Ömür Kurt Bugünkü takvim yaprağımızın konuğu harika bir eser. Gerek doğa ve kitap arasında kurulan olay örgüsüyle gerek verdiği mesajlarla gerekse içindeki kısa öykülerle çok severek okuduğum bir kitap oldu. Dilerseniz önce kısaca içeriğinden bahsedeyim. Söz konusu kitabın bizi bir sürece ortak ettiğini söyleyebilirim. "Pusulasız Bir Gezginin Düş Gören Haritaları!" başlığıyla okuru düşündüren, heyecanlandıran ve tamir edilmeyi bekleyen bir eser, kitap tamircisi Muhsin Dede ile buluşunca uzun ve yer yer zorlu bir süreç başlar her ikisi için de. Çünkü biri adeta yeniden doğmayı ve keşfedilmeyi beklerken diğeri ise çocukluğunun kapılarını aralar, geçmişe dalar çoğu zaman, yıllanmış yapraklarda kendini bulur. Ayrıca bu buluşmanın denk geldiği zaman da oldukça manidardır. Muhsin Dedenin yaşadığı köy artık yerini kocaman ve yüksek binalara bırakmıştır. Artık eskisi gibi uçurtma uçuran çocuklar, yemyeşil yapraklarıyla birçok canlıya yuva olan ağaçlar, henüz kirlenmemiş akarsular ve eskiden beri önemli kabul edilen ancak şimdi yıkıp yerine binalar dikilen mağaralar yoktur. Her şey yavaş yavaş bozulmuş ve yapay hâle gelmiştir. Oysa "doğa, insanın kalbini merhametle doldurur."du. Nasıl oldu da bundan uzaklaştık? Tabii bir de işin bir boyutu daha var. Bu yapaylık, bozulma sadece doğayla da sınırlı kalmaz, insanların ruhunu da sirayet eder. Mesela "yeryüzünde bu kadar güzel sözcük varken insanlar neden çirkinlerini kullanmayı seçerler?" Eskiden güzel görür, güzel söylerdik. Belki de bakış açımız merhametten uzaklaştığı içindir tüm bunlar. Özetle tamir edilmeyi bekleyen kitap, yıllar öncesinden bugüne doğru çıkardığı serüvende Muhsin Dedenin düşüncelerini, hissiyatlarını da yola katarak bizlere bazı gerçekleri gösterir. İşin sonunda ise kendisini bulurken bizi de sorgular hâlde bırakır. Aslına bakarsanız kitapla ilgili değinmek istediğim o kadar çok şey var ki ama devamını ve asıl keşfi sizlerle bırakmak istediğim için lafı daha fazla uzatmayacağım. Şehirleşme, kentsel dönüşüm, doğanın tahribatı, yeşil alanların azlığı, mahalle kültürünün ortadan kalkması, insanların bir madde uğruna savaşması ve benzeri birçok konuya değinen kitabı okurken eminim sizler de benim gibi Fısıldayan Elmas, Titreyen Ağaç, Kıkırdayan Çayır ve daha birçok öyküyü severek okuyacaksınızdır. Her birinin verdiği mesajın üzerinde durup düşünmekte de fayda var sanırım. Diliyle anlatımıyla çok güzel ve okuyan kişide birçok konuda farkındalık oluşturabilecek, edebî söylemi hissettiğiniz bir eser olmuş. Ayrıca hitap edilen yaşın bilemeyeceği düşünülen sözcüklerin de dip not olarak açıklanması hoş olmuş. Son olarak gönderiyi hazırlarken alıntı cümleyi seçmekte çok zorlandığımı belirtmem gerek. Ondan dolayı bir tanesini daha ekliyorum. "Sevgi nedir, bilir misin?" "Sevgiyi tanıyorum," dedi. "Sevgi gözlerdedir, sestedir, davranıştadır. Sevenin sesi yumuşak, gözleri buğulu, davranışı naziktir. Sevgi, bir çiçeği büyütür, bir çocuğu güldürür." Hitap edilen yaştan ziyade herkese önerebileceğim bir kitap oldu. Keyifli okumalar. Yazarımızın kalemine, emeğine sağlık.

Kitap TamircisiÖmür Kurt · DOĞAN EGMONT ÇOCUK KİTAPLARI · 202167 okunma

·

1 artı 1'leme

·

190 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.