...
sensin yağmura vardığın mağrada
İbrahim'in bulduğu karanlığı tanıyan
göğsünde bir ceylan inlemesi
kısa tutulmuş ömrüne doldurduğun kırlar
kurtaracak beni
bu yaban bakışlı acı tatlardan
beni: elleriyle kendini kesen acemi terziyi yani
karanfil içip güzelleşen
ama yine de güzelliğin yok ettiği bekleyişin sahibi
şehirliydin güneşe varırdı yüzün
kendin olurdun çocukluğuna karşı
kızları kadar büyür babalar derdin
sen tek kalabilen, ölebilen, sevebilen yanlışlarını
sensin seninle arandaki her şeyi yok edebilen
benimçün dünyasız bir gündü sesin
boşluksuz ve bölünmeden yaşamaktı
aile fotoğraflarında yanımda duran omzundu işte
gök bir hatıraydı, yusufçuklar, umulmayan gülüşler
parmakların
kalbime sürdüğün incelikti