İnsanın, bilmediği bir ülkenin bilmediği bir kentinde ve bilmediği bir günün (çünkü bilinmeyen bir kentin günlerini bilmek nasıl mümkün sayılabilir!?), bilinmeyen bir sabahına uykusunu almış olarak, üstelik bütün bu bilmediklerinin bilincinde olduğunun farkına vararak gözlerini açması harika bir duygu olmalı. Öyleyse gözlerimi bu bilinmeyen kentin, bilinmeyen gününün, bilinmeyen sabahına açıyorum. Orada niçin bulunduğum umurumda değil. Oraya nereden geldiğim de. Dahası, orada ne işim olduğu da umurumda değil. Bir geçmişimin olabileceğini de düşünmüyorum. Bir geleceğim var mu, ona da metelik vermiyorum.