Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

96 syf.
8/10 puan verdi
Bazen Uçmak Bile Özgür Olmaya Yetmez
Dünya üzerinde bulunduğumuz süre boyunca bir çok hedef belirledik, amaç edindik, edinimde bulunduk. Peki özgürlüğümüz için gerekli imtinayı sağladık mı? Yoksa nasıl olsa özgürüz; beden bizim, akıl bizim diyerek umursamadık mı? Günümüz dünyasında insanın karar verme özgürlüğü; bu kararları uygulayabilme konusunda kendisine sağlanan imtiyazı, kabullenme süreciyle sekteye uğramaktadır. İnsanoğlu artık bir adım atacağı zaman bile başkalarının adımlarına uymak zorundadır. Buna karşı gelip özgürlük adı altında hareket ettiğini söyleyen insanlar ise varmak istedikleri istikamete ilerlemekten vazgeçmiş oluyorlar. Günümüzde özgürlük; ayrılmaktan ziyade ayrışmaya, tek başına kalabilmekten ziyade yalnızlaştırılmaya, kanat çırpmaktan ziyade havada süzülmeye evrilmiş durumda. İnsanlar artık kendi fikirlerini oluşturma çabasına bile girmeden çoğunluğun düşünce yapısının tersi fikirlerle gelerek ayrıksı insan olduğunu kanıtlama derdinde. Özgürlük kisvesi altında başkalarının fikirlerine sürekli karşı çıkmak için o fikirlerin istikamet almak, bilmeden etmeden benimsemek bağımsızlık mıdır ya da tam tersi hayat kalitesini etkileyecek düzeyde tehlikeli bir bağımlılık mıdır? Çoğunluğun yanlış bir kümülatif oluşturmasına karşı gelmek, karşı gelen insanın bilinçli ve hesaplı bir hareketiyse o insana takacak kulp bulamayız. Özgür olmak farklı olmak değildir; özgür olmak kendi fikirlerinin birçok kümeyle kesişse de kesişmese de doğruyu yanlışı ayırt etmekte ve hayat standardını bizzat şahsi benliğine ait olabilmesinde. Hiçbir baskı altında kalmadan hayat çizgini kendi kullandığın kalemle ilerletebilmekte. Bu çizginin yamuk veya düz olması hiç önemli değil en nihayetinde senin çizgin, benim değil. Anlatmak istediğim şey tam olarak bu. Kitaba gelecek olursak; yazarın martı metaforu üzerinden önceki paragraflarda yazdığım şeylere değinmesi kitabı güzelleştiren nokta olmuş. Sonuçta insanı insanla anlatmaya gerek yok, kendi türümüze ibret olabilecek milyonlarca vukuat, milyonlarca varlık var gezegenimizde. Yazarın martı tercihini etkileyici bulmamın sebebi, kuşların hareket alanlarının genişliğinden dolayı özgürlük kelimesiyle özdeşleşmeleri. Kitabı güzel yapan kısım da bu yargının herhangi bir canlı üzerindeki tutarsızlığını anlatmasından kaynaklanıyor. Keza aynı tasavvur ile Samed Behrengi'ye ait "Küçük Kara Balık" eserinde de rastladım. Biri uçsuz bucaksız göklerde diğeri uçsuz bucaksız denizlerde yaşayan iki hayvanın tutsak bir yaşam sürdüğünü görüyoruz bu iki eserde. Bunun sebebi tek kişilik benliğimize birden fazla misafir alıp kapı önünde kalmamızdan kaynaklanıyor. Yaşamak için nefes almak yeter sanıyoruz ama yetmez, o benliğe girip beslenmek, barınmak gerekiyor. Özgürlüğün meramı bedende değil zihinde vuku bulur. Martı olup uçsan bile bir sürüye takılırsan sürüdeki parça olursun. Sürüde kalıp kendi başına var olabiliyorsan özgürleşmeye başlar sürüdeki gövde olursun. Sürüden ayrılıp kendi sesine kulak verebiliyorsan özgürleşir yeni sürülere baş olursun. Özgürlüğü önce anlamak sonra doyasıya yaşamak umuduyla...
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167bin okunma
·
680 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.