Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Cesâret ve Kendini Onaylama: Spinoza
Onda hiç kimsede olmadığı kadar cesaretin varoluşu incelikle işlenmiştir. Başlıca ontoloji çalışmasına Ethics (Etika) adını koyarak, başlıkta dahi, insanın varolma cesareti de dahil olmak üzere, insanın ahlaki varlığının ontolojik temelini ortaya koyma niyetine işaret eder. Stoacılar için olduğu gibi, Spinoza için de varolma cesareti, öteki hususlardan bağımsız tek bir şey değildir. Varolmaya dahil her şeyin temel ediminin, başka deyişle, kendini onaylamanın bir ifadesidir. Kendini onaylama ya da öz olumlama öğretisi, Spinoza'nın düşüncesinde merkezi bir ögedir. Belirleyici niteliği, böylesi bir önermede açıkça görülür: “Her şeyin kendi benliği içinde sürmesi için çabalayan gayret, sözkonusu şeyin asıl özünden başka bir şey değildir." (Etika iii. prop. 7) Gayretin Latince karşılığı* bir şeye ulaşma çabası anlamındaki conatus'tur. The Chief Works of Benedict de Spinoza (Benedict de Spinoza'nın Başlıca Yapıtları), trans. R. H. M. Elwes (London, Bell and Sons, 1919). Bu çaba, bir şeyin tesadüfi bir unsuru değildir, diğer ögelerin yanı sıra var oluşunda bulunan bir öge de değildir, essentia actualis yani gerçek özüdür. Çaba, bir şeyi ne ise o kılar, böylece çaba yok olursa o şey de yok olur. (Etika ii, Def. 2 ) Kendini koruma ya da kendini olumlama, onaylama yönündeki çaba, bir şeyi kendi kılar. Spinoza, bir şeyin özü olan bu çabaya aynı zamanda onun gücü, kudreti der ve olumlayan ya da teyit eden (affirmat sive ponit) zihne de kendi eylem gücü der (ipsius agendi potentiam). (ili. prop. 54) O halde gerçek özün, varolma kudretinin ve kendini onaylamanın tanımına sahibiz. Başka tanımlar da gelecek. Varolma kudreti, erdem; erdem de asıl niteliği demektir. Erdem, kişinin yalnızca kendi gerçek doğası doğrultusunda hareket etme kudretidir. Erdemin derecesi ise kişinin kendi varlığını onaylama çabasının ve yetisinin derecesidir. Kişinin, kendi varlığını koruma çabasına girmeden herhangi bir erdeme sahip olması imkânsızdır. (iv. prop. 22) Deyim yerindeyse, kendini onaylama bütünüyle erdemdir. Ancak öz olumlama, kişinin öz varlığını onaylamasıdır, kişi de ruhun kudretinin yeterli fikri olması için kendi öz varlığı hakkındaki bilgiyi akıl aracılığıyla edinir. Bu nedenle, koşulsuz olarak er demden yola çıkmak, aklın rehberliğinde hareket etmek, kişinin öz varlığını ya da gerçek benliğini onaylaması ile aynıdır (iv. prop. 24). Cesaret ile öz olumlama arasındaki ilişki bu temelde açıklanır. Spinoza (iii. prop. 59) iki terim kullanır: Fortitudo ve animositas. Fortitudo (skolastik terminolojide olduğu gibi) ruhun gücü, aslında olduğu gibi olma kudretidir. Ruh anlamına gelen anima'dan gelen animositas ise kişinin toplam edimleri açısından cesaret demektir. Tanımı şöyledir: "Cesaret ile anlatmak istediğim, yalnızca aklın emirleri doğrultusunda kendi varlığını korumaya çabalayan her insanın sahip olduğu arzudur [cupiditas]" (iii. prop. 59). Bu tanım, genel olarak erdem ile cesaretin bir başka biçimde eşleştirilmesine yol açar. Ancak Spinoza animositas ile başka insanlara arkadaşlık ederek ve destek olarak katılma arzusu anlamındaki generositas arasında bir fark görür. Her şeyi kapsayan ve sınırlı bir cesaret kavramının içerdiği ikilik, değindiğimiz cesaret fikrinin gelişimine tümüyle uyum sağlar. Spinoza'nın katılığına ve tutarlılığına ilişkin sistematik felsefede bu dikkate değer bir gerçektir ve her zaman cesaret öğretisini belirleyen iki bilişsel güdüyü gözler önüne serer: Evrensel açıdan varoluşsal ve özel olarak da ahlaki güdü. Bunun en zorlu ahlaki meselelerden biri için çok ciddi sonucu vardır: Kendini onaylama ve başkalarına duyulan sevgi arasındaki ilişki. Spinoza için, ikincisi birincinin bir sonucudur. Erdem ile kendini onaylamanın kudreti aynı olduğu ve ‘alicenaplık' başkalarına iyi niyetle yaklaşmak olduğu için kendini onaylama ile sevgi arasında herhangi çelişki düşünülemez. Bu elbette kendini onaylamanın, olumsuz bir ahlaki nitelik anlamında yalnızca 'bencillikten' farklı olmakla kalmadığını, tam olarak onun tersi olduğunu varsayar. Kendini onaylama, kişinin kendi doğasıyla ters düşmek gibi etkilerle 'benliğin küçültülmesinin' ontolojik açıdan zıddıdır. Erich Fromm, doğru bir öz sevginin ve başkalarına beslenen doğru bir sevginin birbirine bağlı olduğu ve bencillik ile başkalarını suistimal etmenin de eşit derecede birbirine bağlı olduğu fikrinin ayrıntılı olarak açıklamıştır. Spinoza'nın kendini onaylama öğretisi, (öz sevgi ifadesini kullanmamasına ve kullanırken tereddüt etmeme rağmen) hem doğru öz sevgiyi hem de başkalarına beslenen doğru sevgiyi içerir. Spinoza'ya göre kendini onaylama, ilahi açıdan kendini onaylamaktır. "Her bir şeyin ve nihayetinde insanın kendi varlığını koruma kudreti, Tanrı'nın kudretidir” (iv. prop. 4). Ruhun ilahi kudrete dahil olması, hem bilgi hem de sevgi açısından tarif edilir. Ruh 'sonsuzluğun altında' (v. prop. 30) olduğunu görürse Tanrı'da kendi varlığını görür. Tanrı'nın ve Tanrı'daki kendi varlığının böyle bilinmesi, kusursuz sonsuz mutluluğun ve nihayetinde bu mutluluğun sebebine duyulan kusursuz sevginin nedenidir. Bu sevgi ruhanidir, manevidir (intellectualis) çünkü ebedidir, dolayısıyla bir duygudur, bedensel varlıkla bağlantılı tutkuların tutsağı değildir (v. prop. 34). Tanrı'nın kendisini seyredip sevdiği, kendisini severek ona ait olanları, insanları sevdiği o sonsuz ruhani sevgiye dahil olmaktır. Bu ifadeler, yanıtsız kalan cesaretin niteliği hakkındaki iki soruyu yanıtlar. Kendini onaylamanın neden her varlığın asli niteliği ve böylelikle kendi iyiliğine olduğunu açıklar. Mükemmel öz olumlama, bireyden doğan tek bir edim değildir, her bireysel edimin kaynağındaki güç olan evrensel ya da ilahi öz olumlama edimine dahil olmaktır. Bu düşüncede cesaretin varoluşu, temel ifadesine ulaşmıştır. Arzunun ve kaygının yenilmesini mümkün kılan güce dair ikinci bir soru daha yanıt bulur. Stoacıların buna yanıtı yoktu. Yahudi tasavvufundan yola çıkan Spinoza, dahil olma fikriyle yanıt verir. Bir duyguyu yalnızca bir başka duygunun yenebileceğini, tutkunun etkilerini ortadan kaldırabilecek tek etkinin zihnin etkisi, ruhun ebedi temeline duyduğu ruhani ya da zihinsel sevgi olduğunu bilir. Bu duygu, ruhun ilahi öz sevgiye dahil oluşunun bir ifadesidir. Varolma cesareti mümkündür çünkü kendin olmayı onaylamaya dahil olmaktır. Ancak Spinoza ve Stoacılar bir soruyu yanıtsız bırakmışlardır. Etika'nın sonunda Spinoza'nın sorduğu bir sorudur bu. Neden, diye sorar, onun gösterdiği kurtuluş yolu (salus) neredeyse herkes tarafından yok sayılıyor? Çünkü zor ve bu nedenle nadir, tıpkı yüce olan her şey gibi, diye yanıtlıyor kitabının son cümlesinde hüzünlü bir biçimde. Stoacıların da yanıtı buydu, ancak kurtuluşa değil, teslimiyete dair bir yanıttır bu.
Sayfa 46 - 47, 48, 49, 50 - PdfKitabı okudu
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.