Anılarımız dünün ötesine ulaşmaz; bir anlamda kendimize yabancıyızdır. Öyle emsalsiz bir şekilde zamanı deneyimleriz ki, biz yanından geçtikçe geçmiş ebediyen kaybolur gider. Bu durum, her şeyini dışarıdan alan ve başkalarını taklit eden bir kültürün doğal bir sonucudur. Hiçbirimizde içsel gelişim ya da doğal ilerleme yoktur; yeni fikirler eskisini olduğu gibi savurup atar çünkü eskinin bir türevi olmaktansa bilinmeyen bir yerden tepemize inmişlerdir. Tüm fikirlerimizi hazır bir halde kabul ettiğimiz için, fikirlerin tedrici bir şekilde ilerleyişi ve bu şekilde sağlamlaşmasının bıraktığı kalıcı iz de zihnimizi şekillendirmez.