Kitabın yarısına kadar Cam Kentlerin farklı bir versiyonunu okuduğumu düşündüm. Sonraysa bilinçaltının gücü ve çeşitli akıl oyunlarıyla bezenmiş bir çırpıda biten bir kitapla karşı karşıya kaldım. Hep merak ettim. Görkemli sonu görmek istedim. Ama Paul Auster bana bu tatmini asla yaşatmadı. Okuduğum 4. kitabı olduğunu düşünürsek diğer kitaplarında bir farklılık var mıdır emin olamıyorum. Ama bunu yapma sebebini anlayabiliyorum. Romanlarının içine hayatın gerçekliğini ve akıp giden bir olgu olduğunu hatırlatma arzusu. Dümdüz ego tatmini diye de yorumlanabilir ama ben 1.ye inanmayı tercih ediyorum.