Gönderi

Gökalp ve objektif bir bakışı
Türk tarihçiliği içinde “Yunan” konusu, ortak bir tarih mirasının kaçınılmaz bir sonucu olarak, karşımıza çok sık bir biçimde çıkmaktadır. Ancak “profesyonel” tarihçiler bu konuya sistemli bir biçimde eğilmemişlerdir. “Yunan” konusunu incelemek isteyen araştırmacılar ve öğrenciler genellikle genel tarihlere ve ansiklopedilere başvurmak durumunda kalmaktadırlar. Yunan ve Yunanistan konusunu kapsamlı bir biçimde ele almış olan yazarlar, en geniş anlamda “memur” statüsünde ve genellikle emekli olan, kimi ordu mensupları ve emniyet görevlileridir. “Yunan” konusu Türkiye’de bu çevrelerce, ya da bu çevrelerin yakını olan kimi araştırmacılarca geniş bir biçimde işlenmiştir. Bu “tarihçiler”in genel eğilimi tarih bilimini, “ulusal dava” konumuna indirgeyip, Yunan’a karşı bir haklı/haksız tartışmasına dönüştürmüş olmalarıdır. “Resmi tarihçilik” de denebilecek bu yaklaşıma, daha geniş bir biçimde, başka tarihçilerde de rastlanmakla birlikte^ bu tarihçilerde çok belirgindir. Egemen olan tarih felsefesi ise, “ulusçu” olarak nitelenebilir; değerlendirmeler taraflı, yorumlar duygusaldır. 20. yüzyıl başında yaşamış, ulusçu söylemi dile getirmiş olan Ziya Gökalp bu konuya, ulusçu söylem içinde, oldukça tarafsız bakabilmiştir: “Mahkum milletler, milli benliklerini imparatorlukların kozmopolit idaresi altında, ancak bir süre için unutabilirlerdi. Bir gün mutlaka milletlerden ibaret olan hakiki cemiyetler (sürü oluş) uykusundan uy anacaklar (di)-- Hapsedilmiş (Yunanlıların) serbest olmak için mücadeleye girişmeleri tabii idi” (49,78).
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.