ortamlarda da. Daha da başka türlü romanın “öyküler dizisini” oluşturan hikayeler, hem temsil ettikleri türler bakımından hem de anlattıkları karakterlerin çeşitliliği bakımından farklı olmalıydı.
Emirhan okurunun profil resmi
"Zamanımızın Bir Kahramanı" gibi "kişisel" türde bir roman yaratılırken, çevredekiler sorunu özel bir önem kazandı. Kimse kahramanla eşit seviyede bulunamaz veya onun karşısında üstünlük elde edemezdi. Düşmanlarının ve belki de tek bir arkadaşının olması gerekecekti. Buna ek olarak, tabii ki, hayatında ve davranışlarında "kalp kırıklığının" ve (gözlerinin açılmasıyla ve anlamsız intikamla sonuçlanan) "boş tutku" dönemlerinin açıkça belli edilmesi kesinlikle gerekli olacaktı. Aslında bu o kadar önemliydi ki, dizideki neredeyse her hikayenin bir aşk entrikasından meydana gelmesi gerekecekti.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.