Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BÜTÜN GEMİLERİN DEMİR ATTIĞI SON LİMAN
Yaşanılan bu kaosun içinden biraz olsun çıkacak bir yer lazım. Sığınacak kaç liman kaldı? Biraz nefes alacak, dönüp uzun uzun seyredecek, güzelliğiyle insanı kendinden geçirtecek bir uzun hayal lazım. Soluk soluğa bırakacak, dörtnala yaşatacak, derin derin nefes aldıracak bir yer lazım. Bir güzelliğe sığınmaktan başa çare yok. Yaşanan bunca kötü şey karşısında sığınacak bir güzellik var mı? İnsanı insan eden her ne var ise bugün onun tersine tersine yaşıyor ve yaşatılıyor oluşumuzu herhangi bir mantık düzleminde açıklamanın imkânı yok. Ne olduğunu biliyoruz da ne olacağını bilemiyoruz. Daha ne kadar dibe gideceğimizi, daha ne kadar geriye gideceğimizi, daha ne kadar çökebileceğimizi bilmiyoruz. Artık dizlerimizde derman, ellerimizde güç, kalbimizde mecal kalmadı. Umut, bir insan teki için bir ütopya haline geldi. Karamsarlık ise hepimizin içine düştüğü bataklık. Yalnızlık yüce bir şey ama tek başınalık değil. Umutsuzluğun içinde bile bir ışık bulabiliriz ama karamsarlığın tedavisi yok. Yeryüzünde bir tane dahi olsa insan varsa karamsarlık için yer yok çünkü insan umuttur. Bunca kötülüğün, bunca çirkinliğin sebebi her ne kadar insansa, umudun, onurun, merhametin de yeniden inşacısı insan olacak. Tek başına yapacak bunu belki ama yine insandan başkası olmayacak. Dönüp kendimize baktığımızda birçok şeyi tek yaşadığımızı göreceğiz. Ben kazanırken hep tektim. Yenilirken de... Büyük mağlubiyetlerimin tek suçlusu bendim, bundan gocunmadım. Bindiğim bütün trenlerden kendim indim. Tercihlerim sadece benimdi ve tercihlerimle yenilmeyi ben seçtim. Elimin tersiyle ittiğim kazanımlardan pişman değilim çünkü aynaya bakabiliyorum. Karşıma aldığım insanlardan, yanımda duran, yanında durduğum insanlardan da pişman olmadım çünkü ben seçtim. Zor yolu ben seçtim. Elin yürüyerek ulaşabildiği yerlere ciğerlerimi patlatarak koşsam da ulaşamayacak olmak da benim tercihimdi. Koca koca BEN'lerle konuşmak çok mu kibirli geldi? Aslında öyle değil. Bak büyük bir adam şöyle diyor: "Birbirine karışmış onlarca "ben"ler arasında, hepsinden daha üstte olan, ancak senin asla bir belirtisini dahi görmediğin bir ben daha var ki nicedir beni kendisine bağlamış hal- dedir. Şaşırtıcı, sağlam, güçlü, olgun ve dolgun çehresi vardır. Ötekiler gibi boş, içsiz, kabuktan ibaret; belirsiz, geçici görüntüler, uzak ve meçhul hayaletler şeklinde değildir. Bu ben hepsinden daha gizliydi. Hepsinden daha geç ortaya çıktı. Mekânı, vicdanımın örtülü derinliklerindeydi. Fıtratımın, tabiatımın köklerinden kaynayıp çıktı. Varoluşumun kara ve yoğun bulutlarının ardından doğuverdi. Yıllarca umut, istek ve hasretle titrerken, baştan sona heyecana dalmış doğuşunu seyrettim. Ortaya çıkışını beklemek çok uzun sürdü, çok zor oldu. İşte, aradığım bu, dedim. Ha, işte ben buyum! Kendimi keşfediyorum. Kendi sadık ve temiz benliğimin doğuşuna şahit oluyorum." İşte böyle bir ben o ben'ler. Kibirle değil gerçekle yoğrulu. Bencilliğin değil kendini keşfin sancıları. Bu keşif ise "kişisel gelişim" zırvalarından tamamen başka, çok daha derin, çok daha gerçek ve çok daha çıkarsız bir keşif. Yeryüzünde bozgunculuk yapanın da yeryüzünün en şereflisinin de insan olduğunu bilerek gerçekleşen bir keşif. Yıllarca toplumun, ailenin, çevrenin farkında olmadan maruz kaldığımız baskısıyla oluşturduğumuz benliği yırtarak "aslında ben kimim?" "Bana ezberletilen, öğretilen bütün kimliklerimi bir kenara koyarak ben kimim?" sorusunun cevabını arayan bir keşif. İnsanın kendi benliğinin yeniden doğuşuna şahit olması kadar zor ve muhteşem bir süreç neredeyse yok. İşte o liman... Bunca şeyin arasında sığınacağımız liman, kendimizden başkası olmayacak. Kendi limanımıza demirledikten sonra etrafımızı daha iyi görebileceğiz. Önce biraz nefes alacağız. Sonra uzun uzun seyredeceğiz etrafı. Sonra ise soluk soluğa bir güzelliğin peşinden gidip dörtnala yaşayacağız.
Sayfa 45 - Raşit Ulaş DÖNENCEKitabı okudu
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.