Tüm dünyada edebiyat tarihi boyunca aşkı da, kara sevdayı da, sevmeyi ve sevilmeyi romanlarda, şiirlerde ağırlıklı olarak erkek yazarların gözüyle görmeye o kadar alışmışız ki bir kadının gözüyle erkeğin aşkın neresinde durduğu ve samimi olarak ne istediğine dair tarifi tuhaf görünüyor sanırım!
Bir zamanlar Discovery channel da Aşkın bilimsel incelemesi üzerine bir belgesel izlemiştim. 5000 den fazla denek ile yapılan bir çalışmaydı. Aşkın ömrünün kadında ortalama 5 yıl olduğunu ortaya atmışlardı. Ve kadının eş seçiminde çocuğun gelişiminde ideal babayı öncelediği için, kadının baba rolü tercihinde koruyucu, sahiplenici, maddi koşulları sağlayan erkek öne çıkıyordu ancak böyle bir eş seçimi dolaysıyla içinde eksik kalan tutku, beğeni sexapellik gibi duyguları ise kaçamak ilişkilerle aldatma yoluyla kadının gizli aşk hikayelerine sıkça başvurabildiği gösterilmişti. Ve hatta Amerikadan seçilen deneklerde çocukları resmi babadan farklı erkekten olan kadınların oranı 40% lar gibi bir sayı olduğu söylenmişti ki bu inanılmaz bir rakam!
Erkeğin aşkında ise damızlık rolünün öneminden, dolayısıyla da başlangıçta cinsel odaklanma nedeniyle çok fazla karakteristik seçiciliğe gitmese de aşk ve sevgi anlamındaki derinleşmeye zamanla oluşan paylaşımlara ve yaşadıklarına değer biçmek suretiyle gittiği anlatılıyordu... İşin bilimsel, biraz soğuk ama belki de acımasız gerçekleri dikkate alınınca hayaller ve gerçekler arasındaki farkları görmek de kişisel tercih gibi duruyor.
Sonuç olarak erkeğin aşkı sıradan başlayabilir belki ama sıradan sürmeyebilir 😅 Ama kadının aşkının altında çok katmanlı tektonik levhalar yattığı kesin 😄