SU kitabı; akıcı, olay örgüsü iyi kurgulanmış ve farklı bir üslupta yazılmış bir kitap. Her şeyden önce bu kitapla ilgili okur değerlendirmem ve eleştirilerimi bir yana bırakarak kitaptan gurur duyduğumu söylemek istiyorum. Eski Türk geleneklerini sahip çıkarak günümüze efsaneleri taşıyan ,karakterlerini adeta gizemli yerlerden fırlamış da gelmiş gibi giydirip konuşturan UZUNER modern edebiyatımızda pek de sık göremediğimiz bir türde kitap yazmış .Bizler çarpık kültürleri ve bilmemne karmaşık mitolojileri ile kitaplarını okuyup dizilerini ağızımızın suyu akarak izlediğimiz milletleri bizden çok üstte görüyoruz nedense .Sanki biz kendi çapımızda yaptığımız işlerin tamamını onlardan Buket Uzuner ‘in dört romandan oluşan kitap serisinin ilk kitabı olan UYUMSUZ DEFNE KAMAN’IN görmüşüz de her şeyin özü kökü onlarmış gibi.Geçtim tarihlerini , gelecek kurgularını hayranlıkla okuyoruz biz yabancıların .Her ne kadar fantastik -distopya türü kitapların hayranı bir insan da olsam bu eksikliği hep hissediyorum kendi ülkemde .İşte tam bu noktada beni HİÇ demekten kurtarıyor yazarımız.Şaman geleneklerini ve insanlarını ,İstanbul’u ,Kutadgu Bilig ‘i hayranlık duyulacak şekilde aktarırken ekolojik dengenin bozulması ve kadın cinayetleri gibi sorunları da gizlemekten uzak duruyor.E insan hem hayran oluyor böylesine güzel geleneklere Avatar filmindeki Hayat ağacının bile ;kamanlık gelenegindek Gök Tengrinin yarattığı ağaçlardan kutsal sayılanı olması,Yakut türklerindeki Bilge Hatunun sureti kabul edilen KAYIN AĞACI olması görmezden geldiğimiz ya da araştırmadığımız şeylerin sadece bir örneği.(epey uzatmışım ama )uzun lafın kısası gerek mitler olsun ,gerek gelenekler,şifacılar ,kitaplar ….Kültürel olarak iyi romanlaştırılmış bir kitap.
Ayrıca polisiye havası ile de yazılmış bir kitap.Gizemli bir havaya bürünüyor böylece kitap .Matt Scudder in maceraları gibi düşünmeye çalışıyor Komiser Ümit Kaman,Defney arama macerası süresince .Eh pek de benzemiyor tabi ,efsunlu sonuçta bizimkiler !
Gerek Umay Nine ‘si gerek Sahaf Semahat ‘i yapımcısı ,kurucusu herşeyi ile güçlü bir karakter haritası olduğunu düşünüyorum ancak;kitap ile ilgili en büyük olumsuz eleştirim ülkemizdeki aile yapısını yerlere gömmesi.Bilmiyorum bu bir tek benim mi gözümme bu kadar battı ama kitapta düzgün bir aile yok !Alevi -Sunni kavgaları ile gençlerin arasına girip ,birbinden olu huzur bozanlar mı dersin,safahat ablamıza istanbullara sürgün edip kimbilir neler yaşatanlar, karısını öldürüp arka bahçeye gömenler…..Eyvallah yazarımız lafını sakınmamış ,çok cesurca yazılar yazıp ciddi sorunları anlatmış ancak bu kadar da olmaz yahu!Kaldı ki kadim gelenekleri ,şefkati ile bizi kendilerine hayran eden KAMAN ailesinde bile aile içi gerginlik ve sevgisizlik var. Bu beni üzdü açıkçası görende Türklerde hep böyle zannedecek.Diğer açılardan tatmin eden bir kitap olsa bile karakterler arasındaki ilişkilere karşı neden bu kadar karamsar bir yapısı olduğunu bilemiyorum .Hep bir fitne ,fesatlık var içlerinde .Birtek bir türkmen kızı olan Aşura saf masum kalıyor kitapta .İnsan neye inanacağına şaşırıyor .Bide anlamadığım bir iş daha var bu kitapta .Dini açıdan dogmalara alevler savurmuş ablamız ,körkütük inancı olanlara kızmış .Eh yani ben de kızıyorum onlara ama bukadar agresif bir tavra gerek yok dimi yav . Çünkü burada her ne kadar dini sebeplerden dolayı gibi görünsede toplumsal olan sorunlardan bahsederken dine saldırdığını görüyorum .
HA dini modern yaşayanlara lafı yok tabii,Ümit komserin birtürlü kavuşamadığı sevdiği olan Tasvir ‘in başörtülü oluşunu kültürel bir değeri korumak olarak anlatıyor ama sonra iki sevgili sahile el ele gittiğinde Tasfirin başötüsünü açıp saçlarını rüzgarda savurmasını da bir gariplik yokmuş gibi yansıtıyor…Çok da takılmamak gerek bu detaylara belki de .Yine de kültür anlatan bir kitapta yanlış bir kültür aktarımı kulağa hoş gelmiyor.
Buket Uzuner
·
330 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.